Sevgili Kardeşlerim,
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasına üye iki kardeşin bir zamanlar yayımladığı, ilginç içerikli bir mason dergisi vardı. Adı "Şakul Gibi" idi. Bu dergiye ben de abone olmuştum ve çıkan yazılardan yararlanırdım.
Dergi, iki yayımcısının hayatta olduğu sürece yayımlanmasını sürdürdü. İki yayımcısı, az bir arayla Sonsuz Doğu'ya göçünce, yayım hayatı da sona erdi. Derginin iki yayımcısını, Ziya Umur ve Mişel Marguiles kardeşlerimizi anmayı masonik bir görev sayarım.
Mişel Marguiles kardeşimiz, bizim derneğimizin üyesi olan Uğur Dörtbudak kardeşimizin dış yaşamdan arkadaşıydı. Uğur kardeşimle birlikte olduğumuzda, dergiyle ilgilendiğimi bildiğinden, ikisinin ortak anıları zaman zaman konuşma konumuzu oluştururdu. Aynı biçimde, benden de Mişel Marguiles kardeşimize bahsettiğini söylemişti.
Uğur kardeşimiz, İstanbul'daki binamızın yapımında en zorlu görevleri üstlenmiş, binamızın tamamlanması için tüm sorumluluklarını kullanmış, görev bilincine örnek olan, anısı unutulmayacak bir kardeşimizdir.
Uğur Dörtbudak kardeşimiz en verimli çağında Sonsuz Doğu'ya göçtü. Anısı önünde saygı ile eğilirim.
Geçenlerde, İstanbul'daki binamızın en alt katında bulunan kütüphanemizin raflarındaki kitapları incelerken, elime "Şakul Gibi" dergisinin sayıları geçti. Birden, eskiden birgün bu dergiye bir yazı yolladığım, yolladığım yazının da "Okuyucu Mektupları" köşesinde yayımlandığı aklıma geldi.
Dergileri karıştırmaya başladım ve yolladığım yazının yayımlandığı sayıyı buldum.
Yayımlanan yazımı yeniden okuduktan ve aradan geçen onca zaman sonra, düşüncelerimin bugün de aynı olduğunu fark ettim.
Ulusal ve de yasal Türk Masonluğunun 100. yıldönümünü kutladığımız bu yıl, bu mektubun içeriğini kardeşlerime açıklamak, Türk Masonluğunun, dolayısıyla da evrensel masonluğun sorunlarını belirtmesi açısından bana ilginç geldi.
Aynen şöyle demişim (Şakul Gibi, Sayı 24, Mayıs 1990):
"Sayın Yayımcı kardeşim,
Geçenlerde "Şakul Gibi" dergisinin eski sayıları elime geçti. Okudum.
Masonlukla ilgili her olaya açık olduğum için, devamlı izlemeyi arzu ettiğimden hemen abone oldum. Bundan sonra beni, sürekli okurlarınızdan sayabilirsiniz.
Geçmiş dergilerinizi okurken, mensubu olduğum masonluğu temsil eden kardeşlerimizden "Bay" diye bahsetmeniz, bende şu mektubu yazmak ve biraz içimi dökmek isteğini uyandırdı. Kalemi elime onun için aldım.
Sevgili Kardeşim,
Yaşamımın değişik devrelerinde, üç kez Nur-u Ziya sokağı masonluğuna girmek için öneri aldım.
Fakat, beni öneren kişilerle yaptığım ilginç konuşmalarımda, benden ısrarla inançlarımın ve inanışlarımın açıklanmasının istenmesi dolayısıyla ve ben de, prensip olarak, bu gibi inanış ve davranışların yalnızca kişiyi ilgilendirdiğini düşündüğümden, önerilmeme karşı çıktım. Beni öneren kişiler, her ne kadar "Canım, bu bir formalitedir, sen gene inançlarında özgür ol", demiş olsalar da, onlara "Hayır, bir formalite için bile ödün vermem ve bu yüzden rahatsız olacağım bir yere girmem", dedim ve olay benim için kapanmış oldu. Taa ki, dördüncü kez, gene masonluğa önerilmem ve bu sefer önerildiğim yerin, sizlerin "Düzensiz" olarak adlandırdığınız ve yok saydığınız, ama sizinkiyle benzer olan masonluk olduğunu öğrenene kadar.
Şimdi mensubu olmakla övündüğüm masonluğa öneren kişi bu önerisini yapınca, beni önerdiği masonluk kuruluşunun anlayışında inançların kişiye özel olduğunun kabul edildiğini ve bununla ilgili hiçbir açıklama isteği ile karşılaşmayacağımı söyledi.
