Fethullah Gülen Ermeni Soyundan mı

Posted by Bornocu Ersan | 16 Eylül 2018 Pazar | Posted in , , , , , , ,


O formdan annesinin adının “Rabin” olduğunu öğreniyoruz! Halbuki, annesinin ismi “Refia” olarak biliniyor. Refia değil “Rabin” diye beyan ettiğine göre annesinin asıl adı budur. Bu belge ilk kez yayınlandığında; Paralel Medya, Gülen’in annesinin isminin “Refia” olduğunda ısrar etmiş, ağzını bozarak hakikati gizlemeye çalışmıştı. “Rabin” Yahudilerce “kutsal” sayılan isimlerden birisidir! Mister Gülen’in annesinin Müslümanların asla kullanmayacağı bir isme sahip olmasının sebebi nedir? Gülen, annesinin gerçek ismini bundan otuz yıl önce Pasaport İstek Formu’nda beyan ettiğinde Türkiye kamuoyunda pek tanınan ve bilinen bir sima değildi. Aradan geçen bunca yıllık sürede hem kendisi hem de Paralel Yapı annesinin ismini itina ile gizledi. “Refia” ismi ile “Rabin”in üzerini örttüler. Bu mevzuda “çekindikleri hususun” ne olduğunu öngörmek hiç de zor değildir. Fetullah Gülen ’in annesi Rabin, “Edirne Müdafii” olarak da bilinen Mehmet Şükrü Paşa’nın ailesindendir. “Şükrüpaşazadeler” diye anılıyorlar.


Neden bulunduğu yerlerin içinde Van dan bahsetmez sakladığı sır ne?????
Van dan kaçtıktan sonra neden bir daha hiç doğuya gitmemiştir???
Sevgili okurlar şimdi bakın. Burada fetto terör örgütü liderinin ülkemiz içinde bulunduğu yerlerle ilgili bilgiler var.
Başka kaynaklarda da ha farklı ama Van’nın ilçesindeki kuran kursu görevinden hiç bahsetmez..
Açıklıyoruz!!
"Ermeni olan dedesinin Pasinlerli İbrahim Bey'in hizmetkarlığını yaptığı yıllarda, Rus işgali sırasındaki Ermeni ayaklanmasında İbrahim Bey ve ailesi Ermeni hizmetkarlarının tasallutuna uğrayınca, İbrahim Bey hizmetkarını ve onun ailesinin bir bölümünü öldürür. Ardından, intihar eder. Olaydan sağ kurtulan Fethullah Gülen'in babası, 18-19 yaşlarındayken, İspir'e gelir ve yerleşir.
Fethullah GÜLEN: Müslüman adı alır ve bir Türk kızı ile evlenir. Gülen'in babasının, 'Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak' dediği de rivayet olunur." ( E.M.H., 2 Haziran 1999)
1968 yılı itibariyle İzmir Merkez Vaizi, İzmir İmam Hatip ve İlahiyatta Öğrenci Yetiştirme Derneği Kestanepazarı Kuran Kursu öğreticisi görevlerinde bulunmuştur.
1969 Ağustos ayı içinde İzmir Buca’da kendi yönetiminde olan dernek ve Kestanepazarı Kuran Kursu’nda okuyan 100 öğrencinin katılımıyla açılan bir kampta, Kuran okumanın yanı sıra Risale i Nur eğitimi yapmıştır.
Aynı yıl içinde Said i Nursi için Isparta’da okutulan mevlüde katılmıştır.
1970′de İzmir’de Nurculuk üzerine programlar yapmış, ayrıca toplantılarda eğitici görevini üstlenmiştir.
1971 Ocak ayı içinde, İzmir İmam Hatip ve İlahiyat Öğrenci Yetiştirme Derneği içinde Nurculuk faaliyetleri yürüttüğü gerekçesiyle dernek idare heyetinden çıkarılmıştır.
Aynı yıl itibariyle Nurculuk faaliyetlerinden dolayı İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ifadesi alınarak hakkında dava açılmıştır. Anılan komutanlıkça açılan davası sonucunda vaaz etme yetkisi alınmıştır.
1972 Eylül ayı içinde Erzurum’a gitmiş, anılan ilde Nurcu liderle görüşmüş ve çeşitli Nur toplantılarına katılmıştır.
1973 yılı itibariyle Edremit’e tayin edilmesine karşın, İzmir’de ikamet ederek her hafta cuma günleri Edremit Alemzade Camii’nde vaaz vermiş ve her gelişinde ayrı ayrı Nur medreselerinde Nur toplantıları düzenlemiştir.
Aynı yıl itibariyle Edremit Merkez Vaizi görevi sırasında yaz aylarında Edremit civarında açılmış olan ve Nurcu öğrencilerin iştirak ettiği kamplarda Nurculuk faaliyetlerini organize etmiştir.
1974 Eylül ayı içinde Merkez Vaizliği’ne tayin edilmiştir.
1974 1976 yılları arasında yurt çapında çeşitli konularda konferanslar vermiştir.
1976 Temmuz ayı içinde Aydın çevresinde açılması planlanan Nur kamplarında F. Gülen’in fıkıh dersi vereceği öğrenilmiştir.
1976 Ağustos ayı başında İzmir Bornova ilçesi vaizliğine atanmıştır.
Münfesih MSP yanlısı olan Nurculardan Fethullah Gülen, İran’da gerçekleştirilen devrimin Türkiye’de de gerçekleştirilmesini arzulamakta olup, Türkiye’de İslami bir devrim için yurt sathında teşkilatlanmaya önem vermektedir.
İzmir Bornova Merkez Vaizi olduğu dönemde vaaz bantlarının yurt sathında dağıtılmasını sağlayarak Nurculuk propagandası yapmıştır.

KESTANEPAZARI CAMİİ- GİRİŞ(ERKEKYURDU DA BULUNMAKTA.İZMİR'DE NATO  KOMUTANLARI İLE BAĞLANTISINI BURADA KURDU..

19.04.1980′de İzmir’de gerçekleştirilen bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; birkaç gün içerisinde “Huruç harekatı” (Atılım harekatı) başlatılacağını, bu harekat için hemen hemen her ilde liderlerin tespit edildiğini, İran’da yapılan İslam harekatının Türkiye’de de böylece başlamış olacağını” belirtmiştir.
KESTANE PAZARI CAMİİ-KEMERALTI-KONAK-İZMİR

1980 yılında İzmir’de bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; “Huruç harekatının başarıya ulaşması için bütün yurtta kendi binalarında ve kiralayacakları müsait yerlerde orta ve yükseköğrenim gören öğrenciler için yurt binalarının açılması, yurtlarda eğitilen öğrencilerin meyvalarını vermesi, kendi fikirleri doğrultusunda çeşitli kitap ve dergilerin basımının gerçekleştirilmesi ile özellikle Türkiye’deki öğretmenlerin büyük bir bölümünün kendi yönlerinde faaliyet göstermeleri gerektiğini” ifade etmiştir.
KESTANEPZARI CAMİİNDE YİNE OLAĞAN BİR VAKIFLAŞMA VE NURCU VAKFI,VAKIFIN ERKEK YETİŞTİRME YURDU DA CAMİİN YANINDA...

24.06.1980 tarihinde, “Denizli Merkez Akyazılı Köyü Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı” Denizli Şubesi’nin açılışında yaptığı konuşmada; “Milletimiz içinde bulunduğu zelil duruma, şeytanın uşakları muallimler ve onların yetiştirdiği inançsız talebeler nedeniyle düşmüştür. Rusya, Müslümanlığın giderek azalması ve komünizmin yayılması amacıyla, Türkiye’ye her yıl yardım göndermektedir. Ahlaksızlık, zina ve anarşi almış yürümüştür” tarzında ifadeler kullanmıştır.
Yazıcı Nurcuların lideri olan Fethullah Gülen, Bornova Merkez Camii’nde verdiği vaazlarında, hükümetin icraatlarını eleştirmiştir.



