Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



Emniyet İstihbarat eski Daire Başkanı Sabri Uzun'un bu hafta piyasaya çıkan "İN" adlı kitabında Paralel yapının bütün kirli operasyonları gözler önüne seriliyor. Kırmızı Kedi yayınlarından çıkan kitap 12 bölümden oluşuyor. İşte Sabri Uzun'un kitabından okudukça dehşete düşüren bazı başlıklar:

CEMAAT NAMUSLU BÜROKRATLARI BERTARAF ETMEK İÇİN İMAMLARINI GÖREVLENDİRDİ

Cemaat o bürokratları, devleti işgal amaçlarının önünde engel olarak görüyordu. Cemaat, namuslu bürokratları bertaraf etmeye ve onların yerine kendi hakim-savcı, emniyet müdürü ve komutan görünümlü imamlarını görevlendirmeye başladı. Bu operasyonlara en iyi örnek, Hanefi Avcı gibi, Cemaat'in devleti ele geçirmesini deşifre edecek istihbaratçıların, Cemaat tarafından AK Parti üzerinden bertaraf edilmesidir.

ÇÖZÜM SÜRECİNİ SABOTE ETMEK İÇİN TUZAK KURDULAR

Cemaat, Hükümet'in "çözüm süreci" başlatarak Kürt sorununu çözmesini istemiyordu. Bengi Yıldız'a tuzak kurulması, Yüksekova'da "Mezit" imzalı tehdit bildirilerinin dağıtılması, MİT görevlilerinin takip edilmesi bu görüşümü desteklemektedir. Sonuçta KCK operasyonları kapsamında 14 bin kişi gözaltına alınmış, sekiz bin kişi tutuklanmıştır.

İNSANLARA AŞK TUZAKLARI KURDULAR

Hakim Köksal Şengün, aslen Trabzon Sürmenelidir. Hukuk adamlığının tartışılmaz olduğunu çok farklı yerlerden duydum; bu yüzden kendisini tanımadan saygı duyuyorum. Şengün'ün telefon tapesi Cemaat tarafından basına servis edilmiş, aile bütünlüğüne saldırı yapılmıştı. İşin ilginç yanı bu servise rağmen Şengün, basına sızdırılan bu tapelere ulaşamamış, bu çelişkiye feryat ediyor, bazı avukatların aşk tuzağı kurarak kendisini etkilemeye çalıştığı yönündeki iddialara sert yanıt veriyordu.

HRANT DİNK CİNAYETİNİN HER AŞAMASINDA PARALEL İZLER

Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olmakla suçlanan Erhan Tuncel, davanın yeniden görüşülmeye başladığı 2013 Aralık ayındaki ilk duruşmada, "Karşımızda polis yok, bir cinayet şebekesi var. Hepsinin ortak özellikleri yalancı olmaları ve adli mercileri yanıltmalarıdır," demişti. Tetikçi Ogün Samast ise bundan bir yıl sonra yaptığı açıklamalarda, cinayete azmettirenlerin Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer olduğunu söyledi. Geriye gidelim..

17-25 OPERASYONLARI BU ÜLKEYİ KÖLELEŞTİRMEYİ HEDEFLİYORDU

2007-2014 arasındaki Cemaat darbeleri ve 17-25 Aralık 2013 operasyonları, Türkiye'nin demokrasisine, özgürlüğüne karşı yapılmış alçakça bir saldırı olup, bizi ebediyen köleleştirmeyi amaçlamaktaydı.

BAŞBAKAN'A SUİKAST HABERİ KURMACAYDI

Başbakan'a ve Genelkurmay Başkanı'na suikast yapılacağı şeklinde kurmaca haberleri çıkartanlar, Ergenekon Operasyonu'nda da görev alan hakim, savcı ve polislerle aynı Cemaat'e bağlıdırlar. Genelkurmay Başkanlığı santraline telefon eden meçhul kişi ya da kişiler ile Levent Göktaş'ın bürosuna, Ergenekon Davası'nın delili olan 51 nolu CD'yi koyan ve "bulan" polislerin aynı örgüte mensup olduklarını görüyorum.

