Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



Türkiye'de masonluğun tarihini genel olarak üç ana bölüme ayırarak incelemek bugüne kadar alışılagelmiş bir yöntemdir.

Bunlardan birincisi 2. meşrutiyetten önceki dönemdir, ikincisi 1909'dan Türk masonluğunun uykuya daldığı 1935 yılına kadar olan dönem, üçüncüsü ise 1948'den sonraki dönem olarak belirlenir.

Biz bu çalışmamızda birinci dönemde çok kısa bir gezintiden sonra 1909-1970 arasındaki Türk masonluğunun gelişmesine değinmeye çalışacağız.

Ancak burada önemle belirtmemiz gereken bir nokta kanaatimce Türkiye'deki masonluğun tarihinin çok ciddi araştırmalara, belgelere dayanmadan yazıldığıdır.

Belgeciliğe, arşivciliğe önem vermediğimiz ve olayları yada anılarımızı yazmaya fazla istekli olmadığımız için değil, 1900 öncesi, Türkiye'de ilk milli locaların kuruldukları yıllardan sonra dahi tarihimizi aydınlatacak yeterli belge bulunamadığındandır. Hatta bırakalım 50 yılları, 100 yılları, bundan 20-30 yıl önce kurulmuş bir locanın dahi kuruluş belgelerini tam olarak bulamayabiliriz. Zaten Türkiye'de yapılacak bir araştırmadan çok özellikle 1930'lara kadar Türkiye'deki locaların beratlarını aldıkları obediyansların arşivlerinde yapılacak araştırmalar belki tarihi belgeleri ortaya çıkaracaktır. En azından bundan sonra çok daha geniş çaplı araştırmalar yapılması ve bugünden başlayarak tarihimize ait düzenli belge ve bilgiler aktarılması en büyük dileğimizdir. Dolayısıyla bizim aktaracağımız bilgiler de daha öncekilerin içerdikleri eksiklikleri, belki eksik yada yanlış yorumları da ister istemez içerecektir.

1738-1909 Dönemi

Türkiye'de ilk locanın 1738 yılında yani spekülatif masonluğun 1717'deki başlangıcından 21 yıl sonra açıldığını batıda yayınlanan bazı eserlerden öğreniyoruz. Bu ilk locanın Fransız obediyansına bağlı olduğu ve Galata'da çalıştığı tahmin ediliyor. Türkiye'deki bu ilk locanın adı bilinmemekle birlikte bilinen, ilk Türk masonunun Yirmi sekiz Mehmet Çelebizade Sait çelebi olduğudur. Sait Çelebi, İbrahim Müteferrika ile Türkiye'de ilk matbaayı kuran kişidir. Humbaracı Ahmet Paşa da bilinen ilk Türk masonlardandır.

1738'den itibaren Türkiye'de tamamen yabancı obediyanslara bağlı localar kurulmaya başlamıştır. Zaman zaman yavaş, zaman zaman daha hızlı gelişme gösteren masonik faaliyetler padişah Sultan Abdülmecit (1823-1861) döneminde daha belirgin bir hal almıştı. Özellikle Kırım harbi sonunda Türkiye'de İskoçya - İngiltere - Fransa obediyanslarına bağlı yeni locaların da çalışmaya başladıkları bilinmektedir. Başlangıçta Türkiye'de çalışan localardaki üyelerin çoğu ya yabancılar ya da Müslüman olmayan Osmanlılar olmuştur. 2. Meşrutiyete kadar olan dönemde, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazı ünlü Türklerin mason oldukları belirtilmektedir. Bunlar arasında Koca Mustafa Reşit Paşa, Namık Kemal, Talat Paşa, Mithat Paşa, Fuat Paşa. Sultan Murat ilk akla gelenlerdir. Meşrutiyetin ilanından önce İstanbul'da değişik zamanlarda 23 locanın faaliyette bulunduğu anlaşılıyor. Ancak gerçek bir araştırma sonucu bu miktarın artacağını kabul etmek de yerinde olacaktır.

Kırım harbinden sonra uygun bir ortam bulan Masonluk, II.Abdülhamit (1876-1918) döneminde önemli ve sistemli takibata maruz kalmış sıkı kontrol altında tutulmuştur.

Yine bu dönemde Rumeli ve Makedonya'da 9 locanın çakştığı bilinmektedir. Bunlardan özellikle Selanik ve civarında çalışan localar, meşrutiyetin ilanından önceki yıllarda Türk tarihi açısından önemli roller oynamışlardır.

İzmir de bu dönemde masonik faaliyetler açısından oldukça zengindir. 17 Mayıs 1789'da kurulan Cenova Büyük Locasına bağlı Victoire locası İzmir'in ilk locasıdır ve bunu 9 kadar daha loca takip etmiştir. Kayseri ve Ankara'daki birer locadan başka bu dönemde sınırlarımız içinde bulunan Suriye, Lübnan ve Irak'da da locaların bulunduğunun kuvvetle tahmin edilmesine rağmen sayı ve isimleri konusunda elde bilgi ve belge bulunmamaktadır.

Yaklaşık bir tahminle 1909 yılından önce Osmanlı sınırları içinde 45 civarında locanın çalışmakta olduğunu söyleyebiliyoruz.

1909-1935 Dönemi

Biraz önce de belirttiğimiz gibi Osmanlı sınırları içindeki 45 kadar locanın tamamı yabancı obediyanslara bağlı olarak çalışan localardı. Türk aydınları bu localarda Tekris edilerek mason olmuşlardır ve meşrutiyetin ilanı yıllarında da sayılarının oldukça artmış olduğu bilinmektedir. 2. meşrutiyet, aslında Türk Mason tarihi açısından Türkiye Büyük Locasını doğuran olaylar zincirini harekete geçiren çok önemli bir olaydır. 1908 yılında ilan edilen meşrutiyet 2. Abdühamit'in baskısını kaldırmış ve ülkeye bir özgürlük havası getirmiştir. Yavaş yavaş belirmeye ve çeşitli girişimlerle kendisini göstermeye başlayan ulusal karakterde bir Türk Mason Obediyansı kurulması fikri, işte bu özgürlük havasının da etkisiyle hızla gelişmeye başlamış ve kendisine uygulama olanağı bulmuştur.

Türkiye'de ulusal karakterde mason obediyansı için var olduğunu söylediğimiz girişimler nelerdir? Öncelikle 1861 yılında Prens Halim Paşanın öncülüğü ile kurulduğu sanılan ilk Yüksek Şuramızı belirtmemiz gerekiyor. ABD Güney Jüridiksiyonu Ana Yüksek Şurasının kayıtlarında da yer alan bu Yüksek Şura, hemen hiçbir faaliyet göstermemişti ve 1908 yılına gelindiğinde de 1861 Yüksek Şurasından kalan Üye yoktu. Dolayısıyla bu amaçla da çeşitli girişimler yapılıyordu. Bu girişimlerden ilki o yıllarda İstanbul'da görevli olan Foti adlı bir biraderinkidir. Bu birader Türkiye'de bir Yüksek Şura kurulması için İtalya Yüksek Şurasına başvurarak gerekli yetkiyi almıştır. Ancak bu yetkinin kullanıldığını gösteren hiçbir iz yoktur, ikinci girişim de Victoria de Berlin Sigorta Şirketinin Türkiye mümessili David J. Kohen biraderin Fransa Yüksek Şurasından bir yetki almasıdır. Bu yetkinin de kullanıldığını gösteren hiçbir işaret bulunmamaktadır. Üçüncü girişim ise Belçika Yüksek Şurasının Hakim Büyük Amiri olan Comte E. Goblet d'Alviella biraderin yardımıyla Türkiye'de düzenli bir Yüksek Şura kurulması görevinin Mısır Yüksek Şurasına verilmesidir. Bu karar 1908 yılında Belçika, Fransa, italya, Macaristan ve isviçre Yüksek Şuralarının teklifi üzerine alınmıştır.

Ve işte 1908 yılında meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra gelen özgürlük ortamında yeşerip meyve veren de bu girişim olmuştur.

Türkiye'de Yüksek Şuranın kurulması ile görevlendirilen Mısır Yüksek Şurası da kuruluşu gerçekleştirmek üzere o sırada Türkiye'de görevli olan kendi üyelerinden Prens Aziz Hasan Paşaya bu yetkiyi vermiştir. Prens Aziz Hasan Paşanın Türkiye Yüksek Şurasını 1786 Nizamnamesindeki kurallara göre gerçekleştirmesi gerekiyordu.

Bilindiği gibi Yüksek Şura, Ritin 33. derecesinden meydana gelir ve bu derecede esas olarak 33 kardeş bulunur. Bir Yüksek Şuranın karar alabilmesi için, en az 9 tane 33 dereceli kardeşin bulunması gerekir.

Bir ülkede bir Yüksek Şuranın kurulması için bu işle görevlendirilmiş 33 dereceli bir kardeşin varlığı gereklidir. Bu kardeş İskoç Ritine dahil muntazam herhangi bir kardeşi 33. dereceye tek başına kabul edebilir. Bundan sonra bu 2 kardeş bir üçüncüyü; bu üç kardeş bir dördüncüyü 33. dereceye kabul edebilirler. Bu şekilde oybirliği ile alınan 33 dereceli kardeş sayısı 9'a ulaşınca Yüksek Şura resmen kurulmuş sayılır.

Mısır Yüksek Şurası, Aziz Hasan Paşaya yardımcı olmak ve teşrifatçılık görevi yapmak üzere Yakup biraderi de İstanbul'a gönderiyor. Bu iki biradere Belçika Yüksek Şurasından Josef Sakakini birader de katılıyor ve bu biraderler, 3 Mart 1909 günü toplanarak 10 kardeşi 33. dereceye kabul ediyorlar. Bu 33. dereceyi alan ilk 10 birader şunlar: Mehmet Talât (sadrazam Talat Paşa), Mebuslar Mithat Şükrü (Bleda), Mehmet Cavit (eski maliye nazırı), Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Mehmet Arif, Nesim Mazalyan (Ayan meclisi üyesi), Mehmet Galip (tüccar), Misel Noradunkyan (sigortacı), David J. Kohen (Avukat), Osman Adil.

