Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



Masonluğu yurt sathına yaymak, görev sürem boyunca dilimden düşürmediğim konulardan biri oldu. Aslında bu fikre kimsenin itiraz ettiği yoktu ama ben sanki varmışçasına ısrarla altını çizdim bu konunun. Zira sistem içerisinde, bu konunun önünü kesen bazı direnç noktalarının bulunduğunu hissediyordum.

Bu direnç noktalarının tahlilini birazdan yapacağım ancak evvela bir tespiti paylaşmak isterim. Masonluğumuzun uyku döneminin öncesiyle sonrası arasında neredeyse bütün temel konularda bir anlayış sürekliliği olmakla birlikte, Masonluğun Türkiye'ye yayılması meselesinde bir kırılma yaşanmıştır. 1935'te girdiğimiz uyku dönemi öncesinde Gaziantep'te, Samsun'da Localara sahip olan Büyük Locamız, 1948'deki uyanıştan sonra 30 yıl sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'de var olmuştur. Bu üç şehrimizin dışına ilk çıkışımız 1977'de Bursa'da Nilüfer Locasının kuruluşuyladır. Bunu 1982'de Adana'da çalışan Çukurova Locası takip etmiş, bundan sonraki adımların atılması 1990'lı yılların başını bulmuştur.

Oysa Masonluğun vatan sathına yayılması, Büyük Locamızın ülkemizdeki geleceği açısından merkezi öneme sahiptir. Türkiye'nin hızlı sosyolojik dönüşümü içerisinde, Masonluğun metropollerle ve aslında belirli bir sosyal sınıfla sınırlı kalması, yarının Türkiyesi'ndeki toplumsal konumumuzu marjinalleştirir, işlevsiz hale getirir. Ülkemizin geleceğinde anlamlı bir yere sahip olmak istiyorsak, kapımızın, üyelik şart ve standartlarımızı sağlayan her insana, hangi sosyal sınıftan ve Türkiye'nin neresinde olursa olsun, açık olması gerekir. Bunun adı, Masonluğun Türkiye'ye yayılmasıdır.

Yanlış bir mesaj vermek istemem. Camiamızda metropoller dışına çıkmak yönünde bir heyecan olmadığını yahut bu konuda yıllar içerisinde hiçbir şey yapılmadığını elbette ki düşünmüyorum. Tersine, Masonik hayatım boyunca, Masonluğu Türkiye'ye yayma projesinin, açıldığı her zeminde coşkuyla karşılandığını gördüm. Ayrıca, yıllar içerisinde çok sayıda Kardeşimizin büyük emekleriyle bu konuda önemli mesafeler kaydedilmiştir. Nitekim bu sayede bugün Türkiye'nin 17 noktasında varız.(1) Görev sürem boyunca bu konuya özel önem vermemin sebebi, ilerlememizi yavaşlattığını tespit ettiğim bazı direnç noktalarını kırabilmek içindi. Bu direnç noktalarını, beş ana başlık altında toplayabilirim:

1. Masonluğun Türkiye'ye yayılması fikri camia içerisinde genel bir destek bulmakla birlikte, bu projenin esas manasının çok iyi anlaşıldığından emin değilim. Proje, bu bölümde kısaca anlattığım gerekçelerle, Masonluğun Türkiye'ye yayılması vizyonudur. Oysa, 1990'lardan itibaren Ege Bölgesi'nin muhtelif şehirlerinde Localarımız kurulduğunda, bunların amacının "yaz tatilini buralarda geçiren yabancı Kardeşlerimize çalışmalara katılma imkanı sağlamak ve bu suretle Türk Masonluğunu dünyaya daha iyi tanıtmak" olarak tarif edildiğini kulağımla duymuşumdur. Tatilini Ege Bölgemizde geçiren İngiliz Kardeşlerimize çalışmalarımızın kapısı sevinçle açıktır elbette ancak sırf bunun için Loca kurmak lüzumsuz bir lükstür. Eskişehir Locamız neyi temsil ediyorsa, Kuşadası Locamız da onu temsil etmektedir. Bütün bu Localarımız, Masonluğun Türkiye'ye yayılması vizyonunun temsilcileridir. Görev sürem boyunca, ısrarla, bu projenin bu şekilde görülmesi gerektiğinin mesajını vermeye çalıştım. Ne kadar etkili oldu bilemiyorum.

