Yukarıdaki uzun başlığı özellikle mason olmayanlar için daha anlaşılır hale getirmekte yarar var. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ne demektir? Ne kadar eski? Kim kabul etmiş? İskoçya ile ne ilgisi var? Türkiye Süprem Konseyi nedir? 150 yıllık bir tarihi arkasında bıraktığına göre hangi kazanımlarla güçlenmiştir? Başındaki Gran Komandör neden pek güçlüdür? Neyin egemenidir? Bu sorular böylece uzayıp gidebilir. Kısa yanıtlara geçmeden önce içinde yer aldığımız Gelişimsel Masonluk kavramının da kolaylıkla anlaşılabilir bir tanımım yapmak yararlı olacaktır.
Gelişimsel Masonluk Nedir?
Yapılabilecek en yalın tanımlardan biri şudur: "Gelişimsel Masonluk, tüm insanların barış ve mutluluğu için bir ortam sağlayabilmek amacıyla kendisini yetkinleştirmeyi amaçlayan ve her adımda bilgeliğe biraz daha yakınlaşmayı hedefleyen insanların bir gelişim dizgesi ve yöntemi uyarınca birlikte çalıştıkları kurumsal Düzendir." Düzen derken amacı, ilkeleri, yöntemi, kavramları, erdemleri olan ve benimsemelerini simgesel bir anlatımla evrenselleştirmeyi gözeten görkemli bir dizgenin tarih içindeki yolculuğundan günümüze ulaşanların bütünü anlaşılmalıdır. Peki, bizim düzen anlayışımızın temel dayanakları nelerdir?
Düzen Anlayışımızın Temel Dayanakları
Düzen anlayışımızın, eş deyişle Gelişimsel Masonluk anlayışımızın "Amacımız, İlkelerimiz, Yöntemimiz, Erdemlerimiz, Simgelerimiz ve Tarihimiz" bağlamında değerlendirilmesinde yarar vardır.
Amacımız, ayırım gözetmeden tüm insanların barış içinde ve mutlu yaşayacakları bir dünya düşünü gerçekleştirebilmek için gerekli düşünsel adımların atılmasına katkı sağlayabilmektir.
İlkelerimiz, insanın gelişimine engel olan ve onu edilgenliğe iten tüm düşünü ve baskıları yadsımak; insan onuruna, özgür düşüncesine ve düşünce özgürlüğü ortamına saygı duyulmasını gözetmektir. Irk, dil, din, cinsiyet, sosyal sınıf ve benzeri farklılıkların olmadığı, bireyin inancında özgür ama yaşama katkı ve katılımında laik olabildiği bir dünya görüşünde, birlikte yaşayabilme becerisinin gelişmesine çalışmaktır. İnsanı yaşamın odağına koymak; onun gönenç, gelişim ve mutluluğunu her şeyden önemli saymak, kısa erimli bireysel çıkarlarımızı değil, İnsanın geleceğine yönelik kazanından önemsemektir. Gerçeği aramak, ona giden yolda evrimsel doğrultuda adım adım ilerlemekte olduğumuzu algılamak ve bunu sağlayan bilimsel bilginin insanlığın gelişim sürecindeki gerçek yol gösterici olduğunu benimsemektir. Bütün bunları bilgeliğe yürüyüşün sergilendiği bir yaşam biçimine dönüştürerek, Mason olmanın aslında insan olmakla eşdeğer olduğunu örnekleyebilmektir.
Yöntemimiz, geleneksel altyapının günün koşulları uyarınca yapılan onarımlarla özünü koruyarak yenilenebilmesidir. Çağın beklentileriyle uyuşurken çağcıl beyinlerle de uzlaşan bir çalışma yöntemini, gelenekleri canlı tutarak sürdürmektir. Kavramlarımızı oluşturan ve on binlerce yıllık insanlaşma sürecinde tüm insanlığa mal olmuş bulunan kazanımlar, günümüze uygun bir değerler sistemi içinde yolumuzu aydınlatır. Bu kavramlarda aile, yurt ve insanlık sevgisiyle çelişen, bireyin kendisine özgürce bir yaşam yolu çizmesini engelleyen hiçbir şey yoktur.
Erdemlerimiz, dürüst, tutarlı, güvenilir ve örnek kişiliğimizle bilgeliğe ulaşma arayışımızın dayanaklarıdır. Aslında bizim ürettiğimiz ya da bize özgü erdem yoktur, seçkin insanlar olarak saygı görmek ve saygın kalmak için bizim benimsediğimiz, Düzenimizle örtüşen evrensel erdemler vardır. Bu erdemler, mason olmayan insanlara da saygın bir kişilik sağlayacak olan onur gerekleridir.
Simgelerimiz, farklı dil, kimlik ve ortamlardaki insanların aynı yorumsal zenginliğe ulaşmalarını sağlayan evrensel değerlerimizdir. Müzik gibi, resim gibi, simgelerimiz de ortak çağrışımlar yaratarak, çağları aşan bir kalıcılıkla, insanın gelişimine katkı sağlarlar.
Tarihimiz, varlığımızın ve emeğimizin yaşamda bıraktığı izdir. Bu izi sürerek aydınlığa yönelirken mutlak kavramlarla değil, göreceli ve gelişen yaklaşımlarla yetkinliği ararız. Gelişir, evrimleşir ya da baskılar karşısında sessiz bekleme dönemleri yaşarız. Tarihsel süreçte yaşadıklarımız, günümüzü yorumlamak ve geleceği tasarlayabilmek için olgunluk kapılarını açan anahtardır. Tarihten damıtılıp gelerek günümüze kadar mayalanan birikim, geleceği oluşturacak olan insanın kullanacağı yapı taşlarıdır.
Kısacası, Gelişimsel Masonluk durağan değildir, kurumsal yapısını bilimsel bilginin gelişim sürecinden kaynaklanarak geliştirirken insanın ve İnsanlığın utkusunu gözetir, mutlu insanların birlikte paylaşabilecekleri laik ve kardeşçe bir dünyayı düşler. Onun için Gelişimsel Masonluk için tek bir tanım yapılamaz; tıpkı bir insanı tek bir tümceye sığdırmanın olanaksızlığı gibi...
Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Nedir ?
Kavramsal ve eylemsel zenginliği binlerce yıl önceye giden Masonluk. 18. yüzyılın başlarında, Avrupa ülkelerine oranla çok daha özgür bir ortam bularak, İngiltere'de kurumsallaşmıştır. Bugün geriye bakarak adlandırmaya çalıştığımızda Büyük Loca, İlk Üç Derece, Simgesel Masonluk, Mavi Localar ve bunun gibi farklı isimlerle tanımlayabileceğimiz ilk kurumsallaşmış Masonluk anlayışı, kısa bir sürede Avrupa'ya sıçramıştır. Büyük devrimlerin ve Aydınlanma Çağının altyapısını oluşturan 18. yüzyılda, ilk üç dereceli uygulama Ortaçağ'ın durağanlığını üzerinden atmış ama sürekli kaynamakta olan ve hızlı değişimlerin sergilendiği Avrupa'da yetersiz kaldığı için, yeni arayışlar farklı dereceleri ve yepyeni çalışma yöntemlerini doğurmuştur. Adına Rit denen bu masonca çalışma yöntemleri, özellikle geliştikleri Fransa ve Almanya'da aristokrasiden, şövalyelikten, özgür düşüncelerden, gelişimci fikirlerden, toplumsal gelişim arayışlarından etkilenmiş, kısa sürede yayılırken farklılıklar göstermiştir. Ortaçağ şövalyelerinin erdemlerini yaşatma özlemi, koyu dinsel ya da politik tutumlar karşısında zaman zaman zorlanmıştır. Yüce ülküler kısır politik ya da dinsel emellere alet edilmiş, bireysel görüşlerin evrensel açılımlara taşınması kargaşaya yol açmıştır. Farklı ve küçük Ritler yerine çok daha geniş ve kucaklayıcı bir çalışma yöntemi oluşturma arayışları 18. yüzyılın sonlarına doğru Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin yapılanmasına neden olmuştur. Kimilerine göre Prusya Kralı Büyük Frederik'e, kimilerine göre Amerika'ya giden Avrupalı masonlara, kimilerine göre de çok fazla sayıda masonun ortak emek ve katkısına dayanan bir yapılanmayla 1'den 33'e kadar bir gelişim dizgesi oluşturan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti ortaya çıkmıştır.
Rit'in Özellikleri
Ritin özellikleri adında saklıdır.
Adındaki "Eski" sözcüğü, tarihin derinliklerinden gelen düşünsel zenginliği koruduğu ve geliştirerek taşıdığı içindir. Kişiden kişiye geçerek varlığını sürdürmüş olan insansal değerleri barındırdığı için Rit "Eski"dir.
"Kabul Edilmiş" olması, birine ya da bir kuruma bağlı olduğu anlamına gelmez. Yaygın olarak kabul görmüş, masonlar arasında uzlaşı sağlamış, tartışmaları sonlandırmış ve genel olarak uygun bulunmuş olduğu için tüm taraflarca kabul edilmiştir.
Eski ve Kabul Edilmiş sözcüklerinin bir başka açılımı da 1786 yılına dayanmaktadır. O yıl yayımlandığı varsayılan "Büyük Yasalar" eskiden var olan 25 derecelik Olgunlaşma Riti'ne 8 yeni derecenin daha kabul edilmesiyle 33 derecelik Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'ni oluşturmuştur. Böylelikle "Eski" dereceler ile "Kabul Edilmiş" derecelerin birlikteliği dizgeyi ortaya koymuştur.