Böylece de 3 Mart 1909 günü Şurayı Ali-i Osmanî yani Osmanlı Yüksek Şurası kurulmuş oluyor. Osmanlı Yüksek Şurası bu ilk toplantıda görev bölümü yapmış ve Aziz Hasan Paşayı da Hakim Büyük Amir olarak seçmiştir. Evet, Yüksek Şura 3 Mart 1909 günü kurulmuştur. Ama 24 Haziran 1909 günü yapılan Yüksek Şura toplantısında kabul edilen Nizamname'de kuruluş tarihi olarak 24 Haziran 1909 kabul edilmiştir. Ancak bizce 24 Haziran kuruluş değil nizamnamenin kabulü tarihidir. Yüksek Şura, 10 kardeşin 33. dereceye kabul edilip ilk toplantıyı yaptıkları 3 Mart 1909 günü kurulmuştur. Aslında Yüksek Şuramızın kuruluş tarihi, masonik kayıt ve yayınlarda 1861 olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla bizim de Yüksek Şuranın kuruluş tarihini 1861 olarak kabul etmemiz gerekir. 1909 ise biraz sonra göreceğimiz gibi Büyük Locanın kuruluş yılıdır.

Şurayı Ali-i Osmanî, 24 Haziran 1909 tarihinde yaptığı toplantıda bir "Maşrık-ı Azam"ın kurulması için localara davet yapılmasına karar alıyor ve 9 Temmuz 1909 tarihinde Fransızca olarak localara bir sirküler gönderiliyor. Bu sirkülerle yapılan davete göre 13 Temmuz 1909 günü Galata'da Noradunkyan hanındaki David J. Kohen biraderin yazıhanesinde yapılan toplantıya şu 14 kardeş katılıyor:

Prens Aziz Hasan Paşa - Yüksek Şura Hakim Büyük Amiri

Osman Talat - İspanya Obediyansına bağlı Constitution Locası

Bohur Kamhi - İtalya Obediyansına bağlı Makedonya Rizorta Locası

Raphaelle Ricci - İtalya Obediyansına bağlı İtalya Rizorta Locası

Victor Algranti - İtalya Obediyansına bağlı Bizansio Rizorta Locası

Edouard de Nari - İtalya Obediyansına bağlı Bizansio Rizorta Locası

Feyzi Menahem - İtalya Obediyansına bağlı Bizansio Rizorta Locası

Jak Suhami - İtalya Obediyansına bağlı Bizansio Rizorta Locası

Andre Antipas - İtalya Obediyansına bağlı Bizansio Rizorta Locası

Victor Mordo - İtalya Obediyansına bağlı Bizansio Rizorta Locası

Michel Noradunkyan - Fransız Obediyansına bağlı Renaissance Locası

Dawid J. Kohen - Fransız Obediyansına bağlı Renaissance Locası

Georges Chassatis - Fransız Obediyansına bağlı Renaissance Locası

Jean Siatis - Fransız Obediyansına bağlı Renaissance Locası


13 Temmuz 1909 günü yapılan bu toplantıda 'Maşrık-ı Azam'ın kurulması kabul ediliyor, ancak daha fazla sayıda kardeşin katılımının sağlandığı, bir toplantı daha yapılarak görevlilerin seçimi, nizamnamenin düzenlenmesi ve kuruluşun diğer obediyanslara tebliğinin bu yeni yapılacak toplantıda gerçekleştirilmesi kararlaştırılıyor.

Bu ilk toplantıya katılan kardeşlerin localarının tümü yabancı obediyanslara bağlı localardır. Yalnız bu 14 kardeşin 4 tanesi (Aziz Hasan Paşa, Osman Talat, Mişel Noradunkyan ve D.J. Kohen) aynı zamanda Türkiye Yüksek Şurası Üyesidirler. Aziz Hasan Paşa 15 Temmuz 1909 günü ikinci bir sirkülerle tüm biraderleri 1 Ağustos 1909 günü yapılacak toplantıya davet ediyor. 1 Ağustos 1909 Pazar günü yapılan toplantıya bu kez 29 kardeş katılıyor. Bu toplantıya Türkiye Yüksek Şurasına bağk 4 Loca ile Mısır obediyansına bağlı Resne ve Uhuvvet-i Osmaniye localarının temsilcileri de katılıyorlar.

Bu ikinci toplantıya temsilci gönderen localar şunlardır:

İtalya Obediyansına bağlı Bizansio Rizorta Locasından 5 kardeş

İtalya Obediyansına bağlı Makedonya Rizorta Locasından 2 kardeş

İtalya Obediyansına bağlı İtalia Rizorta Locasından 1 kardeş

Fransa Obediyansına bağlı Veritas Locasından 1 kardeş

Fransa Obediyansına bağlı Renaissance Locasından 3 kardeş

İspanya Obediyansına bağlı Constitution Locasından 3 kardeş

Mısır Obediyansına bağlı Resne Locasından 2 kardeş

Mısır Obediyansına bağlı Uhuvvet-i Osmaniye Locasından 1 kardeş

Türkiye Yüksek Şurasına bağlı Vatan Locasından 3 kardeş

Türkiye Yüksek Şurasına bağlı Vefa Locasından 5 kardeş

Türkiye Yüksek Şurasına bağlı Şafak Locasından 2 kardeş

Türkiye Yüksek Şurasına bağlı Muhibban-ı Hürriyet Locasından 1 kardeş

1 Ağustos 1909 günü 29 Kardeşin katılması ile yapılan bu ikinci toplantıda Türkiye Büyük Maşrıkının diğer bir deyimle Türkiye Büyük Locasının kuruluşu onaylanmış ve ilk görevlileri seçilmiştir. İlk Büyük Üstat olarak da Mehmet Talat Sai yani Talat Paşa seçilmiştir. Bu ilk Büyük Locamızın adı da 'Maşrık-ı Azam-ı Osmanî' dir. Maşrık-ı Azamın kuruluşunu takip eden ilk toplantısı 9 Ağustos 1909 günü Beyoğlu Koloğlu sokağında kiralanan yeni lokalinde yapılmış ve ilk büyük görevliler is'ad edilmişlerdir. Büyük Üstat olan Talat Paşanın is'ad günü ettiği yemin şöyledir:

"E.K.S.R. nizamlarına ve esas kanunlarına riayet edeceğimi ve ettireceğimi, Maşrık-ı Azamın Türkiye'de yegane muntazam kuvvet olan Yüksek Şuranın himayesinde teşekkül eylediğini beyan ederek, Yüksek Şuralar tarafından tanınmış olan Mason Teşkilatından başka kuvvetlerle münasebette bulunmayacağımı, bu yeminimin yalnız kendimi değil, bilhassa meşru bir şekilde halefim olarak yerime gelecekleri de taahhüt altında bulunduracağını vaat ve taahhüt ederim."

Bundan sonra da 1 Kasım 1909 tarihinde Şurayı Ali-i Osmani (Yüksek Şura) ile Maşrık-ı Azam-ı Osmani (Büyük Loca) arasında bir konkordato imzalanmıştır. Bu konkordatonun konumuzun bundan sonraki bölümleri ile çok ilgili bazı maddelerini şöyle belirtebiliriz.

Madde 2: Büyük Maşrık .....ilk üç derece için kendisine tevfiz edilen idare yetkisinin Yüksek Şuradan sudur eylediğini tasdik eder...

Madde 3: Yüksek Şura, Büyük Maşrıka İskoç Ritinin birinciden üçüncüye kadar mahfiller ihdası, bunların münferiden idaresini deruhte etmek salâhiyetini bahşeder...

Madde 8: '... itilafnamenin inkizasının tebliği anında Şurayı Ali'ce ihdas olunup Büyük Maşrıkın tesisine iştirak etmiş olan 1 numaralı Vatan, 2 numaralı Muhibban-ı Hürriyet, 3 numaralı Vefa, 4 numaralı Şafak, 5 numaralı Resne ve bir de Terakki ve İttihat Hakiki Muhipleri namındaki mahfiller Büyük Maşrıkın Kuvve-i halikası olan Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Şurayı Ali'sine ittiba ve rücu edeceklerdir.'


Böylece Türkiye Maşrık-ı Azamı kurularak çalışmalarına başlamıştır. Başlamıştır ama 1909 yılında kurulan Türkiye Büyük Locası tam 56 yıl düzenli mason obediyanslarınca ve özellikle de İngiltere ve İrlanda Büyük Localarınca tanınmamış, düzenli obediyanslara nesebinin şahinliğini ispatlayamamıştır. Tam 56 yıl süren bu maceranın temelinde de biraz önce söz ettiğimiz Büyük Üstadın yemininde ve imzalanan konkordatoda kendisini gösteren yanlış anlayış yatmaktadır. Büyük Maşrık düzenli obediyanslar tarafından özellikle de İngiltere Büyük Locası tarafından niçin tanınmamıştır? Bu sualin cevabını verebilmemiz için İngiltere, İskoçya ve İrlanda Büyük Localarının kabul ettikleri 'Büyük Locaların Tanınmalarının Ana Kuralları'nı incelememiz gerekmektedir. Buna göre bir Büyük Locanın düzenli kabul edilebilmesi, tanınabilmesi için şu kuralların yenine getirilmiş yada getiriliyor olması gerekmektedir.

Prensip: Menşe intizamı (Regularity of origin); Her Büyük Loca; düzenli, tanınmış bir Büyük Loca veya üç yada daha fazla sayıda düzenli olarak kurulmuş ve tanınan loca tarafından usulüne uygun olarak kurulmuş olmalıdır.

