9.Derece Ritüeli

9.Derece Ritüeli: "Derecenin Talimatı"

Atölyenin Adı: Seçilmiş Dokuzlar Şapitri.Başkanın Ünvânı: Pek Muktedir. Birinci Nazırın Ünvânı: Stolkin veya ...

14.Derece Ritüeli

    14.Derece Ritüeli: "Talimat"

    Atölyenin Adı: Büyük Seçilmişler, Tam ve Âlî Masonlar Atölyesi veya Gizli Kubbe.Başkanın Ünvanı: Üç defa Mukt...

    14.Derece Ritüeli: "İykaaf"

    ÜÇ DEFA MUKTEDİR - Merasim Üstadı Kardeşim, Adaylar Atölye kapısına geldiler mi? Lütfen bakınız; geldilerse o...

15.Derece Ritüeli

    15.Derece Ritüeli: "Talimat"

    Atölyenin Adı : Doğu ve Kılıç Şövalyeleri ŞapitriBaşkanın Ünvanı : Büyük ÜstatGörevlilerin Ünvanı : Her görev...

    15.Derece Ritüeli: "İykaaf"

    (Kapıya Tam ve Âli Mason derecesi ile vurulur: 3+5+7+9)MUHAKKİK - Kimsiniz?MERASİM ÜSTADI - Mikâp taş üzerind...

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti'nin Tarihçesi

Operatif Masonluktan, Spekülatif Masonluğa geçişin ilk defa İngiltere'de gerçekleştiği bilinmektedir. Bunun s...

Rit Nedir?

Masonlukta en yaygın kavramlardan biri rittir. Rit, Fransızca ve İngilizce'de Rite, Almanca'da Ritus yazılır....

Nizam (Order) Nedir?

Türk Masonluğunda, order veya eşdeğeri bir terim henüz olmasa bile Masonluk kurumları arasında rit dışında ço...

Yeminlerin Anlamı ve Önemi

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti için 1762 ve 1786 Anayasaları ve Tüzükleri, her memleketteki EKSR Yüksek Şûra...

Yüksek Şuraların Sihirli Sayısı: 33°

Masonluktaki 33 sayısı sadece Masonların arasında değil, Masonluğa meraklı, hevesli ve teşne haricîler arasın...

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Türkiye Büyük Locası

    Locaların Yönetimi

    Madde 72 - Loca Görevlileri(1) Locanın, kendi üyeleri arasından belirlenen 16 görevlisi vardır:1. Üstad-ı Muh...

    Üyelik İşlemleri

    Madde 93 - Locaya Giriş Yolları(1) Bir Locaya tekris veya tebenni ile girilir.(2) Bir Kardeş, Büyük Locanın m...

    Son Hükümler

    Madde 123 - Yorum(1) İşbu tüzüğü yorumlama yetkisi Büyük Locaya aittir. İhtiyaç olan durumlarda, Büyük Görevl...

illuminati ve Gerçekleri

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER

Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...

Ketum Üstad

Atölyenin Adı: Olgunlaşma Locası.Başkanın Unvanı: Pek Muktedir veya Melik Süleyman.Birinci Nazırın Unvanı: Ad...

4.Derece Ritüeli: "Çalışmanın Açılışı"

Pek Muktedir - Sayın Adonhiram Kardeşim, toplantımıza katılan Kardeşlerin hepsi Ketum Üstad mıdırlar?Adonhira...

4.Derece Ritüeli: "İykaaf"

Pek Muktedir - Gündemimizde 4. dereceye alınmaları uygun bulunan Kardeşlerin iykaafı vardır. Kâtip Kardeşim b...

Masonik Konferans

Üstadı Muhterem ve Sevgili Kardeşlerim. Bugün burada sunacağım konferansın konusu çok geniş ve kapsamlı olduğ...

Landmarklar

Bugünkü sohbetimiz "Landmarklar" üzerine olacaktır. Bu bir derleme çalışma olup yorum yoktur. Konuya girmeden...

Türkiye'de Masonluk Tarihi (1909 - 1970)

Türkiye'de masonluğun tarihini genel olarak üç ana bölüme ayırarak incelemek bugüne kadar alışılagelmiş bir y...

Gizli örgütler

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER

Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...

14.Derece Ritüeli

14.Derece Ritüeli: "Talimat"

Atölyenin Adı: Büyük Seçilmişler, Tam ve Âlî Masonlar Atölyesi veya Gizli Kubbe.Başkanın Ünvanı: Üç defa Mukt...

15.Derece Ritüeli

    15.Derece Ritüeli: "Talimat"

    Atölyenin Adı : Doğu ve Kılıç Şövalyeleri ŞapitriBaşkanın Ünvanı : Büyük ÜstatGörevlilerin Ünvanı : Her görev...

33.Derece Mason
Fethullah Gülen
Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



(Kapıya Tam ve Âli Mason derecesi ile vurulur: 3+5+7+9)

MUHAKKİK - Kimsiniz?