1980 yılında İzmir’de Nurcuların yayın organı “Sızıntı” adlı dergide zaman zaman “MFD” rumuzu ile yazılar yazmıştır.
12.09.1980 tarihinde Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nca kendisini yakalamaya yönelik operasyonu haber alması sonucu, İzmir’den Erzurum’a kaçmıştır.
16.10.1980 tarihinde müstafi addedilmek için Erzurum’dan 20 günlük, daha sonra Kayseri Tıp Fakültesi’nden 45 günlük rapor alıp Bornova Müftülüğü’ne göndermiştir.
1980 Aralık ayında İzmir Bornova Merkez Vaizliği’nden Çanakkale’ye tayinini yaptırmıştır.
1981 Ocak ayı itibarıyla Isparta ili Uluborlu ilçesinde bulunan Islah Sitesi’ndeki “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneği” merkezinde gizlenmiştir.
27.02.1981 tarihinde Eyüp İstanbul Hükümet Tabipliği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nce 20 günlük rapor almıştır. 22.03.1981 tarihinde Çanakkale Müftülüğü Merkez Vaizliği’nden istifa etmiştir.
1981 yılında Ankara’da Nurcu liderlerden “Toprak Diş Kliniği” sahibi Hayrettin Toprak‘ın evinde saklanmıştır.
1982 Mayıs ayında Konya’daki Nurcu liderlerle bir toplantı düzenlemiştir.
7.8.1982 tarihinde Keşan’ın bir köyünde gizlenerek “Molla” ve “Dahhak” takma isimlerini kullanmıştır. Aynı yıl itibariyle Sızıntı grubuna mensup şahıslarca, Mekke’de kiralanan bir dükkanda adı geçenin bantları hac süresince Türk hacılarına satılmıştır.
10.06.1983 tarihinde Menemen Helvacıköy’de Y.İ.E. öğrencisi Yaşar Erdoğdu’nun yanında saklanmıştır.Ege Ordu ve İzmir Antalya illeri Synt. Komutanlığı’nın 7 Şubat 1985 tarihli yazısı ile arananlar listesinde yer almıştır.
18 Mayıs 1985 tarihi itibariyle, kendisini maddi yönden destekleyen zenginlere hitaben İstanbul/Altunizade’de bir konuşma yapmış ve özel okullara maddi yardımda bulunmaları için etkileyici öğütlerde bulunmuştur. 23 Eylül 1985 tarihi itibariyle Çanakkale ili Biga ilçesinde mukim Fethullah Gülen grubuna mensup Nurculardan Sabri Kadıoğlu, Abdülkadim Zellüm adlı yazarın “Hilafet Nasıl Yakıldı” isimli eserini, Nurcular ile Milli Görüş mensuplarına ücretsiz olarak dağıtmıştır. 1 Ekim 1985 tarihi itibariyle; Hizb üt Tahrir mensubu Muhammed Kürdi, parti merkezinden aldığı emir üzerine, İzmir’de tahsilini yaparken, Fethullah Gülen ile bir görüşme yapmış, ancak bu görüşmede müspet bir netice alınamamıştır.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından çıkarılan 15 Nisan 1985 gün ve 7130 97/85/Synt. İstihbarat Hrk. Ş. Ks. sayılı aranan şahıslar kitabının 2. kategori, 15. sayfa ve 588 sırasında arananlar arasında yer almıştır.1987 yılında, İstanbul’daki evinde, imamlarına eğitim vermeye başlamıştır.
Ağustos 1987 ayında ders verdiği öğrencilerine yaptığı konuşmada; “Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş’ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da kabul ettiğini” ifade etmiştir.
Bu konunun doğru olmadığına dair de sonraki beyanatlarında Türkeş'e;  Adnan Menderes'in vebali Türkeş'in boynundadır diye itham ederek göstermiştir...
KİRLETTİĞİ HUTBE YERİ-KESTANEPAZARI CAMİİ

6 Eylül 1987 günü yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda, Turgut Özal’ı desteklemek maksadı ile Nurcuların hayır oyu kullanmalarını sağlamıştır.Şubat 1990 tarihinde Korkut Özal’ın dünürünün İstanbul’daki evinde, “ANAP’ın geleceği ile ilgili” toplantıya katılmıştır.
Mart 1990 ayı içerisinde Türkiye’deki İslami faaliyetleri tek bir merkezden koordine etmek amacıyla oluşturulan İslam Şurası içerisinde yer almıştır.1990 yılı içerisinde rahatsızlığı sebebiyle birkaç kez yurtdışına çıkmıştır.
20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler arifesinde münfesih MÇP’ye 3.5 milyar yardımda bulunmuş ve seçimlerde MÇP ile ittifak yapan RP’yi desteklemiştir.
Nisan 1992 ayı içerisinde, Azerbaycan‘a giderek anılan ülkede TV kurma çalışmalarınıbaşlatmıştır.
Aynı tarihte ABD’deki Risale i Nur Enstitüsü’nün çalışmalarını yönlendirmek maksadıylagizli olarak anılan ülkeye gitmiş, ardından Avustralya’ya geçerek Türk öğrencilerin akademik eğitim gördüğü okul ve kaldıkları yurtları ziyaret etmiştir.
Ayrıca kuracağı üniversitelerde ders verdirmek amacıyla söz konusu ülkelerdeki çeşitli profesörlerle de görüşmüştür.

1992 yılı içerisinde MÇP’den ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmalarına giren Muhsin Yazıcıoğlu’na maddi ve manevi destek vermektedir. 
19 Ocak 1994′te Ankara’da kurulan “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’‘nın kurucuları arasında yer almaktadır.
1995 yılı içerisinde ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya’nın Türkiye’deki büyükelçileri tarafından ayrı ayrı ziyaret edilmiştir.
Ağustos 1995 tarihi itibarıyla basında çıkan devlet yanlısı beyanları nedeniyle İBDA C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu tarafından ölümle tehdit edilmiştir…

MEHMET DALMAZ

FETHULLAH GÜLEN'İN PAPA'YA YAZDIĞI MEKTUP

Not: Bu mektubun Aksiyon'daki adresi iptal edilmiş. Eski Kaynak : http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/167/ M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Şubat 1998 Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun. Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir. Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir. Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz. Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz. Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır. Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik. Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız. 'Pek muhterem Papa cenapları, ''İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır. ''




FETTULLAH GÜLEN GİZLİ KARDİNAL Mİ?  AYTUNÇ ALTINDAL YAZDI...

Aşağıdaki okuyacağınız yazı Gazeteci,yazar Aytunç Altındalın Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri adlı kitabının 115-116 ve 117.sayfalarında bulunan çok araştırılması ve sonucunun Türk Milletine acil olarak duyurulmasının gerektiğini anlatan bir yazıdır.
Bizler Aytunç Altındal gibi yazmıyoruz.O bazı şeyleri biliyor fakat söylemiyor.Ama biz söylüyoruz.Yazının muhatabı Fettullah Gülen denen gizli Katolik kardinalidir..Yıllarca Müslüman kılıfında / kılığında gezinip,şehir,şehir,köy,köy hatta ülke ülke gezerek kendine taraf toplayan bu adamın artık kimliği açıklanmalıdır.
Vatikanın sözünden başka bir şey bilmeyen nursuz şeytanın ve şakirdlerinin derhal Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından atılması gerekmektedir.Yıllarca bize Türk Milletine kan kusturmuş Osmanlı Devletini bile yavaş yavaş yok etmiş hatta şu içinde bulunduğumuz FETİH haftasının mimarı olan Cennet mekan Fatih Sultan Mehmed Hanın katili Arnavut asıllı YAHUDİ doktor gibi İsrailoğullarına yakınlığı ile bilinen bu çıfıtın ne mal olduğu bu tür yazılarla dile getirilmeli ve necip Türk Milleti bu konuda uyarılmalıdır.
28 şubat kadife (!!) devriminin baş mimarlarından olan bu soytarı Çevik Bir adlı emekli Mason olan paşanın dediği gibi ülkede gerçek manada İslami bir din devleti kurmaya çalışmamaktadır.Bu adamın kurmaya çalıştığı devlet Vatikan-Abd-İsrail-Ab dörtlüsünün bize sunduğu ILIMLILAŞTIRILMIŞ (!),EHLİLEŞTİRİLMİŞ (!),HRİSTİYANLIK (!) ÇEVRESİNDE BİRLEŞTİRİLMEYE çalışılan sözde İslami devlettir.
ABD de fbı ajanları tarafından 24 saat boyunca güvenlik içindeki korunan çiftlikte 5000 dolarlık masaj koltuğunda oturup, masonik medyanın Türk Kimlikli Aydın Doğanın Milliyet paçavrası üzerinden cilalanarak Türk Milletine HALİFE olarak yutturulmaya çalışılan Fettullah Gülen artık dönme sinyalleri veriyor.
Kendisinde hastalık var onun için gelmiyor denilen bu Vatikan şarlatanı derhal İslami Kimlikten çıkarılıp PAPAZ kimliği ile dolaşmalıdır.Döndüğünde tırafik sıkışır diye gelmiyor diyen NURCU tayfa çocukların bile güleceği bu sebeple oyalatılan Türk Milleti artık bu ve benzeri gibi DIŞ MİHRAKLARIN yerli taşeronlarını bilmesi anlaması ve uyanması gerekmektedir.
İslamdan,Türklükten fersah fersah uzaktaki bu VATİKANIN İSLAM HALİFESİ nin bizlere ve genç neslimize zerk edeceği ZEHİR in telafisi,panzehiri asla,asla,asla bulunmamaktadır.Onun için her daim Türk Milletine Zaman,Stv,Sızıntı,Aksiyon gibi lağımlarla ulaşmaya çalışan bu sözde halifenin yayınları seyredilmemeli,paçavralarına ilanlar verilmeyerek çöküşünü hazırlamalıyız.Türk Milletine kin ve zehir kusması bu şekilde önlenmelidir.
İşte Fettullah Gülenin gizli kardinal olduğuna dair ip ucu yazısı..

