9.Derece Ritüeli
14.Derece Ritüeli
15.Derece Ritüeli
Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Türkiye Büyük Locası
illuminati ve Gerçekleri
Ketum Üstad
Masonik Konferans
Gizli örgütler
14.Derece Ritüeli
15.Derece Ritüeli
33.Derece Mason
Fethullah Gülen
Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



Masonik sistemimize hakim olan yukarıdan aşağıya yönetim anlayışının verdiği büyük zararlardan bir tanesi de, Büyük Locamız bünyesindeki ifade hürriyetinin kısıtlanmasıydı. Localarda neyin konuşulup neyin konuşulamayacağının denetlenmesi; Masonik yayınların ön izne tabi tutulması gibi artık geride bıraktığımız hususlar, camia içerisinde normal addedilir hale gelmişti. İnanılır gibi değildi ama insanlık aydınlanmasının temsilcisi olan bu kurumda düpedüz sansür uygulanıyordu ve işin en acı tarafı bu durum kanıksanmıştı.

Bu meseleye ne pahasına olursa olsun neşter vuracaktım. Yıllardır mücadelesini verdiğim ama başarısız olduğum ve doğrusu ya biraz da hınçlandığım bu konuda, Büyük Üstat yetkilerine sahipken, radikal adımlar atmamam söz konusu değildi. Yine de işe sükunetle başladım. Sistemimizde her şey Büyük Üstadın iki dudağı arasında görüldüğünden, yayınların ve Loca gündemlerinin denetlenmesini göreve gelir gelmez de kaldırabilirdim ama yapmadım. Zira önemli olan, buna yol açan zihniyetin tasfiyesiydi. Yoksa benim kaldırdığımı yarın başka bir Büyük Üstat ihya edebilirdi. Bu konuyu, yapacağımız tüzük değişiklikleri içerisinde sonuçlandırmak ve ifade hürriyetini tüzüksel teminat altına almamız lazımdı.

İlk adımım, bu konuyu mesajlarım ve konuşmalarımla gündeme getirmek oldu. Umduğum gibi, büyük destek buldum. Kardeşlerim, Voltaire'le aynı şıralarda oturduklarını hemen hatırlayıverdiler. İklim çok müsait olunca, yeniden göreve seçildiğim 7 Mayıs 2011 tarihindeki Büyük Loca toplantısında, yayınların ve Loca gündemlerinin denetlenmesini ortadan kaldırdığımı ilan ettim. Bu, biraz önce söylediğim "iki dudak arası" yaklaşımıydı. Bunun kalıcı bu çözüm olmadığını biliyordum ama içine gireceğimiz tüzük değişikliği sürecinin başında, bu yolla güçlü bü mesaj vermiş olmayı diledim. Bir de, ola ki tüzük değişiklikleri kabul görmezse, bari bu kadarını halletmiş oluruz diye düşünmüştüm.

Ne mutlu ki çok daha fazlasını hallettik. 19 Kasım 2011 tarihinde kabul ettiğimiz tüzüklerimiz, Localarımızın çalışma; Kardeşlerimizin de kendilerini ifade hürriyetini teminat altına almaktadır. Kardeşlerin yayınlarını yahut Locaların gündemlerini denetlemek artık tüzüklerimize aykırı bir davranış biçimidir.

Bu süreçte önemli bir desteği, fikir iklimimize uygulanan baskıdan büyük rahatsızlık duyan Araştırma Localarımızdan aldım. Bu Localarımız zaman içerisinde Loca kimliklerini iyiden iyiye kaybetmişler, Büyük Görevliler Kurulu'na bağlı komiteler haline dönüşmüşlerdi. Üyesi olduğum Mimar Sinan Araştırma Locası içine düşürüldüğü duruma yıllardır isyan ediyor ama sesini duyuramıyordu. Mimar Sinan, Araştırma Localarımızın (dünyanın her yerinde olduğu gibi) Loca haline gelmeleri; Locaların da hür kılınmaları gerektiğini söyleyen Büyük Üstadı hemen ve heyecanla destekledi. Bu desteği entelektüel açıdan çok önemsiyordum. Zira, Araştırma Locası üyesi Kardeşler Masonluğumuzun kanaat önderleriydi. 15 Ocak 2011 tarihinde Mimar Sinan Araştırma Locası'nda yaptığım "Dünya'da ve Türkiye'de Araştırma Locaları" başlıklı konuşma vesilesiyle, bu Kardeşlerime güçlü bir mesaj vermeye çalıştım. Büyük Locamız bünyesindeki Masonik araştırma vizyonu açısından önem taşıdığını düşündüğüm bu konuşmanın özetini burada paylaşmak istiyorum:

"Türkiye Büyük Locası bünyesinde Araştırrma Localarımız, sorunlu alanlarımızdan bir tanesidir. Aslında, Araştırma Localarımızın karşılaştıkları sorunlar, sistemimiz içerisindeki genel sorunların bir parçasıdır. Bu genel sorunlarımızın kaynağında, birçok temel Masonik kavrama atfettiğimiz manaların, bu kavramların evrensel normlarından uzaklaşmış olması yatmaktadır. Bu yanlışımızın, Araştırma Localarına da doğrudan bir yansıması mevcuttur: Bugün, bizdeki Araştırma Locası algısı Masonluğun evrensel normlarının dışındadır. Ancak Araştırma Locası Masonluk'ta öyle itici bir güçtür ki, eğer biz Araştırma Localarımızın sorunlarını halledebilirsek, bunlar Türk Masonluğu'nun genel sorunlarının çözümünün bir parçası, hattâ dinamosu olabilirler.