MERASİM ÜSTADI - Mikâp taş üzerinde okumayı öğrenen Masonlar.

MUHAKKİK - Ne istiyorsunuz?

MERASİM ÜSTADI - Bilgi edinmeyi.

MUHAKKİK - Muhterem I. Nâzır Kardeşim, Merasim Üstadı iykaaf edilecek Masonların toplantıya girmelerini istiyor.

I. NAZIR - (İşittiğini tekrarlar)

BÜYÜK ÜSTAD - Girsinler.

- MÜZİK I -

(Adaylar içeri alınır, giriş erken biterse BÜYÜK ÜSTAD‘ın işareti ile müzik durdurulur)

Adayları iki sütun arasına getirin.

(Emir yerine getirilir)

On dördüncü dereceye yükselmeniz sırasında sizlere denildi ki şerefli bir Mason olabilmek için bütün iykaaflardan geçmeniz hiç de gerekli değildir. Her Mason, Masonluk vasıflarını taşır. Siz eski Masonluk sisteminin nitelenemez denilen derecelerinin sonuncusu olan Olgunluk Derecesine yükseldiniz. Bundan sonraki dereceler bizim Ritimizde tarihle ilgilidir. İykaaf olunacak kişinin bu konuda incelemeler yapması gereklidir. Böyle bir çalışma belki de hoşunuza gitmeyebilir. Dış âlemdeki işleriniz buna elverişli olmayabilir. Böyle bir durumda yükselmeniz sizin için faydasız ve zevksiz olur. Yerine getirmeye söz verdiğiniz bir işi yapamadığınızdan ötürü siz üzüleceksiniz. Müessesemizin gereklerine arzu ve isteğinizle uyacağınızı söylemiştiniz. Derecelerin eğitim ve öğretilerini uygulayacak ve bu işe zaman ayıracaktınız; bu kararınızda duruyor musunuz?

ADAY – Evet.

BÜYÜK ÜSTAD - Gerçekte, Masonluğun esas konusu ahlâkî etkisindedir; başlıca özelliği de hür ve iyi ahlâk sahibi olmaktır. Ancak bu hürriyet bazı çalışmaları gerektirir, çünkü bu kültür çalışmaları olmayınca akıl, bâtıl inançlardan kurtulamaz.

Masonlar birbirini izleyen derecelerden aldıkları ilhamlarla düşüncelerini her türlü menfaat ve iktidar hırslarının üstünde tutmayı başarırlar.

Eski iykaaflar, o yüzyıllardaki bütün insan bilgilerini kapsar ve iykaaf olunan kişileri sadece ritüel törenini, bunların sembollerini değil, aynı zamanda kanun fikrini ortaya koyan matematik ve astronomi ilimlerini de incelemeye zorlardı. Bugün fen ve bilim, esasta Mabetlerin ve atölyelerin dışında olduğu için, Masonluğun görevi insanlığın ilerlemesini ölçebilmek amacı ile fen ve bilimi bulduğu yerde almak olmalıdır. Yeni bir hakikatin yayılması ve kamu oyuna duyurulması çok yavaş, hele bu hakikatlerin esas anlamının kavranması daha da yavaş olur.

Masonluk, her dereceye iykaaf olunanları düşünmeye, onları yeni hakikatlerin yayıcısı haline getirmeye çalışır. Tembelliğin sonucu olan bâtıl inançlardan ve zekâ hafifliğinden uzak bir halde Masonlar, din ve siyaset tarihindeki olayları sessizlik ve olgunluk içinde incelerler, her yeni fikrin doğuşunu düşünce ve hoşgörü ile karşılarlar, bunların yaşamasına ve tutunmasına bütün güçleri ile yardımcı olurlar. Sözün kısası, Masonlar yeni hakikatleri fertlerin bir meşgalesi olmaktan çıkararak kamunun yararına uygun bir hale getirmeye, onlara vicdan ve şuuru güçlendirip yücelten ve ahlâkî fikirleri destekleyen bir nitelik vermeye çalışırlar. Bu çok büyük gayret isteyen bir iştir. Masonlukta birçok öğütler dinlenir; çünkü öyle bir Mabette bulunuyoruz ki, çok eskilerden kalan bu sağlam Mabette, yüzyıllarca süren çalışmaların sonucu olarak öğrenilen Akıl ve Hikmet bizlere yol göstermektedir. Bunun içindir ki, dinlediğimiz öğütler vicdanımıza ve sağduyumuza aykırı olamaz.

