"Mason, örgütünün sırlarını ifşa etmektense ölümü tercih etmelidir"
J.Blachard, Scottish Rite Masonary İllustrated, 1:141
Yeminin tanımını yapmadan ve birlikte yemin felsefesini tartışmadan önce, dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum. Hiç düşündünüz mü? Neden yabancı filmlerdeki mahkeme sahnelerinde, kürsüye çıkan tanığa, hakim sağ elini kaldırarak yemin etmesini söyler, ya da neden İslam'da Kuran'a sağ el basılarak yemin edilir?...
İslam ansiklopedisi, sağ eli ve yemini şöyle tanımlar: Yemin ya da arapçada geçtiği haliyle yemin, sağ el, bereket kuvvet ve kudret, yüce ve güzel mevkii demek olup, and içme anlamında da dini ve fıkhi yani hukuki bir terimdir. And içme törenine, yemin adının verilmesi, insanın yemin esnasında, sağ elini arkadaşına vurmasından veya arkadaşının elini tutmasından ileri gelmiştir, İslam'da, Allah'ın zimmeti ve ahdi demek olan, diğer bir deyişle, Allah'a karşı bir sorumluluğu kabul etmek olan yemin, bunu yapan kimsenin bütün güç ve samimiyetini sembolize eder. işte sağ el, bu gücün, kudretin, yüceliğin sembolüdür.
Yemin, "kutsal bir değer ya da bir varlığı tanık göstererek, belirli bir konuda söz verme, ya da belirli bir beyanın doğruluğunu onama olarak" da tarif edilebilir. Kutsal, tanrısal hatta şeytani bir varlığa veya o varlığın gücü ile temas sağlanarak, eğer yemin tutulmuyorsa, yeminini bozana karşı, söz konusu gücün kullanılmasına çağrı yapılır.
Kutsal sayılan bir varlığı tanık göstererek, yemin etmenin kökleri, "su üzerine" yemin eden Sümerler ve "hayatları üzerine" yemin eden Eski Mısır'a kadar uzanır. Hitit İmparatorluğu'nda devletler arasındaki antlaşmalar, çeşitli yemin tanrılarının adlarını kullanılarak yapılırdı. Yunanlılar, önceleri yeraltı suyu olan Styx üstüne yemin ederlerken, daha sonraları Zeus üstüne yemin ederlerdi. Kimi kaynaklar Milet'te Psykhe'nin başına, kimi yerde de Afrodit ve Apollon üstüne yemin edildiğini yazar.
Doğu dinlerinden Hinduizm'de ise, Ganj Nehrinden alınan suyla yemin edilir. Bilinen ilk laik yemin ise, daha çok bir etik kod görünümünde olan ve tutulmadığı takdirde en büyük ceza, yani meslekten men edilmek olan Hipokrat Yeminidir.
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi tek tanrılı dinlerde, yemin geleneği oldukça yaygındır, ibranicede yemin anlamına gelen "şevuah" sözcüğü, Hz. İbrahim'in Filistin Kralı Abimelek'e yedi dişi kuzu üzerine yemin etmesinden gelir (Tekvin 21) Sık sık kötüye kullanıldığı için Hıristiyanlığın erken dönemlerinde, iyi karşılanmayan yemin, zamanla bu dinde de önemli bir yer edinir.
Eski Araplar, ilahlar ve ecdat üzerine, kâhinler de genelde doğa olayları üzerine yemin ederlerdi. Yeminin niteliği dikkate alınınca, İslamiyet'ten sonra sadece Allah'a yemin edilebileceği doğal görünse de, günlük hayatta, çocukların başı, ecdad, evliya hatta peygamber üzerine yemin edilir. Hz. Muhammed'in mutluluğu üzerine yemin ettiği, kaynaklarda yazılıdır, İslam'da genellikle "vallahi", "billahi", "tallahi" gibi sözlerle yapılan yemin lağv, gamus ve münakit olmak üzere üçe ayrılır.
