Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



EMNİYET İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun, bugün piyasaya çıkacak ‘İn-Baykal Kasedi-Dink Cinayeti ve Diğer Komplolar’ isimli kitabında, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a kurulan kaset komplosunda yer alan 5 polisin ödüllendirildiğini ileri sürdü ve şöyle yazdı: “Bütün bu olayların Deniz Baykal’ın gizli görüntüleri ile alakasını ise aldığım bir duyum sonucu kurdum. Baykal’ın gizli görüntülerinin kaydedildiği eve farklı bir grup tarafından benzer bir operasyon yapılmış. Söz konusu ekip operasyon nedeniyle bir de ödül almıştı. Süleyman B.’nin evine kamera yerleştiren ekip de Deniz Baykal’ın olayındaki gibi taltif-ödül beklentisine girmişti. Riske girmemelerine rağmen ödül almaları, ötesinde yakalandıkları için başka yerlere sürgün edilmeleri bu polisleri sinirlendirmiş, sağda solda konuşmaya başlamışlardı. Deniz Baykal’ın olayında görev alan 5 polisin ismi, başka bir nedenle verilen 35 kişilik taltif listesinin içine yazılarak ödüllendirilmişti. Taltif veren komisyon dışında herkes ne olduğunu biliyor.”

KUMPAS ÖRGÜSÜ NASIL İŞLİYOR

Sabri Uzun kitabında, izleme ve dinleme operasyonlarında hedef kişinin ilk önce telefonlarının dinlenmesiyle ‘operasyonların’ başladığını belirterek, kumpas örgüsünü şöyle tanımlıyor:

- Bu dinlemenin yapılması için önce karar verecek mahkeme aldatılır.

- Hedef şahıs terör örgütü mensubu gibi gösterilir, telefonun IMEI numarası (makine numarası) üzerinden dinleme talep edilir.

- Bu metotla mahkeme yanıltılıp, telefon dinlenmeye başlandıktan sonra hedef alınan kişinin ya da parti başkanının özel hayatına dair bilgiler derlenir.

- Diyelim ki hedef alınan şahıs Ankara’da bir evde kadınla birlikte olacak, kadın ve erkeğin telefonları baz istasyonlarından saniye saniye takip edilir.

- Erkek ve kadın bir apartman dairesine girdiklerinde yer tespit cihazı (imsi katcher) denilen cihazla tam olarak hangi dairede, hangi odada oldukları tespit edilir.


ÇİLİNGİR HASAN’A AÇTIRDILAR

- Bu sefer buluşma yapılan evsahibinin telefonları dinlemeye alınır. Evsahibinin evde bulunmadığı bir gün ve saatte Ankara’daki çilingir Hasan Usta ‘Bir çalışma yapacağız’ denilerek görevlendirilen ekibin beraberine alınarak götürülür. Hasan Usta’nın açtığı kapılardan girilerek, teknik şube uzman personeli tarafından gizli kamera birlikte olunacak yatak odasını gösterecek şekilde yerleştirilir. Sokakta beklemekte olan alıcı yerleştirilmiş cihazda kayıt yapılıp yapılmadığı tespit edildikten sonra o evden ayrılınır.

- Telefonu dinlenen erkek ve birlikte olacağı kadın, birbiriyle telefonla konuşup, randevulaştıklarında görevlendirilecek kaydetme ekibi de bilinen evin yakınına gidip yerleşerek önce gidip test yapar sonra da kayda başlar.

- Bu şekilde yapılan kayıtlar da yeri ve zamanı geldiğinde (mesela seçim döneminde) internet aracılığıyla yayınlanmaya başlanır.


İKİNCİSİ PAKSÜT YÖNTEMİ

- İkinci yöntem Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ile eşi Ferda Paksüt’e yapılan yöntem gibidir. Partner veya Doblo tipi kamyonetin içine A15 cihazı konulur. Bu cihazın hafızasına dinlenmek istenen telefonun numarası kaydedilir. A15 cihazı ve cep telefonu aynı baz istasyonunu bölgesinde bulundurulduğundan konuşmalar otomatik olarak kaydedilir.