Eğer Masonik araştırma üzerine konuşuyorsak, evvela sormamız ve cevaplandırmamız gereken bir soru var: "Masonik araştırma" ifadesindeki "Masonik" sıfatı, araştırmanın yöntemine mi karşılık gelir yoksa nesnesine mi? Başka bir deyişle, "Masonik araştırma" dediğimiz zaman, Masonca usullerle yapılan bir araştırmadan mı bahsediyoruz yoksa Masonluğun, normal akademik araştırma yöntemleriyle araştırılmasını mı kastediyoruz? Bugünkü dünya normları bu soruyu ikinci şekilde cevaplandırmaktadır. Yani, bugün dünyada "Masonik araştırma" denince kastedilen "biz Masonuz, Masonluğun kendisine has usulleri vardır, o usullerle araştırma yapalım" demek değildir. Bugün dünyada "Masonik araştırma" ifadesinden anlaşılan, Masonluğun normal akademik yöntemlerle araştırılmasıdır. Nitekim, insanlık tarihinin en önemli kurumlarından bir tanesi olan Masonluk, bugün tarihten sosyolojiye; siyaset biliminden psikolojiye, birçok akademik disiplinin araştırma konusudur. Bu araştırmalar, Masonlar tarafından yapıldığı gibi, Mason olmayanlar tarafından da yapılmaktadır. Sözün özü, Mason olma ve Masonluğu yaşamak ile Masonluğu bilimsel yöntemlerle araştırmak birbirinden doğası itibarıyla farklı çabalardır. Birincisinin doğası inisiyatik, ikincisinin ise bilimseldir.

Bu tespitin doğal bir sonucu vardır. Masonik araştırmadan kasıt Masonluğun akademik araştırılması ise, burada bir şablonsuzluk ve önyargısızlık esastır. Bilimsel araştırma nasıl yapılıyorsa, Masonluğun bilimsel araştırması da o şekilde yapılmalıdır. Masonluğun bilimsel araştırmasında kullanılacak tek şablon, bilim denen yöntemin kendi olmazsa olmazlarıdır. Mesela, biz muntazam bir Büyük Loca olarak kadınları tekris etmiyoruz ama Mimar Sinan Locamız Masonluk'ta kadın konusunu araştıramaz dersek, bu anlayışın akademik bir araştırmayla alakası kalmaz. Söz konusu olan bir bilimsel araştırma ise, şablonsuzluk, kısıtsızlık, önyargısızlık ve bilhassa da dışarıdan müdahalesizlik, bunun gerçekleştirilebilmesi için esastır.

Masonlar tarafından yapılan Masonik araştırmanın tarihine baktığımızda, en önemli gelişmenin 1884 yılında İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın bünyesinde Quatuor Coronati Araştırma Locasının kurulması olduğunu görüyoruz. O yıl, dokuz Kardeşimiz, Masonluğu araştırma gayesine yönelik bir Loca kurmuşlar ve Locanın kuruluş gayesinin, Masonluğa dair "hayalci yazıların" dışında bir araştırma anlayışını geliştirmek olduğunu açıkça ifade etmişlerdir. Quatuor Coronati Locası'nın kurulması, Masonluğun akademik bir anlayışla araştırılması ihtiyacının kurumsallaşmasında çok önemli bir adımdır. Bu Loca, ilk kurulduğu gün olduğu gibi bugün de çok net bir biçimde, başta sorduğum soruya verilecek cevabın ikinci cevap olduğunu söylemekte yani Masonik araştırmadaki "Masonik" sıfatının, araştırmanın yöntemine değil nesnesine tekabül ettiğini kabul etmektedir.

Bu noktada, akla şu soru gelebilir. "Acaba bu Kardeşlerimiz, Masonik araştırma yapmak için niye bir enstitü ya da benzer bir yapılanma değil de bir Loca kurdular?" Sorunun cevabını bilmiyorum ama bir spekülasyon yapabilirim. "Neden Operatif Masonluktan, Spekülatif Masonluğa geçiş sırasında Kabul Edilmiş Masonlar Localara girmişlerdi?" Çünkü Masonluk geleneğinde Loca, insanların fikirlerini hiçbir baskı altında kalmadan, hiçbir dış etken olmadan ifade edebilecekleri bir zemindir. Dolayısıyla, eğer hür bir zeminde bilimsel araştırma yapacaksanız, bunu gerçekleştirebilmek için bir Locada toplanmak gayet sağlıklı bir çözüm olabilir.