PAPA 2.JOHN PAULUN GİZLİ KARDİNALLERİ
16 Nisan 1995 te Papa 2.John Paul,VATİKAN St.PeterMeydanını dolduran 200.000 kişilik bir kalabalığa,Paskalya mesajını okudu.Papa ilk kez bu paskalya mesajında siyasal haklar edinmek için silahlı mücadele veren örgütleri bizzat dile getirdi.Papa aynen şunları söyledi.
‘’Özellikle Kürtleri,Filistinlileri ve Latin amerikadaki gurupları siyasal haklar elde etmek için silahlı mücadelede bulunmaya son vermeye çağırıyorum.Toplumda karşılıklı kabule ve saygıya dayalı kullanılabilir (equitable) çözümün tek yolu vardır.Diyalog.Ben onları bir an önce diyalog başlatmaya davet ediyorum.’’
Bu Papalık çağrısından sonra ilginç gelişmeler oldu.İlkin Belçikada,sonra da Almanyada ‘’Diyalog’’ gurupları oluştu.Hemen ardından 1995 yılının Eylül ayında ‘’Pkk diyalog istiyor’’ sesleri yükseltilmeye başlandı.Bunları ‘’Türkiye diyalogdan kaçıyor’’ şeklindeki batı basınının manüpile edilmiş haberleri izledi.Türkiye yeniden insan hakları örgütlerinin boy hedefi haline getirildi.
Vatikanın ve onun bürokrasisinin Türkiyedeki siyasi gelişmelerle doğrudan ve açıklanmış iradeyle ilgilenişi işte bu 16 nisan paskalya konuşmasından sonra hız kazandı.Ne hikmetse bu güne değin ‘’Diyalog’’ sözcüğünü telaffuz bile edemeyen bazı çevreler ‘’Din’’ aşkına ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ toplantıları düzenlemeye başladılar.
Papanın ne tür bir diyalog çağrısı yaptığı ise Katolik Kilisesi tarafından yayınlanan resmi belge ve yayınlardan anlaşıldı.Katolik aleminde en ciddi ve en çok izlenen yayın organı olan ‘’THE CATHOLİC WORLD REPORT’’ (Abd tarafından finanse ediliyor) Mayıs 1995 sayısında Türkiyeyi tek taraflı suçlayan bir haber yayınladı (ss.13-14).Haberde Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör John Porterin ‘’Türkiyede Kürtlere Jenosist uygulanıyor’’ şeklindeki demeci verildikten sonra Müslüman Türklerin elindeki Ankara Hükümetinin başta Kürtlere,Aramilere,Ermenilere,Süryanilere ve Rumlara baskı yapmakta olduğu vurgulandı.(Aynı senatör bilindiği üzere ABD de Ermeni soykırımı tezini savunur.İki ay önce (1998 yılı) eşiyle gelerek Türkiyedeki bazı Kürt liderleriyle görüşmüştü.Aynı dergi haziran 1995 sayısında ise tam altı sayfalık bir yazıyla Türkiyenin AB ye girmesini engelleyeceğini duyurdu.Papanın diyalog çağrısının böylece kasıtlı bir Anti-Türkiye kampanyasını seslendiren bir ‘’monolog’’ olduğuda anlaşıldı.
Rastlantı buya 1995 ten buyana Türkiyede diyalogla yatıp,hoşgörüyle kalkanlar,ne hikmetse tıpkı VATİKAN ağzıyla konuşarak terörist bir örgütle Türkiye Cumhuriyetini ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ yutturmacasıyla kendi deyimleriyle ‘’Diplomatik’’ görüşmelerde bulunmak üzere eşit taraflar olarak ‘’Diyalog masasına’’ oturtmaya uğraştılar.Hala da uğraşıyorlar…
Vatikan bu gelişmeleri nasıl değerlendirdi bilinmez .Ama ölmeden evvel Papa 2.Jean Paul sessiz sedasız bir atama yapmıştı.21 şubat 1998 de resmiyet kazanarak yürürlüğe giren bu atama olayı ile Kardinaller Kolejine (Vatikanın senatosu) 20 yeni kardinal daha atandı.Böylece bu PAPA nın ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullanma hakkına sahip olan kardinal sayısı 122 ye yükseltildi.(Gerçekte 166 kardinal var.Bunlardan 80 yaşının üstündekiler oy kullanamıyorlar.).Yeni kardinallerin ikiside Amerikalıydı.Bunlardan biri Türkiyedeki ‘’Diyalog ve Hoşgörücüleri’’ yakından tanıyan Chicagolu Francis Kardinal George diğeride eski Denver Başpiskoposu James Kardinal Satfford du.
Ancak ilginç olan bu değildi.Papa 2.john paul neredeyse 100 yıldır uygulanmayan bir ‘’Papalık Hakkını’’ da bu atamalarda kullanmıştı.Vatikan terminolojisinde ‘’in pectore’’ diye bilinen bu uygulamaya göre Papa 20 Kardinale ek olarak ikide ‘’in pecture’’ yani GİZLİ kardinal atamıştı.Söz konusu sözcük Latince ‘’Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı’’anlamına gelmektedir.
Diğer bir anlatımla ‘’in pecture’’ ile yıllardır Vatikanın ‘’gizli’’ hizmetinde çalışan ve / fakat KENDİ ÜLKESİNDE KİMLİĞİNİ GİZLEYEN BAŞKA DİNE MENSUP iki kişi şu anda Vatikanda kardinal yapılmış bulunuyorlar.

Papanın özel ‘’audiance=görüşme’’ yapmasından sonra kardinalliğe getirmeye uygun gördüğü bu kişilerin kim oldukları şu anda PAPA dahil sadece 7 kişi tarafından biliniyor.Geleneğe göre papanın bu şahısların kimliklerini ölümünden önce açıklaması gerekiyor,yoksa bu kişilerin ‘’in pecture’’ statüleri kimlikleri açıklanmadan sürecek.