2. İdari yapılanmamız, Masonluğu Türkiye'ye yaymamızı kolaylaştıracak mahiyette değildir. Halihazırdaki yapılanmamız, İstanbul, Ankara ve İzmir metropollerinden ibaret bir Masonluğa göredir. Dernek şubelerinin yetkilerini arttırmadan; Vadi kavramından ne anladığımızı yeniden tarif etmeden, Türkiye'de yeni şubeler kurmak hem pahalı hem de zor yönetilir bir operasyon olmaya mahkumdur. Metropoller dışındaki Localarımızı desteklemek ve şubelerimizin işleyişini kolaylaştırmak için elimden gelen desteği vermeme rağmen, 10. bölümde anlattığım sebeplerden, bu yönde dilediğim kadar radikal bir reformu gerçekleştiremedim. Her şeye rağmen, 2014 yılı bütçemizi, bu yönde ciddi bir anlayış değişikliğiyle hazırladık. Bunun önemli bir adım olduğunu düşünüyor ve bu anlayışın geliştirilerek sürdürülmesini bütün kalbimle diliyorum.

3. Toplumdaki Masonluk algısı, metropoller dışına çıkışı kolaylaştırıcı mahiyette değildir. 17. bölümde ele aldığım üzere, bunun çözümü uzun vadelidir ve profesyonel bir halkla ilişkiler stratejisini gerektirir. Yaptığım tek bir televizyon programı, Kayseri'den tekrisler yapabilmemize yol açmış ve Erciyes Locası'nın kurulmasını sağlamıştır. Yeri gelmişken söylemek isterim ki şube binalarımızın şehrin içinde, görünür ve halka dokunmamızı sağlayacak yerlerde seçilmeleri faydalıdır. Masonların toplumun saygıdeğer kimselerinden olmaları ilkesi ise bu durumlarda ayrı bir önem kazanmaktadır.

4. Masonluğu Türkiye'ye yaymak, tesadüfi gelişmelerin ya da iyi niyetli teşebbüslerin ötesinde, merkezi bir kurum stratejisini gerektirmektedir. Bu strateji, halihazırda bulunduğumuz şehirlerden yola çıkarak nerede yeni şubeler kurulabileceğini planlamalı ve buna göre mevcut şubelerimize misyonlar yüklemelidir. Bu planlama belirli bir takvimi de içermelidir. Böyle bir stratejimiz hiç olmadı; halâ da yok. Her ne kadar görev sürem boyunca bu konuyu belirli bir vizyon içerisinde ve sürekli gündemde tuttuysam da, konuya dair paylaşımlarımız bir kurum stratejisine dönüşecek kadar gelişmedi. Ancak hiç karamsar değilim çünkü bu konudaki birikimimizin yakın zamanda böyle bir stratejiyi oluşturacak olgunluğa eriştiğini hissediyorum.

5. Tarihi sebepleri ayrı bir inceleme konusu olmakla birlikte, Türkiye'de Masonluk, sınıfsal bir kimliği de temsil etmektedir. Masonluğun Türkiye'ye yayılması, bu kimlikte kaçınılmaz bir çeşitlenmeyi getirecektir. Bu, dikkatle yönetilmesi gereken bir süreçtir. Zira, sınıfsal kimlik nazik bir konudur ve buradaki kontrolsüz gelişmeler, bünyemizde ciddi rahatsızlıklara yol açabilir.

Bahsettiğim bu direnç noktalarının bir çırpıda ortadan kalkması mümkün değil elbette. Zaten Masonluğun Türkiye'ye yayılması da uzun soluklu bir misyondur. Bunu gerçekleştirmek için yapmamız gereken, Türkiye'de yeni şubeler kurmaya dair birikim ve heyecanımızı, "Masonluğu Türkiye'ye yayma" vizyonuyla camiamızın gündeminde tutmaktır. Görev sürem boyunca bunu yapmaya çalıştım. Çabalarımın faydalı olup olmayacağını ise zaman gösterecek. Her halükârda, görev dönemimde, Masonluğun nurunu Çorlu, İzmit, Kayseri ve Mersin'e taşıyabilmiş olmamızdan son derece mutluyum. Bu konuya verdiğimiz emek ve önemin devam etmesi halinde, kısa bir zaman zarfında Erciyes Locası'nın Kayseri'de, Nikomedia Locası'nın İzmit'te kök salmaları; Trakya'nın birçok şehrinde yeni Locaların açılması; Masonluk nurunun Çanakkale, Antakya/İskenderun ve Gaziantep'e taşınması rahatlıkla mümkündür. Bunu gerçekleştirmek Türk Masonluğu için önemli bir gelişme olur; bu gelişmeyi yenileri takip eder ve gün gelir vatan sathı Masonluk nuruyla aydınlanır. O günün Türkiyesi de çok daha aydınlık, çok daha gelişmiş, çok daha müreffeh bir Türkiye olur.


DİPNOTLAR

(1) Adana, Ankara, Antalya, Bodrum, Bursa, Çeşme, Çorlu, Denizli, Eskişehir, Fethiye, İstanbul, İzmir, İzmit, Kayseri, Kuşadası, Marmaris ve Mersin. Erciyes Locamız, sadece Kayseri ya da civar şehirlerden tekris yapmakla birlikte, henüz Kayseri'ye taşınmadı.

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, , kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " Masonluğun Türkiye'ye Yayılması "

Cevap Bırakın

Reklam