Masonluk ilk çağlarda bilgisizlik ve karanlıklarla çevrili bir ortamda bulunduğu için, örgütlerinde, işlerinde devamlı bir gizlilik ve kapalılık sağlama çarelerini araştıra gelmiş ve uzun zaman bu konuda hiçbir şey yazmamayı bozulmaz bir kural olarak benimsemiş olan bir kuruluştur ve buna şaşmamak gerekir. Bu kapalılık, sadece Masonluğa mahsus değildir. Eski tarihlerde ve ortaçağların ilk yüzyıllarında ortaya çıkmış olan bütün kuruluşlarda durum aynıdır. Yine aynı sebepten dolayı felsefe okullarının ve mezheplerin kaynaklarını yakından tanımak da zorlaşmaktadır. Hıristiyanlığın, şövalyeliğin, cemaatlarin, şehir kuruluşlarının yani Komünlerin nasıl doğdukları sorunları bugün de tartışılmakta ve aydınlanması gerekli durumlarını korumaktadır. Eleştiricilerin, söylentiler, gelenekler ve ele geçen belgeler üzerindeki incelemeleri süregeliyor. Yetkili yazarlar, birbiri ardı sıra hep aynı kaynak ve olayları, pek de kesin olmayan bir takım söylentileri tekrar edip duruyorlar. Sözün kısası, tarihten gelen bilgiler doğrudan doğruya sağlam bilgilere değil, sağlam ve doğru olduğu sanılan bilgilere dayanmaktadır. Masonlukta da hâl böyledir. Masonluğun geçmişte bir bina yapıcıları topluluğundan doğmuş olduğu iddia edilir; fakat bu da kesin olmaktan uzaktır.
Ritüel, Mabedin alegorisi, çalışmalardan çıkan semboller bu görüşü her açıdan doğrulamamaktadır.
KRAUSE (Kari Christian Friedrich, 1781 – 1832) Kardeşin ünlü eserinde incelediği üç belgeyi biz de inceledik. İlk bakışta bu dokümanların işçilere seslendiği sanılabilirse de anlatılışları bizim bugün kullandığımıza benzeyen sembolik bir dil iledir. Bundan başka işçilerin anlayamayacakları bir felsefe öğretisini de kapsamaktadır. Bu durumda adı geçen belgelerin yazıldığı zamanlardaki çırakların ve kalfaların bugünkülerden daha üstün olduklarını kabul etmek gerekmez mi? Hattâ ortaçağ boyunca, herkesin dönemin kültürünün üstünde fikirlere sahip olduğunu kabul mü edeceğiz? Bu belgeler, mimarlar ve mühendisler için yazılmıştı denilecek olursa, sanatçıların daha o zamandan beri sembolik bir dil kullandıklarını, bu bakımdan Masonlukla hayır derneklerinin farklı durumda olmadıklarını benimsemek gerekir. Hoşgörülü koruma veya baskılar, toplantıların yasaklanması, siyasî endişeler, rahiplerin dar görüşlülüğü gibi birbirini kovalayan olayların yalnız işçilerin yüzünden olabilmesi ihtimali de çok uzaktır. Bütün bunlar bugünkü durumun eskiden de var olduğunun birer kanıtıdır.
Mason tarihinde ikinci esas nokta, felsefe ve bilimle uğraşan kuruluşların bugünkü Masonluk yapısında görüldüğü gibi eski zamanlarda da mevcut olmalarıdır. Buna benzer kuruluşlar Haçlı seferlerinden sonra Avrupa’nın her tarafında görülmüştü. Doğudaki felsefe mezhepleriyle ilişki kurmaları sonucunda birçok kimsede düşüncelerini gizlice dile getiren birtakım yeni ve geniş fikirler doğuyordu.