Evrenin Ulu Mimarı ve onun iradesinin tezahürlerine inanmış olmak üye olabilmek için temel şarttır.

Tekris olunanlar taahhütlerini (yeminlerini) 'Kutsal Kitap' üzerine veya gözlerini,   açık olarak duran bu kitaba tespit ederek yapacaklardır. Bundan amaç tekris edilen kişinin yukarıdan aldığı ilhamla taahhütlerine vicdanını bağlamasıdır.

4. Büyük Loca ve Localar yalnız erkek üyelerden oluşacak, kadınları üye kabul eden karma localarla ve herhangi bir teşekkülle hiç bir şekilde masonik ilişki kurmayacaklardır.

5. Büyük Loca, kendi kontrolüne tabi localar üzeninde tam bir hakimiyete sahip olacaktır, yani kendi obediyansına dahil masonluk mesleği ve remzi (1-2-3) dereceleri üzerinde yegâne ve mutlak otorite sahibi ve kendi kendisini idare eden bağımsız ve sorumlu bir teşekkül olacaktır. Bu otorite, ilk üç derece üzerinde herhangi bir kontrol veya nezaret iddiası ileri sürülerek bir Yüksek Şuraya veya diğer bir kuvvete verilemez veya onlarla paylaşılamaz.

6. Büyük Locanın veya ona bağlı locaların çalışmalarında Masonluğun üç büyük nuru (kutsal kitap, gönye, pergel) mevcut ve açık olarak bulunacaktır. Bunlardan Kutsal Kitap birinci sıradadır.

7. Locada din ve siyaset tartışmaları mutlak surette yasaklanacaktır.

8. Eski Landmarkların esaslarına, mesleğin örf ve adetlerine mutlak riayet şarttır.


İşte bu kurallardan özellikle 1 ve 5. maddeler, Türkiye'de Büyük Locanın kuruluşunda yapılan hatanın ve bu hatadaki ısrarın sonucunda tanınmayı önlemiş ve uzun mücadelelere hatta bölünmelere neden olmuştur diyebiliriz. Büyük Loca 1909 yılında kurulurken menşei düzenliliğine bakılmamıştır. Tanınmış bir Büyük loca yada tanınmış 3 Locanın bu kuruluşu gerçekleştirmesi gereği dikkate alınmamıştır. Tersine Yüksek Şura bu kuruluşu kendisi gerçekleştirmiş, gerek Büyük Üstadın Is'ad yemininde, gerekse konkordatoda görüleceği gibi Büyük Locayı kontrolü altında tutmak eğiliminde olmuştur. Sorun, yalnızca menşei sorunu olarak kalsa, tanınma çok daha önce gerçekleşebilirdi belki. Çünkü kuruluşta yer alan Resne Locası, tanınmış ve düzenli bir loca idi. Belki yine kuruluşta yer alan localardan düzenlileri bulunabilirdi. Ancak tanınma kurallarından 5. maddeye olan aykırılık ve bu aykırılığın ısrarla sürdürülmesi, sorunun temelini oluşturmuştur.

Yani Büyük Locanın 1, 2 ve 3. dereceler üzerinde mutlak hakim olmayı ve otoritesini hiçbir şekilde (kontrol veya nezaret iddiası ile bile olsa) hiçbir organla paylaşamayacağını Yüksek Şuraya kabul ettirememesi olmuştur. Gerçi daha sonra da değineceğimiz gibi 1931 yılında imzalanan 2. konkordato bu sakıncaları çok büyük oranda ortadan kaldırmışsa da 1935 yılındaki uykudan sonra 1948 yılında gerçekleşen yeniden uyanışta yine aynı kuruluş hataları yapılmış ve Yüksek Şura hakimiyetini daha yoğun bir şekilde Büyük Loca üzerinde tesis etmiştir.

İşte 1909 yılında kurulan bu ilk Büyük Loca, menşei ve hakimiyet eksikliğine rağmen 1909 - 1935 döneminde önemli ve yararlı masonik çakşmalar yapmıştır. Bu dönemin özellikle fikri çakşmalarını "Büyük Şark" dergisinden izlemek olasıdır.

Bu dönemde ilgi çekici bir diğer olay da Türkiye'nin A.M.I. denen Uluslararası Mason Birliğinin Kuruluşuna kurucu üye olarak katılmasıdır.

I. Dünya savaşından hemen sonra, görüş farklılıklarına rağmen mason örgütleri arasında kardeşlik bağlarını yeniden kuvvetlendirmek amacıyla 23 Ekim 1921 tarihinde bir toplantı yapılmış ve ilk kez, mason obediyansları arasında uluslararası bir örgüt, bir birlik kurulmuştur. İlk önceleri çok büyük ilgi gören bu birlik, özellikle İngiltere Büyük Locasının karşı çıkması ve katı tutumu üzerine gelişememiş ve bir süre sonra da faaliyetlerini durdurmuştur.

Güzel bir amaçla oluşturulan bu Uluslararası Mason Birliğine, İngiltere Büyük Locası neden karşı çıkmıştır? İngiltere Büyük Locası, öncelikle ulusal mason örgütlerinin uluslararası bir birlik kurmalarına masonik prensipler açısından karşı çıkıyor, ulusal karakterde olması gereken obediyansların uluslararası bir birlikte birleşmelerini prensiplere aykırı buluyordu. Ayrıca düzenli kabul edip tanımadığı obediyanslarla aynı yerde birlikte olup, onlarla ilişkide olmayı da kabul etmiyordu. İngiltere'nin bu tutum ve baskılarıyla kuruluşa katılan pek çok obediyans da yavaş yavaş Birlikten çekilmeye başlamışlardı.

Türkiye Büyük Locası işte bu birliğin kuruluşunda kurucu olarak yer almış, 1934 yılına kadar da çalışmalarına aktif olarak katılmıştır. Birliğin 1932 yılındaki kongresi de İstanbul'da yapılmış ve gazetelerde büyük ölçüde yer almıştır. Türkiye, 1934 yılından itibaren kongrelere katılma olanağı bulamamıştır. Kaldı ki Birlik de kısa bir süre sonra, biraz önce de değindiğimiz gibi çalışmalarını durdurmuştur.

1909 - 1935 dönemindeki diğer bazı olaylara kısaca değinmek istiyoruz.

1917 - Necat Muhterem Locası öncülük ediyor ve Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) kuruluyor.

1926 - Mason teşkilatı ilk olarak İzmir'de resmi nitelikte 'Yetimlere Yardım Cemiyeti' adıyla tescil yaptırıyor.

1927 - Büyük Maşrık, İstanbul Valiliğine teşkilatın 'Tekâmül-ü Fikri Cemiyeti' adıyla tescilini yaptırıyor.

1929 - İstanbul, Nuri Ziya Sokaktaki 25 No'lu bugünkü binamız satın almıyor. Tekâmül-ü Fikri Cemiyeti ismi 'Türk Yükseltme Cemiyeti' olarak değiştiriliyor.

1931 - Tekrar isim değiştiriliyor ve isim Türk Yükseltme Cemiyeti, Türkiye Büyük Maşrıkı oluyor. Yüksek Şura ile 2. konkordato imzalanıyor.

Burada 1931 yılındaki iki olayı bırakarak 1930 yılına ve o yıl yapılan konvan'a bir başka deyişle Genel Kurul toplantısına dönelim.

1 Ağustos 1930 günü yapılan konvan ve o gün başlayan olaylar belki de 1935 de uykuya çekilmeye kadar devam eden olaylar zincirinin ilk halkalarından birisidir denebilir.

1930 konvanında oturumun açılışından hemen sonra delege dahi olmayan Hakkı Şinasi Paşa, en kıdemli mason olduğunu söyleyerek Genel Kurul Başkanlığına geçip oturumu idare etmeye başlıyor. Yapılan itirazlara aldırış etmeyen Hakkı Şinasi Paşa, hiçbir ritüelik törene gerek görmeden toplantıya başlıyor. O tarihte Halk Partisi istanbul İl Başkanı olan Hakkı Şinasi Paşa hemen seçime geçiyor ve şöyle diyor: "Biliyorsunuz ki hükümet sizi Yükseltme Cemiyeti olarak tanır. Masonluk mevzu bahis değildir. Her cemiyet gibi Yükseltme Cemiyetinin de heyet-i müdiresi Fırkanın tasdikine iktiran etmek zorundadır. Kulüplerin senelik intihabına dahi müdahale etmek vazifem iken maahaza kardeşlerime itimat ettiğim için bu cihete aldırmadım. Fırkanın siyaset-i âliyesi icabı olarak tanzim edilip tasdik-i âliye iktiran eden -ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?- listedeki isimleri okuyacağım ve liste sizlere tevdi edilecektir. O suretle intihap yapacaksınız. Emir aldım, münakaşa kabul etmem. Daha fazla ileri götürmeyiniz. Bu böyle olacaktır. Emr-i âli böyledir."

Ve listeleri dağıtarak seçimleri tamamlıyor. Listedeki isimler seçiliyor ve is'adları yapılıyor. Servet Yesari, Büyük Üstat oluyor. Hakkı Şinasi Paşa toplantıda kimseye söz vermiyor ama eleştiri ve tartışmalar yükselmeye başlıyor. Bu eleştiri ve tartışmalar toplantıyı takip eden günlerde de sürüyor. 14 Eylül 1930 günü Necat muhterem locası yaptığı toplantıda bir önergeyi oybirliği ile kabul ediyor ve hatanın düzeltilmesini istiyor. Bu önerge tüm localara gönderiliyor. Ertesi gün, Büyük Sekreter ve Büyük Üstat Kaymakamının imzaladıkları bir levha ile Necat Muhterem locası geçici olarak kapatılıyor. Buna rağmen eleştiri ve tartışmalar giderek genişliyor. Giderek genişleyen eleştiri ve tartışmalar üzerine Büyük Görevliler Kurulu toptan istifa ediyor ve 31 Ekim 1930 günü yapılan olağanüstü konvanda yeni görevliler, Büyük Üstatlığa da Mim Kemal ÖKE seçiliyor. Ayrıca konvan Necat Muhterem Locasını kapatma kararının hiç alınmamış olduğunu kabul ediyor.