Çok olumlu karşıladım ve kendisine "Tamam, seninleyim, önerini yap, geliyorum" dedim. Ve böylelikle, ikinci bir masonluğun varlığını öğrenmiş oldum.
Hemen sonra, bu durumu, beni ilk önce sizin masonluğunuza öneren, bugün Sonsuz Doğu'ya göçmüş olan ve kuruluşunuzda çok yüksek bir yerde bulunduğunu öğrendiğim aile dostumuza bildirdim, benim bir kez daha masonluğa önerildiğimi ve bu defa öneriyi kabul ettiğimi söyledim. "Fakat galiba, dedim, beni başka bir yere önerdiler, çünkü aynı soruları sormadılar." "-Neresiymiş orası, yoksa Tepebaşı mı?" dedi. "Evet" dedim. İşte o zaman, o aile dostumuz açtı ağzını, yumdu gözünü, kıyamet koptu. Bana çok kırıldı. Ben bu hınca, bu kızgınlığa o zaman bir anlam veremedim. Yaşlılığın oluşturduğu bir davranış biçimi olarak nitelendirdim.
Kabul etmekte zorlandığım bu davranış biçiminin belirtilerine "Şakul Gibi" dergisinde de rastladığım için, içimden gelen bu mektubu yazmak istedim.
Aslında, sizi suçlama gibi bir arzum ve amacım yok. Olayın sizden kaynaklanmadığını gayet iyi biliyorum. Ve o yüzden size, "Yahu yapmayın, vazgeçin şu ayrıcalıktan," demiyorum. Biliyorum, olanaksız. Ben yalnızca, tanımadığım ama kardeş bildiğim size, bu davranışınızın bana ters gelen yanlarını belirtmek istiyorum.
Sevgili kardeşim,
Sizin de, bizim de yaptığımız ne?
İnsanlığın yetkinliğe, mükemmelliğe ulaşması.
Siz onların iyiliği, biz kötülüğü için mi uğraşıyoruz?
Yoo, benzer ritüelleri uyguluyoruz, aynı konularda konuşmalar yapıyoruz, aynı kültür birikimlerinin ürünleriyiz. Ama siz, "İnsanların mükemmelliğe ulaşması yalnız bizim çabamızla olur", diyorsunuz. Biz ise, "Hem sizin, hem de bizim çabamızla olur, gelin görüşelim, düşünce değiş tokuşunda bulunalım, tartışalım, ortak yanlarımızı görelim, birbirimizi anlayalım ve kuvvetlenelim", diyoruz. Siz, "Siz bizim için yoksunuz, bizim size ihtiyacımız yok", deyip var olanı inkar ediyorsunuz. Devamlı gerçeği aramak olan misyonunuza ters düşüp gerçeği (benim üyesi olduğum mason kuruluşu) görmek istemiyorsunuz. Daha doğrusu, sizin gerçeği görmenize engel olmak isteyen İngiltere Birleşik Büyük Locasının buyruğuna, düzensiz ilan edilmekten çekinmeniz nedeniyle, resmi olarak boyun eğiyor, ama resmi olmayan ilişkilerimizde, bu gerçeği bildiğinizi ve kabul ettiğinizi açıklıyorsunuz. Kendi kendinize ters düşmeniz ve davranışlarınızdaki bu ikilik sizi rahatsız etmiyor mu?
Geçenlerde, Türk Masonluğunun 80. yılını kutladınız.
Hangi Türk Masonluğunun?
80. yılını kutladığınız Türk Masonluğunun 55 yılı, sizin de bir zamanlar içinde bulunduğunuz ve bugün yok olarak kabul ettiğiniz "Düzensiz" masonluktu. İnsan geçmişini, kökenini nasıl bu kadar inançla inkâr edebilir?
Düzensiz olarak günümüzden 25 yıl öncesine kadar sürdürdüğünüz ve bugün vefasızlık örneği göstererek tanımadığınız bu masonluğun o zamanki bir üyesi olan Namık Kemal'e, gayet haklı ve doğru olarak, düzensiz bir mason olmasına rağmen, "Kardeş" demekte bir sakınca görmüyor, fakat sizin de 25 yıl önce içinde bulunduğunuz bu masonluğun o zamanlar bir üyesi ve benim masonluğumun bugünkü Büyük Üstadı olan Vedat Yeğinsü kardeşi veya derneğimiz üyesi Murat Özgen Ayfer kardeşi, dergilerinizdeki yazılarda yalnızca adlarıyla belirtmekten rahatsız olmuyorsunuz.
