Masonluğumuz, ne mutlu ki, sürekli büyüyor. Bugün bütçemizle, gayrimenkullerimizle, çalışan sayımızla, muazzam bir örgütüz. Böyle bir yapının, göreve seçtiğimiz yönetim kurullarının amatör mesaileriyle yönetilmesinin artık mümkün olmadığı ortadır. Dolayısıyla, Dernek yönetiminin kurumsallaşması önemli bir ihtiyacımız olarak karşımızdadır. Kurumsallaşmadan kastım, Derneğe ait yani Masonik olmayan mali ve idari konuların profesyonel bir anlayışla, hattâ profesyoneller tarafından yönetilmesi, seçilmiş Dernek yöneticileri tarafından ise denetlenmesidir.
Aslında bu, uzun zamandır gündemimizdeki bir konudur. Yönetimler tarafından çok konuşulmuş, bu yönde iyi niyetli çabalar sarf edilmiş ancak kayda değer adımlar atılamamıştır. Bu söylediğim benim Büyük Üstatlık dönemim için de geçerlidir. Peki neden böyle olmuştur? Şimdi bunu ele almak istiyorum.
Kurumsallaşma, Masonlukla ve Büyük Loca'yla hiç alakası olmayan, tamamen Derneğin haricî karakterli idari işlerine ait bir konudur. Dolayısıyla, bizim Derneğimizin kurumsallaşması ile herhangi bir başka derneğin ya da şirketin kurumsallaşması arasında hiçbir fark yoktur. Tam da bu sebepten, Büyük Loca ile Derneğin birbirine karıştığı bir ortamda, kurumsallaşma çabalarının başarıya ulaşması mümkün değildir. Zira, bu karışıklık içerisinde Derneği kurumsallaştıracağım derken isteseniz de istemeseniz de Masonluğa dokunursunuz ve profesyonel dünyaya ait kurumsallaşma kavramını Masonluğa dokundurduğunuz anda da Masonik reflekslerimiz (ne mutlu ki) sert tepki verir.
Daha açık ifade edecek olursam, mevzuatımızda temel kavramları yanlış tarif etmiş olmamız yüzünden, Masonluğumuzun üst düzey yönetimindeki Kardeşlerimizin gözünde bile Dernek ve Büyük Loca denk hale geldiğinden, nerenin kurumsallaştırılacağına dair kafalar karışıktı. Öyle olunca, kavramı Masonluğa temas ettiren teşebbüslerde bulunuldu. Mesela, kurumsallaşmanın "toplam kalite" adı altında sürdürüldüğü dönemde, her Loca'ya toplam kalite konuşması yapılması yönünde talimat gitmişti! Benim de idari sorumluluk taşıdığım daha sonraki bir dönemde, kurumsallaşmanın bir parçası olarak Loca sancaklarının bir örnekleştirilmesini konuşmuştuk! Daha nicelerini verebileceğim bu örneklerin, yıllardır yaşadığımız kavram karmaşasını ortaya koymaya yettiğini düşünüyorum. Neyi kurumsallaştıracağımızı iyi anlamadan, kurumsallaşmada mesafe alamamış olmamız ise son derece doğaldır.
19 Kasım 2011, kurumsallaşma çabalarımız açısından da tarihi bir gündür. Yeni tüzüklerimizle Dernek Genel Kurulu ile Büyük Loca Toplantısının birbirinden kati surette ayrılması; Büyük Loca Tüzüğü'nün Derneğe ait konulardan arınması; Dernek Tüzüğü'nün işlev kazanması, Dernek ve Büyük Loca'yı kavramsal düzeyde ayırmak açısından çok önemli gelişmelerdir. Artık kurumsallaşmanın kavramsal çerçevesi çok daha belirgindir. Bundan sonra yapmamız gereken, bunun içinin doldurulmasıdır. Görev süremin bu konuda ilerleme kaydetmeye yetmediğine üzgünüm. Bütün adımlarımı belirli bir mantık sırasına göre atmaya çalıştım. Tüzükleri düzeltmeden kurumsallaşmaya çabalamanın beyhude olduğunu görüyordum. Yeni tüzüklerimizin kabulünden sonra önceliği ya ritüellere ya kurumsallaşmaya verecektim; ilkini tercih ettim. Ritüellerin kabulünden sonra sıra kurumsallaşmaya geldiğinde ise dönemimin sonuna yaklaşmıştım.
Nasihat etmek yapmaktan kolaydır. Bu bölümü, bundan sonra kurumsallaşma için çaba sarf edecek yönetimlerimizin önüne çıkabilecek bazı psikolojik engellere değinerek tamamlayacağım.