Necat Muhterem Locasının önderliğini yaptığı olaylar; masonik ilkelere uygun, gerçek masonların şeref ve haysiyetine yaraşır şekilde davranılması açısından son derece olumlu olmasına rağmen kapanışa yada uyku dönemine giden yolda Hakkı Şinasi Paşanın olayından sonra belki ikinci adımdır diyebiliriz. Çünkü bu karşı çıkış ve görevlilerin istifa ederek yeni görevli ve Büyük Üstadın seçimi o zamanki hükümete yada partinin büyük kesimine pek sevimli gözükmemiştir denmektedir. Ve bu tarihlerden başlayarak cemiyet dış baskılara maruz kalmış gibi görünmektedir. Bunun bir delili Ekim 1930 tarihinde seçilen Büyük Üstat Mim Kemal ÖKE'nin süresini tamamlamadan 1932 Nisan ayında istifa etmesidir. O tarihte doktor Albay olan Mim Kemal ÖKE, istifa mektubunda açıkca olmasa da bazı imalarla durumu ortaya koymaktadır. Bu mektuptan alacağımız şu birkaç cümle son derece ilginçtir.

'..itiraf edeyim ki, mason olmayanlardan henüz masonluğu anlamamış olanlar çoktur. Bu yanlış anlayışlara en yüksek tabakadan olanlarda, hatta en münevver olanlarda dahi tesadüf ediliyor. Bu yanlış telakki ve telkinleri ortadan kaldırmak için Türk Masonlarının daha fazla gecikmelerine taraftar değilim...'

Gerçekten de 1930'lardan itibaren kıpırdanmaya başlayan masonluk aleyhindeki akımlar 1931 ve 1932'lerden itibaren giderek büyüyen bir hal almaya başlamıştı. O yılların gazeteleri incelendiğinde de bunun yansımalarını rahatlıkla görebiliyoruz. Bu aleyhte akımın başını da Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt çekiyordu. Bu zat önce İstanbul'da masonluğa teklif edilmiş ve reddedilmişti. Mahmut Esat, gerek basında yer alan yazılarıyla gerekse kendisi gibi teklifi reddedildiği söylenen Recep Peker'le birleşerek hükümet ve parti içinde mason aleyhtarlığını şiddetle sürdürüyordu. 1934 yılında Halk Partisi kongresinde dış ülkelerle ilişkileri olan kuruluşların kapatılması kararı alınmış ve masonluğun kapatılması konusu da gündeme getirilmişti.

Masonluğun kapanması yada uyku dönemine girmesi ile ilgili bazı görüş ve düşünceler bulunmakla birlikte bu konu da, bilgi ve belge yetersizliği nedeniyle halâ açık bir şekilde aydınlanamamıştır. O günleri yaşayan kardeşlerimizden de bugüne pek fazla belge yada anı aktarılmamıştır. Ve sonunda 9 Ekim 1935 günü İçişleri Bakanı 33 Dereceli mason olan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Büyük Üstat Muhittin Osman Omay ve 33 dereceli 5 kardeşi Ankara'ya makamına davet ederek partisinin locaların derhal kapatılmasını istediğini tebliğ etmiştir. Hatta Konvanın (Genel Kurul) toplantıya çağrılarak orada karar alınmasına dahi izin vermemiş, hazırlayacakları beyannameyi hemen yayınlamalarını istemiştir. Bu beyanname 10 Ekim 1935 tarihli Anadolu Ajansı bülteninde dolayısıyla da tüm gazetelerde yer almıştır. Böylece mallarını da Halkevlerine devreden localar 13 yıl süren bir uyku dönemine girmişlerdir.

Bu dönemde Yüksek Şura yalnız Büyük Maşrıkın (Büyük Loca) kapandığını kabul ederek kendisini kapanma kararı dışında saymış, kısmen de olsa faaliyetlerine devam etmeye gayret göstermiştir. Ancak başlarda da belirttiğimiz gibi Yüksek Şuranın karar almak için toplantılarında en az 9 kardeşin hazır bulunması gerektiğinden ve 1935 yılında Yüksek Şura üyelerinin sayısı birden 9'un altına düştüğünden Yüksek Şura gerekli çalışmaları gösterememiştir. 1938 yılında yeni bazı kardeşler 33. Dereceye geçirilerek çalışmaya devam edilmiştir.

Türk Masonluğu 1935 yılında çalışmalarını tatil ettiği sırada çalışmakta olan 31 loca bulunmaktadır. Bu localardan 19 tanesi İstanbul'da, 6 tanesi İzmir'de, 2 tanesi Bursa'da, l'er tane olmak üzere de Ankara, Manisa, Samsun ve Gaziantep'tedir. Yalnız 1909 - 1935 döneminde Büyük Maşrık'a bağlı olarak bunların dışında da localar kurulmuş ancak bir süre sonra faaliyetlerini durdurmuşlardır. Bu şekilde kurulup, faaliyetini durduran loca sayısı da 34'dür. Bu 34 locanın illere göre dağılımı şöyledir. İstanbul 8, İzmir 1, İskenderiye 5, Kahire 3, İzmit 2, Beyrut 3, Lübnan 2, Şam 2, Kudüs 1, Humus 1, Halep 1, Yanya 1, Tahran 1, Elazığ 1, Sivas 1, Malatya 1, Mersin 1.

1909 - 1935 döneminde Türkiye Büyük Maşrıkına bağlı olmayan, yabancı obediyanslara bağlı localar da faaliyette bulunmuştur. Zaman zaman açılan ve kapanan bu locaların da 15 kadar olduğu tahmin edilmektedir.

1948 -1970 Dönemi

12 yıl süren bu uyku döneminde mesleğimize gerçekten bağlı kardeşler evlerde ve bazı lokantalarda zaman zaman toplanarak masonluk ruhunu ve kardeş ilişkilerini sıcak tutmaya, zamanı geldiğinde de masonik faaliyete hazır olmaya çalışmışlardı. Ülkedeki ortam değişikliği ve 1938 yılında çıkan yeni Cemiyeder Kanunu, yeniden uyanış için emareler getirmişti. Bunun üzerine 1939 yılında Yüksek Şura İdeal, Kültür ve Ülkü adlarıyla üç locanın kurulmasını sağladı. Ancak 2. Dünya Savaşı, ne bu locaların ne de diğer masonik faaliyetlerin devamına olanak verdi. 2. Dünya savaşının bitiminden sonra 1946 yılında Cemiyetler Kanunu yeni bir değişikliğe uğradı. Bu yeni değişiklikten sonra masonik çalışmaların yeniden başlayabileceğine kanaat getiren kardeşler yeni bir mason cemiyetinin kuruluşu için faaliyete geçtiler. 5 Şubat 1948 tarihinde Yüksek Şura Üyesi 33 dereceli 7 kardeş İstanbul Valiliği'ne bir dilekçe vererek 'Türk Mason Derneği' adıyla bir dernek kurduklarını beyan ettiler. Böylece masonluk yeniden ve resmen faaliyete geçmiş oldu. Biraz önce değindiğimiz 1939 yılında İstanbul'da yeniden kurulan İdeal, Kültür ve Ülkü Muhterem Localarının yanı sıra Şubat 1948'de İzmir, 12 Temmuz 1948'de Ankara'da Uyanış Muhterem Locaları kuruldu ve ilk çalışmalar bu localar tarafından yürütüldü. Bu günlerde en önemli sorunlardan birisi lokal sorunudur. Çünkü 1935 yılında masonluğun tüm malları halkevlerine devredilmiştir. Bu nedenle de toplantılar ancak evlerde yapılabilmektedir. Daha sonra her 3 ilde de kiralık birer lokal bulunmuş ve böylece düzenli çalışmalar başlamıştır. Bundan sonra da eski masonların uyandırılmaları işlemine hız verilmiştir. Bu uyandırma işleminde Yüksek Şura tarafından ilginç bir uygulama yürütülmektedir. Yüksek Şuranın aldığı karara göre localarda uyandırılması teklif edilen kardeşin oybirliği ile alınacak bir karar sonunda uyandırılması mümkün olmaktadır. Ancak bu uygulama, çektiği büyük tepki üzerine durduruluyor ve normal uyandırma işlemlerine devam ediliyor. Uyandırılan kardeşler 8 yeni loca daha kuruyorlar. 1950 yılına kadar yalnızca uyandırma ve uyananlarla yeni loca kurma işlemleri devam ediyor. Bu kurulan localara da beratlarını Yüksek Şura veriyor.

Sanıyorum buraya kadar 1948 uyanışını aktarırken yine kuruluş hatalarının aynen hatta daha ağırlaştırılarak Yüksek Şura tarafından devam ettirildiği hemen dikkati çekmektedir. Yüksek Şura 1939 yılında üç loca kurarak uyanışa hazırlık yapmıştır. Yüksek Şura 1948 uyanışında da kontrolü elinde tutmak ve hakimiyetini kurmak için tanınma beyannamesindeki kurallara uymamıştır. 1948 uyanışında yer alan tüm locaları kendisi kurmuş, beratlarını de kendisi vermiştir. 1935 yılından önceki locaların uyandırılması yoluna gidilmediği gibi bu locaların isimlerinin kullanılmasından dahi kaçınılmıştır.