Yıllardır vatikanın isteklerini yerine getirerek ‘’gizli katolik’’ olarak çalıştıkları ve bizzat papanın dediğine göre gerçek kimliklerinin açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi ülkelerinde ÖLDÜRÜLEBİLECEKLERİ ihtimali bulunan bu iki kişi acaba kimdir?.Bunlardan birinin Çin Halk Cumhuriyetindeki bir din adamı olduğu tahmin ediliyor.Diğeride acaba Orta Doğudan Müslüman bir lider,kral ve / veya bir din adamı mıdır.Soğuk savaş yıllarında CİA adına çalıştığı bilinen Papa 2.John Paulun Vatikandaki mafyası ‘’OPUS DEİ’’nin orta doğuda hangi liderlerle kolkola ve sermayesiyle iç içe olduğu biliniyor.Bir kaç yıl içinde çok hazin bir ‘’ALDANIŞ’’ la karşılaşmasınlar diye orta doğunun Müslümanları bu soruyu kendilerine sorsalar iyi ederler,kanısındayım..
Aytunç Altındal
Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri (sayfa115-116-117)

Fetö Terör Örgütü Lideri Fethullah Gülen Kimdir

Posted by Bornocu Ersan | 29 Ağustos 2018 Çarşamba | Posted in , , , ,


27 Nisan 1941’de Erzurum’un Pasinler ilçesinin Korucuk köyünde doğdu.

  • 1945’te Kur’an okumaya başlayıp 1951’de hafız oldu.
  • 1946 yılında ilkokula başladı.
  • 1959’da Edirne’ye gideceği döneme kadar medrese eğitimi aldı.
  • 1963’te 1 sene Erzurum’a dönüp ailesinin yanında kaldı.

1965’te Kırklareli’ne tayin olana kadar Edirne’deydi. Bu dönemde askerliğini de yaptı.


1966’da İzmir merkez vaizliğine atanıp 1971’e kadar bu görevi sürdürdü. Bu yıllarda Ege bölgesinin muhtelif illerinde sohbetlerde bulundu. Resmî görevlendirmeyle hacca gitti.


  • 1971 muhtırası esnasında tutuklandı ve 7 ay hapis yattı. Tutuksuz yargılandığı 3 senenin sonunda 1974’te beraat etti.
  • 1975-76 yıllarında “Anadolu’da Kur’an ve İlim”, “Darwinizm”, “Altın Nesil”, “İçtimaî Adalet ve Nübüvvet” isimli konferanslar verdi.

  • Sızıntı dergisinin ilk sayısı Şubat 1979’da çıktı. Başyazıları Gülen yazdı.
    12 Eylül (1980) darbesinde hakkında yakalama kararı çıkarıldı. O sırada İzmir’i terk etti, farklı şehirlerdeki yakınlarında kaldı.
    • 1981’de Diyanet’teki vaizlik görevinden istifa etti.
    • 1986’da hacca gitti.
    1 Temmuz 1988’de çıkan Yeni Ümit dergisinin başyazılarını yazdı.
    • 1989’da gayr-ı resmî vaazlara başladı. 1992’ye kadar bu vaazlara devam etti.
    • Bu dönemde 62 hafta boyunca Üsküdar Yeni Valide Külliyesi’nde ettiği vaazlar daha sonra Sonsuz Nur adlı kitaba dönüştürüldü.
    • 1996’da Ankara Kocatepe Camii’nde CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in vasiyeti üzerine cenaze namazını kıldırdı.
    • 1999’da Amerika’ya göçtü.
    1990’larda görüştüğü isimler: Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abraham Foxman, Morton Abramowitz, Papa II. John Paul.
    FETÖ’NÜN KISA TARİHİ
    • Fetullah Gülen 10 Kasım 1938 doğumlu olduğunu iddia eder. İddiasının temelinde de kendini Mustafa Kemal’le mukayese etmesi vardır. Buna göre Türkiye’deki dînî hayatı ifsad eden Mustafa Kemal ölür ölmez, dînî hayatı irşad edecek olan kurtarıcı, yani Gülen doğmuştur.
    • Edirne’ye gittiğinde umduğunu bulamaz, Kırklareli’ne geçer. Dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür buna sahip çıkar.
    • Nurettin Veren’le 1966 yılında İzmir’deki Kestanepazarı Camii’nde tanışırlar.
    İzmir’de camide vaaz ederken ihtiyaç sahibi talebeler için cemaatten yardım talep eder. Bu talebeler için ev açar. 1970’te bu evlerin sayısı 10-12’yi bulur. Bunlara IŞIK EVİ denmektedir.
    • Gülen, IŞIK EVLERİ’nde disiplini sağlamak için 18 maddelik bir yemin listesi hazırlar. İlk sıraya kendine biat edilmesi maddesini koymuştur ama sonra o maddede ismini karalayıp yerine Kur’an yazar.
    • Civardakiler Gülen’in örgütlenmesinden rahatsız olur ve Gülen o çevreyi terk eder. Nefi Akyazılı isimli bir kimse Gülen’e boş bir arazi tahsis eder. 1972’de bir yurt inşaatına başlarlar ve 1977’de yurt biter.
    • Yurt başta bir dernek adı altında kurulmuştur ama sonradan ihtilal zamanında daha emniyetli olur diye vakıf statüsüne geçer. Adı da Akyazılı Vakfı olur. Ege’de bu yurtların sayısı zamanla artar.
    • Gülen cemaati “dînî” bir cemaat olması sebebiyle 12 Eylül (1980) darbesinden sonra sıkı takibe alındı. Gülen 7 sene boyunca duvar ilanlarıyla arandı, ülke içinde kaçak hayatı yaşadı.
    • Nurettin Veren’in anlattığına göre Gülen kaçtığı zamanlarda kendini gıda uzmanı Abdullah olarak tanıtıyordu.
    Gülen’in okullarda Mustafa Kemal büstü bulunması sebebiyle okul kurma fikrine soğuk bakmasına rağmen 1982’de Yamanlar Koleji kuruldu.
    Okulun başına İzmir’in emekli il milli eğitim müdür Sami Yıldırım (Sezen Aksu’nun babası) getirildi. Amaç dindar okul imajını kırmaktı.
    1986’da Zaman gazetesi kuruldu ve 1987 yılında Gülen’ciler gazeteyi kuran ekibi tasfiye edip gazeteyi ele geçirdi.
    1993’te STV kurulur.
    1994’te Cihan Haber ajansı kurulur.

    Yeni Şafak Gazetesinin Yayınladığı Fethullah Gülen'in Masonluk Belgesi Hakkında (1.Bölüm)

    Posted by Bornocu Ersan | 11 Kasım 2015 Çarşamba | Posted in , , ,



    Yeni Şafak Gazetesinin yayınladığı Fethullah Gülen'in Masonluk Belgeleri hakkında birkaç ekleme yapmak isteriz. Şöyle ki;

    İbrahim Karagül'ün 3 Nisan 2015 tarihli yazısından alıntı yaparsak;

    “Belgeler sahte” iddiası

    Birileri düğmeye bastı ve bir kriz dalgası servise konuldu. Oysa yayınlayacaklarımız sadece üç günlük değildi. Elbette biz bunları yayınlamaya devam edeceğiz, dosyayı tamamlayacağız. Çok mahrem konular ve isimler dışında, bazı ilişkileri açığa çıkaran, karanlık noktaları aydınlatan yayınlarımız devam edecek.

    Gülen dosyası bunlardan ilkiydi. Önümüzdeki haftadan itibaren o dosya dışında bir başka çarpıcı, ürkütücü bir tartışmayı, yine belgelerle ortaya koyacağız. Yayınlarımıza karşı “belgeler sahte” kampanyası dışında hiçbir argüman üretemeyenler, belgelerin sahte olmadığını, orijinal, tarihi belgeler olduğunu en az bizim kadar iyi biliyorlar.  Ama yakalandıkları paniğe karşı olayı sulandırmaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktu.

    Bakalım yeni belgeler yayınlanınca, tartışma konuları açılınca ne diyecekler..
    Şer ittifakının temeline indik

    Anlatmak istediğim şu: Yayınladığımız ve yayınlayacağımız ilişkiler ağına, gizli, karanlık dosyalara baktığınızda aslında Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu ihanetin temellerinin onlarca yıl önce atıldığını göreceksiniz. Bu ilişkilerin, dayanışmanın, ortaklığın yeni olmadığını, tarafların hiç değişmediğini,  Türkiye’nin birgün vesayetten kurtulma mücadelesi vereceğini çok iyi bildikleri için hazırlıkları o zamanlardan başlattıklarını anlayacaksınız. O zaman bugünkü ittifakın aktörlerini apaçık orada göreceksiniz.