Adındaki "İskoç" sözcüğü, İskoçya ile ya da bu ülkenin Masonluğu'yla ilintili değildir. Eski şövalyelerin İskoçya'da geleneksel alışkanlıklarını sürdürmekte oldukları inancı, Fransa'da sürgünde bulunan İngiliz kralının muhafız alayını oluşturan İskoçyalı askerlerin yaydıkları gizemli havayla bütünleşmiş ve ortaya konan yeni yapılanmanın simgesel adını oluşturmuştur. Geçmişin erdemlerini günün donanımıyla zenginleştirip geleceğin mutlu dünyasına katkı sağlamayı amaçlayan Düzene verilen simgesel isim, bunu kendi aralarında sağladıkları varsayılan eski şövalyelere ilişkin söylencede sıkça anılan bu bölgenin adı olmuştur.
Türkiye Süprem Konseyi
Türkiye Süprem Konseyi 1861 yılında kurulmuş olan, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin Osmanlı topraklarındaki bağımsız ve egemen otoritesidir. Yaşamını 1880'e kadar sürdüren, zorunlu sosyo-politik nedenlerle 1880 ile 1909 arasında uykuda olan ve uyanıp yeniden yapılandığı 1909 yılından bu güne kadar varlığını sürdüren Türkiye'nin sürekli ve etkin masonik yapılanmasıdır. Bu kitapta O'nun öyküsünü bulacaksınız.
150 yıllık kazanımdan belgesiz ve kanıtsız anlatımlarla yansıtmak, sözün çekiciliğiyle bile temelini bulamayan, dayanıklılığı sınanmamış bir yapıdan söz edildiği izlenimini kaçınılmaz kılar. Oysa Türkiye Süprem Konseyi, köklerini tarihten, temelini insan sevgisinden, bilimsel ve ussal çözümlemelerden alan somut bir oluşumdur; tarihi belgelere dayanır; belgeleri geçmişten geleceğe uzanan yapı taşlarıdır; yarınlarını bu kurumsal zenginlik üzerinde geliştirmeyi sürdürecektir. Bu kitap, somut oluşumumuzun belgelere dayalı zenginliğine adanmış bir deneme olarak karşınıza gelmektedir.
Büyük Localarda ilk üç dereceyi alan kardeşlerimiz, Ekose Masonluk olarak da adlandırdığımız Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti dizgesinde 4. dereceden 33. dereceye kadar çalışırlar. Ritin en son derecesini alarak 33. dereceye yükselen kardeşlerimiz artık dizgenin aşamalarını tamamlamışlardır, 1'den 33'e kadar derece yükseltmelerini yaşamış, adım adım aydınlanmışlardır. Onun için 33 dereceli kardeşlerin nitelikleri Pek Aydın olmalarıdır. Dizgenin tamamını yaşamış olmak onlara Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti çalışmalarını denetleme yetkisi ve ayrıcalığını verir. Artık onların ortak görevi Büyük Genel Denetçi olmalarıdır. Bu nedenle, 33 dereceli kardeşlere nitelik ve görevlerinin birlikteliğinden oluşan Pek Aydın Büyük Genel Denetçi sanı verilir. Bu kardeşler kendi aralarında görevler üstlenirler; Yönetim Kurulunu oluştururlar. Kurumu tek başına temsil etme yetkisi Yönetim Kurulu Başkanına verilmiştir. Bu kardeş, Pek Aydın olanların Pek Güçlüsüdür. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin Büyük Genel Denetçisi olan kardeşleri adına, Rit'in Egemeni olarak Düzenin sürdürülmesinden sorumludur. Bu nedenle niteliği Pek Güçlü, görevi de Egemen Gran Komandör olarak tanımlanır.
Türkiye Süprem Konseyinde görevlere seçimle gelinir. Görev süresi dolar ve yeni görevliler seçilir. Hiçbir görev bireysel utku ya da insansal tutkulara araç olarak kullanılamaz. Hiçbir görev kardeşlere ayırımcılıkla, çıkar ilişkileriyle, haksızlıkla ve sorumsuzlukla yaklaşılmasına gerekçe olamaz. Kazanılan bazı nitelikler onurlandırma amacına yöneliktir ama üstlenilen görevler, alçakgönüllü bir özveriyle, ayırımsız tüm kardeşlerinin gelişimine katkı sağlama sorumluluğunu daha da pekiştirmekten öteye anlam taşımaz.
EVRENSEL DÜZENİMİZ
Evrensel düzenimizi, Eski ve Kabul Edilmiş iskoç Riti oluşturmaktadır. Bu Düzen amacımızı, çalışma yöntemi ile araçlarımızı geleneklere dayanarak belirlemekte ve bunu sağlayan dizgeyi tanımlamaktadır. Evrensel olan, sahibi bulunmayan, tüm insanlığın zaman içinde oluşturulmuş ortak malı olan bu Düzen, türlü zorluklara karşın 1801'den başlayarak ulusal düzeyde egemen ve bağımsız kurumların uç vermesine olanak sağlamıştır.
Ulusal Süprem Konseyler
Önce Amerika'da, hemen ardından Fransa'da ve çok kısa bir süre içinde farklı Avrupa ülkelerinde 1. dereceden 33. dereceye kadar bir gelişim dizgesi içinde çalışan, ortak yaşamsal benimsemeleri geleneklerden kaynak bulan ve ülkesel yönetimlerinde tam bağımsız olan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Süprem Konseyleri oluşmuştur. Buradaki Süprem Konsey adı, başına ülke ismi eklenerek kurumsal bütünlüğü ifade etmektedir. Rit'in en üst ve 33. derecesini almış olan, bu nedenle de Rit'in sorumluluğunu üstlenmiş bulunan Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler'in oluşturduğu kurula da sadece Süprem Konsey denilmektedir. Örnek vermek gerekirse; Türkiye Süprem Konseyi Türkiye'deki kurumsal bütünlüğümüzü, Süprem Konsey ise 33 dereceli kardeşlerimizin oluşturduğu kurulu belirtmektedir. Ulusal Süprem Konseyler kuruldukları ülkede Rit'in tek ve egemen yetkesidir. Çoğunlukla ilk üç dereceye ilişkin yönetim sorumluluğunu yapılan özel sözleşmelerle büyük localara bırakırlar. Böylelikle yasal ve yönetsel açılardan tam bağımsız iki kurum olarak ortaya çıkan büyük localar ve ulusal süprem konseyler, Rit'in uygulamaya yansıtılmasına ilişkin bütünlüğü sözleşmeler uyarınca sağlarlar. Dizgenin tamamını tek bir kurum içinde çalışan örnekler de tarihte ve günümüzde az değildir.
19. yüzyılın siyasal karmaşasının ulusal süprem konseylere yansıması kaçınılmaz olmuştur. Dinsel konuların masonik çalışma ortamına taşınması, politik arayışların kendine yandaş bulmaya çalışması ve farklı kültürlerin kurumlarda etkinlik kazanmayı amaçlaması çalkantıyı körüklemiştir. Kardeşlik ortamı sarsılmış, tartışmalar çatışmaya dönüşmüş, dirlik ve düzen bozulmuştur. Bunun üzerine ulusal süprem konseyler 1875 yılında Lozan kentinde bir uluslararası toplantıda buluşmuşlar ve koşulları değerlendirmişlerdir. Yapılan kapsamlı çalışmalar sonrasında uygulanan yöntemle onarımlar gerçekleştirilmiş, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin mutlak ve değişmez hükümler içermediğine, insansal bir yapı oluşturduğuna ve günün koşulları uyarınca devingen niteliği ile kendini sürekli olarak yenileyebileceğine karar verilmiştir. İlke olarak her bireyin inancına saygı duymak, dinsel ve politik konuları ise övgü ya da yergi bağlamında masonik ortama taşımamak benimsenmiştir. Evrenin Ulu Mimarı simgesiyle tanımlanan ve her bireyin kendi inanç ve düşüncesi uyarınca özgürce anlamlandıracağı Tanrı kavramı kişinin vicdanına bırakılmış, bunun sorgulanması ve tartışılması Rit'in özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerine uygun bulunmamıştır. Hazırlanan İlkeler Bildirisine son anda imza atmak istemeyen bazı ulusal süprem konseyler toplantıdan çekilmişler, bunun dışında kalan büyük bir çoğunluk onay vererek 1875 Evrensel Yasalarının oluşmasını sağlamıştır.
Farklı Bakışlar, Farklı Yollar
1875 sonrası Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti uygulamasında iki farklı kol gelişmiş ve bu ayırım günümüze kadar süregelmiştir. Masonluğun 1700'lerin başındaki ilkelerine ve çalışma biçimine sıkı sıkıya bağlı olup yöntemde değişememeyi benimseyenler Geleneksel kesimi oluşturmuş ve Anglosakson yaklaşımı adı verilen çalışma düzeni içinde kendi yollarını izlemişler, niceliklerindeki büyük değişime karşın niteliklerini olabildiğince değişimsiz bir şekilde korumaya özen göstermişlerdir. Buna karşın 1875 Lozan Konvanı sonrasında dinsel ve politik konulardaki sorgulamaları gündeminin dışına alan, özgürce gelişimini kurumsal duruşuna da yansıtan ve dünyanın gittikçe hızlanan temposunda geleneksel yapısını güncel yorumlamalarla çağcıl kılmayı benimseyen ulusal süprem konseyler Gelişimsel kesimi oluşturmuş ve Özgür Masonluk kavramı altında çalışmalarım sürdürmüştür.
