IŞİD - DAESH - IS (İslam Devleti) konusunu anlayabilmek için öncelikle, genellikle yapılan üç temel yanlışın üzerinde durmak gerekmektedir;
1- Konuyu mücerret (Soyut) olarak, tarihi rabıtasından kopararak, bağımsız, kısa bir dönem zarfı içinde ele almak.
Bu yanlış, yapılan değerlendirmelerinde, zorunlu olarak, varılan sonucun da yanlışlığını getirmektedir.
2- Konuyu, sırf "Güvenlikçi" bir bakış açısı ile ele alarak, konunun ekonomik başta olmak üzere diğer boyutlarını ihmal etmek.
Maalesef, gerek vatandaş, gerekse kurumlarımızın zihin kodları, "Güvenlikçi" bir bakış açısı ile bakmaya programlanmış olduğundan, değerlendirmelerimiz, bir şekilde doğru bile olsa, konunun sadece bir boyutunu yansıtmaktadır.
3- Olayın içinde yer alan unsurları, parametreleri, -a priori- baştan, homojen ve sabit olarak önkabullenmek. Bu yanlış ise, daha baştan yapılan değerlendirmelerin son derece yüzeysel olmasına yol açmaktadır.
Şimdi, bu değerlendirme hataları üzerinden, konuya daha yakından bakalım;
OSMANLI ORTADOĞUSUNDA SYKES-PİCOT DÜZENİ DEĞİŞMEKTEDİR.
1. Dünya Savaşı devam ederken, Birleşik Krallık ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot anlaşması ile, daha sonra, Çarlık Rusyası'nın da kısa süreli iştiraki ile, kurulan ve 2. Dünya Savaşı esnasında Tahran Konferansı (Savaş Sonrası Yalta Konferansı ile) ile revize edilerek, ABD ve Sovyet Rusya'nın da iştiraki ile tesis edilmiş olan, "Eski Osmanlı Ortadoğusu" topraklarının büyük güçler arasında paylaşılmasını ifade eden Sykes-Picot düzeni değişmektedir.
Sykes-Picot düzeni esasında, İki dünya savaşı arası dönemde, Osmanlı Ortadoğusu coğrafyasında Petrol (Enerji) kaynakları ve pazarların Birleşik Krallık ve Fransa arasında paylaşımıdır. Bu paylaşım çerçevesinde, Birleşik Krallık, daha çok Petrol kaynaklarını alırken, Fransa ise, kendisi için önemli olan Beyrut, Şam gibi büyük pazarları almışlardır. Bu paylaşımda kazık yediğini anlamakta geç kalmayan Fransa, daha sonra, bunu yeni Ankara hükümetine yanaşarak, telafi etmeye çalışmışsa da, Dünyanın, "Hidrokarbon Ekonomisi"ne geçtiği bir çağın başında, Fransızların, Ankara Hükümetinden elde edebildikleri ekonomik imtiyazlar, İngilizlerin konduğu ekonomik değerin yanında devede kulak bile değildir. Bu dönemde, Sovyetler, dönemin en büyük hidrokarbon üretim bölgesi olan Hazar havzasının güvenliği için, Azerbaycan ve Güney Azerbaycan'a (İran'ın kuzeyi) sarkmakla yetinirken, ABD ise, henüz bölgede büyük oyuncu değildir.
2. Dünya savaşı sonrası dönemde ise, Sykes-Picot düzeni, enerji paylaşımının yanısıra, özellikle Süveyş Kanalı krizi ile birlikte, stratejik bir boyutta kazanmış, BAAS hareketleri ile Sovyetler, bölgeye nüfuz ederken, Kanal krizi ile ABD, 1. derecede dominant güç olarak Sovyetler ve Birleşik Krallık aleyhine bölgeye yerleşmiştir.
Sovyetlerin çöküşünden yaklaşık 20 yıl sonra, Ortadoğu'ya nisbeten, Kıt'a Avrupası ile daha yakın temas ve ilişkiler içinde olan Mağrıp (Kuzey Afrika) bölgesinde ortaya çıkan, "Arap Baharı" hareketi esasında, Osmanlı Ortadoğusu'nda ki, eski Sykes-Picot düzeninin çökmek üzere olduğunu, bölgenin büyük oyuncularına bütün çıplaklığı ile göstermiştir.