    İşte o zaman kurulan cephe bugün harekete geçti ve Türkiye’ye karşı ortak bir savaş veriyor. Bugün o cephede yer alan çevrelerin hepsi o günlerde de ittifak halindeymiş. Amacımız Masonluk tartışması açmak ya da bazı kişileri linç etmek değil. Amacımız bugünkü şer ittifakının temellerine inerek bunları Türkiye kamuoyunun bilmesini sağlamaktır.

    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/ibrahimkaragul/teror-dalgasi-o-belgeler-ve-gezi-paralel-ittifaki-2009911

    Davetiye Belgesi hakkında;

    - Evet belgeler orijinal fakat üzerinde oynamalar yapılmış. Bizde buna benzer birçok açık kaynaklarda mevcut davetiye belgesini buradan paylaşacağız. Lütfen karşılaştırın, aradaki farkı rahat bir şekilde göreceksiniz.

    - Davetiyelere konu olan mason locası "Üçgen Locası"dır. Bu loca, Özgür Masonlar Büyük Locasına bağlı olarak faaliyetini sürdürüyor. Belge üzerinde görülen "Büyük Mason Mahfili" yazısı ise Özgür Masonlar Büyük Locası'nın 1992 yılı öncesindeki adıdır.

    - Aziz Kardeşim yazısından sonra yazan yazının ekleme olduğu bariz bir şekilde ortadadır. Burada isim esas olarak "Gündem" maddelerinde yazılması gerekli ve mektup tüm loca mensuplarına gönderildiği için kimin, ne yapacağı baştan belirtiliyor. Zaten tek kişiye bunu yazsalarda Gündem bölümünde tekrar nelerin ele alınacağı yazılmazdı. Tek cümlelik bir davetiye olması gerekirdi.

    - 5 Temmuz 1974 tarihli belgede, tüm loca üyelerine eşleriyle birlikte davetiye gönderiliyor. Kişiye özel değil, mason locasında yazın çalışma olmadığı için, herkese yemek veriliyor. Bu yemek davetiyesi fakat diğerleri loca çalışmalarıyla ilgilidir. Keza "Hoşgörü" adlı bir konferansın duyurusuda yapılıyor.

    - 21 Nisan 1974 tarihli belgede Gündem maddeleri içerisinde mason olacak bir kişinin istek belgesinin okunmasına dair bir duyuru yapılıyor. Zaten Fethullah Gülen'e istek yapılsaydı, ismi burada yazılmalıydı, mektubun başında yazılmaz !!

    - Bu davetiyeler gerçek fakat M.Fethullah Gülen yazısınında sonradan eklendiği bir gerçek, mason locası arşivinden bunlar çok rahatlıkla kanıtlanabilir. Üçgen Locası, Özgür Masonlar Büyük Locası bünyesinde faaliyet gösteriyor, Hür ve Kabul Edilmiş Mason Derneğiyle alakası yoktur.

    Masonoloji olarak davetiyeler hakkında söyleyeceklerimiz bu kadar, diğer belge hakkında kısaca yazmaya devam edeceğiz. Aslında bu konu hakkında yazmayacaktık fakat Genel Yayın Yönetmeni bu konu hakkında ciddi bir yazı kaleme alınca, belgeler hakkında bizlerde yorum yapmak istedik. Yeni Şafak Gazetesi çok feci bir şekilde yanıltılıyor !!! Mason Derneklerinin karşılıklı açıklamasına istinaden başka bir yazı kaleme alacağız.

    Yeni Şafak Gazetesinin yayınladığı davetiyeler;



    Açık kaynaklarda mevcut birkaç davetiye;










    Yeni Şafak Gazetesinin Yayınladığı Fethullah Gülen'in Masonluk Belgesi Hakkında (2.Bölüm)

    Posted by Bornocu Ersan | | Posted in , , , , , ,



    Sayın Masonoloji Takipçileri,

    Geçen mesajımızda yazdığımız bir bilgiyi düzeltmek isteriz. Yazıda Üçgen Locasının, Özgür Masonlar Büyük Locasına bağlı olarak faaliyetini sürdürdüğünü yazmıştık. Bunu düzeltmek isteriz, Üçgen Locası "Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği" bünyesinde faaliyet göstermektedir. Okuyucularımızdan özür dileriz. Mason Locası hakkında detaylı bilgiler şöyledir;

    ÜÇGEN MUHTEREM LOCASI

    Loca No: 48
    Vadisi: İstanbul
    Matrikül Sayısı: 270
    Üye Sayısı: 87
    Locanın Kuruluş Tarihi: 4 Ocak 1971


    ARAYIŞ MUHTEREM LOCASI

    Loca No: 38
    Vadisi: Ankara
    Matrikül Sayısı: 255
    Üye Sayısı: 51
    Locanın Kuruluş Tarihi: 29 Şubat 1964



     Yeni Şafak Gazetesinin yayınladığı belgeler hakkında kısaca görüşlerimizi aktarmıştık. İlk izlenimlerimiz, Gazetenin çok feci bir şekilde yanıltıldığını düşünüyoruz. Bunları kimler gazeteye servis etmişse mutlaka bulunmalıdır. İbrahim Karagül'ün bunları sahiplenmesi mantıkla açıklanır bir yanı yok. Bizler tekrardan uyarımızı yapmak istiyoruz, birileri çok fena dalga geçiyor veya gerçekleri saptırıyor. Belki ileride çıkması muhtemel daha başka belgelerin başlangıcıda olabilir. Gazetenin yayın politikası hakkında kesin bilgimiz yok. Şimdilik yanlış yolda gittiklerini ve üzerinde oynanmış belgeleri savunmaya devam ettiklerini görüyoruz. Kısaca maddeler halinde belirtmek gerekirse;

    1) Yeni Şafak Gazetesinin çıkardığı belgeler şunlar:

    a) 15 Mart 1967 tarihli "Hal Tercümesi" adlı bir belge.
    b) 21 Nisan 1974 tarihli Üçgen Locasına ait toplantı davetiyesi.
    c) 20 Mayıs 1974 tarihli Üçgen Locasına ait toplantı davetiyesi.
    d) 5 Temmuz 1974 tarihli Üçgen Locasına ait yıl sonu aile yemeği toplantı davetiyesi.
    e) 17 Temmuz 1969 tarihli Arayış Locasına ait madalya verilmesine dair belge.
    f) 25 Mart 1975 tarihli Üçgen Locası tarafından verilmiş Tekris Yemini Belgesi.
    g) 16 Temmuz 1967 tarihli Kasım Gülek'in yazdığı mektup.

    İşte Gazetede yayınlanan belgelerin tamamı. Kendi içerisinde birçok çelişki barındırmaktadır. Şöyle ki;

    2) Tekris Yemini yapılmadan önce toplantı davetiyesi yollanıyor ve sözde madalya veriliyor. Bunun mantıkla açıklanır bir durumu yok. Tekris yani 1.Derece Mason olmadan önce hiçkimseye bunlar yapılamaz !

    3) 5 Temmuz 1974 tarihli belge üzerinde "Türkiye Büyük Mason Mahfili" amblemi konuyor. Herşeyden önce Üçgen Locası, Hür ve Kabul Edilmiş Masonların bünyesinde faaliyet gösterirken, belge üzerindeki damga Özgür Masonlar Büyük Locası'nın 1993 tarihinden önce verilen isimdir. İkisi farklı derneklere ait mason localarında faaliyet gösterir. Eşyanın tabiatına aykırıdır. 2 farklı oluşum aynı belge üzerinde buluşması imkansız !! Üçgen Locasına ait bir belge üzerine, "Türkiye Büyük Mason Mahfili" damgası basılamaz !!!

    4)
    Keza 1974 tarihinde "Türkiye" yazısının kullanılması imkansız. Bakınız kendi internet sitesinde "Türkiye Büyük Mason Mahfili" hakkında ne yazıyor;

    1973 yılında T.C. Dernekler Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle derneklerin "Türk" ve "Türkiye" niteliklerini kullanabilmeleri kısıtlanmıştı. Bu nedenle, "Türkiye Büyük Mason Mahfili Derneği"nin adının başındaki "Türkiye" sözcüğünün kaldırılmış, bu uygulama obediyansın adına da yansıtılmıştı. (Kaynak: Özgür Masonlar Büyük Locası)

    5) Özgür Masonlar Büyük Locasının Basın Açıklaması şöyle.