Kardeşlerin uyandırılmaları konusunda da Yüksek Şura etkin olmak için uğraşmış, 1935'den önce Büyük Locanın bağımsızlığı konusunda mücadele vermiş kardeşleri de tasfiye etmeye çalışmıştır. Bunun en güzel göstergesi uyandırılması istenen kardeşler için locada oy birliği ile karar alınmasını isteyen karardır. Ama bunda pek başarılı olamamış, geç de olsa bu kardeşler localara dönmüşlerdir. 1931 yılında imzalanan 2. Konkordato Yüksek Şuranın özellikle hakimiyetini azaltan bir metindir ve bunun elde edilmesi büyük gayretlerle mümkün olmuştu. Ancak Yüksek Şura bu durumdan memnun olmasa gerek ki 1935 kapanmasını fırsat bilerek 1948'deki uyanışta hakimiyetini tam olarak kurmuştur. Bu düşünce 'Türkiye'de Hürmasonluk Tarihi' adlı kitapçığı yazan kardeşlerin ifadelerinde net bir şekilde kendisini göstermektedir. "....metnin (2. konkordato metni) tahlilinde görülür ki, hükümler, Büyük Maşrık için kuvvetii ve ana kuvvet olan Şurayı Ali için zayıftır... Burada en ziyade göze çarpan nokta, Şuranın kendi ritine ait esasları görmezden gelmiş gibi görünmesidir. Yahut ta kendisini meydana getirenlerin ve ön safta olan bazı rehberlerin ritin esas nizamlarını ihmal ederek yalnız üç dereceli sembolik locanın tam istiklali fikrinin baskısı altında kalmalarıdır. 1935 yılındaki tatil-i faaliyetten sonraki yeni teşkilatta ise Türk Masonluğunun yürüyüşü Rit ahkâmına tamamiyle uygun bir hale ifrağ olunmuştur..."

Yani Yüksek Şura özellikle 1931 yılında değiştirilen konkordato ile daha da gelişen tam bağımsız büyük loca fikrinden hiç hoşlanmamış, 1948 uyanışında kendisine bağlılığı sağlamaya çalışmıştır. 1950'lerde normal masonik çakşmalar başladıktan sonra bazı eski kardeşlerin de teşvikleri ile 'Büyük Locanın 1,2 ve 3. Dereceleri üzerinde otoritesinin mutlak olacağı' düşüncesi, Büyük Locanın tam bağımsızlığı konusunu yeniden gündeme getirilmiştir. Ve 1950 yılında halâ locaların bir Büyük Locaya değil, Yüksek Şuraya bağlı olarak çakşmakta olduğunu hatırlatmak isteriz. Bağımsız Büyük Loca fikrinin localarda tartışılıp, fikrin hızla gelişip büyümesi üzerine Yüksek Şura yeniden bir 'Büyük Mahfil' yani Büyük Loca kurma kararı alarak 30 Eylül 1950 Tarihinde 'Türkiye Yüksek Şurasına tabi Büyük Mahfil Nizamnamesi' adı ile bir tüzük kabul etmiştir. Bu nizamname, adından da anlaşılacağı gibi tümüyle Yüksek Şuraya tabi bir organ, bir büyük loca kuruyordu. Bu Nizamnameye göre (Madde 3) Büyük Mahfilin görevi "Türkiye Yüksek Şurasına tabi remzi localar arasında ahenk ve intizamı temin ve yalnız üç dereceye ait idari işleri tedvir etmekti." Yine bu Nizamnameye göre(Madde 29) Büyük Üstat da Yüksek Şuranın ve Büyük Mahfilin nizam ve kararlarına ve masonik prensiplere riayet edilmesine nezaret etmekle görevli idi. Bu Nizamname, Yüksek Şuranın Büyük Locanın bağımsızlığı konusundaki yanlış düşüncesinin ve Büyük Locanın çok uzun yıllar düzenli obediyanslarca tanınmamasına neden olan uygulamanın en somut delillerinden birisidir.

Bu nizamnameye göre kurulan Büyük Mahfilin ilk konvanı 28 Ocak 1951 günü yapılmış ve görevliler seçilerek is'ad edilmişlerdir. Bu yeni Büyük Locanın İlk Büyük Üstadı da Mustafa Hakkı Nalçacı'dır.

Böylece 1948 uyanışından tam üç yıl sonra Türk Masonluğu tekrar Büyük locaya kavuşmuştur. Ancak düzenli dünya masonluğu açısından geçerli ve kabul edilebilir olmayan, tanıma beyannamesindeki kurallara uymayan bu Büyük Loca da doğal olarak diğer obediyanslar tarafından tanınmamıştır. Bu yıllarda localarda konuşulan ana konulardan birisi "localarda düzenin ne olduğu, Büyük locanın ne olduğu ve nasıl bir organizasyon olması gerektiği, tanınmanın önemi ve koşulları" olmuştur. Ve giderek de Büyük Locanın bağımsızlığını isteyen sesler güçlenmeye başlamıştır. Localardaki bu tartışmaları dikkatle izleyen Büyük Şura, kendi hakimiyetini bırakmadan kardeşleri tatmin edeceğini düşündüğü bir formül icat ediyor. Buna göre İstanbul'daki Büyük Mahfil kendi bölgesindeki işlerle meşgul olacak, Ankara ve İzmir'deki localar da Büyük Mahfilin otoritesinden alınarak Büyük Mahfilin yetkisine sahip birer 'ÜNİTE'ye bağlanacaktı. Ve böylece Türkiye Yüksek Şurası Masonik literatüre ve masonluğa yepyeni bir müessese ve kavram kazandırmış (!) oldu, Ünite müessesesi. Bu ünitelerin yetki ve çalışma biçimlerini gösteren "Ünite Talimatnamesi"de 1 Mayıs 1954 tarihinde yayınlandı.

Masonlukta 'ÜNİTE' müessesesinin olamayacağının anlaşılması üzerine Yüksek Şura bu kez de ünitelerin yerine İstanbul'a ek olarak Ankara ve İzmir'de de birer Büyük Loca (Gran Loj) ve Büyük Locanın üzerinde de Türkiye Birleşik Büyük Locası (Türkiye Müttehit Gran Loju) kurma kararı almıştır. Yüksek Şura bu kararını 26 Haziran 1955 tarihinde yayınladığı bir beyanname ile localara tamim etmiştir. Bu karara göre 1955 yılı Temmuz ayında Ankara, Kasım ayında da İzmir Gran Lojları kurulmuş ve görevlilerini seçerek is'adlarını yapmıştır.

Ancak özellikle Ankara'daki kardeşler böyle her vadide Yüksek Şuraya tabi birbirinden bağımsız Büyük localar kurulmasının yanlış olacağını; Yüksek Şuranın çağrısı yada icazeti ile değil, tamamen locaların iradeleri ile 1, 2 ve 3 derecelerin mutlak hakimi olan ve her ülkede olması gereken tek bir Büyük Locanın kurulmasını ve bunun da diğer ülkelerde olduğu gibi Başkent Ankara'da kurulması gerektiğini söylüyorlardı. 9 Temmuz 1955 günü kurulan Ankara Gran Loju yerine Ankara'da bir 'Türkiye Büyük Locası' kurma zorunluluğunu ve bu düşünceden de taviz verilmemesi gerektiğini savunan Ankaralı kardeşler, biraz da acele ile 12 Ağustos 1955 günü Ankara'daki locaların delegelerini toplantıya çağırdılar. Bu toplantıda "Türkiye Büyük Locasının Kuruluşuna ait Beyanname" isimli bir belge ile geçici nitelikte bir statü kabul edilmiştir. Bu, merkezi Ankara'da olan bir Büyük Locanın kurulması demekti ve aynı gün Büyük Loca görevlileri ile Büyük Üstat seçilerek Is'ad edildiler. Ahmet Salih KORUR, bu Büyük Locanın ilk Büyük Üstadı oldu. Bu toplantıya o tarihte Ankara'da çalışmakta olan Uyanış, Doğuş, Yükseliş, İnanış, Barış, Bilgi ve Dikmen Muhterem Localarının delegeleri hazır bulunmuş ve deklârasyonu imza etmişlerdir. Yalnız Doğuş ve Yükseliş Muhterem Localarının delegeleri, localarının kendilerine böyle bir yetki vermediğini, dolayısıyla da kendi inançları doğrultusunda bir karara katılarak deklârasyonu imzaladıklarını bildirmişlerdi.

Ankaralı kardeşlerin kurdukları Büyük Loca, prensipte doğru ve kurallara uygun olmasına rağmen İstanbul ve İzmir localarınca geçerli kabul edilmemiştir. Çünkü oluşumda yer almamışlardır. Ankaralı kardeşlerimiz bu Büyük Locanın kuruluşunda İstanbul ve İzmir'deki kardeşlerle temas kurarak bu konuyu onlarla birlikte oluşturmamışlar, bu iki ildeki localarda bir kamuoyu yaratma yoluna gitmemişlerdi. Ayrıca 12 Ağustos 1955 günü Büyük Locanın kuruluşunun gerçekleştirildiği toplantıya da ne İstanbul ne de İzmir localarının delegeleri davet edilmemişlerdir. Ankaralı kardeşlerimiz tüm locaları, biz Ankara'da Türkiye Büyük Locasını kurduk, sizler de gelin bu Büyük Locaya katılın diyerek yayınladıkları beyanname ile onları Büyük Locaya katılmaya davet etmişlerdir. Ve tabii ki İstanbul ve İzmir'deki locaların hiç birisi bu çağrıya katılmamıştır.