Masonluk niteliğinin Nur-u Ziya'ya kavuştuktan sonra geri alınamayacağını, artık o kişi mason derneğinden ayrılmış, uykuya yatmış olsa bile kendisinin mason ve kardeş olarak tanınacağını derginizde savunuyorsunuz. Hapse girmiş bir kardeşimize, adam öldürmüş bir masona (örnek olarak) yine "Kardeş" demekten çekinmiyor, ama sizin o zamanlar uyguladığınız masonlukta, 25 yıl önce Nur-u Ziya'ya birlikte kavuştuğunuz kardeşimize bugün K harfini çok görüyorsunuz. İnsan, kardeşini nasıl inkâr eder? Bunda bir terslik yok mu? Bu size normal geliyor mu? Ben kabul edemiyorum, bu tür davranışları içtensizlik olarak görüyor ve çok rahatsız oluyorum. Rahatsız olduğum en büyük nokta ise, özel yaşamınızda bu kardeşlere "Kardeşim " demekten çekinmemeniz.
Yazımın başında dediğim gibi, olayın sizden kaynaklanmadığını gayet iyi biliyorum ama, 20. yüzyılda, düşünen, fikir üreten, gerçeği arayan bir insan, nasıl olur da körü körüne, görünen bir gerçeğin aksine inanmaya mecbur tutulabilir? Bugünün insanı, bu kadar bilinçsizleştirilebilir mi, bu kadar -özür dilerim- Rabelais'deki Panurge'ün koyunu durumuna sokulabilir mi ?
Türkiye'deki masonların rakamını verirken, 6500 kişiden bahsediyor, ancak benim masonluğumun üyesi olan 2000 kişiyi yok olarak kabul ediyorsunuz. Ama öte yandan, "Yalnızca Masonlara Satılır" diye başlık altı koyduğunuz "Şakul Gibi" derginizi, düzensiz ve yok olarak ilan ettiğiniz, tanımadığınız bana ve başka masonlara göndermezlik etmiyorsunuz.
Bu çifte standart, hem beni, hem de sizin masonluğunuzdaki birçok kardeşimi rahatsız ediyor. Yanlış mı?
Mektubumu yayınlamayacağınızı biliyorum. Hem, bir dergi ölçüleri için, epeyi uzun, hem de sizin açınızdan sakıncalı. En azından bu yazılış biçimiyle...
Kardeş Sevgi ve Saygılarımla,
Metin Ansen"
Sevgili Kardeşlerim,
Eminim, birçok kardeşim, bu mektubum "Şakul Gibi" dergisinde yayımlandıktan sonra neler olduğunu bilmek isteyecekler.
Yazdığım yazının yayımlanmasını sağlamak için, yazımı bitirirken "Mektubumu yayımlamayacağınızı biliyorum" demiştim. Adresimi de belirterek yayımladılar, mutlu oldum. Ama aynı sayıda, ilk sayfada, Ziya Umur kardeşimin ağır eleştirilerini ve haksız saldırılarını içeren bir yanıt yazısı çıktı. Ben dergiye gönderdiğim yazımda, olaya kurumsal açıdan yaklaşmıştım. Ziya Umur kardeşim, dergide yayımlanan yanıtında, açıklamasını kişileştirdi ve beni azarlamak yolunu seçti. Ben o açıklamaya da, iddialarını çürüten bir yanıt verdim. Ancak verdiğim yanıtı yayımlamadılar. Olayın benim açımdan hoş ve hiç beklemediğim bir gelişimi oldu.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasında üye olduklarını bilmediğim birçok okul arkadaşımdan bana bir "Merhaba" yazısı ile kutlama mesajları geldi. Ancak beni en çok mutlu eden mektup İsrail'den yazılmıştı. Yazıyı yazan kardeşim, İstanbul'dan İsrail'e göç etmiş bir Musevî vatandaşımız olduğunu açıklayıp masonluğa Türkiye'de kabul edildiğini belirtiyor ve Tel Aviv'de Türkçe çalışan Sayın Nur Locasının bir üyesi olduğunu bildiriyordu. Yazdığım yazıdan çok etkilendiğini, Türkiye'de kendi masonluğundan başka bir masonluğun olduğunu hiç kimsenin kendisine söylemediğini, benimle tanışmak istediğini, İstanbul'a geldiğinde beni ziyaret etmeyi arzuladığını açıklıyordu. Kendisine yanıt verip, İstanbul'a geldiğinde beni kesinlikle aramasını rica ettim. Ve bir gün, gerçekten işyerimde beni ziyarete geldi, kendisiyle aramızda hemen kardeşlik duyguları oluştu ve onu, o akşam toplanacak olan locama davet ettim. Ben o günlerde, locamda Birinci Nazır'dım. Kardeşimiz locamıza geldi, ismini açıklamamızı rica edip hem toplantımıza, hem de kardeş soframıza katıldı. Kendisiyle uzun bir zaman yazıştık, İstanbul'a her gelişinde beni ziyaret etti, her seferinde elinde bir anı ile. Aradan yıllar geçti, adresi ve telefonu hâlâ bendedir. Uzun zamandan beri, kendisine yolladığım yeni yıl ve bayram kutlama yazılarıma yanıt alamıyorum... Ancak kendisine yirmi yıl önce verdiğim sözü tutuyor, adını bugün de açıklamıyorum.