POLİS KOLEJİNİN %99.9'U CEMAATÇİDİR

Bugün Polis Koleji öğrenci kadrosunun yüzde 99.9'u Cemaat şakirtlerinden seçilmiş 14-15 yaşındaki çocuklarımızdır. Binası devletten, her türlü harcaması devletten, öğretmeni ve öğrencisi Cemaat'ten… "Devlet eliyle, devleti işgal edecek kadrolar yetiştirilmesi" örneği başka hiçbir medeni ülkede yoktur. Polis Teşkilatı'na 2007-2013 yılları arasında alınan polislerin tamamına yakınının Cemaatçi olduklarına inanıyorum.

DAĞDAKİ TERÖRİST GİBİ HER YOLU MÜBAH GÖRÜRLER

Hükümet mücadelesinde yasal/meşru zeminde hareket etmek zorunda, Cemaat için ise, her türlü mücadele meşrudur. Tıpkı, dağdaki teröristler gibi Cemaat de yetkiyi kendisinden almakta.

"DEVLET MEMURU MASKELİ" BU ÖRGÜTLE MÜCADELEDE YASAL DÜZENLEME ŞARTTIR

Bugün ise, bilhassa Cemaat 'in devlet kurumlarına sızıp, "devlet memuru maskeli" şakirtleri aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasal kurumlarını işgal edip, TBMM'yi çalışamaz, yargıyı işletemez hale getirmesi, kriz çıkartma yönetimini uygulaması karşısında "Türkiye Savcılığı" ve "Anayasayı Koruma Teşkilatı" modeline ihtiyaç vardır.

BAŞBAKAN'A TUZAK KURARAK GÖZÜNÜ KORKUTMAYI HEDEFLİYORLARDI

Cemaat polislerinin PKK ile ilgili siyasetlerine ve kontrolü kaçırmamak için yapılabileceklerine dair bir örnek vereyim. Cemaat bu kumpasla zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı korkutmayı, "büyük operasyon" yaptıklarını göstermeyi ve bu "tuzak sonucunda" para ödülü almayı hedeflemişti….

BAŞBAKAN'IN UÇAĞINA SABOTAJ KUMPASI

Başbakanlık'ta üst düzey bir yetkili, 2005 yılı başında bir gün beni Başbakanlığa çağırdı. Bu yetkili bana, kendilerine, Başbakan'ın uçağına sabotaj gerçekleştirileceği şeklinde bilgi ulaştığını; bu konuda İstihbarat Daire Başkanlığı'na bilgi gelip gelmediğini, böyle bir bilgi gelmemişse konunun dikkatlice incelenmesini emretti. Söz konusu ihbar aslında Başbakan'a, "Bize sığın, kendi kendine atama yapma, seni ancak biz koruruz. Bizim istihbaratımıza güven, bizim 'onayımız olmayan' görevlilere güvenme, onların yerine bizim bağlılarımızı görevlendir" gibi mesajlar içermekteydi.

ARINÇ'A SUİKAST YALANI

Güya Bülent Arınç'a suikast yapılacaktı… Bu iddianın, kumpas amacıyla Cemaat tarafından ortaya atıldığı ilk andan belliydi. Amaç, Arınç ve diğer üst düzey Ak partililere korku salmak, Cemaat 'e sığınmalarını sağlamaktı. Bu kumpasla aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri de itibarsızlaştırıldı, yalnızlaştırıldı, ast personelin komutanlara güveni sarsıldı.

ERGENEKON ŞEMASINI BU EKİP ÇİZDİ

Bana 14 Haziran 2001'de, "Ergenekon Şeması"nı ilk kez getirip, "Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Ergenekon Örgütlenmesi var" diyenler de aynı ekiptendir. Ve bu ekip, Hanefi Avcı, Emin Arslan ve Sabri Uzun görev başındayken bu sahte belgelerle, "darbe yapılacak" yalanını yaymayı başaramayan ekiptir. Ve bu ekip, Cemaat'e bağlıdır.

YAŞAR BÜYÜKANIT'I "YAHUDİ" İFTİRASI ATARAK İTİBARSIZLAŞTIRDILAR

"Yaşar Büyükanıt'ın dedesinin mezarı İsrail'de, Büyükanıt'ın dedesi Yahudi" diye yalan haber yayanların Cemaat olduğunu en üst makama rapor eden benim. Yaşar Büyükanıt'ın dedesinin, Arap çöllerinde savaşırken şehit düştüğünü biliyoruz.