İstanbul Gran Loju 3 Eylül 1955 günü bir toplantı yaparak Ankara'daki kuruluşu kınamış ve sorunun çözümü için bütün locaları İstanbul'da yapılacak bir konvanda buluşmaya davet etmiştir. İşte bu aylar ve yıllar artık birlik konusunun sağlanması yolunda büyük çaba ve gayretlere sahne oluyor. Kasım 1955 ve Şubat 1956'da konvanlar toplanıyor ama hala bir birlik sağlamak mümkün olmuyor. 5 Şubat 1956 tarihli konvanda merkezi İstanbul'da olan bir Büyük Loca daha kuruluyor ve görevlilerini seçiyor. Ekrem TOK da Büyük Üstat oluyor. Bu Büyük Locaya İstanbul ve İzmir'deki tüm localarla Ankara'dan Yükseliş locası katılıyor. Böylece Türkiye'de iki tane Büyük Loca ortaya çıkıyor. Bu iki Büyük Locanın birleşmesi yada başka bir deyimle tek bir Türkiye Büyük Locasının gerçekleşebilmesi için uzlaşma çakşmaları son hızıyla devam ediyor. Ve nihayet Ankara ile İstanbul arasında uzlaşma umudunun belirmesi üzerine tüm locaların delegeleri 16 Aralık 1956 günü İstanbul'da konvana davet ediliyorlar. Bu konvan beklenen sonucun alındığı ve bugünkü Büyük Locanın kuruluşunun gerçekleştiği konvan olmuştur.

Bu konvanda mevcut iki büyük locanın ortadan kalkmasına ve merkezi Ankara'da olan tek bir 'Türkiye Büyük Locası'nın kurulmasına karar verilmiştir. Yine bu konvanda yeni Büyük Görevliler seçilmiş ve İs'adları yapılmıştır. Bu yeni Büyük locanın ilk Büyük Üstatlığına da Ahmet Salih KORUR seçilmiştir. Düzenli ve istenen bir Büyük Locaya nihayet kavuşan Türk Masonluğu bundan sonra hızla mevzuat ve ritüel düzenlemelerine başlamıştır. 30 Nisan 1957 tarihinde de Yüksek Şura ile 3. bir konkordato imzalanmıştır. Ve tabiki ilk iş olarak da tüm Locaların Yüksek Şuradan aldıkları beratlar değiştirilerek hepsine Büyük Locanın beratları verilmiştir. Bu iç düzenlemelerin yanı sıra girişilen önemli bir uğraş da dünya düzenli mason obediyansları ile tanışma işlemlerine başlanması olmuştur. Fakat yine bu kez de menşei sorunu ortaya çıkmıştır. Yani Büyük Loca ne bir düzenli Büyük Loca tarafından, ne de düzenli olarak tanınan 3 loca tarafından kurulmuştur. Buna rağmen girişimlere devam edilmiş ve iki yıl sonra 1959 yılında ilk tanınmalar gerçekleştirilebilmiştir.

Hollanda, Kansas, Alpina, Almanya Büyük Locaları Türkiye Büyük Locasını ilk tanıyanlar arâsında yer almıştır. Tüm gayretlere rağmen tanınma işlemleri çok ağır olarak ilerlemektedir. Çünkü özellikle İngiltere ve İrlanda büyük locaları menşei düzensizligini ileri sürerek Türkiye Büyük Locasını tanımamaktadırlar. Aslında menşei düzenliliği dışında tanınma koşullarının hepsi artık Türkiye Büyük locasının durumuna uymaktadır. Ama Büyük Locaların pek çoğu da İngiltere, İskoçya ve İrlanda Büyük Localarının kararını beklemektedir. Gerek resmi gerekse özel ilişkiler sonucunda İskoçya Büyük Locası, Türkiye Büyük Locasına daha sıcak bakmaya başlamıştır.

Iskoçya Büyük Locası soruna bir çözüm bulabilmek amacıyla 1959 yılında Önceki Büyük Üstat ve Büyük Sekreterini Türkiye'ye göndermiştir. Önceki Büyük Üstat ve Büyük Sekreter çalışmaları, ritüelleri inceliyor ve bazı hataları ve eksiklikleri belirtiyorlar. Bu eksik ve hataların düzeltilmesinden sonra Iskoçya Büyük Locası ile yazışmalar ve temaslar devam ediyor. Nihayet 1960 yılında İskoçya Büyük Locası, Türkiye Büyük Locasını Konsakre (Tanzim) ederek soruna çözüm getirebileceğini bildiriyor. Ancak 1960 yılında Türkiye'de meydana gelen politik değişiklikler bu konsekrasyonun gerçekleşmesini geciktiriyor. 5 yıl sonra 28 Nisan 1965 tarihinde Iskoçya Büyük Locası Büyük Üstadı Lord Bruce, Büyük Sekreter Bunchan kardeşle birlikte Türkiye'ye gelerek bir törenle Türkiye Büyük Locasının konsakre (tanzim) ediyor. Bu konsekrasyon, menşei sorununun çözümüdür aslında. Çünkü İskoçya Büyük Locası, Türkiye Büyük Locasını tanzim etmiştir. Pek çok Büyük Loca bundan sonra Türkiye Büyük locasını tanımaya başlamıştır. Ancak ingiltere Büyük Locası halâ menşei sorununu gündemde tutarak tanıma işlemini gerçekleştirmekte istekli görünmemektedir. Özellikle Iskoçya Büyük Locasının da girişimleri ile ve belki diğer etkilerle de olsa gerek sonunda İngiltere Büyük Locası da tanıma için formül aramaya başlamıştır. Konunun havale edildiği dış ilişkiler komisyonunun raporu üzerine İngiltere Büyük Locası da 9 Eylül 1970 günkü konvanında Türkiye Büyük Locasını tanımaya oy birliği, ile karar vermiştir.

İngiltere Büyük Locasının tanıma kararına esas olan dış ilişkiler komisyonunun bulduğu formül nedir acaba? İşte dış ilişkiler komisyonunun formülü özetle şudur: "1909 yılında kurulan Maşrık-ı Azamı Osmaninin kurucuları arasında yer alan Mısır obediyansına bağlı olan RESNE locası, İngiltere Büyük Locasının arşivlerinde düzenli bir loca olarak kayıtlıdır. O halde Türkiye Büyük Locasını oluşturan localar bu locadan türemiş olmalıdır..."

Öyle ya da böyle, ilk kuruluştan 56 yıl sonra İskoçya Büyük Locasının konsekrasyon töreni ile, 61 yıl sonra da İngiltere Büyük Locasının tanınması ile Türk Masonluğu artık evrensel mason ailesinin tanınan, düzenli ve ulusal bir ferdi olarak sorunlarını halletmiş bir şekilde masonik faaliyetlerine devam etmeye fırsat bulamadan bir başka sorunla karşılaşmıştır. Sorun, daha doğrusu olay, Türk Mason Tarihinde 1965 olayları diye nitelenen ve sonunda bir ayrılma, bir bölünme ile neticelenen olaydır.

Bilindiği gibi 1964 yılı sonlarına doğru o günkü Siyasi partilerden birisine genel başkan olarak adaylığını koyan Süleyman Demirel'in rakipleri kongrede Demirel'in mason olduğunu yaymışlar, buna karşılık Demirel de Türk Mason Derneğinin Ankara şube başkanının imzası ile "Cemiyette Kaydının Bulunmadığı"nı belirten bir yazıyı kongrede herkese açıklamıştır. İşte basit ve masum görünüşlü bu belge bir bakıma Türk Masonları için 1,5 yıl süren çok büyük çalkantıların nedeni olmuş ve biraz öncede belirttiğimiz gibi bölünmenin yolunu açmıştır.

İlk günlerde bu belge üzerinde pek fazla durmayan kardeşler, çeşitli yayın organlarında ve bazı çevrelerde masonluğun haksız birtakım ithamlarla karşılaşması üzerine, bu konuyla ilgili olarak bilgilenme isteğini dile getirmeye başlamışlardır. Bunun üzerine Büyük Görevliler Kurulu 18 Aralık 1964 tarihinde "....Kayıtların incelendiğini ancak böyle bir isme rastlanmadığını, bir kimseye üye olmadığı yolunda bir belge vermenin usulden olmadığı ve bu hareketin tasvip edilemeyeceğine kardeşlerin bilgisini Büyük Üstadın kesin emri olarak duyurulduğunu...." belirten bir levhayı göndermiştir.

Ancak ortada hem Demirel'in Bilgi Muhterem Locasının matrikülünde kayıtlı olduğu sayfanın fotokopileri, hem de Cemiyette kaydı olmadığına dair verilen belgenin fotokopileri dolaşmaktadır. Dolayısıyla Büyük Sekreterin imzası ile localara gönderilen bu levha kimseyi tatmin etmediği gibi söylentilerin yoğunlaşmasına neden olmuştur. Bunun üzerine Büyük Görevliler Kurulu bir heyet kurarak olayı araştırmak üzere Ankara'ya gönderiyor. Heyet, 14 Mart 1965 tarihinde raporunu tamamlayıp Büyük Görevliler Kuruluna veriyor. Buna göre;

Demirel 27 Ekim 1954 tarihinde Bilgi Muhterem Locasına Mesut Gün, Rıza Berke, Orhan Alsaç tarafından teklif edilmiştir. Ankara ünite Büyük Locası 23 Aralık 1954 tarihinde tasvipname göndermiştir. 15 Şubat 1956 tarihinde tekrisi yapılmış, daha sonra kalfa olmuş ancak devamsızlığa başlamış. Fiilen gayri muntazam, ancak hakkında hiçbir işlem yapılmamış.

Demirel'in aleyhine dağıtılan belge Bilgi Muhterem Locasının resimli matrikül albümünden bir sayfanın fotokopisi olup nasıl elde edildiği belirsizdir.

Hikmet Turat, Demirel'in dilekçesini getirmiş, bölge sekreteryasından antetli boş bir kağıt almış ve muhtemelen dilekçenin cevabını yazdırarak Kaymakam Enver Necdet EGERAN'a imzalatmış ve Demirel'e vermiştir.