Sykes-Picot düzeninin kontrolsüz bir şekilde çökmesi halinde, bir yandan Sovyetlerin dağılması ile bölgeden çekilmiş olan, ekonomisi Hidrokarbon üretimine bağımlı, toparlanmış Rusya, diğer yandan, ihracata dayalı endüstri ekonomisine enerji ve pazar sağlayabilmek için 2 kere dünya savaşı çıkaran, AB'yi yedeğine almış, Birleşik Almanya, 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde, bölgede 3. sınıf oyuncu olarak degrade olmuş olan Fransa, "İnci Dizisi (String of Pearls)" Stratejisi ile, Hind okyanusundan, Fars körfezine kadar deniz üsleri ve ticari liman imtiyazları ve en önemlisi devasa enerji açığı ile, Pakistan-İran sınırına dayanan Çin ile Sykes-Picot Düzeninin eski büyük oyuncuları ABD-Birleşik Krallık arasında, 3. bir Dünya Savaşı çıkarma potansiyeli yüksek olan, büyük bir bilek güreşine yol açacağının öngörülmesi için "Stratej" olmaya gerek yoktur.
Kendileri açısından, korkunç sonuçları olabilecek, böyle bir ihtimali bertaraf edebilmek bakımından, Sykes-Picot düzeninin yerine, bölgede yeni bir düzen kurabilmek için, esasında daha evvel başka bir amaç için (Şii Hilalini kırmak) yedekte tutulan bir yapılanma, aslında daha uzun vadeli dönem için öngörülen projeksiyonları realize etmek üzere, alel acele aktive edilmiştir. Bu yapılanmanın, kim tarafından aktive edildiği, bugün kimler tarafından sevk ve idare edildiği dünya strateji çevreleri tarafından gayet iyi bilinmektedir. "El-Bağdadi" takma ismini kullanan şahıs, bu oyundaki en önemsiz piyondur ve efendileri arasındaki çekişmenin kurbanı olarak zaten, kısa sürede tasfiye edilmiştir. Aynı, kısa sürede tasfiye edilen, çekişmenin diğer bir kurban piyonu, eski Suud istihbarat şefi El-Bender gibi...
Kavga o kadar büyük, amaçlarına ulaşmak için o kadar acele ediyorlar ki, efendiler, bu süreç içerisinde, bir yandan omuz omuza mücadele ederken, diğer yandan, birbirlerine dirsek atmaktan da çekinmiyorlar;
30.000 ağır silahlı askerin koruduğu Musul ve Anbarı, tek bir kurşun atmadan, bütün ağır silah, ekipman ve mühimmatı ile birlikte, 800-1000 Kaleşnikoflu, IŞİD'çıya teslim eden, Ninova Vilayeti garnizon komutanı, İşkenceci General Mehdi Garavi, oyundaki küçük piyonlardan biri olarak, faturanın kendisine kalacağını anladığında, saf saf, "Ama bana emri Genel Kurmay Başkan Yardımcısı Abud Kanber verdi" deyince, birileri Kanber'in kulağına, CIA - Ali Şaban (Fethullahçıların Irak versiyonu bir Sünni tarikat olan Kesnizanilerin başı) - Nuri el Maliki ilişkileri hakkında çok özel bilgileri fısıldadığından, haklarında dava açıldığı halde, Ne Kanber, ne de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, ne de zamanın Musul Valisi Nüceyfi hakkında aylardır hiçbir işlem yapılamıyor.