Daha sonraları İllümineler, Tampliyeler, natüralist görüşü yayan Rozikrüsyenler, iktidarda olan ya da olmayan siyasî partiler de ortaya çıkıyordu. Rose Croix’lar en çok XVII. Yüzyılda Fransa ve Almanya’da yayıldılar. Bunlar hayalci düşünce ve görüşleriyle Avrupa’yı doldurmuşlardı. Çünkü bir taraftan hekimlik yapıyorlar, öte taraftan madenleri başka madenlere çevirmek ve daha bazı mucizeler göstermek gücünde oldukları söylentileriyle çevrelerinde ilgi topluyorlardı. Her işin iç yüzüne sızmayı pek iyi becerebilen Cizvitler onlara şiddetle karşı çıktılar. Gauthier, Robert, Garasse gibi rahipler Rose Croix’ları, vaftizi bulûğ çağına erteleyen, vaftiz aleyhtarı kişiler olmakla, dinsizlik ve Allahsızlıkla suçladılar. Modern görüşün babası Francis Bacon da bir Rose Croix idi. Francis Bacon 1561'den 1626'ya kadar yaşamıştı. 1630 yıllarında idi ki, Belçikalı kimyacı Van Helmont, Belçika’nın dinî başkenti olan “Malines”deki Başpiskoposluk konseyi tarafından Rose Croix ve büyücü olmakla suçlanınca İngiltere’ye kaçtı ve orada Localara devam etti. Localara sığınanlar esas örgütte ve yüksek otoritelerde bulunmayan bir takım uyuşmazlıkların doğmasına sebep oluyorlardı
1717'de Londra’da dört Büyük Loca birleşip, İngiltere Büyük Locası adını aldığı ve kendi egemenliğini tanıyan bütün Locaların anayasasını düzenlemeye giriştiği zaman, böyle bir yönetici örgütün pek eski çağlardan beri var olduğu ileri sürüldü. Bundan ötürüdür ki Loca bu yönetimin ANDERSON tarafından kaleme alınan eski yönetmeliklerini ilk genel statü olarak bastırdı. Bütün Ritler, dereceler, felsefi kurallar kaldırıldı, sadece Çırak, Kalfa ve Usta dereceleri bırakıldı. Bu son derece, ancak Loca Başkanlarına ya da Loca eski başkanlarına verildi.
Birçok Loca, İngiltere Büyük Locasının yetki ve örgütünü benimsedi; yalnız İngiltere’de değil başka ülkelerde de bu yetkiyi tanıyanlar oldu; böylece yeni Rit ortaya çıkmış oldu. Mons şehrinde “Tam Birlik” adı altında kurulan Locanın patenti bile “Karalarda, denizlerde yazılı Locaların Başkentteki Büyük Üstadı” unvanını kullanan Duc de Montaigue tarafından verildi. Bu patent 24 Şubat 1721 tarihini taşır ki, bu tarih Büyük Locanın kuruluşundan dört yıl sonraya rastlar.
Bir kısım İngiliz Locaları bu yeni kuruluşu tanımadılar. Bunun üzerine Londra’da “İngiliz Eski Locası” kuruldu. Biri 3 Temmuz 1329 tarihini taşıyan, diğeri de 1641'de Ste. Marie kilisesinde Skoçya Masonları toplantısına başkanlık etmiş bulunan VI. Jacques’ın eliyle yazılmış ve 25 Eylül 1590 tarihli olan iki belgeyi haiz Skoçya’daki KİLWİNNİNG Büyük Locası, daha sonra da YORK Büyük Locası ile ona bağlı Localar, İngiltere Büyük Locasına şiddetle karşı çıktılar. Onu Masonluğun eski değerini ve karakterini ortadan kaldırmış olmakla suçladılar. İngiltere dışındaki birçok Loca ve Yüksek Konsey de Skoçya Büyük Locasına bağlı kalmak ve onun sistemini uygulamak istediler. Daha başkaları da büsbütün yeni sistemler ortaya attılar. Karşıt Rit’ler bu suretle meydana çıktı. Modern Rit bütün güçlükleri ortadan kaldırdığı için büyük ilgi gördü.