Her iki yaklaşımı da, övgü ya da yergi bağlamında, gündemimizin dışında tutmak istiyoruz. Nasıl dinsel ya da politik haklılık savları çok uzun bir süre ikilikler yaratmış ve karmaşaya neden olmuşsa ve nasıl bunların gündem dışında tutulması atölyelerimizde dingin bir kardeşlik ortamına olanak sağlamışsa, aynı yaklaşımla kurumsal farklılıkların da haklılık savlarının gölgesinde çekişme ve tutkulara araç yapılmamasının erdemine inanıyoruz. Burada söyleyebileceğimiz tek şey, anlatmaya çalıştıklarımızın tamamının Gelişimsel Masonluk, Özgür Masonluk ya da Liberal Masonluk gibi tanımlar uyarınca evrimsel doğrultuda gelişim arayışını benimseyen Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Türkiye Süprem Konseyinin konumunu ve bakış açısını yansıttığı gerçeğidir.
Uluslararası Buluşmalar ve Ortak Duruş
Ulusal süprem konseylerin ortak niteliği, yönetimde tam bağımsız, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin ülkesel uygulanmasında ise tek yetki olmalarıdır. Ancak çalışmalar, Rit'in kabul görmüş geleneksel yöntemiyle uyum içinde yürütülmelidir. Bu nedenle, Rit'in omurgasını oluşturan ana yasalar ve ortak benimsemeler iki yılda bir yapılan uluslararası süprem konseyler buluşmalarında masaya yatırılır, günün gereklerine göre yapılması düşünülen onarımlar tartışılır, sayısı yirmiyi aşan ulusal süprem konseyin en üst düzeyde temsil edildiği bu toplantılar tam bir özgürlük ortamında gerçekleşir. Toplantıya her defa bir başka ulusal süprem konsey ev sahipliği yapar. Ev sahibi ülkenin Egemen Gran Komandörü genellikle büyük bir otelin uygun salonunda yapılan ve iki, üç gün süren toplantıyı yönetir. Her ulusal süprem konsey eşit düzeyde, aynı saygınlık ve önemde katılır, söz alır, tartışır, oy kullanır. Kararlar oy çokluğuyla alınır; ama oybirliği dışında bir sonuca neredeyse hiç rastlanmaz. Bunun nedeni paylaşılan yoğun tolerans ve sevgi ortamıdır. Hiçbir ulusal süprem konsey ya da yöneticisi bir diğerinden üstün ya da aşağı değildir. Toplantılarda tam bir kardeşlik ve dayanışma ortamı vardır. Kuşkusuz, eş düzey ilişkinin bilgi paylaşımı bağlamında sürdürülmesi yazışmalarla ve günümüzde elektronik iletişim kolaylıklarıyla devam eder. Dünyanın önde gelen saygın ülkelerinin Egemen Gran Komandörleri birbirleriyle açık, saydam ve çok yakın bir dayanışmayı, bağımsızlıklarını aynı düzeyde koruyarak, karşılıklı sevgi ve anlayışla sürdürürler.
Bu toplantılardaki ilkesel kararların çok önemlilerinden biri, 2005 yılında Cenevre'de gerçekleşen Uluslararası Süprem Konseyler Buluşmasında alınmıştır. Bu kararla, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin hiçbir ayırım gözetmeden tüm insanlığın aydınlanma yoluyla gelişimini gözettiği; bu nedenle de ırk, renk, dil, din, cinsiyet, sosyal sınıf gibi tüm ayırımcı nitelikleri kurumsal yapılanmasında gündem dışında tuttuğu vurgulanmıştır. 1875'ten bu yana "her ülkede Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'ni uygulayan tek bir ulusal süprem konsey olur" ilkesi yürürlükteyken, bu kez kadınların ya da karma çalışanların da Rit'e üye olma hakkı evrensel bir ortak benimseme olarak kabul edilmiştir. Bununla uyumlu olarak her ülkede biri erkeklere özgü, biri kadınlara özgü ve bir diğeri de karma çalışan üç süprem konsey bulunması olanaklı kılınmış, ancak Ekose Masonluğa bağlı kalmaları ve aralarında en eskiden başlayarak tam bir uyum ve uzlaşı bulunması öngörülmüştür.
Son olarak bu yılın Mayıs ayında İspanya'da gerçekleşen Uluslararası Buluşma'da Rit'in amacının odağında tüm hak ve sorumluluklarıyla insanın bulunduğu ve asıl amacın İnsanın Mutluluğu olduğu vurgulanmıştır. Bunun için kişinin kendi yolunu özgürce belirleyebilmesinin ve öznel gelişimini sağlayacak yetkinleşme arayışını yaşayabilmesinin gerekli olduğu belirlenmiştir. Bireysel hak ve özgürlüklere saygının zorunlu koşul olduğu kabul edilmiş, buna ilişkin olarak bu kitabın ilerleyen bölümlerinde bulacağınız Barselona Bildirisi imzalanmıştır. İnsanın düşünme özgürlüğünü kısıtlayan somut ya da sanal her türlü baskı yadsınmış, özgür düşüncenin gelişimi ve düşünce özgürlüğü ortamında paylaşılması, İnsanlığın geleceği için yaşamsal önemde bulunmuştur. İnsanın aşağılanmasına, hak ve özgürlüklerinin baskı altına alınmasına, gelişebilme olanaklarının kısıtlanmasına yönelik her türlü zorlamaya, İnsanlık adına karşı durulmasının gereği oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Gelişim Kısıtlanamaz
Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti, tarihsel yolculuğunu Gelişimsel duruşuyla sürdüren ulusal süprem konseylerin etkin çalışmalarıyla, yaşama umut çiçekleri sunan insanca gelişim ülküsünü canlı tutmayı görev bilmektedir. İnsanca gelişim; farklılıkların zenginliğe, bağımsız adımların uyumlu yürüyüşe, kurumsal utkunun ülküsel umuda ve sorunlu günlerin sorumlu geleceğe dönüşmesini sağlayacak bir yürüyüşü gerektirir. Çalıştığımız Rit, bizi adım adım yetkinleştirerek bilgeliğe ulaştırmayı hedeflemektedir.
Her şeyin değiştiğini bilirken değişime karşı durmak bağnazlıktır. Kendini değişimin akışına bırakarak olayların sürüklediği yönü sorgusuz kabul etmek edilgenliktir. Değişim arayışıyla her yeni öğrendiğinin ya da her aklına gelenin doğru olduğunu savunmak usun olgunlaşamadığının kanıtıdır; bireysel aklını ortak aklın önüne çıkarmaya çalışmak yetersizliklerini de kabul ettirmeye çalışmaktan öteye anlam taşımaz. Önemli olan özgürce düşünmek, özgürce ve sevgiyle paylaşmak; ama görüşlerinin tutsağı olmadan, farklı görüşlerden de beslenerek ortak yolu bulmak, verirken almak, birlikte üretmek ve ortak aklın ışığında, evrimsel doğrultuda çözümlemelere ulaşmaktır. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti, Gelişimsel Masonluk ışığında, kaçınılmaz olan değişimin evrimsel doğrultudaki gelişime dönüşmesini amaçlar. Evrimsel doğrultudaki gelişim, bireyin ve toplumun yetkinlik arayışındaki kilit taşıdır.
KURUMSAL DÜZENİMİZ
Bu başlık altında Türkiye Süprem Konseyini kısaca tanıtmak istiyoruz. Masonlukla ya da çalışma düzenimizle ilgisi olmayanlar için de bir ölçüde kaynakça olmasını umduğumuz bu kitap, yalın, katışıksız ve doğrudan bilgi sunmaktadır. Üyelerimizin, farklı masonik kurumlardan kardeşlerimizin ya da mason olmayanların kolaylıkla değerlendirebileceklerini umduğumuz belge ağırlıklı bir çalışmayı paylaşmak istedik. Bundan önce kurumsal yapımızı kısaca açıklamakta yarar görüyoruz.
Türkiye Süprem Konseyi'nin Kuruluşu
Türkiye Süprem Konseyi, bu kitabın izleyen bölümlerindeki belgelerde göreceğiniz gibi 1861 yılında İstanbul'da kurulmuştur. Bir süre sonra merkezini İzmir'e taşımış, 1880 yılında da, gördüğü baskıya dayanamayarak uyku dönemine girmiştir. Bir mason olan devrik Padişah V. Murat Çırağan Sarayında tutukluyken, onun yerine geçen kardeşi II. Abdülhamit'in ulusal Masonluğa sıcak bakmasını beklemek fazla iyimserlik olurdu. V. Murat'ı yeniden iktidara taşımaya yönelik ve gazeteci Ali Süavi'nin öncülüğündeki bir girişimde masonların da yer alması, bastırılan bu girişime karşın, saltanatın ulusal Masonluğa daha da kuşkuyla yaklaşmasının nedeni oldu. Osmanlı topraklarında çalışmalarını rahatlıkla sürdüren hatta zaman zaman Zat-ı Şâhane'den destek alan yabancı ülkelerin mason localarının aksine, Türkiye Süprem Konseyi, geride fazla bir iz bırakmadan, sessizliğe büründü.