Bilgi Muhterem Locasının Büyük Locaya gönderdiği yıllık matrikül cetvellerinde Demirel'in adı bulunmamaktadır.

Bu raporda heyet Demirel'e böyle bir belge verilmesinin suç teşkil edebileceği görüşüne katılmadığını, mevcut matrikül cetvellerinde ismi olmayan bir kişi için bu kabil bir belge verilmesinin bir suç unsuru teşkil etmediği görüşünü dile getirmektedir.

Bu rapor ile sorunun kapanmış olması beklenebilirdi ancak masonlar arasında bir başka yorum, sorunun kapanmasına engel olmuştur. Bazı kardeşler şöyle diyordu; "Bu kişinin matrikül cetvellerinde adının bulunmaması önemli değildir. Demirel bizzat mason olduğunu söylemekte, masonluğunu inkar etmektedir ve verilen belge de bu inkarı doğrulama amacına hizmet etmektedir. Bilgi locasının aktif bir üyesi olan Enver Necdet EGERAN'ın aynı locada tekris edilen Demirel'in kayıtlara göre üye olmadığını beyan ederek belgeyi imzalaması kabul edilebilir bir özür değildir. Bu belge verilerek gerçekler gizlenmiştir."

Ve 29 Nisan 1965 günü o yılın olağan Genel Kurulu (Konvan) toplanıyor. Bu konvan Türk Masonluğu için çok önemli bir konvandır. Öncelikle bu konvan Türkiye Büyük Locasının tanınma ve düzenli kabul edilebilme mücadelesinin meyvelerini verdiği bir konvan olmuştur. Ama bunun yanı sıra yine bu konvan bölünmeye giden yolda önemli bir adım da olmuştur. 29 Nisan 1965 günü konvanın açılmasından sonra İskoçya Büyük Locası Büyük Üstadı Lord Bruce ve Büyük Sekreteri Bunchan kardeşler Türkiye Büyük Locasının konsekrasyon (Tanzim) törenini gerçekleştirmişlerdir.

Bu ilk günkü mutluluktan sonra ikinci gün oturum açılır açılmaz Demirel olayları tartışılmaya başlıyor. Büyük tartışmalardan sonra seçimlere geçiliyor. Dördüncü turda Enver Necdet EGERAN Büyük Üstat seçiliyor. Bu seçim üzerine tartışmalar daha da alevleniyor. Özellikle Yüksek Şurada etkili bazı kardeşler de EGERAN'ın Büyük Üstatlığına karşı çıkıyorlar. Demirel'e böyle bir belge veren kişinin Büyük Üstat seçilmesi yanlıştır diyorlar.

28 Mayıs 1965 günü Yüksek Şura, Büyük Locaya bir levha göndererek seçimlerin iptal edilmesini, yeni bir seçim yapılmasını istiyor. Ve bir de süre veriyor. 13 Haziran 1965 gününe kadar durum düzeltilmelidir diyor.

Böylece, Büyük Loca - Yüksek Şura çatışması da su yüzüne çıkıyor. Bu levha üzerine Büyük Loca da 7 Haziran 1965 ve 27 Temmuz 1965 tarihlerinde gönderdiği iki levha ile Yüksek Şuraya Büyük Locanın yetkilerine müdahale etmemelerini, Yüksek Şuranın, Büyük Locanın seçimleri ile ilgilenmesinin görevleri olmadığını vb. uyarıları yaparak Büyük Locanın hakimiyetine müdahaleye devam ettikleri takdirde konkordatonun fesih edileceğini bildiriyor.

Yüksek Şura; önceki Büyük Üstat Ekrem TOK'a bir yıl masonluk hak ve hizmetlerinden mahrumiyet cezası veriyor, Büyük Üstat Enver Necdet EGERAN için ise masonluktan tart kararı alıyor. Artık olayların, tartışmaların ve huzursuzluğun önlenemeyecek boyutlara ulaşması üzerine 14 Kasım 1965 tarihinde Büyük Üstat Enver Necdet EGERAN ve Büyük Görevliler Kurulu istifa ediyor. 5 Aralık 1965 günü yapılan konvanda Büyük Üstat ve Büyük Görevliler seçiliyor. Yeni Büyük Üstat Hayrullah ÖRS, 7 Şubat 1966 günü Yüksek Şuraya bir levha yazarak, Yüksek Şuranın kendi yetkisi olmadığı halde önceki Büyük Üstat Ekrem TOK ve Enver Necdet EGERAN kardeşlere ceza verdiğini, bu yetkilerin Yüksek Şuraya değil Büyük Locaya ait olduğunu bu nedenle de bu iki kardeşe verilen ceza kararlarını yok saydığını belirtiyor. Yine aynı gün yazdığı bir levha ile de Büyük Loca - Yüksek Şura ilişkilerinin çok kritik noktada olduğu, bu noktaya da Yüksek Şuranın Büyük Locanın hakimiyetine müdahale etmek arzusundan kaynaklandığını örnekleriyle anlatarak, "....bu durum karşısında karşılıklı gayret ve anlayışla bu meselelerin bir hal tarzına bağlanması Masonluğun atisi ve intizamı  bakımından  zaruridir..." diyor,  yetkili murahhas heyetler belirlenerek 3 ay içinde saptanacak bir tarihte toplantı yapılmasını istiyor. Buna karşılık yüksek şura 9 Nisan 1966 tarihinde konkordatoyu feshettiğini bildiriyor.

Enver Necdet EGERAN artık Büyük Üstat olmamasına, Büyük Üstatlıktan istifa etmiş olmasına rağmen olaylar durulmuyor tersine tırmanmaya devam ediyor yada tırmanmaya bazı kardeşlerce zorlanıyor. Aslında bizce olay Yüksek Şuranın 1, 2 ve 3 dereceler üzerindeki hakimiyetini tümüyle kaybetmesi, Türkiye Büyük Locasının bu dereceler üzerindeki tam hakimiyetinin Yüksek Şuraca hazmedilememesi olarak görülmektedir. Bu dönemin olayları ve belgeleri incelendiğinde Yüksek Şuranın hala Türkiye Büyük Locasının yetkisi alanındaki konulara müdahale etmek istediği açıkça görülmektedir. Dolayısıyla belki bir başka tarihte bir başka olay nedeniyle ortaya çıkabilecek bir bölünmeye Demirel'e verilen bu belge bir başlangıç olmuş, belki olayı biraz erkene almıştır diyebiliriz.

Büyük Üstat Hayrullah ÖRS'ün de Yüksek Şuraya yazdığı levhasında belirttiği gibi masonluğun geleceği açısından son derece önemli olan bu sürtüşmeyi gidermeye, olayları yatıştırmaya gerek bazı localar ve gerekse bazı kardeşler çok büyük çaba göstermişlerse de bu çabalar sonuç vermemiş ve 25 Mayıs 1966 tarihinde Yüksek Şura, Büyük Loca ile tüm ilişkisini kestiğini bildirmiştir. Kısa süre sonra da 4 Haziran 1966 günü 88 kardeş Türkiye Büyük Locasından ayrılarak "Türkiye Büyük Mason Mahfili"ni kurmuşlardır.

Türkiye Büyük Locasına bağlı kalan ve Türkiye Büyük Locası ile ilişkisini kesen Yüksek Şuraya katılmayan 33 dereceli 10 kardeşimiz, Türkiye Yüksek Şurasını yeniden tanzim ederek reorganizasyonunu gerçekleştirmişlerdir. (15 Aralık 1967)

Sonuç

Bugün artık Türk Masonluğu, tüm düzenli obediyanslarca tanınan, evrensel mason ailesinin düzenli bir ferdi olarak dalgalanmaları, sarsıntıları, fırtınaları atlatmış bir gemi gibi sakin ve engin masonluk okyanusunda hedefine doğru hızla ve emin bir şekilde ilerlemektedir.


1909 - 1970 DÖNEMİ TÜRKİYEDE MASONİK OLAYLAR

3 Mart 1909 10 biradere 33. Derece veriliyor. Bu kardeşler ilk Yüksek Şura toplantısını yapıyorlar. Yüksek Şuranın kuruluşu.

24 Haziran 1909 Yüksek Şura Nizamnamesinin kabul edilişi. Türkiye'de "Maşrık-ı Azam" kurulması için localara davet kararı alınıyor.

9 Temmuz 1909 Yüksek Şura Türkiye Büyük Maşrıkının (Büyük Loca) kurulması için tüm biraderlere Fransızca bir sirküler gönderiyor.

13 Temmuz 1909 14 kardeşin katılımıyla yapılan ilk toplantı. Daha çok katılımla toplanılması amacıyla ikinci bir toplantıya çağrı yapılması karar verilip yeni bir çağrı yapılıyor.

15 Temmuz 1909 Aziz Hasan Paşa ikinci bir sirküler yayınlayarak bütün biraderleri 1 Ağustos 1909 Pazar günü toplantıya davet ediyor.

1 Ağustos 1909 29 Kardeşin katılması ile ikinci toplantı yapılıyor. Büyük Maşrıkın kuruluşu kabul ediliyor. Büyük Görevliler seçiliyor. İlk Büyük Üstatlığa Mehmet Talât Sai Paşa seçiliyor.

9 Ağustos 1909 Görevlilerin is'adı yapılıyor. Büyük Maşrıkın resmi açılışı.

7 Eylül 1909 Türkiye Büyük Maşrıkının 7 büyük Maşrık tarafından tasdik edildiği bildiriliyor. Büyük Üstadın İs'adı yapılıyor.

1 Kasım 1909 Yüksek Şura ile konkordato imzalanıyor (1.Konkordato)

Mart 1917 Necat Muhterem Locası öncülüğü ile Himaye-i Etfal (Çocuk Esirgeme Kurumu) cemiyeti kuruluyor.