    6) 16 Temmuz 1967 tarihli Kasım Gülek'in yazdığı iddia edilen mektup konu olarak Süleyman Demirel hadisesi ve Masonların 2'ye bölünme mevzusu hakkında serzenişte bulunmaktadır. Fethullah Gülen'in uzaktan, yakından alakası yok. Keza tekris yapılmadan 8 sene önce bir kişiden bahsedilmesi, mantığa uygun değildir.

    7) 17 Temmuz 1969 tarihli madalya mevzusunda, daha tekrisi yapılmamış bir kişiye masonlar asla ödül vermez !!! Tanımadığın birisine, seneler öncesinden seni tanıyorum demek gibi birşey... Keza madalya Arayış Locasına ait. Üçgen Locasında tekris ediliyor, 6 sene önceden farklı bir locada, Arayış Locasında madalya veriliyor !!! Bu olacak iş değil. Bizim aklımızla birileri dalga geçiyor, bunlara lütfen prim vermeyin.

    8) 25 Mart 1975 tarihli Tekris Yemini belgesinde boşluğa yazılan "Üçgen" locası farklı, Türkiye Büyük Mason Mahfili farklıdır. Buna daha önceden bahsetmiştik, açık kaynaklarda mevcut Tekris Yemini belgesini inceleyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız, çok kötü bir sahtecilik örneği gösteriliyor. Tekris Yemini gerçek fakat Üçgen Locası asla oraya yazılamaz. Özgür Masonlar Bütük Locasına ait bir mason locası yazılabilir. 28 Haziran 1974 tarihli, Günaydın Mertcan adına düzenlenmiş tekris belgesi.

    9) Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği'nin Açıklaması şöyle. Üçgen Locası ve Arayış Locası, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği bünyesinde faaliyet gösterdiği için açıklama bir kat daha önemlidir. Fakat Dernek bile kendi belgesini tanıyamamış ve aceleyle hazırlanmış bir basın açıklaması gibi duruyor. Kendi belgeleri üzerine Büyük Mason Mahfili damgası basmışlar. Bu basit gerçeği fark edemeyen dernek nedense işin kolay tarafına kaçmış.

    10) Açık kaynaklarda mevcut Üçgen Locası belgeleri. 1.Belge, 2.Belge ve 3.Belge. Yeni Şafak Gazetesinin yayınladığı belgelerle karşılaştırdığınız zaman, farklar ortaya çıkacaktır. Gazetenin bu konuda daha özenli davranması gerekirdi. Anladığımız kadarıyla, ellerine gelen bu belgeleri, hiçbir araştırma yapmadan yayınlama gereği duymuşlar. Geçen mesajımızda dediğimiz gibi, birileri Gazeteyi çok feci bir şekilde kandırıyor. Gazete, yüksek miktarda tazminat davasıyla karşı karşıya kalabilir. Tez elden, kendilerine gelen bu belgelerin kaynağını kamuoyuna biranevvel açıklasınlar ki, kimler tarafından istismara uğradıklarını tüm Türkiye öğrensin. Bir dost tavsiyesini ne kadar önemserler, ALLAH'ın (C.C.) bileceği bir iştir. Dost, acı söyler.

    Sonuç olarak;

    Masonluk, Mason Olmayanlardan Öğrenilmelidir !



    Yeni Şafak Gazetesinin Yayınladığı Fethullah Gülen'in Masonluk Belgesi Hakkında (3.Bölüm)

    Posted by Bornocu Ersan | | Posted in , , , , , ,



    6 Nisan 2015 tarihli Yeni Şafak Gazetesinin "Bir gizli güç hep arkasındaydı" başlığı altında verdiği "Masonlara Hoca'yı küstürmeyin çağrısı" haber içeriği bizce farklı değerlendirilmekte, önce Yeni Şafak'ın yazdıklarına detaylı bakalım; (Tüm yazılanlar gözönüne alınmamıştır, Masonluk bölümünü ilgilendiren kısımlar dikkate alınmaktadır)

    İstihbarat raporlarında verilen bilgiler Yeni Şafak'ın Gülen'in Masonluk belgeleri arasında yayınladığı Kasım Gülek'in 16 Temmuz 1967 tarihli şu mektubuyla örtüşüyor:

    “Saygıdeğer KK" (KK: Konuk Kardeşler)

    “Türkiye'de yegane ve muntazam mason teşkilatı, Türkiye Hür ve Kabul edilmiş Masonları Büyük Locası (Türk Yükseltme Cemiyeti)'dır. Hal böyle iken bazı kimselerin biraraya gelerek bir dernek kurmalarıyla bunca yıllık, temeli 1900'lere dayanan ve dünyaca tanınmış ve kabul görmüş Türk masonluğunu bir kenara itmeğe çalışmak doğru bir iş değildir. (...)

    Birtakım yan fikirlerle destekleyip kamufle edilen bu şiddetli ihtiras Türk masonluğunu ikiye hatta üçe bölmüş, bir kısım arkadaşlarımızı Ş.K., A.Ş., Fethullah Gülen hocamızı, A.D., Z.E., K.T., V.K. ve T.K. biraderleri küstürmüşlerdir. Bu arkadaşlarımızın büyük locadan en büyük madalya aldıkları unutulmaktadır. Üstün hizmet madalyasına sahip olmak her masonun rüyasıdır.

    Türk masonluğunu bozmaya, bölmeye ve Türkiye büyük locasını yıkmaya yeltenen bir kimse Türk masonluğuna karşı nasıl bir suç işlemiş olmaktadır? Geliniz de bu sualin cevabını herkesin vicdanına, nizamnamelere ve Türk masonluğu tarihine bırakılır.

    TELKİNDE BULUNANLAR

    İnsanların iyi niyetle biraraya gelerek halledemeyecekleri hiçbir ihtilaf, elbirliğiyle ıslah olunmayacak hiçbir aksaklık bulunmadığına göre bir kısım biraderlerin bu normal yoldan ayrılarak, fani insan için böylesine ideal, böylesine güzel bir birliğin bozulmasına teşvik edenlere uymuş olmalarını anlamak kabil değildir. Onlar acaba nefis muhasebesinde bulundukları zaman bu tutumlarını samimiyetle doğru mu buluyorlar.

    İnsanlık mabedi mefkuresini bu mukaddes emaneti her zaman korumak ve daha ilerilere götürmeğe çalışmak zaruridir. Bunda kimsenin tereddüdü yoktur. Herhalde mevzuları ve hadiseleri varmak istedikleri neticelere göre izah etmek suretiyle, biraderlere telkin ve teşviklerde bulunanların bu maksatlı hareketlerine aklıselim sahiplerinin pek gecikmeden teşhislerini koyacaklarını ve hakikatleri olduğu gibi göreceklerine eminim.
    Bir mason olarak saygılarımı sunarım." (Kasım Gülek)
    Değerlendirmemiz;

    1) Mektup girişinde yazan "KK" harfleri çoğul eki görevi görmekte, "Konuk Kardeşler" anlamı değil, "Kardeşler" manası çıkar. Tek harf olsaydı kardeş kelimesini kullanırdık, 2 tane "k" harfi olduğu için "Kardeşler" kelimesi kullanılır.

    2) Sözde tekris belgesi 1975 yılına ait, Kasım Gülek'in yazdığı iddia edilen mektup 1967 yılına ait. Bir kişi tekris olmadan, 8 sene önceden kendisi hakkında masonlar bu tip bir yazı yazamazlar. Bir kişiyi tanımadan, araştırması yapılmadan masonlar kendi içlerine asla almazlar.

    3) Aynı Mektup, farklı tarihlerde, farklı şekilde yayınlanıyor. 30 Mart 2015 tarihli Yeni Şafak'ın haberinde yayınlanan mektubun belgesi. 6 Nisan 2015 tarihli Yeni Şafak'ın haberinde yayınlanan mektubun belgesi. Son yayınlanan belgede bazı kısımlar siyaha boyanmış fakat diğer belgede buzlanmış halde görmüştük. Keza son belgede sayfanın alt kısımlarıyla bir oynama yapıldığı görülüyor fakat eski belgede sayfanın altında oynama mevcut değil. Birkaç gün ara farkla yayınlanan belgede, bu hızda bir değişim olması çok düşündürücü !!! Belge dediğiniz sabit, tek sayfalık veya birkaç sayfalık doküman olur. Eski mesajlarımızda belirttiğimiz gibi, Gazete çok feci bir şekilde oyuna getiriliyor ve inandırıcılığını yitiriyor.