NUH METE YÜKSEL'İN AŞK KASETİ PARALEL POLİSLERİN TEZGAHIYDI

Bu "aşk kaseti" görüntüsünün çekimi, Nuh Mete Yüksel'in avukatının bürosunda yapılmıştı. Sonradan aldığım duyumlar, o kadını temin edenin de söz konusu avukat olduğu yönündedir. O avukatın eşinden boşandığını, Anlatya'ya yerleştiğini, parasız kaldığını, 300 bin ABD doları karşılığında Cemaat şakirdi polislerle anlaşarak bürosuna altı adet kamera yerleştirilmesine izin verdiğini ve bizzat kadın temin ederek komployu birlikte kurduklarını duydum.

KULELİ'DE OPERASYON YAPILINCA BÜYÜKANIT'A SALDIRDILAR

İstihbarat Dairesi Başkanı'yken aldığım istihbaratın doğruluğuna inanmıyordum. Ama komutana saldıran bu kişiler, onun yerine Genelkurmay Başkanlığı'na kendi adamlarını mı getirecekler diye düşünüyorlar, cemaatlerden birinin şakirdi olacak orgenaral göremiyordum. Sonradan anladım ki Yaşar Büyükanıt'a yönelik saldırının kökeni, 1983-1986 yıllarında Kuleli Askeri Lisesi Komutanı'yken Cemaat'e karşı aldığı tedbirler ve yaptığı operasyonmuş!

HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ CEMAATÇİLER ELİYLE GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Şahsi gözlemlerim sonucunda; Anavatan Partisi Hükümet'nin düşürülmesi (Türkbank kasetinin yayımlanması, ses kasetinin CHP'ye servis edilmesi- 1998), Telekulak sahtekarlığı (1999) ve Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi olaylarını (2002) Cemaat'in "Çenç-çakma-dönme Cemaatçiler" eliyle gerçekleştirdiği "kriz çıkartma" amaçlı eylemler olarak değerlendiriyorum.

HABLEMİTOĞLU ÖLDÜRÜLMESEYDİ GÜLEN DAVASINDA TANIK OLACAKTI

Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesinin 12. Yılında, eşi Şengül Hablemitoğlu, "Kocam öldürülmeseydi Gülen davasın da tanık olacaktı" dedi. Şengül Hanım, 18 Aralık 2014'te Aydınlık gazetesinden Sezim Özadalı'nın, "Nuh Mete Yüksel, soruşturmasının klasörlerine Gülen'in CIA ajanı olduğuna dair Necip Hoca'nın makalelerini koymuştu…" şeklindeki sorusu üzerine şu cevabı verdi: "Necip, bunların makalelerinde çeşitli diplomatlarla göstermiş ve belgeleyerek yazmıştı. Davanın da müdahil ve tanığı olarak yer alacaktı."

BÜYÜK DAVALARDA HEP AYNI İZLER

Aynı şekilde, 2009- 2014 yılları arasında Şike Davası, İstanbul Fuhuş Davası, İrtica Eylem Planı Davası, Amirellere Suikast Davası, İzmir Fuhuş ve Casusluk Davası, Odatv Davası, Devrimci Karargâh Davası, Erzincan Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner'e ve Albay Dursun Çiçek'e komple soruşturmaları "Özel Sınıf Cemaatçi" asli kadronun yönettiği eylemlerdir.

POLİS O CD'LERİ KOYARKEN HAKİM VE SAVCILARA GÜVENİYORDU

Polis, Cemaat adına bir şahsın evine CD koyarken, Cemaat'e bağlı hakim ve savcılara da güveniyordu. Cemaat'in hakim ve savcıları da HSYK'daki Cemaat İmamları'na güveniyordu. HSYK'nın, Cemaat İmamı üyelerinin güvendiği şey ise Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda, HSYK'nın kuruluşunu düzenleyen 159. Maddeden başkası değildi.

ERDOĞAN'IN AMELİYAT OLACAĞI GÜNÜ NEREDEN BİLİYORLARDI?