Şimdi sizlere biraz da Skoç Ritinden bahsetmek istiyorum. Ekosizm nedir? Bu, birçok derecelerin öyle bir bütünleşmesi, öyle birleşmesidir ki, yalnız Başkanın ve Hatip'in konuşmalarıyla değil, bu topluluğa katılan herkesin çalışma ve öğrenimleriyle gerçekleşir. Bu kişisel çalışmalar Ekosizmin ana koşuludur; bu olmayınca Rit çocukça bir iş durumuna düşer. Ekosizmin demokrasiye aykırı ve ilericiliğe karşı olduğunu sananlar da vardır. Hakikat bu görüşün tam tersidir. Gerçekten Rit’in yönetimi kıdemli ve bilgili kişilerin elinde ise de, dokunulmaz bir halde korunması gereken bir kuruluşta böylesine bir yönetimin bulunması zorunludur. Bununla birlikte Atölyeler, fikir ve hareketlerinde geniş bir hürriyete sahiptirler, iç işlerinde tamamen bağımsızdırlar. Ekosizm, dış etkilerden uzak bir halde, büyük bir sessizlik ve olgunluk ortamında çalışan bir Rit’dir. Bundan ötürü de gerçekten demokratik ve ilerici bir kuruluştur. çünkü konusu tamamıyla felsefidir. İlerlemek ancak bu suretle gerçekleşebilir.

Muhterem Merasim Üstadı Kardeşim, adaylardan birini lütfen karşıma getiriniz ve kendisine bir ritüel veriniz, diğer adayları yerlerine oturtunuz.

MERASİM ÜSTADI - (Emri yerine getirir)

BÜYÜK ÜSTAD - Kardeşim, Tam ve Âli bir Mason olunca kelimeyi okuyabildiniz mi?

ADAY – Hiçkimse bu ismi okuyamadı.

BÜYÜK ÜSTAD
- Size ne öğretildi?

ADAY – Bana denildi ki Tanrı vardır.

BÜYÜK ÜSTAD - Nerededir?

ADAY – Sonsuzlukta.

BÜYÜK ÜSTAD - Bunun hakkında size bir şey söylendi mi?

ADAY – Hiçbir şey.

BÜYÜK ÜSTAD - Kendiniz hakkında size ne söylendi?

ADAY – Tanrı ile aklınız arasına başka birinin girmesine izin vermeyin denildi.

BÜYÜK ÜSTAD - Şunu da eklemek gerekir ki; siz O’nu kaza ve kader, tabiat, kanun, kuvvet gibi zekâ ve ruhunuzun eğilimlerine göre dilediğiniz gibi adlandırabilirsiniz. Kendinize karşı da samimî olunuz, hürriyeti savununuz, başkalarının hürriyetine de hiçbir zaman tecavüz etmeyiniz.

(Biraz sessizlik)

İşte insan akıl ve hikmetinin son kelimesi budur. Masonluk da öğrettiklerini burada tamamlar. Sizlere Tam ve Âli Üstadların bu inanç ve anlayış sonuçları da anlatıldı ve gösterildi. Sadece kendi anlayış ve düşüncelerinizle yerine getirebileceğiniz kişisel çalışmalarınızla değer kazanabilirsiniz. Kendi düşüncelerinizdeki doğruluktan ve hakikati aramada kendi arzu ve gücünüzden fazla bir şey öğrenemez, anlayamaz, herhangi bir aşamaya yükselemezsiniz. Her çağda insanlar arasında tartışmaya yol açmış olan bu sorunlar hakkında başkaları da size daha fazla bir şey söyleyemez ve öğretemez.

Muhterem Merasim Üstadı Kardeşim, adayı iki sütun arasına götürünüz.

MERASİM ÜSTADI - (Emri yerine getirir)

BÜYÜK ÜSTAD - Muhterem Birinci Nâzır Kardeşim, biz bu adaylara bütün düşüncelerimizi açtık, onları aydınlattık, çalışmaları için onlara cesaret verdik; bizden daha başka ne bekleyebilirler?

BİRİNCİ NAZIR - Kardeşlerim her şeyi verdik, daha ne istiyorsunuz?

İKİNCİ NAZIR - Aklınız ve hürriyetiniz var, daha ne istiyorsunuz?

ADAY – Benim aklım güçsüz kaldıkça hürriyet neyime yarar?

(Bir ara sessizlik)

BİRİNCİ NAZIR - (1. ses) Mabedin inşası bitip de kutsal “Delta” emaneti oraya konunca Seçilmişler kendi işlerinin de sona erdiğini sandılar; gevşeklik, tembellik düşüncelerini felce, yüreklerini fesada uğrattı. Süleyman’ın kendisi bile kibir ve gurur şeytanının eline geçti; hakikat ve adalet yollarından saptı, utandırıcı sefahatlere daldı. Sahte tanrılar için mihraplar kurdu. Kudüs de fesada düştü. Rab’ın adı kirletildi. Kötülükler kini, bâtıl inançlar bilgisizliği doğurdu. Deltayı koruyan Kutsal Kubbe unutuldu; Davud’un sözü dinlenmez oldu, zenginler cimrileşti, işçiler yoksul oldu, Millet sefalete gömüldü. İşte Seçilmişlerin, artık çalışmanın sona erdiğini ve gereği kalmadığını düşündükleri; hürriyetlerini ne yapacaklarını bilmedikleri zamanda durum böyle idi.