23 Ekim 1921 A.M.I'ın (Uluslararası Mason Birliği) kuruluşu. Türkiye bu birliğe kurucu olarak kanlıyor.

25 Şubat 1926 Mason teşkilatı ilk olarak İzmir'de 'Yetimlere Yardım Cemiyeti' adıyla resmi nitelikte tescil yaptırıyor.

30 Haziran 1927 Büyük Maşrık, İstanbul Valiliğine teşkilatın umumi olarak tescilini yaptırıyor. İsim: "Tekamülü Fikri Cemiyeti"
5 Nisan 1929 İstanbul'da Nuri Ziya Sokaktaki 25 No'lu bugünkü binamız satın alınıyor.

16 Mayıs 1929 İsim değiştirilerek yine İstanbul vilayetine tescil yaptırılıyor. Yeni isim: "Türk Yükseltme Cemiyeti"

11 Ocak 1931 Nizamname değişikliği ile tekrar isim değiştiriliyor. "Türk Yükseltme Cemiyeti - Türkiye Büyük Maşrıkı."

25 Kasım 1931 Yüksek Şura ile 2. Konkordato imzalanıyor.

1 Ağustos 1930 Delege bile olmayan Hakkı Şinasi Paşa, konvanı idare etmeye başlıyor ve liste vererek zorla listedeki isimleri seçtiriyor.

14 Eylül 1930 Necat Muhterem Locası durumu kınayan bir önergeyi oybirliği ile kabul ediyor.

15 Eylül 1930 Necat Muhterem Locası Büyük Sekreter ve Büyük Üstad Kaymakamı imzalı bir levha ile geçici olarak kapatılıyor.

31 Ekim 1930 Büyük Kurul toptan istifa ediyor, Necat Locasının kapatma kararının alınmamış olduğuna karar veriliyor.

9 Ekim 1935 Uykuya çekiliş beyannamesi imzalanıyor.

1938 Yeni bir cemiyetler kanununun kabulü üzerine yeniden uyanış çalışmaları başlıyor. Yüksek Şura İstanbul'da 3 loca kuruyor (İdeal, Kültür, Ülkü) Harp çıkınca tüm Masonik faaliyetler duruyor.

5 Haziran 1946 Cemiyetler Kanununda yapılan yeni değişiklik. Yeniden uyanış çakşmaları başlıyor.

5 Şubat 1948 Yüksek Şura üyesi 7 kardeş 'Türk Mason Derneği' adıyla bir dernek kurduklarını İstanbul Valiliğine bildiriyor.

12 Temmuz 1948 Ankara'da uyanış Muhterem Locası kuruluyor. Aralık 1948 Türk Mason Derneği İzmir şubesi açılıyor.

11 Ocak 1949 Türk Mason Derneği Ankara şubesi açılıyor. 14 Şubat 1949 Doğuş Muhterem Locası kuruluyor.

6 Ekim 1950 Yükseliş Muhterem Locası kuruluyor.

30 Eylül 1950 Yüksek Şura, Büyük Mahfil kurma kararı alıyor ve "Türkiye Yüksek Şurasına Tabi Büyük Mahfil Nizamnamesi" yayınlanıyor.

10 Ocak 1951 Yüksek Şura, İstanbul Büyük Mahfilinin kuruluş çalışmalarını bitiriyor ve loca delegelerine konvan daveti yapıyor.

28 Ocak 1951 Konvan toplanıyor ve Büyük Görevlileri seçiyor. Büyük Üstadlığa M. Hakkı Nalçacı seçiliyor. İsim: "Türk Büyük Mahfili - Türkiye Gran Loju".

29 Ocak 1951 Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan 'Mason derneklerinin kapatılması' yasa teklifini veriyor.

30 Nisan 1951 Yasa teklifi reddediliyor (157 ret, 58 kabul, 7 çekimser)

29 - 31 Ekim 1951 İnanış ve Bilgi Muhterem Locaları kuruluyor.

1 Mayıs 1954
Yüksek Şura "Ünite Talimatnamesi"ni yayınlıyor. Ankara ve İzmir'de Gran Loj yetkilerine sahip birer ünite kuruluyor.

1954 Yunanistan tüm obediyanslara gönderdiği sirkülerle Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı için Birleşmiş Milletlerde destek istiyor.

24 Ağustos 1954 Türkiye Büyük Locası, Yunan sirkülerine cevabı tüm dünyadaki obediyanslara gönderiyor.

10 Nisan 1955 Yüksek Şura tarafından Ankara ve İzmir'de Yüksek Şuraya bağlı birer Gran Loj kurulması kararlaştırılıyor.

26 Haziran 1955 Yüksek Şura bir beyanname hazırlayarak Büyük Loca kurulmasını ve bağımsızlığını kabul ediyor.

9 Temmuz 1955 Ankara Gran Loju kurulup görevlilerini seçiyor.

8 Ağustos 1955 Ahmet Salih Korur kardeşin yanında Ankaralı kardeşler bir özel toplantı yapıyorlar.

18 Kasım 1955 İzmir Gran Loju kurulup görevlilerini seçiyorlar.

12 Ağustos 1955 Ankara delegeleri lokalde toplanıyorlar ve bir deklarasyon kabul ediyorlar. Büyük Locanın kuruluşu 4 maddelik geçici nizamname ile kabul ediliyor ve Bağımsız Büyük Locanın ilk görevlileri seçiliyor. Büyük Üstad A. Salih KORUR.

3 Eylül 1955 İstanbul Gran Loju toplanıp Ankara'daki kuruluşu kınıyor. Sorunun çözümü için bütün locaların İstanbul'da bir konvanda buluşmaya davet edilmesine karar veriliyor.

6 Kasım 1955 Birlik sağlamak amacıyla İstanbul'da ilk toplantı yapılıyor. Sonuç alınamıyor. Daha olumlu sonuca ulaşmak dileği ile konvan üç ay sonraya erteleniyor.

5 Şubat 1956 Konvan 1956 ikinci kez toplanıyor. Merkezi İstanbul'da olan bir diğer Büyük Loca kuruluyor ve görevlilerini seçiyor. Bu kuruluşa Ankara'dan Yükseliş ve Yıldız Muhterem Locaları katılıyor.

16 Aralık 1956 İstanbul'da konvan toplanıyor. Ankara ve İstanbul'daki iki büyük locanın da ortadan kalkması ve yeniden merkezi Ankara'da olan tek bir Türkiye Büyük Locasının kurulmasına karar veriliyor. Görevliler seçiliyor. A. Salih KORUR bu Büyük Locanın İlk Büyük Üstatlığına seçiliyor.

1 Şubat 1957 İsim değiştiriliyor ve "Türkiye Büyük Locası" yerine "Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası" oluyor.

30 Nisan 1957 Yüksek Şura ile üçüncü konkordato imzalanıyor.

24 Haziran 1957
'Anayasa' (Büyük Loca Tüzüğü) kabul ediliyor.

14 Kasım 1964
Verilen bir belge ile Süleyman Demirel'in "Cemiyetimizde kaydının bulunmadığı" bildiriliyor.

28 Aralık 1964 Büyük Sekreter Localara bir levha göndererek kayıtlarda Süleyman Demirel isimli şahsın ismine rastlanmadığını bildiriyor.

1965 Büyük Kurul bir heyet kurup incelemede bulunmak üzere Ankara'ya gönderiyor.

14 Mart 1965 Heyet raporunu Büyük Kurula veriyor.

29 Nisan 1965 İstanbul'da konvan toplanıyor. Birinci gün İskoçya Büyük Locası, Türkiye Büyük Locasını KONSAKRE ediyor (Tanzim ediyor). İkinci gün Demirel olayı tartışılıyor. Seçimler yapılıyor ve Enver Necdet EGERAN Büyük Üstadlığa seçiliyor.

28 Mayıs 1965 Yüksek Şura Büyük Loca seçimleri ile ilgili olarak Büyük Locaya bir levha gönderiyor.

3 Ekim 1965 Olağanüstü Konvan toplantısı yapılıyor.

1965 Yüksek Şura önceki Büyük Üstad Ekrem Tok'a 1 yıl masonik hak ve imtiyazlardan men cezası veriyor, Büyük Üstad Enver Necdet Egeran'ı da Masonluktan tart ediyor.

14 Kasım 1965 Büyük Kurul Toptan istifa ediyor.

5 Aralık 1965 Yeni Büyük Üstad ve Büyük Görevliler seçiliyor.

7 Şubat 1966 Büyük Üstad Hayrullah Örs, Yüksek Şuraya bir mektup yazarak Ekrem TOK ve Enver Necdet EGERAN hakkında Yüksek Şuranın bu tür kararları almaya hakkı olmadığını dolayısıyla bu kararları yok saydığını bildiriyor.

9 Nisan 1966 Yüksek Şura Konkordatoyu feshettiğini bildiriyor.

10 Mayıs 1966 İstanbul'da 21 locanın Üstadı Muhteremi toplanarak bir protokol kabul ediyorlar.

25 Mayıs 1966 Yüksek Şura, Büyük Loca ile ilişkilerini kestiğini bildiriyor.

4 Haziran 1966 "Türkiye Büyük Mason Mahfili" adı altında bir büyük teşekkül kuruluyor, Türkiye Büyük locasından 88 kardeş bu yeni kuruluşa katılıyor.

15 Aralık 1967 Yayınlanan bir sirkülerle 33. dereceli 10 umumi Müfettiş Kardeş, Türkiye Yüksek Şurasını yeniden tanzim ederek reorganizasyonu gerçekleştiriyorlar.

Eylül 1970 İngiltere Büyük Locası, Türkiye Büyük Locasını tanıyor.

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, , , , , , , , , , , , , kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " Türkiye'de Masonluk Tarihi (1909 - 1970) "

Cevap Bırakın

Reklam