Erdoğan'ın ameliyat olacağını kendisi ve yakın çevresindeki birkaç kişiden başka kimsenin bilmediği bir dönemde Cemaat'in bu yönde bilgilere sahip olması üzerinde kuşkular arttı ve Başbakan'ın Ankara Keçiören'deki evinde arama yapıldı.

EMNİYET İMAMI "KOZANLI ÖMER" Dİ

Burada belirtmek istedğim bir husus daha var. Bana gelen bilgilere göre, Kozanlı Ömer'den önce Cemaat'in "Emniyet İmamı" görevini üç ay süreyle Hamidullah Öztürk isimli birisi yapmıştı. Hamidullah Öztürk'ün , 'Paralel Yapı' söylentileri çıktıktan sonra Cemaat tarafından, Brezilya'ya kaçırıldığını da öğrendim.

BAYKAL'IN KASETLERİNİ PENSİLVANYA ÇEKTİRDİ

Baykal, Pensilvanya'da oturan Fethullah Gülen'e telefon edip "Bu kaseti senin şakirtlerin mi kaydedip yayınladı?" diye bir soru sorma gereğini neden duydu acaba? Acaba Ankara Savcısı Nuh Mete Yüksel'in bir kadınla birlikteyken kaydedilmiş görüntülerini yayınlayanların da Gülen Cemaati şakirtleri olduğunu önceden bildiği için mi bu soruyu sormuştu?

YAYINLANMADAN ÖNCE BAYKAL'A İZLETTİRDİLER

Ben, kendisiyle ilgili kayıtların, yayınlanmadan önce Baykal'a verildiğine inanıyorum. Bu görüntüler Deniz Baykal'a Cemaat'in bir imamı tarafından, sanki kendilerinin hiç ilgisi yokmuş gibi gösterildi, "Bize böyle bir kaset verdiler ama yayınlamıyoruz" vb. denildi ve Baykal'ın da sonradan bu nedenle teşekkür etmesi sağlandı.

MHP KASET KOMPLOSUNDA ÇOK İNCE ÇALIŞTILAR

Ama bu imkan, kötü niyetli Cemaat, Paçacı, Ümit Şafak, Osman Çakır, Mehmet Ekici gibi MHP yöneticileri ve milletvekillerine yönelik kaset komplosuyla ilgili parti yetkililerinin açıklaması ile benim teknik bilgilerimi bir araya getirdiğimde olay şöyle olmuştur: Vodafone, Turkcell ve Avea'nın MHP Genel Merkezi'ne hizmet veren baz istasyonu tespit edilir. Bu üç şirketin baz istasyonlarının her birinden ( bu bölgelere "hücre" denilir) hizmet alan cep telefonlarının numaraları tek tek tespit edilir.
POLİS TEŞKİLATI 2007'DEN SONRA İYİCE KONTROLDEN ÇIKTI

Polis teşkilatı'nın 2007 yılından sonra tamamen Gülen Cemaati şakirdi polislerin eline geçmesi üzerine, buna benzer olaylar kontrol edilmez bir noktaya geldi. Bu dönemde Cemaat karşıtı kişilere ve kurumlara yönelik adli operasyon görünümünde "düzmece/ kumpas" operasyonlar yapılmaya başlanmıştı. Bunlardan birisi de avukat Serdar Öztürk'ün başına gelmişti.

GÖMDÜKLERİ MÜHİMMATI YİNE KENDİLERİ KAZARAK BULDULAR

Cemaatçi subaylar Levent Bektaş'ın ve Bektaş gibi subayların adlarını vermişler; Cemaatçi polisler de bir "Kafes Eylem Planı" hazırlayarak, o adları o plana yerleştirmişler ve plana uygun olarak kendilerinin gömdükleri silah - mühimmatı gene kendileri kazarak bulmuşlar. Özetlerse; bu dava yargılananların tek suçu, "Cemaatçi olmamak"tır.

"BİZ GÜÇLÜYÜZ SENİN MUHASEBECİNİ BİLE ALIRIZ"

Cemaat'ten üç kişi, Ankara'da bir işadamının bürosuna gelir. "Biz, Sincan cemaat Öğrenci Yurdu'nun mütevelli heyetiyiz, yurdumuz için yardım istemeye geldik" derler. İşadamı, "Ben de 60 öğrenci okutuyorum. Size ancak 1000 lira verebilirim" der.