Olayın başka bir ilginç gelişimi daha oldu.
Şakul Gibi dergisinin her sayısında, masonik bir bulmaca bulunurdu. Bulmacayı doğru çözenlere, bir yıllık Şakul Gibi dergisinin aboneliği hediye edilirdi.
Bir keresinde, bulmacayı doğru çözdüm ve bir yıl abonelik kazandım.
Ancak beni mutlu eden olay, kazandığım abonelik değildi.
Beni ondan daha çok mutlu eden olay, kazandığım bir yıllık aboneliği bana yazılı olarak bildiren Mişel Marguiles kardeşin mektubu idi. Mişel Marguiles, mektubuna "Sevgili Metin Ansen Kardeşim", diye başlıyordu...
Türk Masonluğunun 100. yılını kutladığımız bu yıl, görüşlerim değişmedi.
Türk Masonluğu, evrensel masonluğun izlediği ve yürüdüğü yoldan yürümesini sürdürmektedir.
Evrensel masonluk bugün değişik düşünce ve uygulama yapısıyla varlığını sürdürmektedir.
Bu oluşum içinde en ağırlıklı yeri, Anglo-Sakson masonluğunun belirlediği yolda ilerlemesini sürdüren ve kendilerini "Düzenli" olarak tanıtan masonluk almaktadır.
Anglo-Sakson masonluğunun dışındaki masonluklar, yani kendilerinin dışındaki herhangi bir masonik kuruluşun ya da akımın izinde olmadan yaşamlarını ve çalışmalarını sürdüren masonik kuruluşlar, yalnızca erkeklerin aydınlandığı Erkek Mason kuruluşları, yalnızca kadınların üyesi olduğu Kadın Masonluğu ve hem erkek, hem de kadınların üyesi olduğu Karma Mason obediyansları olarak varlıklarını ve gelişimlerini sürdürmektedirler.
Anglo-Sakson masonluğunun üyesi olan obediyanslar kendi aralarında birbirlerini tanıyıp karşılıklı olarak ziyaret ederler. Bu masonluğun dışında yer alan mason kuruluşlarının çoğu da birbirlerini tanırlar ve karşılıklı ziyarette bulunurlar.
Anglo-Sakson masonluğu, kendi dışındaki masonik akımların hiçbirini resmen tanımaz, onları masonik kuruluş olarak kabul etmez. Bu masonluğun dışında yer alan mason kuruluşları ise, yeryüzündeki tüm mason obediyanslarının varlığına saygı ile yaklaşırlar.
Büyük Mason Mahfili Derneğimiz, Ulusal Türk Masonluğunun 100. yıldönümünde, dünya masonluğunda var olan bu çok sesliliği anlayış ile karşılamakta, kendi ülkemizdeki masonik çeşitliliği de dünya masonluğunun yurdumuzdaki izdüşümü, yansıması olarak kabul etmektedir.
Ancak, gerek yurt içindeki, gerek yurt dışındaki tüm mason obediyanslarına karşı tutumumuz, Evrensel Bildirgemizde açıkladığımız gibi, kardeşçe ve kardeşliğin gereklerine saygı duymaya önem veren bir biçimdedir.
Bizler barışçı, ilke ve amaçları karşılıklı saygı ve sevgiye dayanan, üyesi oldukları mason obediyansı ne olursa olsun, tüm masonların birbirleriyle kardeş olduğunu savunan bir mason derneğinin saygın ve düzenli üyeleriyiz. Amacımız yalnızca kendimiz için değil, tüm insanlar için bir Ülkü Mabedinin yapımını sağlamak ise, ayrıcalık ve ayrımcılık gözetmeden bu mabedin içine tüm insanları alabilmek için çalışmalıyız.
Yöntemlerimiz ayrı olabilir, ancak amaçlarımız aynı...
Üyesi oldukları mason kurumu hangisi olursa olsun, yeryüzündeki tüm mason kardeşlerime en içten kardeş sevgi ve saygılarımı sunarım.