Eski kuruluşların eğilim ve âdetlerini korumak isteyenler, aynı zamanda genel statülerle merkezî bir otoritenin kurulmasını da arzu ediyorlardı. Fakat bütün bu eğilim ve istekleri uzlaştırma işi büyük güçlüklerle karşılaşıyordu. Çeşitli sistemler tasarlandı, bu yoldaki tartışmalar XVIII. yüzyıl boyunca uzadı gitti. Bu dönemde Olgunlaşma Locaları, Doğu ve Batı Şövalyeleri, Royal Arche, Rose-Croix Yüksek Konseyleri, “Templier”lerden kaynaklanan kuruluşlar, Malta Şövalyeleri ve diğer başka eski kuruluşlar çalışmakta idiler. Her birinin kendine bağlı Loca ve Atölyeleri üzerinde yetkileri vardı. Bununla beraber aralarında birleşerek bir birlik vücuda getirmek de istemekte idiler. Böylece ilk “Ekose” adlı Konsey bu Rite göre 1770'de kuruldu.
Bundan başka Tekemmül Riti de çok yaygındı. EKSR yirmibeş derece üzerinde çalışan bu Ritten çıkmış ve Berlin’deki ana Localardan biriyle Almanya’daki birçok Loca tarafından benimsenmiş ve uygulanmıştı. Kralî Sır Prensleri ile Doğu Batı Şövalyeleri Konseyleri Bordeaux’da çalışmakta idi. Bu rit Amerika Birleşik Devletlerinde de kurulmuştu.
1762'de Berlin, Paris ve Bordeaux Yüksek Konseyleri tarafından atanan dokuz üyeli bir alt kurul, tüzükleri ve yönetmelikleri hazırladı. Önsözde Ekosizmin çok yerinde olan esaslarını yerleştirmek, bunların tam bir etkinlikle her iki yarım kürede yerleşmesini sağlamak amaçları belirtiliyordu, burada her iki yarım küre sözü çok yerindedir. Çünkü çoktan beri Amerika’da da birçok Loca çalışmakta idi. Hattâ Masonluk en geniş bir şekilde burada yayılmıştı. İkinci Frederik, Skoç Ritinin Hâkim Büyük Âmiri olunca bu yetki Avrupa ve Amerika’dan bütün Yüksek Konseyler tarafından tanındı. Masonlar arasında felsefe çalışmalarını sağlamak amacı ile dereceler de otuz üçe çıkarıldı ve 33 derecelilerden mürekkep bir Yüksek Şûra kuruldu. 1786'da Anayasaları da hazırlayıp yürürlüğe koyan İkinci Frederik bu suretle Rit’imize son şeklini vermiş oldu.
Bazıları 1786'daki Anayasanın İkinci Frederik tarafından hazırlanmış olduğunu kabul etmezler. Bu hususta A.B.D. Güney Jüridiksiyonu Yüksek Şûrası Hâkim Büyük Amirlerinden ünlü bilgin Albert Pike 33° Kardeşin eserlerini yeni adaylar okumalı ve incelemelidirler.
Doğu Şövalyelerinin tarihine gelince; bu bir hayli zor çalışma ve araştırmalarla yapılabilir. Baron de Westendrode’un Choria tarafından elde edilen bir yazısına göre, vaktiyle doğuda Hürmüz Derneği adlı bir felsefe mezhebi vardı. Bu dernek, kurucusu olan ve 96 yılında Sen Mark tarafından hıristiyanlığa kabul edilen Mısır rahiplerinden Ormuz veya Ormesius’un adıyla anılırdı. Dernek üyeleri Mısır doktrinleri ile hıristiyanlık doktrinlerini karışık bir şekilde benimsemişlerdi. Bunlar “Nur ve Ziya Bilgeleri” adını almışlar ve bunun işareti olarak da kırmızı bir haç taşımışlardı; daha sonraları da “Süleyman Bilimi” denilen bir okulla birleşmişlerdi ki bu okulun kaynağı Eseniyenlere varır; belki de Masonluk oradan gelmektedir.