İKİNCİ NAZIR - (2. ses) Kralın belli başlı yakınları Peygamber Barü’ye sordular: “Bütün bu sözleri Jeremi’nin ağzından nasıl yazabildin”. Barü de “Bir kitap halinde yazdım” dedi. Bunun üzerine Kral, Yahuda’yı sekreter Elişemah’ın odasına göndererek kitabı getirtti ve okutmaya başladı. Yahuda üç dört sayfa okumuştu ki, Kral kitabı sekreterin bıçağı ile kesti ve mangaldaki ateşe fırlatarak yaktı. Böylelikle, akıl ve hikmetin, hürriyetin ortaya koyduğu şeylerin hatırası, zulmün eliyle yok edilmiş oldu.

HATİP - (3. ses) Bunu bilen başka milletler İsrail ulusunu küçümsediler. Babil Kralı Buhtunnasır, Davut soyundan gelen kralların yirmibirincisi olan Sedesias’ın on birinci saltanat yılında Kudüs’ü kuşattı.

Kutsal şehir yağma edildi. Hazineleri ele geçirildi; halkın bir kısmı açlıktan öldü, bir kısmı da öldürüldü. Kral Sedesias da esirler arasında idi; üç yıl sonra da esarette öldü. Kudüs’ü tahrip etmekle görevli komutan Nabuzardan zincire bağlı esirleri peşi sıra sürükleyerek Babil’e zaferle döndü. Esirlerin zincirlerindeki halkalar üçgen şeklinde idi. Böylelikle galipler, İbranîlerin halâ saygı duyduklarını sandıkları Delta’yı aşağılamak istemişlerdi. Oysa İbranîler çoktandır Delta’yı unutmuşlar, bu yüzden de sefalet ve esarete sürüklenmişlerdi.

- MUZIK II - (Konuşmalar sırasında müzik çok hafif devam eder. Konuşma aralarında on saniye kuvvetlendirilir)

MUHAKKİK - (4. ses) Birkaç yahudi Kudüs’ün yıkıntılarında kaldı. Bunlar arasında eski misterlere iykaaf edilmiş olanlar da vardı. Bunlar, Peygamberlerin esaretin süreceğini haber verdikleri müddetin son on haftasının gelmesini, şehrin yıkıntılarında ağlayarak, inleyerek bekliyorlardı.

(Burada müzik hafif surette çalınır, bir taraftan sözler devam eder ve BÜYÜK ÜSTAD'ın bir darbesiyle ( • ) müzik susar)

BİRİNCİ NAZIR - (1. ses) Zorbalar göklerdeki kartallardan daha çeviktiler. Bizi dağlarda kovaladılar; sahralarda bize pusular, tuzaklar kurdular.

İKİNCİ NAZIR
- (2. ses) Siyon’un oğulları matemde idiler. Tanrı, Yakub’un içine bir ateş düşürdü, bu ateş her tarafı sardı.

HATİP - (3. ses) Tanrı İsrail kavmi üzerinden elini çekti; tarlalarımız çöl gibi kısırlaştı; hayvanlarımız yağma edildi ya da açlıktan öldü; hepimiz perişan olduk. Halimizi gören yabancılar, “Şu İsrail evlâtlarına bak” diye bizi hakir gördüler.

(Müzik)

Siyon çocukları kendi elleriyle yaptıkları şeylere tapmıyorlar Ey Kudüs, seni kimler kalkındıracak, kimler kurtaracak, Tanrımız nerede?

BİRİNCİ NAZIR - (1. ses) Çadırlarımız yıkıldı, bayraklarımız devrildi, harabeler üzerine harabeler çöktü.

İKİNCİ NAZIR - (2. ses) Siyon’un bayrağı rezil oldu. Atalarımızın kemikleri mezarlarından atıldı. Kudüs bakirelerinin başları utançtan yerlere eğildi.

(Müzik)

BÜYÜK ÜSTAD - Mabedimi hırsızların inine çevirdiniz. Mihrabıma Baal putunu koydunuz. Yağmacılıkla, zinâ ile cinayetlerle ona hizmet ediyorsunuz.

BİRİNCİ NAZIR
– (1. ses) Çocuklar açlıktan sokak başlarında ölüyorlar.

İKİNCİ NAZIR - (2. ses) Gelip geçenler; “Güzellikte bütün dünyanın sevgilisi sayılan şehir bu muydu?” diyorlar.

HATİP - (3. ses) Tanrı, Siyon’un dullarını sahraların kumları kadar arttırdı; sayısız erkek öldürüldü.

MUHAKKİK - (4. ses) Kadınlarımız yabancılara verildi; tarlalarımız ellere mîras kaldı.

BİRİNCİ NAZIR - (1. ses) Mallarımızı, silâhlarımızı, âletlerimizi düşmanlarımız aldı.

(Müzik)


BÜYÜK ÜSTAD - Siyon, kalk. Gözlerini gökyüzüne dik. Bak, puta ve sahte tanrılara tapmayan kimse kaldı mı? Sen yolları bir çöl adamı gibi tutuyordun; dilin yalana, kalbin iffetsizliğe karşı kapalı idi.