EV SAHİBİ YAKALADI AMA

Sabri Uzun kitabında bu dinleme cihazları ile yapılan bazı operasyonların da açığa çıktıklarını belirtiyor. Ankara’da Çukurambar ve Keçiören’de, Çankaya’da polislerin gizlice girerek kamera yerleştirmeye çalıştıkları evlerde fark edildiklerini, olaya hırsızlık süsü vererek kaçtıklarını, bu olayların da kayıt altında olduğunun altını çiziyor: “Diyarbakırlı yurttaşımız Süleyman B.’nin evine dinleme-izleme cihazı yerleştirme sırasında Ankara İstihbarat Şubesi’nin 4 ekibi, çevre güvenliği ve gözcülük yapmıştır. Buna rağmen evsahibi bir görevliyi yakalayıp Yıldızevler Polis Karakolu’na teslim etmiştir. Söz konusu memur İstihbarat Dairesi’nde görevli şube müdürü tarafından hiçbir tutanak düzenlenmeden alınmıştır. Görev verdikleri memur il dışına sürülmüştür.”

Toygun Atilla
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27925598.asp


Soner Yalçın'ın Sözcü Gazetesi'nde yazdıkları;

Sabri Uzun…

1968’de Ankara Polis Koleji’ne girdi. 1974’te Polis Akademisi’ni bitirdi. 1978’de polis istihbarat kursunu tamamladı. 1979’da Uşak İstihbarat Şubesi’ni kurdu. 45 yıllık mesleki hayatının 28 yılı istihbaratta geçti.

Üç kez Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı oldu:
1) 27 Haziran 1997…
2) 14 Haziran 2001…
3) 12 Haziran 2003…

Yani… Bugün kitapçılarda olan “İN” kitabının yazarı Sabri Uzun sıradan bir polis değil.
Yazdıkları da hiç sıradan değil…

Örneğin, Deniz Baykal’ın seks kaseti ayrıntıları üzerinde duruyor; nasıl dinlendi; nasıl takip edildi; eve nasıl kamera yerleştirildi ve eve kamera koyan polisler nasıl taltif edildi? Ayrıca…

Baykal’ın CHP genel başkanlığından ayrılırken söylediği, “Pensilvanya’dan aldığım mesajın samimiyetine inanıyorum…” diyerek Cemaat’i aklamasının kodlarını çözüyor:

“Ben, kendisiyle ilgili kayıtların, yayınlanmadan önce Baykal’a verildiğine inanıyorum. Bu görüntüler Deniz Baykal’a Cemaat’in bir imamı tarafından, sanki kendilerinin hiç ilgisi yokmuş gibi gösterildi, ‘Bize böyle bir kaset verdiler ama yayınlamıyoruz’ denildi ve Baykal’ın da sonradan bu nedenle teşekkür etmesi sağlandı. Hatta ‘Varan 1’ kasetinden sonra ‘Varan 2’ ve ‘Varan 3’ kasetlerinin varlığından bahsedildiğini ve Baykal’ın bu yöntemle ‘teslim alındığını’ düşünüyorum (…) Deniz Baykal’a söz konusu kaseti ilk götürenler Cemaat’in polisleri değil, bir gazeteci. Böyle bir durumda polis kullanmazlar.”

Kimdi bu gazeteci?

Kitabın bir başka yerinde şu cümle ilgimi çekti:

“Deniz Baykal’ı, 22 Şubat 2003 günü, Cemaat’e bağlı Samanyolu Televizyonu’nun Ankara Temsilcisi Haluk Örgün, İstanbul Beylerbeyi’nde Seaport Restaurant’ta düzenlediği yemekte, Ak Parti Genel Başkanı (henüz milletvekili seçilememişti) Recep Tayyip Erdoğan’la buluşturmuştu!”

Erdoğan’a milletvekilliği ve itibarıyle başbakanlık yolunu açan ilgili seks kaseti mi?

Soru çok… Baykal’ın açıklama yapması gerekiyor…


Mesut Yılmaz’a kaset tuzağı

Mesut Yılmaz’ın başında bulunduğu 55’inci Hükümet’in Cemaat tarafından yıkıldığını bilmiyordum; Sabri Uzun’un kitabından öğrendim:

“Türkbank’ın özelleştirilmesiyle ilgili, işadamı Korkmaz Yiğit ve Alaattin Çakıcı arasında geçen telefon konuşmasının ses kaydı, 1998 yılında Cemaatçi polisler tarafından bir milletvekiline verilip, mevcut hükümet düşürülmüştü.

Türkbank kasetinin basına nasıl sızdırıldığını tam olarak öğrenememiştim. Bu olayın sırrını Temmuz 2011’de, yani olayın üzerinden 13 yıl geçtikten sonra öğrendim.