Türkiye Süprem Konseyi'nin Uyanışı ve Sonrası
1909'da uyandırılarak yeniden yapılandırılan Türkiye Süprem Konseyine ilişkin çok önemli tarihsel belgeler arşivimizde yer almaktadır. Sahibi olmakla onur duyduğumuz bu tarihsel zenginliğin örneklerini ilerleyen sayfalarda bulacaksınız. O günden bu yana korunan ve her biri eşsiz nitelikteki belgelerimiz size uzun yolculuğumuzu anlatacak. Bu kitabın amacı bir tarih eseri sunmak değil. Yaşanmış sorunları ya da buna yönelik tartışmaları da küllendiği yerden çıkarıp canlandırmak dileğinde değiliz. Bu nedenle, örneğin 1966'da, öncesinde ve sonrasında yaşanan olaylara burada yer vermeyeceğiz. Tarih ve Belge Araştırma Kurulumuz yoğun olarak araştırmalarına devam ediyor. Elimizdeki pek çok belgeyi zaman içinde gün ışığına çıkaracak ve ilerideki tarihlerde paylaşıma sunacağız. Bunu tarihsel gerçeklere saygı duyarak, herhangi bir duygunun doyum aracı haline dönüştürmeden ve bilimsel araştırmacı özeniyle gerçekleştireceğiz. 1909'dan bu yana yaşanmış tüm olayların açığa çıkarılmasında önyargı ile değil, sorumlulukla davranacağız. Acele etmeyeceğiz, belgeyi başka belgelerle karşılaştırarak derinlemesine inceleme yapmadan ortaya sürmeyeceğiz. Ve asla, kalıplaşmış düşünceleri kanıtlamaya çalışmak için tarihsel zenginliğini kullanmaya çalışanların, her alanda sıkça rastlanan, hatasına düşmeyeceğiz.
Bu kitabın ilerleyen bölümlerinde Türkiye Süprem Konseyi'nin 1909 uyanışına, ilk ulusal büyük locanın kuruluşuna ve onu izleyen yapılanma ile yurt dışı ilişkilere yer vereceğiz. Bu çalışma bir ilk olacak; ama asla son olmayacak. Kitap, Yıllık, Dergi ve Belleten şeklindeki yeni çalışmalar bu girişimi izleyecek. Var olanın paylaşıma sunulmasının asıl zenginliği oluşturacağına inanıyoruz. Yeter ki, okunsun, üzerinde araştırmalar yapılsın, sorgulansın ve Gelişimsel Masonluğun önde gelen amaçlarından biri olan "bilimsel yöntemle gerçeğin araştırılması" bu çabalarımızda da anlam bulsun.
Yasal ve Masonik Yapılanmamız
Türkiye Süprem Konseyi, günümüzde İstanbul, İzmir, Ankara, Çukurova, Antalya'da bulunan farklı derecelerdeki atölye ve kurullarında çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye Cumhuriyeti Yasalarıyla tam uyumlu, Dernekler Yasası uyarınca hazırlanmış tüzüğü İstanbul İli Dernekler Müdürlüğünce onaylı ve her türlü yasal denetime açık olan Mason Derneği; ulusal varlığımızın ana organını oluşturuyor. Mason Derneği yukarıda saydığımız illerde kurulmuş şubelere sahip. Her şubenin de yasalar gereği seçilmiş görevlileri, başkanı ve yasalarla uyumlu bir çalışma yöntemi var. Derneğin Genel Merkezi İstanbul'da. Burada da Genel Kurulca seçilmiş bir Yönetim Kurulu ve Derneği temsil yetkisine sahip bir Genel Başkan çalışıyor. Seçim döneminde olağan Genel Kurula tüm üyelerin katılma ve koşulları elveriyorsa seçme, seçilme hakkı var. Mason Derneği tüm diğer ulusal kurumlar gibi, saygın ve yasalar önünde ayrıcalıksız bir sivil toplum kuruluşudur.
Öte yandan Mason Derneği üyeleri, kendi aralarında Masonluğa ilişkin olarak yaptıkları çalışmalarda uygulayacakları yöntemi Türkiye Süprem Konseyi Yönetmeliği adıyla belirlemiş durumdalar. Bu yönetmelik hiçbir açıdan Mason Derneği Tüzüğü ile çelişmiyor. Sadece çalışma birimlerinin yapacakları masonik etkinliklere ilişkin tanımlama ve kuralları belirliyor. Bu yönetmelikte Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin evrensel ortamda kabul görmüş bulunan yasa ve benimsemeleri ile Türkiye Süprem Konseyi uygulamaları yer alıyor . Türkiye Süprem Konseyi genelde ulusal yasalarla, iç işlerinde ise Rit'imizle uyumlu bir çalışma düzeni izliyor. Buna göre Mason Derneğinin masonik anlamdaki adı Türkiye Süprem Konseyi. İkisi de aynı kurumsal yapıyı simgeliyorlar. Mason Derneği Yönetim Kurulu üyeleri Türkiye Süprem Konseyi Yönetim Kurulu üyeleri olarak da görev yapıyorlar. Dernek Genel Başkanı, aynı zamanda Egemen Gran Komandör. Özetle Türkiye Süprem Konseyi de evrensel bir Düzeni, ülke yasalarının öngördüğü kurumsal yapı içinde, kendine özgü kurumsal bir yönetim ve çalışma anlayışla sürdürmektedir.
Kurumsal Kaynağımız
Türkiye Süprem Konseyi, Mason Derneği Tüzüğü uyarınca üyelerini sözleşme yapmış olduğu Büyük Localardan alıyor. Onlar da ülkemizin yasalarıyla uyumlu saygın dernek yapılanması içinde çalışıyorlar. Ülkemizde Türkiye Süprem Konseyi'nin iki temel kaynağı var: Büyük Mason Mahfili Derneği, simgesel adıyla Özgür Masonlar Büyük Locası ve Kadın Mason Büyük Locası Derneği, simgesel adıyla Kadın Mason Büyük Locası.
Türkiye Süprem Konseyi erkeklere özgü çalışan ve bu geleneği yüzyılı oldukça aşan bir süre devam ettirmiş bulunan bir kuruluş. 1994 yılına kadar sadece erkeklere özgü Büyük Loca'dan aldığı üyelere kapılarını açtı. Özgür Masonlar Büyük Locasında Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti uyarınca çırak, kalfa ve üstat derecesini alan kardeşler çalışıyorlar. İki kurum arasında yapılmış özel sözleşmeye göre, Türkiye Süprem Konseyi, Rit'in ana benimsemeleri içinde kalarak ritüel yapmak, ritüelik çalışma düzenini oluşturmak ve bunu sürdürmek yetkisini Özgür Masonlar Büyük Locasına devretmiş. Burada ilk üç dereceyi alan kardeşler isterlerse ve uygun görülürse, Mason Derneğine üye olabiliyorlar. Böylece Türkiye Süprem Konseyi yönetiminde 4. dereceden 33. dereceye kadar çalışan bir dizge içinde gelişimlerini tamamlamayı sürdürüyorlar.
Özgür Masonlar Büyük Locası, Gelişimci Masonluk anlayışının ileri bir uygulamasını yaşama geçirerek, 1991 yılında Kadın Büyük Mason Locasının kurulması için gerekli her türlü desteği sağladı. Sonradan adı Kadın Mason Büyük Locası olarak değişen bu bağımsız kuruluşta, kız kardeşlerimiz ilk üç derecedeki gelişimlerini başarıyla sürdürmeye devam ediyorlar. 1994 yılında ise, (kadınların Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin ayrılmaz üyeleri ve bütünleyici parçaları olduğunun uluslararası ortamda 2005 yılında benimsenmesinden çok önce) Türkiye Süprem Konseyi Türk kadınlarını Ritimizin yüksek derecelerine almayı ve yetkinleşmelerine destek sağlamayı benimsedi. Bunu erkeklere özgü kimliğimizi değiştirmeden, dünyada örneği olmayan bir uygulamayla sağladı. Türkiye Süprem Konseyi bünyesinde, sadece 33 dereceli kardeşlerin ve görevlendirilmiş bazı erkek kardeşlerin yönettiği kadınlara özgü atölyeler kuruldu.
Kadın Masonların Başarısı
Kız kardeşler bu çalışma birimlerinde yüksek dereceleri almaya başladılar. Sayıları yeterli oldukça alt derecelerin atölyelerinde yönetim kız kardeşlere devredildi. Böylelikle son on yedi yılda, önemli sayıda kız kardeş Yönetim Derecelerine kadar yükseltildi. Kısa bir süre sonra, ulaştıkları 31. dereceden 32. dereceye, oradan da son ve 33. dereceye yükselerek, kendi süprem konseylerini kurmaları amaçlanıyor. Böylelikle Türkiye Süprem Konseyi bünyesinden tamamen ayrılıp kendi yapılanmalarını Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti uyarınca sağlayacaklar ve ülkemizde saygın, düzenli ve Gelişimsel bir de Kadın Süprem Konseyi yaşama gözlerini açmış olacak.
Kuşkusuz bunun yaşama geçirilmesi kız kardeşlerimizin kendi ritüel ve yönetmeliklerini yapacak, kurumsal yönetimlerini sağlayacak masonik birikimi elde edebilmelerine bağlı olacak. Bu ise, her şeyden önce dizgenin tamamını yaşayıp özümsemelerini gerekli kılıyor. Süprem Konseyimiz bu sonuca giden yolda, özenli ilgi, yansız yaklaşım ve nesnel değerlendirmelerle belirleyici olacak. Kız kardeşlerimiz de, aralarındaki uyum ve işbirliği anlayışıyla dizgenin son derecesini hak ederek kurumsal sorumlulukları taşıyacak birikimi oluşturduklarını kanıtlayacaklar. Sağduyu ve öngörünün yetkinlik yolunda olduğu kadar etkinlik yolunda da belirleyici olacağından kuşku duymuyoruz.
Mason Kurumları Arasında Dayanışma
Ülkemizin saygın masonik kuruluşları olan büyük localar, süprem konseyle aynı bağımsızlık ölçütünde kurumsal yönetimlerini sürdürüyorlar. Dernek üyesi ya da yöneticisi olarak da ilgili kardeşlerin yasalar önündeki konumları farklılık taşımıyor. Ancak her üç kurum da Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'ni değişik ve birbirini tamamlayan derecelerde uyguluyor. Yazımızın başlarında da belirttiğimiz gibi, Rit'in egemeni olmak için dizgenin tamamını yaşamak ve buna ilişkin görevleri üstlenmek gerekiyor.