İKİNCİ NAZIR
- (2. ses) İşte kuzeyden gelen bir kavim Kudüs’e atlarını bağlayacak, oğullarınızı ve kızlarınızı esir edecek.

HATİP - (3. ses) Dostlarınızdan sakınınız, kardeşlerinize güvenmeyiniz; şimdi kardeş, başkasının yerini kapmaya uğraşıyor, yüreği yalan dolu.

(Müzik)

BÜYÜK ÜSTAD - Tanrılar nerede, Kudüs’ü kimler kalkındıracak, kimler kurtaracak?

MUHAKKİK - (4. ses) İsrail çocuklarının artık vatanları yok.

(Bir süre sonra BÜYÜK ÜSTAD vurur •, müzik susar)

BİRİNCİ NAZIR - (Adaylara) Kardeşlerim, yıkılan bir Mâbed bizi de umutsuzluğa götüren insanlığın aklının güçsüzlüğünü remzeder. İnsan zekâsı durmaksızın doğa ile savaşıyor, mutluluğunu sağlayacak şeyleri araştırıyor; artık bilime ulaşmıştı; artık mutluluğunu kurtarabileceğini umuyor, “Ben çocuklarıma adaletli bir ruh, kardeşlerime kendilerini güçlendirecek bir şey verebileceğim, böylece halk'a haklarını iade edeceğim” diyordu. Fakat, bu çabayı sürdüremediler; çocuklar, adalet ruhunu yitirdi; kardeşler aşk ve sevgiden yoksun kaldı. Kuzey ülkelerinden gelen güçlü bir komutan her şeyi yok etti.

İKİNCİ NAZIR - (Adaylara) Kardeşlerim, hürriyeti kullanmasını bilemediniz; bundan ötürü o komutan bilgi, aşk ve hakkın üstüne ayaklarıyla bastı, onları çiğnedi, insan zekâsını ezdi, milleti cahil bırakarak kendine esir etti; onları miskin ve tembel bir hale düşürdü. Halk kendi cellâdına buhurlar yaktı; ona kral gibi, rahip gibi, tanrı gibi taptı.

(Bu sırada aday yemin kürsüsünün önüne doğru koşar; Muhakkik ile Merasim Üstadı onu kovalarlar ve yakalamak isterler. Aday onların ellerinden kurtulur)

ADAY – BÜYÜK ÜSTAD, beni tanımadınız. Ben Zorobabel’im. Kardeşlerim İsrail prensleri idi; ben Babil’de büyüdüm; Keyhüsrev’in ordusunda askerdim. Kardeşlerimin orada esir olarak inlemelerine üzüldüm ve Kutsal Mabedin yıkıntılarını görmeye geldim. Burada duyduğum acı çığlıklar beni aydınlattı; görevimi yapmaya karar verdim.

Şimdi Babil’e dönüyorum, krala verdiği sözü hatırlatacağım. Eğer sözünü yerine getirmezse bizimkilerin umutsuzluklarını harekete geçireceğim. İsrail’in son çocuğu uzun süre utanç içerisinde inlemektense, varsın boğazlansın. Fakat, yemin ederim ki, onun ölümü cellâdına pek pahalıya mâl olacaktır.

BÜYÜK ÜSTAD - Muhterem Merasim Üstadı Kardeşim, bütün adayların Zorobabel’in çevresinde toplanmasını sağlayınız.

- MÜZİK III -

BÜYÜK ÜSTAD - Kardeşlerim, ayağa kalkınız ve alkış için bana uyunuz.

(Alkış (5+2) yapılır)

BÜYÜK ÜSTAD - Prens Zorobabel, siz herkesi kurtuluşa çağırıyorsunuz; fakat esaret içerisinde güçsüz ve ruhsuz bir hale gelmiş olan yüreklerle karşılaşmayacağınızdan emin misiniz? Sizde hürriyet aşk ve isteği var; fakat başkalarının cesaretsizliği başarıyı tehlikeye düşürmesin.

Yurdun alın yazısı ile oynuyorsunuz, iyi düşündünüz mü?.. Babil’e dönmek istiyorsunuz; pekâlâ, gidin; Keyhüsrev’e verdiği sözü hatırlatın; o akıllı ve bilge bir hükümdardır; kendi yurdundaki misterlere iykaaf olunmuş bir kişidir. Şüphesiz bilir ki, egemenliğin temel şartı adalettir. Böyle olmakla beraber bütün insanlar ve bütün varlıklar bilmedikleri ezelî yasalara bağlıdırlar.

Gidiniz, Tanrının yazdığı yerine gelsin.