İçlerinden biri, "Biz senden 40-50 bin lira almak için gelmiştik… Senin muhasebecin kim?" diye sorar. "Senin muhasebecin kim?" sorusu , "Biz güçlüyüz, senin muhasebecini gözaltına aldırırız, ticari defterlerine el koydururuz, ticari hayatını bitiririz"

MÜLKİYE MÜFETTİŞLERİNİ CEMAAT ŞURASI YÖNETİYOR

Görevim esnasında yaşadıklarımdan edindiğim izlenim, mülkiye müfettişlerinin bazıları ile bazı daire başkanlarının aynı Cemaat Şurası tarafından yönetildikleri şeklindedir!

Şark görevine göndermek istediğim Şube Müdürü C. A. F. -  R.G ve M.D., A. İlhan Güler'e, "gizli tayin dayatmasında" bulunan dört kişilik ekiptir. Bu tayin dayatması o kişilerin, İstihbarat Dairesi'ndeki "Cemaat Şurası İmamları" olduklarını göstermektedir.

Sabah Gazetesi

http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/01/09/sabri-uzun-yeni-kitabinda-paralelin-inine-kadar-girdi


Sabri Uzun: Oda TV davasında tutuklanmayacağımı üç ay önce öğrendim
Eski Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’dan sonra eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun da ‘cemaat’i yazdı. Uzun, ‘Kırmızı Kedi’ yayınlarından çıkacak ‘İn’ adlı kitabında, Oda TV davasında tutuklanmak üzereyken son anda bundan vazgeçildiğini ve bu bilginin kendisine dava açılmadan üç ay önce bir emniyet görevlisi tarafından bildirildiğini dile getiriyor.  Radikal'e konuşan Sabri Uzun kendi telefonunun, intihar ettiği iddia edilen eski Emniyet Özel Harekat Dairesi Başkanı Behçet Oktay’la aynı gün dinlemeye alındığını belirterek, “O beni başka bir yere götürüyor” dedi.

'SON ANDA VAZGEÇTİLER'

Memuriyet hayatı boyunca yaşadıklarının tümünü not aldığını ve notları ve elindeki dokümanları da kitaplaştırmaya karar verdiğini söyleyen eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, “2007’den sonra bu cemaat entrikasını ve düzenbazlığını, benim yaşadığım olaylarla ters düşen boyutlarını da not alıyordum. Bir kültür ve hafıza bilgi oluşsun istedim. Bu tür entrikalar bir daha yaşanmasın diye düşüncelerimi yazdım” diye konuştu. Oda TV soruşturması kapsamında tutuklanacakken son anda bundan vazgeçildiğini ileri süren Uzun, bu bilginin de dava açılmadan üç ay önce bir emniyet görevlisi tarafından kendisine ulaştırıldığını ifade ederek, şunları anlattı: “Kitabın içerisinde, beni neden tutuklanmadığım da var. Savcı iddianameyi açıklamadan üç ay önce o iddianamede adımın geçmeyeceğini öğrenmiştim. ‘Sanık, tanık veya müşteki her ad olursa olsun, senin adın geçmeyecek’ diye bana haber gönderdiler. Emniyet içerisinden geldi bu bilgi. Ben ‘cemaat’ demiyorum. Bana ‘cemaat’ adına değil, şahıs olarak haber gönderdi. Kitabımda, haber gönderenin ön ismini yazdım. Ben o dosyaya girseydim çok memnun olurdum. Beni beş defa Ergenekon, Balyoz ve Oda TV davalarında tanık gösterdiler. Beşinden de çağırmadılar. Beş ayrı mahkemenin de üzerinde ‘Bu adamı çağırmayın’ diyen bir otorite olması lazım. (Cezaevine girmek için) Benim 2011’den beri valizim hazır, hala daha duruyor.”

İsmail Saymaz
Radikal Gazetesi

http://www.radikal.com.tr/turkiye/sabri_uzun_odatv_davasinda_tutuklanmayacagimi_uc_ay_once_ogrendim-1267889

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " Sabri Uzun'un Kitabındaki Detaylar "

Cevap Bırakın

Reklam