Günümüzde, Özgür Masonlar Büyük Locası ve Kadın Mason Büyük Locası ile çok yakın, sevgi ve saygıya dayalı kardeş ilişkilerimiz her alanda devam ediyor. Bunun sürdürülmesini ve gelişmesini çok önemsiyoruz. Kadın Süprem Konseyi de kurulduktan sonra, bu kurumların el ele vereceklerinden, ortak çalışmalar yapacaklarından, ülkemizin ve dünya Masonluğu'nun gelişim doğrultusundaki arayışlarına itici güç oluşturacaklarından kuşku duymuyoruz.
Ülkemizde Geleneksel kesimde çalışan mason kuruluşlarıyla aynı amaçları, benzer ilkeleri paylaşıyoruz. Yöntemlerimizin ve kurumsal duruşlarımızın farklı olması, ulusal ve masonluğa özgü konularda dayanışma içinde bulunmamıza engel oluşturmamalı. Biz ülkemizde ve tüm dünyada bizim gibi düşünmeyen mason kuruluşlarını saygıyla karşılıyoruz. Onların farklı düşünme haklarını doğal sayıyor, bu farklılıkların kavramsal zenginlikler oluşturduğunu savunuyoruz. Ülkemiz bağlamında önemli olan, kalıplaşmış tutumları aşabilmek ve farklılıklarını koruyan kurumlarımızın insanlığa, ulusumuza ya da Masonluğa özgü konularda yan yana durabilmelerini benimsemektir. Buna engel olmaya çalışanlara en iyi yanıtı zamanın vereceğinden kuşku duymuyoruz.
Kurumsal İlkelerimiz ve Yaşama Bakışımız
Rit'imizi benimsemek, kurallarını değişmez sayıp katı biçimde uygulamak anlamını içermiyor. Bizim kurumsal kimliğimiz, kardeşlerimizin ortak aklının eseridir. Çalışma yöntemimizi, kavramsal açılımlarımızı ve simgesel yorumlarımızı bize özgü kılan kardeşlerimizin emeğidir. Türkiye Süprem Konseyinin bir yaşam felsefesi, kurumsal bakışını belirleyen temel ilkeleri vardır. Bunlar bir anda oluşmamıştır. Laik, İnsancıl ve Bilimsel yaklaşımlar doğrultusunda kurumsal yolumuzu belirleyen değerler, tarihin gelen birikimin ürünüdür. Kimi aramızda yaşayan, kimi sonsuzlukta bıraktıkları izlerin katkılarıyla varlığını sürdüren sevgili kardeşlerimiz, kurumsal felsefemizin ilkesel örgüsünü ilmek ilmek dokumuşlardır. Bu konunun üzerinde daha etraflıca durmakta yarar görüyoruz.
Dogmalardan, önyargılardan, art niyetlerden ve bağnazlıktan kaynak bulan düşünceler, sadece kendi haklılığını savunarak yaşama tutunmaya çalışır. Bu ise her ortamda çatışmanın, paylaşamamanın, mutsuzluğun nedenidir. Yaşama, varsayımların değil, gerçeklerin penceresinden bakabilmek; bilimsel yöntemin benimsenmesini, eleştirel bakışın yaygınlaşmasını ve sorgulama alışkanlığının, birlikte yaşayabilme erdeminin kazanılmasını gerektirir. Uyum ve uzlaşı için evrimsel doğrultuda gelişimin dayanağı olan nesnel gerçeklerin yaygın olarak benimsenmesi, üzerinde yaşadığımız küçücük dünyada birlikte var olma arayışına katkı sağlayacaktır.
Türkiye Süprem Konseyinin laiklik ilkesi, evrensel barışı öngörür. Laiklik günümüzde bitmeyen savaşların, dayatmaların ve kendisi dışındaki taşları da şekillendirme arayışlarının karşıtıdır; katılımcı bir demokrasi ortamında özgür ve eşit varlığını sürdürme umudunun temel taşıdır. Laikliğin dine karşı olmak değil, vicdanların özgürleşmesi olduğu unutulmamalı, inanma ya da inanmama hakkının başkaları tarafından sorgulanamayacağı kabul edilmelidir.
İnsancıllık, yaşamın odağına insanı alan ve yarınların dünyasını evrimsel doğrultudaki insan emeğiyle oluşturmayı amaçlayan kardeşlik ülküsüdür. Sevgi, tolerans, alçakgönüllülük, özveri, yardımlaşma gibi erdemler; acımasızlığın, kıyıcılığın, sömürünün, egemenlik arayışının, üstünlük tutkusunun, bencilliğin yerini almalıdır. Başkasına ders vermek değil, yaşamdan ders almak öncelikli tutulmalıdır. Birlikte var olmak bilinçle geliştirilmeli; düşünce, inanç ve duyarlılıklara saygı duyulmalı; insana, insanlığa, çevreye ve insanlığın geleceğine, göstermelik olarak değil, "sözde, yöntemde ve eylemde" özen gösterilmelidir. Toplumda bunalan ve yolunu kaybeden birey, o zaman, barış ve kardeşlik ortamındaki farklılıkları zenginlik olarak değerlendirebilir; mutluluğu yakalayabilir, toplumsal gönence katkı sağlayabilir.
Yaşamın gerçeklerini anlıyor görünmenin en kolay yolu, duyargalarını zamanın akışına kapatıp gözlerini ışığa yummaktır.
Bunun bir sonraki aşaması ise, başkalarının doğru diye aktardıklarını sorgusuz kabul etmek, ne deniyorsa onu benimsemek, zahmetsiz bir edilgenliği yaşamın zorluklarından kaçış yolu olarak özümsemektir. Oysa biz ne kadar kaçarsak kaçalım, nefes aldığımız sürece yaşam bizi bulacak ve saflığımıza hiç acımayacaktır. Yaşamı doğru algılamanın ve doğru yorumlamanın yolu, aklını kullanmaktan, sürekli sorgulamaktan, sınanmaya ve eleştiriye açık olmaktan, bilimsel yöntemle yapılan deneyleri, bilimsel bilginin ürünü olan verileri önyargıyla göz ardı etmemekten geçer. Bilimsel yöntemin verilerini mutlak ve değişmez saymak da bir başka önyargı oluşturabilir. Verilerin süreçte göstereceği gelişime açık olarak yaşamın bilimsel yöntemle sorgulanması, bunu yaşam biçimine dönüştüren kişilere umut ve güç kazandırır.
İdeolojik ve tinsel farklılıkları aşmak, masonların görevi değildir. Bu nedenle politika ve din konularındaki uygulamaları gündemimizin dışında tutuyoruz. Bize düşen sadece buna yönelik düşünce ortamını zenginleştirmek, açılım ve diyalog sağlamaya yönelik özgürlük, eşitlik ve kardeşlik tohumlarını ekmeye çalışmaktır. Bunun için barışçıl ve sevecen tutumumuzu, örnek kimliğimize ve yapıtlarımıza yansıtmamız gerekir. Günümüzde yaygınlaşan ideolojik ve tinsel farklılıklara karşın, birlikte yaşayabilmeye katkı sağlayacak araştırmalar, yayınlar, sanat yapıtları ya da düşünce üretimleri her ortamda geliştirilmelidir. Türkiye Süprem Konseyi düşünme özgürlüğünü gelişimin kaçınılamaz altyapısı sayar.
Rit'imizi oluşturan her derecenin ışığı eylemlerimizi sürekli aydınlatırsa, Masonluk bir yaşam biçimine dönüşebilir. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin tarihsel zenginliğinden gelen kazanımlarla; ilkelerimize dayalı olarak gelişme umudunu ve birlikte barış içinde yaşama bilincini tüm İnsanlığa yansıtabilmek amacıyla çalışmalı, dış ortamdaki bireysel beceri ve olanaklarımızı kullanmalıyız. Ama bunun için önce yetkinliğimizden kuşku duymalı, kendimizi geliştirmeyi amaçlamalı, sürekli sorgulamalarla öz varlığımızı yetkinleştirmeli ve güçlendirerek yapılandırmalıyız. Simgelerimizin içini çağdaş birikim ve gerçekçi emekle doldurabilmek için, önce öz varlığımızın bilinçli işçileri olmalıyız.
Laik, İnsancıl ve Bilimsel olmayı temel ilkeleri kabul eden Türkiye Süprem Konseyinin atölyelerinde; Müslüman, Katolik, Ortodoks, Musevi ve her inançtan ya da inançsız kardeş uyum ve birliktelik içinde çalışmaktadır. Bunu sağlamak için, karşılıklı anlayış ve saygıyı geliştirmeye çalışıyoruz. Evrensel yapının farklı yorumlamalarla zenginleşmesi için simgelerin tüm kültürlere ve yerel zenginliklere açık olmasını her olanakta savunduk. Çalıştığımız ritüellerde bunu sağlamaya çalıştık. Bugün vardığımız noktada en üst dereceden başlayarak ritüellerimizi yeniden ele alıyor ve yarınların öncüsü olacak kardeşlerimize geleneğe ve geleceğe kapalı olmayan pencerelerden seslenmeyi amaçlıyoruz. Ritüellerimizdeki iletilerin kardeşlerce yorumlanarak çok daha etkili bir biçimde yaşama yansıtılması gerekiyor. Değişik kültürlerin evrensellik yolundaki etkileşimlerinin, duyarlılıklara saygı, önyargısız açıklık ve kardeşçe paylaşılacak bir dünyaya yönelik sevgi tohumlarının ekilmesiyle yaşama geçebileceği kanısındayız.