1188'de Kudüs, Selâhaddin-i Eyyubî tarafından alınınca, bu okulun üyeleri Avrupa’da Doğu Masonluğunu ve Doğu Şövalyeliğini kurdular. Bunlar yüksek bilimleri öğrenenlerdi ki, izlerine 1196'da rastlanır.
Ramon Llull (1235 -1315) de bunlardan biri idi. Bu Üstad İngiltere Kralı üçüncü Hanri’nin oğlunu da iykaaf etmişti.
Franmasonluk içinde erimiş olan Doğu Şövalyeliği, belge yokluğu ve araştırma eksikliği yüzünden tarihi yazılamayan kuruluşlardan biridir. Krallarla ulusların ve bunların âdet ve davranışlarının tarihi insanlıkta, inançlarda ve genellikle bütün kuruluşlardaki büyük devrimlerle birlikte gelişir. İnsanlık tarihi ancak bu büyük yolları tanımakla öğrenilmiş olur. Fakat dikkati en çok çeken bu yollar oldukça dardır ve henüz bilinmeyen şeyler, insanlığın çocukluk çağı ve karanlık dönemi bu dar yollardan geçmiştir. Hükümetlerin, siyasetin, toplum hareketlerinin “ilkel kaynakları” halindeki insan zekâsının müjdecileri ve gelişmeleri hep o yollardan geçmiştir.
Fikirlerin doğuş ve yayılışı sessizlik içinde oluşur. Bundan ötürüdür ki yüksek düşünürlerin, gerçek araştırıcıların ve sanatçıların kimlikleri pek bilinmez. Bu yüce ruhlar şan ve şeref peşinde koşmamışlar ve kamunun kendilerine verdiği ikbâli red etmişlerdir. Gizli derneklerin her çağdaki güçlü çekiciliğini, buna karşılık bunların tarihini bilmenin zorluğunu başka türlü açıklamak imkânsızdır.
İşte, Masonluğun bugünkü örgütleri hakkında adayların incelemeleri gereken tarihle ilgili konular bunlardır.
Bizim uygulamakta olduğumuz Rit ile bazı başka memleketlerin kendi Büyük Locaları ile birlikte benimsedikleri Rit arasında, artık can sıkıcı ve tutarsız tartışmalara meydan vermeyecek bir kardeşlik, bir eşitlik kurulmuştur ve Masonluk yolu da işte bu görüş birliğindedir. Bazı ülkelerde geçici de olsa Kardeşler arasında ayrılık doğuran siyasî olaylardan bu birliği korumak ve esirgemek gerekir. Masonlar sağduyularını kullanarak bütün insanlık için böyle bir dayanışma fikrini gerçekleştirme yolunu mesleğin ilkelerinde bulurlar.
En karışık dönemlerde Masonların dış âlemde kendi duyuş ve isteklerini toplum olaylarına etken kılmak için çalıştıkları zamanlarda bile Mason Locaları aktif bir rol oynamamış ve Masonlar kişisel gayret ve davranışlarını Mason kuruluşlarına mâl etmemişlerdir. O çağlarda Masonluk, bugünkü gibi, ilkelerini savunarak ortaya atılmış değildir. Onyedinci yüzyılın ikinci yarısı, İngiltere’de ayaklanmalarla, devrimlerle doludur. Locaların eğilim ve kuruluşları bakımından bu olaylara tamamiyle seyirci kalmış olmaları da imkânsızdır. Bununla birlikte, hiçbir olayda Localar söz konusu edilmemiştir; ancak Cromwell gibi bazı kişilerin Mason oldukları bilinir.
Masonluktan pek çok etkilendiği söylenen Fransız devriminde de durum bundan farksızdır. Burada da Mirabeau gibi ünlü Masonlar başlıca rolü oylamış, fakat Masonluk söz konusu edilmemiştir.