    4) Mektubun içeriğini birkaç dakikanızı vererek okuduğunuzda, konu olarak Masonların 2'ye bölünme mevzusundan bahsediyor. İçerik olarak 1965 olaylarından sonra yaşanan sürecin bir yansıması gibi duruyor. Fethullah Gülen ve Kasım Gülek hadisesi sanki sonradan eklenmiş izlenimi uyandırıyor. Çünkü konusu masonların birlik, beraberliğine atıf yapıyor, kendi içlerinden ayrılan masonlardan bahsediyor. Yani, Gazetenin bahsettiği konularla hiçbir alakası bizce yok gibi duruyor.

    5) Gazete maalesef yanlışı savunmaya devam ediyor, kafalarda belli algıları oluşturmak yerine somut veriler üzerinden tartışmalar yapılsa bizce daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Belgeler arasında tutarsızlık olduğu gibi, üzerinde birçok oynama iddialarıda mevcut. Mesela, Üçgen Locasına ait bir belge üzerine "Türkiye Büyük Mason Mahfili" damgasının basılması gibi, 2 farklı obediyans aynı kağıt üzerinde buluşması imkansız !!! Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, bu belgenin orijinal halini yayınlayarak, tüm söylenenlere son noktayı koyabilir. Ne hikmetse onlarda bu tartışmanın ortasına girmek istemiyor !

    Yeni Şafak Gazetesinin Yayınladığı Fethullah Gülen'in Masonluk Belgesi Hakkında (4.Bölüm)

    Posted by Bornocu Ersan | | Posted in , ,



    7 Nisan 2015 tarihli Yeni Şafak Gazetesinde yayınlanan haberde sözde Kasım Gülek'in yazdığı mektubun sansürsüz halini paylaştılar ve kendilerine gelen masonik belgelerin tamamının çekilmiş fotoğrafını kamuoyuna açıkladılar. Kısaca detaylara bakarsak;

    1) Kasım Gülek'in yazdığı iddia edilen mektupta sansürlenen bölümde yazan isimler şöyle; Şükrü Kaya, Ayhan Şahenk, Fetullah Gülen Hocamızı, Ali Dalkıran, Zihni Eralp, buradaki ismi okuyamadık, Vehbi Koç, Turan Kaygısız. Şimdi bu isimler içerisinde önemli kişilerin babası mevcut, fakat mektubun içeriğiyle kesinlikle uyuşmuyor. İsimlerin sonradan o sözde mektuba eklendiği belli oluyor. Evvelden içeriği hakkında yazılarımız mevcut, lütfen okuyun. Tekrardan söylemek gerekirse, başka bir locaya geçen masonlara hitaben yazılmış bir mektup. Farklı bir dernek kuruyorlar, farklı bir isim altında yeniden faaliyetlerine başlıyorlar. Süleyman Demirel hadisesinden sonra 2'ye bölünen masonluk hakkında görüş beyan ediyor. Sansürlü yerde yazan kişilerle, mektubun içeriği kesinlikle örtüşmüyor. Çok kötü bir şekilde sahtekarlık yapıldığı belli oluyor, Bu belgeler geçmiş davalarda yapılan sahteciliğin izdüşümü olabilir. Tekrardan Gazeteyi uyarmak istiyoruz, hala inatla yanlışın peşinden koşmaya devam ediyorlar. 7 Nisan 2015 tarihli sansürsüz sözde Kasım Gülek'in mektubu.

    2) Haberde topluca yayınlanan masonluk belgeleri hakkında yorum yapmak gerekirse, daha önceden gazetede 7 tane belge yayınlamışlardı. Bugünkü haberde hepsinin fotoğrafını çekmişler. Gördüğümüz kadarıyla 15 tane belgenin olduğu görülüyor. Aziz Kardeşim yazısından sonra yayınlanan "M.Fethullah Gülen" yazısı tüm belgelerde mevcut, bizim iddiamız bunun kesinlikle sonradan eklendiği yönündedir. Keza Üçgen Locasına ait bazı belgelerde "Türkiye Büyük Mason Mahfili" damgasının olduğunu görüyoruz. Önceden yazdık, bir kere daha söylemek gerekirse bu damganın olması İMKANSIZ !!! Bu kesinlikle sonradan eklenmiştir.

    Yeni Şafak Gazetesine tavsiyemiz;

    1) Topluca yayınladığınız belgelerin hepsini, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğine götürün ve orada arşivde orijinal halleriyle karşılaştırırsanız gerçeğe ulaşırsınız. Bunları dernekten isteyebilirsiniz,

    2)
    Elinizdeki sahte belgeleri kimin hazırladığını, kimlerin yolladığını bir gazetecilik örneğiyle ortaya çıkarmanızı istiyoruz. Bu gerçeği ortaya çıkarmak sizin göreviniz çünkü masonluk belgelerinde çok feci bir şekilde kandırılıyorsunuz.

    3)
    Artık yanlışın peşinden gitmeyi bırakın.

    4) Masonların İsmet İnönü'ye yolladıkları mektubun belgesi.

    5) Masonların Mustafa Kemal'e yolladığı mektubun belgesi.

    6) Gazetenizde yazan "Söz konusu belgelerde ismi geçen Büyük Mason Mahfili ise henüz herhangi bir açıklama yapmadı" açıklamanız yanlış. İşte Açıklaması...

    Yeni Şafak Gazetesinin Yayınladığı Fethullah Gülen'in Masonluk Belgesi Hakkında (5.Bölüm)

    Posted by Bornocu Ersan | | Posted in ,



    Yeni Şafak Gazetesinde "Belgeleri inceledim Gülen Mason" başlığı altında yapılan habere ekleme yapmak istiyoruz. Şöyle ki;

    - Bu konu hakkında yazdıklarımız: 1.Bölüm, 2.Bölüm, 3.Bölüm, 4.Bölüm

    - Yayınlanan haberde şunlar yazılıyor; Yasin Aktay, Gülen hakkında Yeni Şafak'ın yayınladığı Mason belgelerine ilişkin çarpıcı ifadeler kullandı. “Hizmet hareketi de bir tür komiteci zihniyettir" diyen Aktay, Fethullahçılar da ezoterik bir yapı olduğunu ve Masonik yapının da böyle yapılardan biri olduğunu söyledi. Aktay, Yeni Şafak'ın yayınladığı belgelere ilişkin "O belgeleri görüp inceledim, bu belgeler azımsanacak belgeler değil. Bu belgeler üretilemez" dedi.

    Son bölümde şunlar yazıyor; Hizmetteki o disiplin, sergilenen o gizlilik, alabildiğine denetlenmiş ilişkiler ağı, hiyerarşi... bütün bunlara baktığımız zaman dünyada bir tek teşkilatta vardır bu tür şeyler. Ya Hasan Sabbah tarzı bir yapıda olur böyle Batini, ezoterik yapılar. Dünyada en ezoterik yapılardan bir tanesi de Masonik yapılardır. Masonik yapılarda gördüğümüz türden bir disiplin, bir grup bağlılığı ve bir kadrolaşma faaliyeti söz konusu. Bu kopyalanmış belli ki. Bu nerden kopyalanmış olabilir? Masonik ilişkilerden kopyalanmış olma ihtimali var. Ben bu Yeni Şafak'ın yayınladığı belgeler de azımsanacak belgeler değil. Bakmayın “çay lekesi dökülmüş" “sahtedir" dendiğine. Öyle belgeler üretilemez. Bu tür şeylerle en etkili mücadele yöntemi; dalgaya alırsın, sosyal medyada birkaç mizaha bağlarsın, Zaytung'a bir - iki haber yaptırırsın, böylece inandırıcılığını biraz zedelemiş olursun. Oysa bu belgeler olmasa bile tablo zaten net. Bu yapı Türkiye'ye ait bir yapı değil.
    Prof. Dr. Yasin Aktay önce "O belgeleri görüp inceledim, bu belgeler azımsanacak belgeler değil. Bu belgeler üretilemez" diyor, daha sonra "Oysa bu belgeler olmasa bile tablo zaten net" diyor.