Tarih sürecinde, baskıcı yönetimlerin demokratik rejimlere dönüşmesi bir anda ve kendi kendine olmamıştır. Değişimi sağlayan, insanın düşünü ve emeğidir. Rit'imizin temellerini oluşturan gelişim bilinci ve umut, Evrensel İnsan Haklarının ve Özgürlük Bilincinin de temellerini oluşturmaktadır. Bunun kurumsal kimliğimize yansıması, tarihin karanlık dönemlerinden beri mason atalarımızın sorgulama ve çözüm arayışı çabalarının evrimsel doğrultudaki sonucudur.
Türkiye Süprem Konseyi "yurtta barış, dünyada barış" ilkesini, bireyin kendisinden başlayarak, aile, kurum, toplum, ulus ve uluslararası alanlarda benimser. Özlü sözü olan "Yaşamda Gerçek Yol Gösterici Bilimdir" tümcesini Atamızın aydınlık yolunun gereği sayar.
Gelişimsel Masonluk, bireylerin önyargılardan arınıp düşünme özgürlüğüne ulaşmasını hedefler. Özgür düşünceli kuşaklar, insanlığı mutluluğa taşıyacaktır. Oysa kendini özgürce geliştiremeyen bireyin, toplumun gelişmesine katkısı da sınırlı kalır. Birey bir yandan bilimsel yöntemi yaşama uygularken, diğer yandan da onun ürünü olan teknikleri insanlığın yararına kullanabilmelidir. Ancak, bu tekniklerin ürünü olan medya, internet ve benzeri kolaylıkların baskıcı yönetimlerce toplumu koşullandırma aracı olarak kullanılmaları, tek sesli bir edilgenlik yaratabilir. Oysa özgür toplum çok sesli toplumdur. Toplumda özgür düşünce savunucularının başında, tüm dünyada, masonlar gelmektedir. Bizim bu konudaki araçlarımız, düşünce gücümüz, sözümüz, kalemimiz ve her boyutuyla sergilediğimiz yaşamımız olmalıdır.
Biz tüm insanları kardeş sayarız. Mason olsun ya da olmasın, herkese kardeşimize gösterdiğimiz özeni ve saygıyı gösteririz. Biz kısıtlı bir çevrenin değil, kendini geliştirmek isteyen tüm iyi niyetli bireylerin başvuru kaynağı olabilmeyi amaçlarız. Toplumun gelişime açık kesiminden kardeşler kazanarak niceliğimizi artırmalı, onları özgürce düşünmeye yönlendirerek niteliğimizi geliştirmeliyiz. Bireysel ve toplumsal gelişimin dengelenmesine yönelik bireysel girişimleri sürdürmeliyiz. Bireyin evrimi ile toplumun evriminin iç içe geçmesini, daha iyi bir dünyanın barış ve mutluluk anahtarı saymalıyız. Amacımıza giden yolu bilinç taşlarıyla döşemeliyiz.
Düzen ve Özgürlük Çelişir mi ?
Bireysel ve toplumsal gelişim için zorunlu olan hak ve özgürlüklerin desteklenmesi, Rit'imizin ve kurumsal duruşumuzun gereğidir. Ancak bunu sınırsız bir özgürlük ortamını benimsemek şeklinde algılamamak gerekir. Biz sınırsız özgürlüklerin savunucusu değiliz.
Sınırsız özgürlüklerin kargaşa, anarşi ve bozgunculuk doğuracağına inanıyoruz. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin evrensel özlü sözü "Ordo Ab Chao" dur. Biz bu deyişi, "Düzen Dağınıklığı Giderir" olarak yorumluyoruz.
Toplumsal düzeni korumak ve türeyi sağlamak için nasıl yasalar ve bunun gereklerini yerine getiren bir sistem varsa, kurumsal Düzen için de uyulması gerekli kurallar olmalıdır. Bu kurallar bireyin hakkını, kurumun niteliğini ve Rit'imizin gerekliliklerini korumalı, gözetmeli ve uygulanmasını sağlamalıdır. Bireysel ve kurumsal gelişmenin kesintiye uğramaksızın sürdürülebilirliğini desteklemelidir. Türkiye Süprem Konseyi üyelerinin özgürlük alanlarını kısıtlayan üç kırmızı çizgi vardır. Kardeşlerimizin özgür istenciyle sınırları belirlenen bu alandaki her türlü düşünü, üretim ve paylaşım ortak aklın oluşma sürecine olumlu katkılar sağlayabilir, sağlamalıdır da.
Özgürlük alanımızın ilk kırmızı çizgisi başkalarının hak ve özgürlükleridir. Evrensel ve ulusal yasaların da öngördüğü hak ve özgürlükleri, hiçbir kardeşimiz çıkar ya da bireysel tutkuları doğrultusunda kısıtlayamaz. Hiçbir bireyin başkalarının haklarına, özgürlüğüne gölge düşürmek, zor durumda bırakmaya çalışmak, hakseverlikten ayrılmak, erdemsiz davranmak ve ayırımcılık yapmak hakkı yoktur. Bu kurumda hiç kimse bir diğerine görüşlerini zorla kabul ettirmeye kalkamaz. Amacına ulaşmak için kardeşleri üzerinde düşünsel, duygusal ya da eylemsel baskı uygulayamaz.
Özgürlük alanımızın ikinci kırmızı çizgisi, Türkiye Süprem Konseyinin temel ilkeleri ve kurumsal benimsemeleridir. Bunların yerine kendi görüş ve düşünülerini koymak isteyenlerin, önce Rit'in tamamını yaşamaları, Düzen üzerinde görüş üretecek niteliğe ve sorumluluklara ulaşmaları gerekir. Kurumsal ilkelerimiz eleştirilebilir, zaman içinde değişebilir, bu evrimin kaçınılmaz gereğidir. Ama bunu yapacak kurullar bellidir ve Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler, tüm kardeşlerimizin bu konudaki paylaşımlarına her zaman açık olacaklardır.
Özgürlük alanımızın son kırmızı çizgisi Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti yasa ve benimsemeleridir; Rit'imiz üzerinde yapılandığımız temeldir. Buna uymamak, Düzen kavramıyla bağdaşmaz. Kuşkusuz Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin evrensel benimsemeleri de, günün koşullarına uygun olarak değişim göstermektedir. Ama bunun değerlendirme ve karar yeri Süprem Konseylerin Uluslararası Buluşmaları'dır. Burada tartışılacak konular için düşünce üreten kardeşler, Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler ile her zaman görüşlerini paylaşabilirler.
Özgürlüğü sorumlulukla, eşitliği bilinçle, kardeşliği de sevgiyle özümsediğimiz zaman, tüm toplumların özlem duyduğu barış, dirlik ve uyumu kendi çalışma ortamımızda yaratabiliriz.
GELECEĞE BAKIŞIMIZ
Türkiye Süprem Konseyi, gelenekler üzerinde gelişimsel bir yapı oluşturmak için yaşamın akışına uyum sağlamayı, kurumsal ve bireysel açıdan zorunlu görmektedir.
Ancak bu uyum, yaşamın akışına olumlu katkılar yapacak düzeyle çağdaş, laik, insancıl ve bilimsel olmalıdır. Toplumsal yaşamda kardeşlerimizin birey kimliğiyle yapacakları katkılar, kurumsal ortamdaki çalışmalarda sağlayacakları yetkinlik boyutuyla orantılıdır. Ancak bu yetkinliğin sağlanması kurumsal çalışmalarımızın ve yönetim uygulamalarımızın da buna olanak verecek düzeyde çağdaş, laik, insancıl ve bilimsel olmasını gerektirir.
Ortak Aklın Oluşumu
Türkiye Süprem Konseyi üyesi her derecedeki kardeşin, Yönetsel konulardaki özgür düşüncelerini Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler ile paylaşarak ortak aklın oluşumuna katkıda bulunma hakkı ve görevi vardır. Ama bunun yeri Atölyeler ya da açık iletişim kanalları olamaz.
Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler bir yandan Süprem Konsey yönetiminin karar ve uygulamalarını kardeşlere taşımalı, diğer yandan da kardeşlerin görüş, tepki ve önerilerini Süprem Konsey yönetimine getirerek tartışılmalarını sağlamalıdır. İletişim kurulması ve ortak aklın oluşturulmasında Rit'in son ve 33. derecesini almış olan bu kardeşlere düşen en büyük görev budur. Süprem Konsey Yönetim Kurulu, bu kurula üye olsun ya da olmasın bütün 33 dereceli kardeşlere açıktır. Her Pek Aydın Büyük Genel Denetçinin görüş bildirme, öneride bulunma, gündeme tartışma konusu getirme hakkı vardır. Yönetimde bu görüşlerin açık, saydam ve doğrudan tartışılması benimsenir; kurumsal kararların kardeşlerimizin eğilim ve önerilerini de içermesi için gerekli değerlendirmeler yapılır.