(Merasim Üstadı adayları dışarı çıkarır; orada Zorobabel’in Gabara köprüsü üzerindeki serüveni hakkında kısaca bilgi verir)

(Dışarıda adaylara bu derecenin öyküsü anlatılırken Mabedin kapısı kapatılır. BÜYÜK ÜSTAD'ın emri üzerine Hatip Kardeş de içeridekilere efsaneyi anlatır)

HATİP - Kardeşlerim bu derecenin efsanesini sizlere açıklamak isterim. Debarı Haimin adlı îbranice kitapta, ki biz ona kronik diyebiliriz, şu menkibe yazılıdır: Rab, emri ve yönetimi altındaki uluslara şöyle seslenmesini Pers hükümdarı Keyhüsrev’e bildirdi. “Göklerdeki Yehova Alohi, bana dünyadaki bütün hükümdarlıkları verdi. Yahuda ülkesindeki Kudüs kentinde kendisi için bir bina yaptırmamı emretti. İçinizde oralı kim varsa onun da Rabbı benimle beraberdir”. Keyhüsrev bu emri, gördüğü bir rüyadan sonra, hayatını kurtarmış olmasına karşı mükâfat olarak Kudüs ordusundaki esir yahudilerin prensi ve nâzırı olarak atadığı Zorobabel veya Sasbatzar adlı görevlinin isteği üzerine vermişti. Kral, Buhtunnasır’ın ve Babil kralı Belşazar’ın zincire vurulduklarını ve başları üstünde uçan bir kartalın İbranî Tanrısının adını haykırdığını rüyasında görmüştü. Bu rüya, Darâ’nın egemen olduğu Med diyarındaki bilgelerin başkanı olan Daniel tarafından şu şekilde yorumlandı: “İsrail’in Allahının dediğini yapmamak kral için sakıncalı olacaktır”. Bunun üzerine yanındaki bütün Babil ve Pers komutanları ve bilgeleriyle birlikte Hükümdar görkemli bir törenle Zorobabel’i huzuruna kabul etti. O da, elindeki içi kül dolu bir kutuyu krala sundu. Kralın “Ne istiyorsunuz?” diye sormasına karşı, Zorobabel, “Hürriyet” diye cevap verdi. Kral, “Sana da, ulusuna da hürriyetinizi bağışlayacağım, hazinelerinizi de geri vereceğim; senin Allahına adanmış olan Mabedinizin yeniden yapılmasına izin vereceğim, fakat ülkendeki iykaaf edilmişler tarafından saklanan Delta’yı bana getirmelisin; bu Delta üzerindeki adı bana açıklamalısın” deyince Zorobabel hemen atıldı: “Yeminimi bozmak pahasına elde edeceğim bir hürriyeti istemem; Çünkü ben de bir Ateş koruyucusuyum” dedi. Kral, “Benim öfkemden seni kim kurtarır” diye köpürünce, Zorobabel, “Senin Mithra üzerine ettiğin yemin ile hükümdarlık şerefin beni kurtarır” diye karşılık verdi. Keyhüsrev Zorobabel’in yiğitliğini beğendi ve “Nur ve Ziya Üstadlarından olduğunu biliyordum, bağlılığını denemek istedim” dedi. Onun esirlik elbiselerini çıkarttırdı, Med ve Pers soylularına has kordonu kuşattı; ona “Tarshatha” yani Yahudiye valisi unvanını verdi ve bu görevin alâmeti olan kordon ve kılıçla halkayı da teslim etti. Bundan başka yeniden inşa edilecek Mâbed hakkında gizli bilgiler de verdi ve bunları ancak Mabedin iykaaf olunmuşlarına bildirmesini emretti. On İbranî bilge ile kırk iki bin üç yüz altmış kişi Zorobabel ile birlikte Yerusalem (Kudüs) şehrine doğru yola çıktılar. Arabistan çölüne kadar Fırat nehri boyunca ilerlediler; Şam şehrine yöneldiler. Starbuzanay nehri üzerindeki Gabara köprüsünden geçerken Mabedin hazinelerini soymak isteyen ve Samari’de yerleşmiş olan bir takım Babilli birliklere rastladılar. Giriştikleri savaş sonunda, Yahudiler bu birlikleri yendiler; köprüden geçmeyi de başardılar. Zorobabel, bu sırada kralın kendisine verdiği kordonu kaybetti; en sonunda İsrail ülkesine girdiler; Mabedi de, Kudüs’ü de yeniden inşa ve imar ettiler.

- MÜZİK IV-

(Bu sırada Mâbed dışındaki adayların içeriye girmeleri için, Merasim Üstadı kapıya 15. derece usulünce vurur ( 00000 00) Muhakkik dışarı çıkıp baktıktan sonra kapıyı açık bırakarak Merasim Üstadı ile birlikte geri döner)

MERASİM ÜSTADI - Büyük Üstad, Zorobabel ordusu çok yakınlardadır. Prens iykaaf edilmişlerle geliyor, biraz sonra burada olacaklar.

BÜYÜK ÜSTAD - Kardeşlerim, onları karşılamaya hazırlanalım, geldiklerinde hemen içeri alınsınlar.