Neyse, isimlere değil, büyük resme odaklanalım. Musul'u ve daha önceden Musul'a yığılmış olan bütün askeri teçhizat, silah ve mühimmatı ele geçiren, Irak'ta kısa zamanda, fırtına gibi yayılan, hem Bağdat banliyölerine, hem de Erbil havaalanı civarına gelen IŞİD, herkesin bu iki şehre saldırmasını beklerken, ilginç bir şekilde ilerleyişini durdurarak sadece, petrol alanı Sünni bölgelere ve bu alanları tutacak, stratejik yerleşim yerlerine odaklanır. Bu yerleşim yerlerinde, ileride bir başka büyük oyuncu adına sorun çıkarma potansiyeli taşıyan, etnik unsurları temizleyerek, demografik yeniden yapılandırma harekatına girişir. Artık nasıl bir terör örgütü ise, Petrol alanlarından başka bir şeyle ilgilenmez. IŞİD, Irak'ın hemen arkasından Suriye'nin, doğusunda ki çöllerde yer alan petrol ve doğal gaz alanlarına ve çıkarıp, kendilerine ait rafinerilerde, rafine ettikleri petrol ürünlerini, Ürdün sınırına kadar taşıyacak bir koridor açmaya odaklanır. Aynı demografik harekat, Suriye'de tekrarlanır. Ne kadar ilginçtir ki IŞİD, o kaynakların çok daha kısa yoldan denize kavuşacağı, Lazkiye-Tartus istikametinde hiçbir harekata girişip, Esed güçleri ile karşı karşıya gelmez. Baştan itibaren IŞİD harekatının gelişimi incelendiğinde, Sanki efendileri adına, 3'e bölünecek, Irak'ın ortasında ki sünni bölgesi ile Suriye'nin, alevi sahil kesimi harici arasında, homojen nüfuslu yeni bir sünni Arap devleti kurarak, bu bölgedeki hidrokarbon kaynaklarını, Ürdün-İsrail üzerinden dünya piyasasına açılmasını (Arz güvenliği) temin etmeye çalışmaktadır.
Locaların Yönetimi
Madde 72 - Loca Görevlileri(1) Locanın, kendi üyeleri arasından belirlenen 16 görevlisi vardır:1. Üstad-ı Muh...
Üyelik İşlemleri
Madde 93 - Locaya Giriş Yolları(1) Bir Locaya tekris veya tebenni ile girilir.(2) Bir Kardeş, Büyük Locanın m...
Son Hükümler
Madde 123 - Yorum(1) İşbu tüzüğü yorumlama yetkisi Büyük Locaya aittir. İhtiyaç olan durumlarda, Büyük Görevl...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...
Atölyenin Adı: Olgunlaşma Locası.Başkanın Unvanı: Pek Muktedir veya Melik Süleyman.Birinci Nazırın Unvanı: Ad...
4.Derece Ritüeli: "Çalışmanın Açılışı"
Pek Muktedir - Sayın Adonhiram Kardeşim, toplantımıza katılan Kardeşlerin hepsi Ketum Üstad mıdırlar?Adonhira...
4.Derece Ritüeli: "İykaaf"
Pek Muktedir - Gündemimizde 4. dereceye alınmaları uygun bulunan Kardeşlerin iykaafı vardır. Kâtip Kardeşim b...
Üstadı Muhterem ve Sevgili Kardeşlerim. Bugün burada sunacağım konferansın konusu çok geniş ve kapsamlı olduğ...
Landmarklar
Bugünkü sohbetimiz "Landmarklar" üzerine olacaktır. Bu bir derleme çalışma olup yorum yoktur. Konuya girmeden...
Türkiye'de Masonluk Tarihi (1909 - 1970)
Türkiye'de masonluğun tarihini genel olarak üç ana bölüme ayırarak incelemek bugüne kadar alışılagelmiş bir y...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...

14.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı: Büyük Seçilmişler, Tam ve Âlî Masonlar Atölyesi veya Gizli Kubbe.Başkanın Ünvanı: Üç defa Mukt...

15.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı : Doğu ve Kılıç Şövalyeleri ŞapitriBaşkanın Ünvanı : Büyük ÜstatGörevlilerin Ünvanı : Her görev...

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti'nin Tarihçesi
Operatif Masonluktan, Spekülatif Masonluğa geçişin ilk defa İngiltere'de gerçekleştiği bilinmektedir. Bunun s...

Fethullah Gülen Ermeni Soyundan mı
O formdan annesinin adının “Rabin” olduğunu öğreniyoruz! Halbuki, annesinin ismi “Refia” olarak bilin...