Ritüellerde Onarım
Türkiye Süprem Konseyi, omurgasını koruyarak, ritüellerin içerdiği iletileri, temel ilkeleri doğrultusunda gerektiğinde onararak yeniden yapılandırmak üzere örgütlenmiştir. Onarım bir süreçtir ve son nokta konamaz. Burada özenle üzerinde durulması gereken konu, ritüellerin çok dikkatle, uzun zaman dilimlerinde ve ancak zorunluluk görülüyorsa onarılmak üzere ele alınmasının gerekeceğidir. Her zaman ritüellerin ana yapısını korumaya ve iletilerinin uzun erimli olarak evrimsel doğrultuda yeniden ele alınmasına özen gösterilmelidir. Rit'imizin yerel kültürlere açık özelliği, kurumsal ilkeler doğrultusundaki zorunlu ritüelik onarımlara olanak vermektedir. Bu, ritüeller istenildiği gibi değiştirilebilir ya da buna her kardeş doğrudan katkı sağlayabilir anlamına gelmemelidir. Yeniden yapılandırma süreci, evrensel koşulların değişimine koşut olarak ancak görevlendirilmiş kardeşlerce üstlenilebilecek bir sorumluluktur. 4 ile 33 dereceler arasındaki hangi derece ritüeli söz konusu olursa olsun, bu konuda çalışacakların dizgenin tamamını almış ve gerekli deneyimi kazanmış olmaları zorunludur. Bu nedenle, ritüellere ilişkin tüm çalışmalar ancak Rit'in son ve 33. derecesini almış Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler'den oluşan Ritüel Kurulu tarafından ele alınmaktadır. Kuşkusuz Ritüel Kurulu üyesi kardeşler, gerek gördükleri kardeşten görüş ve öneriler de isteyebileceklerdir. Ritüel Kurulunun yapacağı çalışma, daha sonra bütün Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler ile paylaşılır, gerekli katkı ve düzenlemeler sağlanır ve bir taslağa dönüştürülerek Yönetim Kuruluna sunulur. Yönetim Kurulunun yapacağı değerlendirmeler sonrasında bir uzlaşı sağlanırsa, ritüel taslağı Süprem Konseye sunulacak bir tasarıya dönüştürülür. Son kararı verecek ve çalışmayı onaylayacak olan ise, sadece Süprem Konseyin 33 dereceli Etkin üyeleridir.
Yönetmelik'te Onarım
Ritüel nasıl Rit'in gereğiyse, Yönetmelik de yönetsel etkinliğin gerekli aracıdır. Türkiye Süprem Konseyinde çalışma yöntemi ve dizgeye ilişkin koşulları belirleyen Yönetmelik, Yönetim Kurulunun görevlendirdiği Pek Aydın Büyük Genel Denetçiler tarafından, değişen koşullara uyum sağlaması amacıyla ele alınır. Üzerinde çalışılan Yönetmeliğin ayrıntıları için, uzman kardeşlerden görüş ve öneriler alınır. Kendiliğinden görüş üretmek isteyen kardeşler varsa dinlenir ve değerlendirilir. Böylelikle ortaya çıkan taslak tüm 33 dereceli kardeşlerle paylaşılır. Yoğun bir tartışma ve katkı sürecinden sonra Yönetim Kurulunca tasarı haline getirilir ve Süprem Konseyin onayına sunulur. Süprem Konseyin 33. dereceyi almış Etkin üyeleri tasarıyı onaylamak, reddetmek ya da değiştirmek konusunda özgürdür.
Yetkili Kurullar ve Uzmanlık
Türkiye Süprem Konseyi Yönetim Kurulu, gerek gördüğü konularda, her dereceden kardeşi, oluşturacağı kurullarda görevlendirir. Kurul üyesi kardeşler, kendilerine verilen yetki sınırları içinde sorumluluklarının gereğini yerine getirirler. Bu kurulların üye sayısını değiştirmek ya da çalışmalarını yeterli görmek Yönetim Kurulu ile Egemen Gran Komandör'ün yetkisindedir.
Türkiye Süprem Konseyinin düzenli ve devamlı kurulu "Tarih ve Belge Araştırma Kurulu"dur. Üstlendiği görev çok uzun erimli olan bu kurul, belgeleri elden geçirmek, onarmak, sınıflandırmak, sıralamak, paylaşıma hazırlamak, korumak ve çalışmalarını yıllar boyu düzenle sürdürmekle yükümlüdür.
Bir diğer düzenli ve devamlı kurul bireysel özlük dosyaları ile kardeşlerin gelişimlerinin sürekli izlenebileceği, dernek kayıt düzeninin elektronik ortamda tutulacağı ve bütün bunların sonuçlarının değerlendirilip paylaşıma sunulacağı Elektronik Değerlendirme Kurulu'dur.
Türkiye Süprem Konseyi Belgelik ve Kitaplık Kurulu da, yakında çalışmalarına başlayacaktır. Bu şekilde, kardeşlerin doğrudan incelemeleri olanaklı olan belge ve kitapların, sitemli bir şekilde araştırmacılara sunulması sağlanacaktır. Bunun yanında gerekli belge ve kitapların elektronik ortama taşınması da öngörülmektedir.
Bilgi paylaşımının ve doğrudan iletişimin önemini yadsımayan Türkiye Süprem Konseyi bir elektronik iletişim portalı ile kaynak arayan kardeşlere hizmet sunacaktır. Bu konudaki ilk görevlendirmeler yapılmıştır. Oluşturulacak sistem yukarıdan aşağıya doğru kurumsal bilgi paylaşımını sağlayacaktır. Böylelikle tüm kardeşler gelişmeleri izleyecek, bildiri ve yönergeleri okuyacak, paylaşılan kaynakları inceleyecek ve kurumsal çalışmalardan haber almış olacaktır.
Türkiye Süprem Konseyi, her biri kendi alanının uzmanı olan ve çok büyük bilgi birikimine sahip kardeşlerden oluşmaktadır. Böylesi bir deneyimi profesyonel bağlamda elde edebilmeye olanak yoktur. Ülkemizin bu seçkin beyinlerinin gönüllü katkılarıyla ortaya çıkan uzmanlar ordusu, bir başka kurumda elde edilmesi olanaksız bir güç ve yeterlilik oluşturmaktadır. Her gerekli olduğunda uzman kardeşlerimize başvuracak ve onlardan kurullar oluşturacağız. Alışkanlıklarımıza ve önyargılarımıza saplanıp kalmamak laik dünya görüşümüzün, tüm çözümlemelerde kardeşlerimizin, ülkemizin ve İnsanlığın yararını gözetmek insancıl bakışımızın, uzmanların yetki alanlarına karışmadan bilgi ve beceriye değer vermek de bilimsel duruşumuzun gereği olmaya devam edecek. 150. yılda, 150 yıllık gücümüzün farkında olacağız. Tıpkı her yıl, varsıllığımıza yeni deneylerin eklendiği ve ekleneceği gerçeği gibi.
Dış İlişkilerimiz
Türkiye Süprem Konseyi dış ilişkilerinde etkin ve öncü olacak; Uluslararası ortamdaki seçkin konumunun bilincinde, kardeşlerinin yetkinlik arayışından kaynak bulan gücünün ayırdında ve eşsiz arşivlerinin farkında olarak saygınlığını artıracaktır.
Ülkemizde uluslararası toplantılara ev sahipliği yapacağız. Yurt dışındaki toplantılara katılacağız. Sunacağımız bildirilerle Rit'imizin çağcıl benimsemelerinde yön gösterici olacağız. 150. yılımızda, Süprem Konseyler Uluslararası Buluşmalarında bilgi paylaşımını, eşgüdümünü ve sürekliliğini sağlayacak olan ve eş düzeyde beş Egemen Gran Komandör'den oluşan Sürekli Kurula seçilenler arasında Türkiye Süprem Konseyi Egemen Gran Komandörü'nün de yer alması bunun açık bir kanıtıdır. İlk kez oluşturulan bu kurulda, dünya süprem konseyleri arasındaki dayanışmaya da katkıda bulunacağız.
Fransa Süprem Konseyi, Belçika Süprem Konseyi ve Yunanistan Süprem Konseyi ile imzalanmış Dostluk ve İşbirliği Sözleşmelerimiz var. Bu yıl benzer anlaşmaları Portekiz, İspanya, İtalya, Kanada ve diğer ülkelerle de imzalamak üzere yazışmalarımızı sürdürüyoruz.
Burada çok açık ve tartışmasız olarak belirlemek istiyoruz ki, tüm dış ilişkilerimiz kardeşçe bilgi paylaşımından ve dayanışmaya yönelik eş düzeyli ilişkilerden oluşmaktadır. Kardeşler karşılıklı olarak dereceleriyle uyumlu oturumlara katılabilir, birlikte görüş oluşturabilir, izin alarak ortak çalışmalar yapabilirler. Kurumlar Yönetim Kurulu onayı ile karşılıklı sözleşmeler yapabilir; işbirliği ve dayanışmayı güçlendirebilirler. Egemen Gran Komandörler çok yakın bir kardeşlik ilişkisi içinde görüşür, yaşamın her aşamasına yönelik değerlendirmeler yapar dostluğu ve güveni paylaşırlar. Kurumlar ve yöneticileri her koşulda karşılıklı olarak bağımsız ve gerçekten egemendir. Türkiye Süprem Konseyi hiçbir kişi, kurum, birlik ya da dış odaktan emir almaz, hiçbir kişi ya da kuruma emir vermez, yol göstermez. Açık ya da kapalı, doğrudan ya da dolaylı hiçbir kişi ya da kuruluşa bağlı değildir ve gücü kurumsal bağımsızlığından gelir.
Yönetsel Duruşumuz
Türkiye Süprem Konseyi, ayırımsız olarak, tüm kardeşlerine aynı ilgi mesafesindedir. Kardeşlerinin sorunlarının çözülmesini, onların dizge içinde gelişmelerini, atölyelerde uyum ve dayanışmanın egemen olmasını, kurumsal yapının geliştirilmesini, nitelik ve nicelik sentezinde güç ve katkıların artmasını önemser.