- MÜZİK V -


(Merasim Üstadı dışarı çıkar ve adaylarla birlikte geri döner. Adaylar açık kapının eşiğinde dururlar)

BÜYÜK ÜSTAD - Kardeşlerim, düzenli duruşa geçelim. Yahudi ülkesinin kurtarıcısını selâmlayalım.

(Zorobabel’e seslenerek) Prens, verdiğiniz sözü tuttunuz. Bir insanın ulaşabileceği en büyük şerefi kazandınız. Bu en büyük şeref, ülkeye hürriyetini geri vermektir.

ZOROBABEL - BÜYÜK ÜSTAD ve pek sevgili kardeşlerim.

Aranızda bulunmaktan dolayı yüreğim sevinçle doludur. Yurda kırkikibin kardeş getiriyorum, bunların çoğu esarette doğmuşlardır. İsrail ve yahudiler için yeni bir hayat başlıyor.

BÜYÜK ÜSTAD - Prens Zorobabel başarınızı biliyoruz, kurtuluşumuzu sağladınız, simdi de faziletlerinizle bizleri ikinci defa kurtarıyorsunuz. Gabara köprüsü esirlikten bağımsızlığa geçişin bir sembolü olarak kalacaktır. Ülkemizin valisi Zorobabeli iftiharla karşılıyoruz.

ZOROBABEL - Bizler, kurtuluşumuzu ve hürriyetimizi kralların en yücesine, insanların en bilgesine borçluyuz. Bundan ötürü köprünün kemerlerine L.D.P. (Liberte de passer veya liberte de penser) geçiş ve düşünce hürriyetinin ilk harflerini kazıyarak yazdım. Kardeşlerim, şimdi söyleyeceklerimi iyi dinleyin.

BÜYÜK ÜSTAD - Vadiler yerlerini alsınlar. Muhterem Merasim Üstadı Kardeşim adayları oturtun.

ZOROBABEL - (Yalnız ve ayakta) Beni Keyhüsrev’in huzuruna kabul ettikleri zaman, O, sarayının bütün ihtişamı ile çevriliydi. Bana, “Ey İbranîler Prensi, her ne kadar alın yazınız sizi esirliğe düşürmüş ise de, sizi bu toplantıya kabul edişimin sebebi, büyük bir insan oluşunuzdur. Siz bilim ve fence büyüksünüz; gerçek büyüklük de budur. Siz, Süleyman Mabedinin sırrına iykaaf olanlardan birisiniz. Siz bilgisizlikleri ve cahilliği sömürenlerin bencil çabalarına karşı savunulması pek zor olan akıl ve hikmeti ülkenizde koruyanlardansınız” dedi.

BÜYÜK ÜSTAD - Siz Kralın, sırlarımızın anahtarını ve Delta’daki Kutsal kelimeyi açıklamak karşılığında, Yahudilerin hürriyetini bağışlayacağını söylememiş miydiniz? Bunun üzerine siz de yemininizi bozmak karşılığında yurdunuzun hürriyetini kazanmaya razı olamayacağınızı ona bildirmemiş miydiniz?

ZOROBABEL - Bu beni bir deneme idi. Keyhüsrev, Delta’daki kelimeyi, başka birinin kendisine açıklamasına gerek kalmaksızın zaten biliyordu. “Sizin sırlarınız” dedi, “aklını kullanan herkese Tanrı tarafından ilham olunur”. Şimdi de onun, size bildirmek üzere bana söylediklerini dinleyin: “Benim ülkemin bilgeleri (Tanrı her şeyin ilk sebebi ve başlangıcıdır) kavramını inceden inceye arayıp tartıştılar. Onların buluş ve anlayışları bana sizinkilerden derin geliyordu. Fakat kendi inançlarıma inanmaya başkalarını da zorlamak hakkımın bulunduğunu sanmıyordum. Sizin iykaaf olunmuş bilginlerinizin hepsi Kudüs’de kalmış değillerdi; pek çoğu esir olarak buraya gelmişlerdi. Kendi ülkelerinde kendileri gibi düşünmeyenlerin hiçbir zaman ulaşamayacakları hürriyete burada kavuştular. Böylece bizim sırlarımızı da incelemek imkânını buldular; çoğu umarım ki kurtuluşu sağlayacak bilgiyi ülkelerine götürecektir. Onlara söyleyiniz ki, Yahudi bilgelerinin hikmetleri İran’dakilerin benzeri olsa da yine İranlılar bir bakıma üstün sayılırlar. Onlar Tanrı kavramında bütün ulusların ortak babasını, bütün insanlara hayat bağışlayan sonsuz ateşi görerek ona taparlar.

Gidiniz, Mabedinizi yeniden inşa ediniz. Bu Mâbed bütün inanış ve düşüncelerin serbestliğini, kardeşlik için şart olan hoşgörüyü sağlayan bir Mâbed olsun.

BİRİNCİ NAZIR - (1. ses) Bütün inanç ve kanâatlerin hürriyeti, kardeşlik için temel şart olan hoşgörü.