Masonluğun etkisi ve adı, yalnız Papalığın piskoposluklara gönderdiği genelgelerde, bir de o zaman olduğu gibi şimdi de kendileriyle kavgalı olduğumuzu pek iyi bilen en büyük siyasî hasmımız olan Cizvitlerin yayınlarında geçer. Bizim bu siyasî gücümüzün sırrı, bizleri bütün bu çatışmalar dışında tutmak için Localarda siyasî tartışmaları yasaklayan eski âdetlerimizdedir. Bunun gibi din sorunlarındaki gücümüzün sırrı da din dogmaları üzerine tartışmaları yasaklayan ve bütün dinlere aynı hoşgörüyle bakan yasalarımızdadır. Böyle bir toleransın bütün bu dogmaları hükümsüz bırakabileceğini sanmakta Papalığın hakkı vardır.
Masonluk çalışmaları hayli zamandan beri önemli bir bilimin ortaya çıkmasına yol açmış, özellikle son zamanlarda tarihte yerini bulan Dinler Biliminin doğmasına sebep olmuştur.
Büyük Doğu Şövalyeliği, Zerdüşt öğretilerini, bunların Yahudi öğretileri üzerindeki etkilerini incelemekten başka bir şey değildir. Önceki iykaaflarda Hiram’ın yani insan zekâsının, kötülük, zulüm ve cahillik yüzünden öldürülebileceği sizlere anlatıldı ve mabedin yapımı için işçilerin muhtaç oldukları ahlâkî değerler açıklandı. Seçilmişlere ayrılmış olan üç derece yani 9, 10 ve 14.Derecelerde savaşmaya çağrıldığınız zulüm, önceleri şiddetle, daha sonra da dürüst bir adaletin etkisiyle yok edildi. Eğer yönetim çalışmalarını çetin ve zahmetli bilimsel çalışmalar izlemeseydi, bu başarı kısır kalırdı. Bunun içindir ki sizi Büyük Mimar derecesine çıkararak pozitif bilimle çalışan bir işçi yaptılar ve hemen ardından sosyal ide'yi sizin düşüncenize sundular. Siz, kelimeyi ilk olarak ham taş üzerinde aradınız; sonra Royal Arche Masonu olarak o kelimeyi teşkil eden harfleri mikâp taş üzerinde buldunuz. Ham taş sadece duygularınıza hitap eden tabiatten ibaret idi; mikâp taş ise metodlu olarak araştırılan ve gözlenen doğadır. Bilimsel araştırma ve gözlemler sizi her şeyde bir sonsuzluğa götürdü. Uzayın ve zamanın incelenmesi derinleştirilince uçsuz bucaksız bir geceden başka bir şey bulamadınız.
Hayatın kaynağını araştırdınız ve organik olmayan maddelerin canlı maddeler haline dönüştüğünü anladınız. Organizmaların da birbiri ardı sıra değiştiklerini gördünüz; hiçbir ölçü ile ölçülemeyecek derecede küçük parçalar haline gelinceye kadar onları izlediniz. Sonunda kendinizi küçüklüğün sonsuzluğu önünde buldunuz; nitekim büyüklüğün sonsuzluğu önünde de âciz kalmıştınız. Mikroskopunuzla görebildiğiniz madde bir yığındır; bunu birleştiren birçok yığınlar vardır. Ayrı birer olay gibi görünen devrimler de bir olaylar silsilesidir. Bizim için artık bölünmez sanılan herhangi bir zaman parçası da gerçekte bir gelişme ve dönemler silsilesidir.
Bir hücrenin meydana gelişini, uzay’da yıldızların birbiri ardına yığılışlarını nasıl göremiyorsak öylece hayat da gözlerimizden ve düşüncelerimizden kaçar; gözlemlerimiz ve tasarılarımız sonsuzluk içine gömülür, gider. Zekâ bizce hayatın en olgun görüşüdür; bunun kıvılcımlarını en basit hayvanlarda bile görmekteyiz; insana doğru yükseldikçe zekânın gücü artar. Dünyaya yeni gelen çocukta zekâdan hiçbir iz yoktur, sonradan oluşur.