Kurumsallaşmanın, Masonluğa değil Derneğe ait bir konu olduğu asla unutulmamalıdır. Masonik reflekslerimiz, bu kavramı Masonluğumuza dokunduracak her adımı geri püskürtecektir. Bugün ulaştığımız bilinç düzeyinde böyle bir hata yapılması ihtimalini az görüyorum ama yine de söylemeden edemedim.
Kurumsallaşmanın önemli unsurlarından bir tanesi şubelerin mali özerkliğidir. Bütün şubelerimizi merkezden yönetemeyecek kadar büyüdük. Hele ki yarın Türkiye'nin başka noktalarında da şube açacaksak, mevcut merkezi yönetim anlayışının kilitlenmesi kaçınılmazdır. Masonluğumuzu Türkiye'de geliştirmek istiyorsak, şubelerin kendi kendilerini yönettikleri ve merkez tarafından denetlendikleri bir modele geçmemiz şarttır. Bu model, Masonik yönetimde değil, Dernek yönetiminde adem-i merkeziyetçilik içermektedir. Dernek şubelerini merkezden yönetmedikçe Masonik yönetimin zaafiyete uğrayacağı görüşü ise, Masonik yönetimin saygınlığının paranın gücünden kaynaklandığı fikrini içerir ki bunu Masonluğumuza ve Kardeşliğimize hakaret addederim. Açık söyleyeceğim, şubelere mali özerklik verilmesi fikrine gelen itirazları çok dinledim; hepsi de hükmetmeye meraklı zihniyetin yansımasıdır. Bu zihniyeti 19 Kasım 2011'de yıktık. Yeniden ayağa kalkmasına izin vermeyeceğimizden eminim.
Yeri gelmişken, şubelerin mali ve idari özerkliği konusu her açıldığında gündeme gelen bölge büyük locaları kavramına dair görüşlerimi de paylaşmak isterim. Aslında, sırf bu durum dahi, Büyük Loca ve Dernek arasında yaşamış olduğumuz kavram kargaşasının bir yansımasıdır. Bölge büyük locaları, Derneğe değil Masonik örgütlenmeye ait bir kavramdır. İhtiyacımız olan şube özerkliği ise Büyük Loca'yla değil Dernekle alakalı bir meseledir. Bölge büyük locaları kurulmasıyla şubelerin özerkliği arasında hiçbir ilişki yoktur.
Mali ve idari örgütlenmemiz açısından ihtiyacımız olan bölge büyük locaları değil, şube özerkliğidir. (1)
Kurumsallaşmamızın önündeki psikolojik engellerden bir tanesi de yıllardır çalışanlarımızla kurmuş olduğumuz "aile" ilişkisidir. Kurumsallaşmanın yol açacağı personel politikası, çalışanlarımızın iş tanımları, maaş skalası, sayısı ve profilinde ciddi değişiklikleri beraberinde getirecektir. Bu değişiklikleri, çalışma ortamının aile iklimini koruyarak hayata geçirmenin ciddi bir zorluk teşkil ettiğini söyleyebilirim.
Nihayet kurumsallaşma, Büyük Görevliler Kurulu'nun günlük icraattan çekilmesi anlamına geleceğinden bunun (gerçek olmasa da) Büyük Görevliler Kurulu'nun yetkilerinin kısılması gibi algılanma riski vardır. Bu da Büyük Görevliler Kurulu'nun bu yönde adım atmasının önündeki psikolojik bir engeldir.
Kurumsallaşma konusunda dilediğim güçte bir liderlik yapamamış ve zorlanmış olsam da istikbale iyimser bakıyorum. Yılların tecrübelerinden çıkarttığımız dersler ve oluşturduğumuz birikimle, gelecek dönemin Büyük Görevliler Kurulu'nun kurumsallaşma yönünde büyük adımlar atabileceğine inanıyorum.
DİPNOTLAR
(1) Bölge büyük locaları konusunu, Masonik örgütlenme modeli tartışmalarının içerisinde ele almak mümkündür elbette. Bence, bölge büyük locaları modeline geçmeye ihtiyacımız yok. Açıkçası, bunun bize nasıl bir fayda getirebileceğini hiç göremiyorum. Hattâ, bölge büyük locaları eliyle Locaların üzerine bir de yerel otorite getirme ihtimalini endişe verici buluyorum. Diğer yandan, bölge büyük locaları kurmamız halinde Masonluğumuzun "bölüneceği" yönündeki görüşün bir vehimden ibaret olduğunu düşündüğümü de söylemek isterim. Tarihimizde, baştan aşağı yanlış tariflerle yola çıkılmış ve ayırıcı etkiler yaratmış bir bölge büyük locaları tecrübesi vardır ancak bu modelin doğru tariflerle uygulanması halinde illa ki ayırıcı olacağını söylemek mümkün değildir.