    Masonoloji'nin Değerlendirmesi;

    - Belgenin daha tam olarak kafalarda netleşmediği belli oluyor. Evet belgeler üretilemez fakat üzerinde rahatlıkla oynanabilir. Daha evvelden açıkladığımız "Üçgen Locası" davetiye belgelerine ait sayfaları incelerseniz, Yeni Şafak Gazetesiyle yayınlananlar arasında fark var. Bizim iddiamız, belgeler üzerinde kesinlikle oynama yapıldığı yönündedir. Elimizde kesin bulgular yok fakat birçok masonik kaynak, belge, resim vb.. incelediğimiz için bu yorumu rahatlıkla yapabiliriz. İtiraz ettiğimiz noktayı aşağıda bir kez daha belirtiyoruz.

    - Üçgen Locasına ait bir belgede "Türkiye Büyük Mason Mahfili" damgası olmaz. Keza Aziz Kardeşim'den sonra kişiye özel seslenilmez, Mason Locasının geneline bir duyuru olduğu için, bununda sonradan ekleme olduğunu iddia ediyoruz. Üçgen Locasına ait belge gerçek fakat damga olayı ve Aziz Kardeşimden sonra yazılanların ekleme olduğunu düşünüyoruz.

    - Sözde Tekris Yemini belgesinde yazılan loca ile yeminin yapıldığı Türkiye Büyük Mason Mahfili farklıdır. 2 farklı Büyük Loca, aynı belge üzerinde buluşamaz. Üçgen Locası, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlara ait, Türkiye Büyük Mason Mahfili ise, Özgür Masonlar Büyük Locasının zamanında kullandığı isimdir. 2 farklı olgunun aynı belgede buluşması imkansızdır. Evet, tekris yemini metni doğrudur fakat üzerinde kesinlikle oynama yapılmıştır.

    - Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar'dan bu belgelerin aslı elde edildiği zaman, tüm gerçekler ortaya çıkacaktır. Üçgen Locasına ait, aynı tarihli belgeler kamuoyuna açıklanırsa kafalardaki birçok soru işareti son bulacaktır.



    Yeni Şafak Gazetesinin Yayınladığı Fethullah Gülen'in Masonluk Belgesi Hakkında (6.Bölüm)

    Posted by Bornocu Ersan | | Posted in ,



    Hikmet Genç'in 17 Nisan 2015 tarihli yazısında;

    O zaman Yeni Şafak'ın ulaştığı belgelere bak… Günlerce ardı ardına yayımlanan ve gündemi belirleyen o belgeler…

    “Amacımız hizmet, dava, İslam..vs,” diyen cemaatin banisi Fetullah Gülen'in geçmişine ışık tuttu…

    Cemaatin aslında ne olduğunu, neye hizmet ettiğinin belgesi…

    Gülen'in gençlik yıllarında 'Masonluk yemini' ettiğinin belgesi..,

    Gülen'in Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından taltif madalyası ile ödüllendirildiği..,

    Mason Mahfili'nden 1972-1976 yılları arasında Gülen'e yapılan toplantı davetleri..,

    Gülen'in 20 Mayıs 1974'te yükseliş törenine çağrılışı..,

    Mason toplantılarına 'Aziz kardeşim Fetullah Gülen' başlıklı mektuplar..,

    Tescilli Mason Kasım Gülek'in Gülen'in masonluğu ile ilgili imzalı mektubu…

    İşte bütün bu belgelere ulaştı, gözler önüne serdi

    Yeni Şafak… Orijinal, antetli, filigranlı belgeler bunlar…


    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/hikmetgenc/gulenin-masonluk-belgeleri-2010204


    Aslan Değirmenci'nin 17 Nisan tarihli yazısında;

    Vatikan ile P2 Mason Locası arasındaki derin ilişki yıllar öncesine dayanır.

    Hatta birçok papaz için özel olarak oluşturulan localar vardır.

    Geçmişte Vatikan Dış İşleri Bakanlığını yapan bazı isimlerin Mason olduğu da bilinir!

    Kiliseye bağlı ‘Kurtuluş Ordusu’ isimli kuruluş ile Tapınakçıların derin ilişkisi 1973’te deşifre olmuştu.

    Bu deşifrenin ardından birçok Hıristiyan din adamı, uzman, yazar ve araştırmacılar kiliseyi masonların ele geçirdiğini, yönetimi ele aldıklarını dile getirdi.

    Yoğun lobi karşısında birkaç kişinin bu tespiti arşivlerde yerini almaktan öteye geçemedi.

    Israrla Katolik Kilise mensuplarının anti-Hıristiyan olduğunu iddia eden, Vatikan’a sızan masonların para ilişkilerini ortaya koyan isimler ise karakter suikastı ile etkisizleştirilmişti.

    Vatikan’da bulunan birçok bankanın hissedarları araştırıldığında Mason ve Yahudilerin öne çıkıyor olması kirli ilişkiyi daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.

    Bu bankaların kuruluş gerekçesinin Vatikan’a yapılan bağışların işletilmesi amaçlı olduğunu gördüğümüzde ise papazların kimlerle dayanışma haline girdiği belgeleniyor. Bir dönem Neo-Conların bizzat Vatikan’a Mali İşler Bakanı ataması da sır değil artık!

    Kutsal ilan edilen Vatikan parasını işleten yapı Localar, İtalyan mafyasıyla birlikte paranın akışını kontrol altında tutan yine P2..

    O yıllarda bu işleyişe karşı çıkanların ortadan kaldırılması da locaları işaret ediyordu.

    Yahudi lobisi ile direk bağlantılı olan loca, papaz okullarında söz sahibi olduğunda sızmanın ötesine çoktan geçmişti.

    Bir amacı da kapitalizmi meşrulaştırmak olan Masonlar, Hıristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezini ele geçirerek hedefe doğru yürüyüşlerini sürdürüyordu. Yürüyüşe dur diyen ise çıkmıyordu. Virüs yaygınlaştıkça ittifakları derinleşiyordu.

    Bunları neden mi yazdım?

    Yeni Şafak Gazetesinin geçtiğimiz haftalarda yayınladığı belgeleri hatırlayın ve son süreçte yaşananları düşünerek yapbozu birleştirin istedim. Çünkü Yeni Şafak Gazetesi bir bakıma yukarıda anlattığım derin ilişkinin Türkiye ayağını deşifre etmiş, localar ile paralel ilişkiyi gözler önüne sermiş, ulaştığı tarihi belgelerle yine din üzerinden Anadolu’nun karanlık yapı tarafından nasıl işgal edilmeye çalışıldığını gözler önüne sermişti.

    http://www.haber10.com/haber/609728/#.VTErGfCpUSV

    Kısa Değerlendirmemiz;

    1) Masonluk belgelerinin detaylarını incelemeden, içerisindeki mantık hatalarını görmeden onaylamak doğru değil, keza bu konu hakkında önceden yazılar kaleme almıştık. Önce madalya veriyorlar, sonra loca davetiyesi gönderiyorlar ve en sonunda tekris yapıyorlar. Gazete okuyucuları çok kötü bir şekilde yanıltılıyor. Ne zaman uyanacakları belli değil, geçmiş yıllarda yapılan birçok istismardan ders almayanlar, neyin peşinde olduğunuda bilmiyorlar. Yeni Şafak, bu belgelerin kimler tarafından lendisine getirildiğini açıklamalıdır, yanlış bilgiler üzerine inşa edilen binalar kısa bir süre sonra yıkılmaya mahkumdur. Keza paralel yapı hakkında açık kaynaklardan yaptığımız alıntılar ortada, bizler bu yapıyı savunmak için yazmıyoruz, sadece somut gerçekleri herkesin bilmesini istiyoruz.

    2) Üçgen Muhterem Locası hakkında 2004 yılına ait bilgilerin olduğu detaylarıda paylaşacağız.

    3)
    Yeni Şafak, masonluk belgesi saçmalığına bir son versin ve kendilerine yollanan bu oynanmış belgeleri kimlerin hazırladığını ortaya çıkarsınlar.

    Reklam