İKİNCİ NAZIR - (2. ses) Ölümsüz dedi ki, ben İsrail’in Tanrısıyım; sizde benim seçilmiş kullarımsınız.

HATİP - (3. ses) Ben; İbrahim’in, İshak’ın, Yakub’un Tanrısıyım.

MUHAKKİK - (4. ses) Ben sizlere benim Ahit Sandığımın emanetini teslim ettim.

BİRİNCİ NAZIR - (1. ses) İşte bunun içindir ki Tanrı Sina’da İsrail’e mahsus olan yasayı açıkladı.

ZOROBABEL - Keyhüsrev, bana, “Yeryüzünde hiçbir ulus yoktur ki, kendisinin Tanrı’nın seçilmişi olduğunu sanmasın” dedi.

BÜYÜK ÜSTAD - Kardeşlerim, biliyorsunuz ki, ilk Mâbed’in yıkıntılarında kalmış olanlarımızdan bir çoğu Hind’i, Mısır’ı ve Doğu ülkelerini gördüler; hepsi de bugün Pers’ten gelenlerin gördüklerini getirdiler. Sırf kendine mahsus bir Tanrısı olma gururu bir puta tapma değil midir? Bu putçuluk, ulusumuzu bâtıl inançlara, fikir uyuşukluğuna, ahlâk bozukluğuna ve nihayet esarete sürüklemez mi? Kutsal kitap diyor ki: “Bir Peygamberin bir yüzüğü vardı; risalet bu halkaya bağlı idi, Üç oğlundan herbiri bu halkayı elde etmek istedi. Peygamber onu denize attı; fakat ona benzeyen üç halka yaptırarak herbirini gerçek halka imiş gibi bir oğluna verdi. Oğullar babalarına inandı ve herbiri Peygamber oldular; ancak, hiçbiri ötekine inanmıyordu. Fakat içten gelen bu kanâat, her üçünün de peygamber sayılmasına yol açtı”.

Yahudi ulusu, hoşgörüden yoksun olmakta başkalarına asla örnek olmasın; kendisi de başkalarının bağnazlığına kurban gitmesin. Bizler ki hakikat mabedini ikinci defa inşa edeceğiz, onu bütün ulusların kendilerine has siyaset ve dünya görüşlerinden uzak ve bağımsız bir temel üzerine kuralım.

Zorobabel kardeşimiz, siz bize yeni bir hikmet getirdiniz, bize yeni yeni görevler verdiniz. Doğu Şövalyeleri, sizin adımız sırlarımızla ilgili bir talimata bağlı kalacaktır. Sizler görev yaparken, şerefinizin sembolü olan kordonu kaybettiniz; onun yerine aramızda serbestçe benimsediğimiz taahhütlerin alâmetleriyle tanınacaksınız.

BÜYÜK ÜSTAD - Muhterem Merasim Üstadı Kardeşim, adayları iki sütun arasına getiriniz.

(Merasim Üstadı adayları iki sütun arasına getirir)

BÜYÜK ÜSTAD - Muhterem Birinci Nâzır kardeşim, Keyhüsrev’in rüyasının ve esaretin son bulmasının hatırası olarak adaylara Doğu ve Kılıç Şövalyesi kordonunu kuşatınız.

(Birinci Nâzır emri yerine getirir)

Zorobabel Kardeşim, şu kılıcı kınından çıkarın; bu kılıç ülkeyi kurtardı; o Kılıç Şövalyelerin şan ve şerefi olacaktır.

(Zorobabel emri yerine getirir)

Muhterem İkinci Nazır Kardeşim, adaylara ikinci Mabedin inşasının sembolü olarak Doğu ve Kılıç Şövalyelerinin malasını veriniz?

(Nâzırlar ve görevliler yerlerine döner, yukarıda söylenen alâmetlerin üzerinde bulunduğu masa kaldırılır, ortada yalnız adaylar kalır)

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, , kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " 15.Derece Ritüeli: "İykaaf" "

Cevap Bırakın

Amerika ve Masonluk İlişkisi

Paralel Yapı'nın Kökeni

İslam Düşüncesi içerisinde siyaset her zaman bulunmakla birlikte “Modern Siyasal İslam Düşüncesi” 19.Yüzyılın...

Bir "Tüccar Terzi" Olarak IŞİD

Yukarıda da vurgulandığı gibi, IŞİD'i anlamak için yapılan değerlendirmelerde en sık düşülen yanlışlardan bir...

ÇOBANLAR VE KOYUNLAR

Yalnızca Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesindeki insanların giderek “koyunlaştığı”na ilişkin ciddiyet at...

Beyonce illuminatiye üye mi?

  Daha önce bu konuda sorulan sorulara cevap vermemeyi tercih eden 32 yaşındaki şarkıcı, içini yakı...

SCİENTOLOGY TARİKATI

Farklı bir tarikatı tanıtacak bu sefer Bu yapının düşüncesi çok saçma ama nasıl inanıyorlar insanlar anl...

Reklam

Please wait 10 seconds...
Close