Türkiye Süprem Konseyi, ayırımsız olarak, tüm kardeşlerini aynı ortak sevgi paydasında ve merkezinde olduğu çemberin eşit uzaklıklarında kabul eder. Kardeşlik sevgisinin paylaşıldıkça büyüyeceği görüşüyle, kucakladığı tüm kardeşlerinin de birbirlerini aynı içten sevgiyle sarıp sarmaladığını varsayar. Barış ve dayanışma ortamının gelişerek sürmesini öncelikli bulur.
Türkiye Süprem Konseyi, ayırımsız olarak, tüm kardeşlerinden aynı nesnel gelişim çabasını bekler. Bunun ölçütü bilgi, beceri ve erdemlerle donanmış yetkinleşme arayışıdır. Kusursuz olmanın değil, her gün bir öncekinden bir adım önde durmanın gereğine inanır ve bunu kardeşlerinden de bekler.
Türkiye Süprem Konseyi, yaşamın güçlüklerine uzak değildir. Kardeşlerinin çalışma zorluklarını, geçim sorunlarını, aile yükümlülüklerini, sağlık endişelerini, sosyal sarsılmalarını, düş kırıklıklarını ya da büyük başarı ve utkularım yaşamın kaçınılmaz akışı içinde değerlendirir. Bütün bunlara karşın, Masonluğumuza ayırdıkları zamanın ne büyük özveriler gerektirdiğinin farkındadır. Bu özveriye duyulan saygının, çalışma ortamında verimliliği artıran düzenlemeleri zorunlu kıldığını bilir. Bunun gereklerini yapacak ve sürdürecek birikime sahiptir.
BU KİTAP 150 YILLIK BİRİKİME ADANMIŞTIR
Ülkemiz son 150 yılda çok büyük çalkantılar, savaşlar, değişimler, toplumsal ve politik ayrışmalar yaşamıştır. Bu sürede ayakta kalabilmeyi başarmış çok az kurumun içinde yer alan Türkiye Süprem Konseyi, varlığını tek bir doğruya değil, doğru olanın aranışma yönelik çalışma sistematiğine borçludur. Biz gerçeği ararız. Buna bilimsel bilginin gelişim sürecinden derlenen verilerle ulaşabileceğimizi biliriz.
Bilimsel bilgiyi durağanlaştırıp dogmaya dönüştürmeden, her zaman ve her koşulda önyargılardan uzak durur, düşünmemizi engelleyen türlü çeşitli baskılardan kendimizi kurtarabilmek için düşünü ve eylemde laik dünya görüşünü benimseriz. Bu görüş bizi, her türlü inanca saygı duyulan çok renklilikteki uyuma ve farklılıklara karşın birlikte var olabilme becerisine taşır.
İnsan olmayı, düşünebildiğimiz ve düşüncemizle yarınları üretecek eylemlere olanak verebildiğimiz için, her şeyin üstünde tutarız. İnsancıl olmayı sadece bizim değil tüm kurum ve kuruluşların ussal ve yürekten benimsemesi olarak görebilmeyi düşleriz. Biz işinde başarılı, evinde mutlu, sorumluluklarınca tutarlı, benimsemelerinde akılcı, erdemlerinin korunmasında duygusal olmayı kimliğimizin gereği sayarız.
Elinizdeki bu kitap, oluşumuna katkı sağlayan kardeşlerin alçakgönüllü özverilerinin sonucudur. Başı da yoktur; sonu da. Bu nedenle durağan değildir. Türkiye Süprem Konseyi kökleri çok sağlam, gövdesi geniş ama sonsuzluğa açılan dalları her gün yeni bir yaprakla donanan ulu bir ağaç gibidir. Gölgesinde tüm insanlığın barış ve mutluluğu ülküsü kendine yer bulmakta ve dizgesinde giderek yetkinleşen kardeşler ona bilgece sahip çıkmaktadır.
Teşekkür
Bu kitabın önünüze gelmesindeki en büyük pay Tarih ve Belge Araştırma Kurulumuza aittir. Onların özverileri, bağlılıkları, heyecanları ve zaman zaman her şeyi sorgulayan kuşkuları, zaman zaman da çağlayan coşkuları olmasaydı, bu kitap da olmazdı. İçlerinden biri olduğum için övünüyorum.
Bu kitabın hazırlanmasına 150. Yıl Etkinlikleri Planlama Kurulu ilk ivmeyi kazandırdı. Bugünkü ve bir önceki Yönetim Kurulları, bugünkü ve bir önceki Gran Komandörler destek verdi. Grafik düzeninden basımına, eşgüdümünden dağıtımına kadar pek çok kardeşimizin her sayfada emek izi var.
Ama 150 yıl boyunca özgür düşünceyi yeşertmiş atalarımız olmasaydı zaten bu kitaba da gerek olmazdı. Onlar geçmişimizin mimarları, geleceğimizin tasarımcıları. Onlar emeklerinin izdüşümündeki düşünülerimizde varlığını sürdüren katkılarıyla aramızda olmaya devam ediyorlar. En büyük teşekkür 150 yıldır Türkiye Süprem Konseyine can veren tüm kardeşlerimize !
Son Birkaç Söz
Elde ettiğimiz kazanımlarm hiçbiri yeterli değildir ve gelecekte de yeterli olmayacaktır.
Onurlu bir geçmişin arkasına asla sığınmayacağız. Daha ötesi, Türk Masonluğunu var olan bütün kurumlarıyla aynı kökten beslenen dallar olarak algılayacağız. 150. yıl önce dikilen fidanın ne bizim ne de sadece Türk Masonluğunun malı olamayacağını, insanlığa sunulmuş ve emekle gelişen bir armağan olduğunu unutmayacağız. İster Özgür ister Hür, ister Erkek ister Kadın, ister Süprem Konsey, ister Yüksek Şura, tüm masonca girişimlerin özünde, 1861 ve 1909 temelli ortak bir görgünün, göreneğin ve yaşamsal inceliğin var olduğunu her zaman bileceğiz. Tarihimizin koruyucusu ve savunucusu olacağız; ama O'nu sadece tek bir ırmağa besin vermiş sınırlı bir kaynak olarak değil, beslediği ırmaklarla çağlayana dönüşen bir zenginliğe yol vermiş yaşamsal bir birikim olarak benimseyeceğiz.
Tarihimizle, görkemli geçmişimizle onur duymakla yetinemeyiz. O tarih üzerinde yapılandırmakla yükümlü olduğumuz yeni umutlar, yeni adımlar ve yepyeni mutluluklar için kesintisiz çalışmalı, çabamızın izinin yarınlara aktarılmasını amaçlamalıyız. Gelişimsel Masonlukta Evrim, birbirinden besin alan ve hep birlikte geleceği besleyen özverili kardeşlerin emek bileşkesinde oluşturdukları ilkeli aydınlıkta, sonsuzca sürecek bireysel yetkinlik ve toplumsal dirlik arayışının adım adım aşmayı hedeflediği simgesel bilgelik yoludur.
Hepinize kardeşçe sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Hüseyin ÖZGEN
Eski ve Kabul Edilmiş îskoç Riti Türkiye Süprem Konseyi Pek Güçlü Egemen Gran Komandörü
Locaların Yönetimi
Madde 72 - Loca Görevlileri(1) Locanın, kendi üyeleri arasından belirlenen 16 görevlisi vardır:1. Üstad-ı Muh...
Üyelik İşlemleri
Madde 93 - Locaya Giriş Yolları(1) Bir Locaya tekris veya tebenni ile girilir.(2) Bir Kardeş, Büyük Locanın m...
Son Hükümler
Madde 123 - Yorum(1) İşbu tüzüğü yorumlama yetkisi Büyük Locaya aittir. İhtiyaç olan durumlarda, Büyük Görevl...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...
Atölyenin Adı: Olgunlaşma Locası.Başkanın Unvanı: Pek Muktedir veya Melik Süleyman.Birinci Nazırın Unvanı: Ad...
4.Derece Ritüeli: "Çalışmanın Açılışı"
Pek Muktedir - Sayın Adonhiram Kardeşim, toplantımıza katılan Kardeşlerin hepsi Ketum Üstad mıdırlar?Adonhira...
4.Derece Ritüeli: "İykaaf"
Pek Muktedir - Gündemimizde 4. dereceye alınmaları uygun bulunan Kardeşlerin iykaafı vardır. Kâtip Kardeşim b...
Üstadı Muhterem ve Sevgili Kardeşlerim. Bugün burada sunacağım konferansın konusu çok geniş ve kapsamlı olduğ...
Landmarklar
Bugünkü sohbetimiz "Landmarklar" üzerine olacaktır. Bu bir derleme çalışma olup yorum yoktur. Konuya girmeden...
Türkiye'de Masonluk Tarihi (1909 - 1970)
Türkiye'de masonluğun tarihini genel olarak üç ana bölüme ayırarak incelemek bugüne kadar alışılagelmiş bir y...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...

14.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı: Büyük Seçilmişler, Tam ve Âlî Masonlar Atölyesi veya Gizli Kubbe.Başkanın Ünvanı: Üç defa Mukt...

15.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı : Doğu ve Kılıç Şövalyeleri ŞapitriBaşkanın Ünvanı : Büyük ÜstatGörevlilerin Ünvanı : Her görev...

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti'nin Tarihçesi
Operatif Masonluktan, Spekülatif Masonluğa geçişin ilk defa İngiltere'de gerçekleştiği bilinmektedir. Bunun s...

Fethullah Gülen Ermeni Soyundan mı
O formdan annesinin adının “Rabin” olduğunu öğreniyoruz! Halbuki, annesinin ismi “Refia” olarak bilin...