İlkel insanlarda da zekâ azdır, çok düşünmüş bir soydan gelen insanlarda ise daha çoktur. Her kuşak kendinden önceki kuşağa nispetle düşünce ve zekâda daha güçlü ve daha ileridir. Bu gidişle insan zekâsı nerelere varacaktır? Yoksa insan bu gücün son mertebesine artık varmış mıdır? Daha üstün bir zekâsı olamayacak mıdır? Bu gibi sorular boş ve gereksizdir; çünkü bizler doğada herhangi bir varlık ve eşya zincirinin son merhalesine varmış olduğunu kabul edemeyiz. Zekânın ilerleyişi ve gücünün artması da sonsuzluk içinde kaybolur. Tıpkı evrenin en büyük sonsuzlukta ve her maddeyi oluşturan hücrelerin de en küçük sonsuzlukta kaybolması gibi...
Bu bilgiler mikâp taş üzerinde okuduğunuz harflerdir ve bu harfler bir araya gelince Tam ve Ali bir Mason olduğunuz zaman okuyabileceğiniz Evrenin Ulu Mimarının adını meydana getirir.
Locaların Yönetimi
Madde 72 - Loca Görevlileri(1) Locanın, kendi üyeleri arasından belirlenen 16 görevlisi vardır:1. Üstad-ı Muh...
Üyelik İşlemleri
Madde 93 - Locaya Giriş Yolları(1) Bir Locaya tekris veya tebenni ile girilir.(2) Bir Kardeş, Büyük Locanın m...
Son Hükümler
Madde 123 - Yorum(1) İşbu tüzüğü yorumlama yetkisi Büyük Locaya aittir. İhtiyaç olan durumlarda, Büyük Görevl...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...
Atölyenin Adı: Olgunlaşma Locası.Başkanın Unvanı: Pek Muktedir veya Melik Süleyman.Birinci Nazırın Unvanı: Ad...
4.Derece Ritüeli: "Çalışmanın Açılışı"
Pek Muktedir - Sayın Adonhiram Kardeşim, toplantımıza katılan Kardeşlerin hepsi Ketum Üstad mıdırlar?Adonhira...
4.Derece Ritüeli: "İykaaf"
Pek Muktedir - Gündemimizde 4. dereceye alınmaları uygun bulunan Kardeşlerin iykaafı vardır. Kâtip Kardeşim b...
Üstadı Muhterem ve Sevgili Kardeşlerim. Bugün burada sunacağım konferansın konusu çok geniş ve kapsamlı olduğ...
Landmarklar
Bugünkü sohbetimiz "Landmarklar" üzerine olacaktır. Bu bir derleme çalışma olup yorum yoktur. Konuya girmeden...
Türkiye'de Masonluk Tarihi (1909 - 1970)
Türkiye'de masonluğun tarihini genel olarak üç ana bölüme ayırarak incelemek bugüne kadar alışılagelmiş bir y...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...

14.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı: Büyük Seçilmişler, Tam ve Âlî Masonlar Atölyesi veya Gizli Kubbe.Başkanın Ünvanı: Üç defa Mukt...

15.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı : Doğu ve Kılıç Şövalyeleri ŞapitriBaşkanın Ünvanı : Büyük ÜstatGörevlilerin Ünvanı : Her görev...

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti'nin Tarihçesi
Operatif Masonluktan, Spekülatif Masonluğa geçişin ilk defa İngiltere'de gerçekleştiği bilinmektedir. Bunun s...

Fethullah Gülen Ermeni Soyundan mı
O formdan annesinin adının “Rabin” olduğunu öğreniyoruz! Halbuki, annesinin ismi “Refia” olarak bilin...