Böyle ya da değil, Quatuor Coronati ile başlayan model beğenilmiş ve yaygınlaşmıştır. Bugün bütün dünyada, Masonik araştırma, Araştırma Locaları'nın bünyesinde gerçekleşmektedir. Yalnız, "Araştırma Locası" dediğimiz zaman, bizdeki yapılanmayı anlamamalıyız. Dünyadaki Araştırma Locaları, aynı bizim Ülkü Locamız ya da Akasya Locamız gibi Localardır. Beratları vardır; bazen bazı istisnalarla da olsa, normal Loca faaliyetlerini gösterme haklarına sahiplerdir. Başka bir deyişle, Araştırma Locaları, doğaları itibarıyla, Büyük Locanın matrikülünde kayıtlı diğer Localardan farklı  değillerdir.  Elbette  ki işlevsel farklılıkları vardır. Araştırma Locaları tekris ya da terfi yapmazlar; var oluş gayelerine uygun olarak, Masonik araştırma yaparlar. Peki tekris yapamazlar mı? Burada uygulama farklılıkları vardır. Bazı Büyük Localar, Araştırma Localarına tekris yetkisini vermezler; bazılarına da (Quatuor Coronati örneğinde olduğu gibi) tekris yapma hakkı da vardır ama gelenekleri dolayısıyla tekris yapmazlar.

Sözün özü, Araştırma Localarının bir Büyük Locanın bünyesindeki diğer Localardan hukuki statü farkı yoktur ve o Büyük Locanın anayasasına uygun çalıştıkları müddetçe hiç kimse işlerine karışamaz. Maalesef, bizde "Araştırma Locaları", Loca değildir. Mimar Sinan, Anadolu Güneşi veya İVAL, Büyük Görevliler Kuruluna bağlı komiteler haline getirilmişlerdir. Komite olduğunuz zaman işinize karışan çok olur. Çok üzülerek ifade edeceğim ki bugün, Araştırma Locasında sunulan bir tebliğin içeriğine dışarıdan müdahale edildiği bir noktadayız. Gelinen bu noktayı sistemin bütününden ayrı değerlendirmek mümkün değil elbette. Yani, "Araştırma, Localarda yapılır çünkü Locaların işine karışılmaz" diyorum da, Türkiye Büyük Locasında, Locaların işine karışılmama durumunun da evrensel normların neresinde olduğunu sorgulamak zorundayız. Maalesef, "Büyük Loca anayasasının çerçevesinde çalıştığı müddetçe hiç kimse Locanın işine karışamaz" ana ilkesi de sistemimiz içerisinde ağır biçimde zedelenmiştir."

Bu konuşmamda, Araştırma Localarımıza dair paylaştığım vizyonu yeni tüzüklerimizle hayata geçirmiş olmamızın mutluluğunu yaşıyorum. Artık her üç Vadimizde, Loca hüviyetine sahip birer Araştırma Locamız var ve her biri de yeni tüzüklerimizin Localarımıza tanıdığı entelektüel dokunulmazlık içerisinde Masonluğa dair bilimsel araştırmalarını yapabilme imkanına sahipler. Bunun olumlu sonuçlarını, son üç yıl içerisinde gerçekleşen yayın sayısında yaşanan önemli artışla almaya başladık bile.

Bu durumu, sadece Büyük Locamız bünyesinde Masonik araştırmanın geliştirilmesi değil, Kardeşlerin ifade hürriyetlerinin korunması açısından da önemsiyorum. Zira, her ne kadar bu hürriyet yeni tüzüklerimizle yasal teminat altındaysa da, bu yasal durumun kurum kültürümüzün bir parçası olması için zamana ihtiyacımız olacak. Bu zamanın mümkün olduğunca kısa olmasında; hele ki 19 Kasım'daki kazanımlarımızdan geri adım atılmamasında, Araştırma Localarımıza önemli bir rol ve sorumluluk düşmektedir.

Büyük Locamız bünyesinde Loca gündemlerinin, Kardeşlerin Masonik yayınlarının hattâ konuşmalarının, Araştırma Localarının çalışmalarının merkezi yönetim tarafından denetlenmesi anakronik bir durum, büyük bir sistem arızasıydı, giderildi. Kardeşlerimin, uzun yıllar içerisinde büyük mücadelelerle ulaştığımız bu sağlıklı ve Masonluğun değerleriyle uyumlu anlayışa sahip çıkacaklarından eminim.

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, , kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " İfade Hürriyetinin Teminat Altına Alınması "

Cevap Bırakın

Amerika ve Masonluk İlişkisi

Reklam

Please wait 10 seconds...
Close