Kaset, polis memuru Çetin Y. tarafından kopyalanarak, amiri S.’ye verilmişti. S. bu kaseti Ankara’da görevli B.A.’ya vermiş, B.A. da bir ağabeyi vasıtasıyla, CHP Milletvekili Fikri Sağlar’a ulaştırmıştı.

Ses kasetini dinleyen Fikri Sağlar, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a bilgi vererek, onun da onayını alarak, kamuoyuna duyurmuş, ANAP Hükümeti’nin düşmesine sebep olmuştu.
Öte yandan bu kaset servis etme işini İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Âdem Demir’in yaptığı söylenerek, yetkili makam sahipleri yanıltılmış ve Demir ekarte edilmişti…”


Sabri Uzun’un “İN” adını verdiği kitabı şaşkınlık içinde okuyorsunuz; devletin nasıl bir acze düşürüldüğüne inanamıyorsunuz. Örneğin şöyle diyor:

“Hablemitoğlu cinayetini aydınlatmak için çok gayret gösterdim. Görevlendirdiğim Şube Müdürü, her defasında, ‘Tespitlerimize göre katil İstanbul’dan gelip, cinayeti işleyip dönmüş’ dedi. Meğerse ben, Hablemitoğlu cinayetini aydınlatma görevini, Cemaat’in şakirdine vermişim…”

Necip Hablemitoğlu cinayet dosyasının yeniden açılması şarttır…

Cemaat cinayetleri


Hablemitoğlu’nu kimin öldürttüğü belli; Cemaat!
Merak ettiğim tetiği kime çektirdiler; bir polis şakirdine mi, yoksa bir “polis haber alma elemanına” mı? Şöyle…

Bu köşede, 11 Eylül 2007’de Ankara’da “bulunan” bomba yüklü minibüs yalanını yazmıştım. (Sözcü, 26 Aralık 2014)

Sabri Uzun kitabında olayın ayrıntılarını yazıyor ve soruyor:

“Ey Cemaat İmamı polis müdürleri!

Bu minibüsü, bir yardımcı istihbarat elemanına siz kiralatmadınız mı?

O patlayıcı dediğiniz gübreyi siz satın aldırmadınız mı?

O minibüsü, kendi ajanınıza verip Ankara’ya siz getirtmediniz mi?

O minibüsü, Kurtuluş Katlı Otoparkı’na siz park ettirmediniz mi?

Park ettirmeden önce üç-dört gün İstihbarat Dairesi’nin kapalı garajında bekletip, ABD’deki İkiz Kuleler’e yapılan 11 Eylül saldırılarını çağrıştırsın diye 11 Eylül 2007 gününü özellikle beklemediniz mi?

Üzerinde parmak izi bulunmasın diye İstihbarat Dairesi’nin garajında yıkattığınız minibüsü bir polis memuruna eldivenle kullandırmadınız mı?

Siz, bugüne kadar “parmak izi bulunmaması için” polis tarafından yıkatılan örgüt arabası gördünüz mü?

O minibüsü, Kurtuluş Otoparkı’na park etmeye götüren polis memurunun kamera kayıtlarına yakalanmaması için şapka giymesini emreden Daire Başkan Yardımcısı kim; o memur kim?
Bu olayda kullandığınız yardımcı istihbarat elemanına 30 bin dolar ödediniz mi?”


Vay… Vay… Vay… Hangisini yazayım?..

Demek, Cemaat polisleri kullandıkları istihbarat elemanlarına para veriyordu!
Hablemitoğlu’nun katiline kaç lira verdiler?

Sabri Uzun “İN” kitabında; Cemaatçi polislerin kendilerini JİTEM olarak tanıtıp, Cevzet Soysal isimli Hizbullahçı’yı 1999’da Batman Pınarbaşı Mahallesi’ndeki evinin önünden kaçırıp, öldürüp, Beşiri kırsalına gömdüklerini ayrıntılarıyla açıklıyor.

Sabri Uzun’un kitabından sonra, başta bazı CHP’liler olmak üzere kimileri Cemaat’i savunmaya devam edecekler mi?

Soner Yalçın
http://sozcu.com.tr/2015/yazarlar/soner-yalcin/erdogana-basbakanlik-yolunu-seks-kaseti-mi-acti-704242/

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " Sabri Uzun'un Kitabı Paralel Yapı'yı Deşifre Ediyor "

Cevap Bırakın

Reklam