- Lağv yemin, bir şeyin öyle olduğu zannedilerek veya ağız alışkanlığıyla yapılan yemindir. Kişinin birini görmediği halde gördüğünü zannederek "vallahi gördüm" demesi buna örnek verilebilir. Ayrıca yemin kastı olmaksızın yemin sözlerini söylemek de lağv yemin olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde yapılan yeminden dolayı kefaret gerekmez. Kur'an-ı Kerîm'de, kasıtsız olarak ağızdan çıkıveren yeminlerden dolayı, kişinin sorumlu tutulmayacağı bildirilmiştir (Bakara 2/225; Madde 5/89).
- Gamus yemin, geçmiş zamanda meydana gelmeyen bir işin olduğuna veya yapılan bir şeyin olmadığına bilerek yalan yere yemin etmektir. Bir hakkın yitirilmesine neden olduğu ve bu haksızlık Allah adıyla doğrulandığı için, bazı din adamlarına göre küfür, bazılarına göre de büyük günahtır. Şafilik mezhebi dışında genellikle kefaret gerektirmez; yemin eden kişi tövbe yoluna giderek ve haksızlığa uğrattığı kişiyle helalleşerek Allah'ın bağışlamasını umabilir.
- Münakit yemin ise, mümkün olan ve geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yapılan yemindir. Bir kimsenin şu işi yapacağım veya yapmayacağım diye yemin etmesi böyledir. Yeminin geçerli olması için yemin edenin akıllı, buluğ çağına erişmiş ve Müslüman olması gerekir. Ayrıca bu sözüyle yemini kastetmiş olmalıdır. Bunun yanında yeminin Allah'ın isimlerinden biriyle veya O'nun sıfatlarıyla yapılmış olması gerekir. Allah ve sıfatları dışında başka şeylere yapılan yemin, bu yemin kapsamına girmez.
Yemin, inanç alanının dışına da taşarak, hukuk alanında kurumsallaşmıştır. Hemen tüm uygar yasalarda yemin, gerektiğinde başvurulan bir doğrulama ve kanıtlama aracıdır.
Yemin iki aşamada gerçekleşir. Bunlardan ilki; sözünü tutmak üzere olan ve aksi olduğunda cezalandırılmayı peşinen kabul etme aşamasıdır, ikincisi ise yemini tuttuğu sürece kişinin yemin etiğini hayatına taşıyarak, ruhsal huzuru ve dinginliği yaşamasıdır.
Masonluk, hakikate ulaşmak amacıyla, bireysel vicdanı arındırmayı ve oluşturmayı hedef alırken; etik monoteist inanç sistemi kapsamında da, Yüce Kudret'ten vah yolan kutsal kitapları, Nur'un kaynağı ve yemin aracı olarak kabul etmiştir. Bu ilke, "Tanrı'ya ve ruhun ölümsüzlüğüne inanç" ilkesinin yanında, inançsal landmark olarak masonluğun, "düzenlilik" sınırıdır. Yemin kürsüsündeki kitapların niteliği, masonluk evrime koşut olarak, üç aşamada değişim göstermiştir. Bu aşamalar önce operatif masonluktan, erken spekülatif masonluğa ve sonra da evrensel spekülatif masonluğa doğru gelişen yapısal değişime paralel olarak: Elyazması Yasalar, Yasa Kitabı, Kitabı Mukaddes, Kutsal Yasa Kitabı, sonrada diğer kutsal kitaplar olarak sıralanabilir.
Bu evrim çizgisinde, Elyazması Yasalardan, Kitabı Mukaddes'e geçişin sebepleri arasında Süleyman Mabedi'nin mimarı Hiram'ın masonluğun piri kabul edilmesi; Süleyman Mabedi'nin dünyanın en ünlü mimarı eseri olduğuna inanılması; Geometri biliminin tanrısal sayılarak, mimari ve masonlukla özdeşleştirilmesi; Kitabı Mukaddes kaynaklı lejant, alegori ve sembollerin ritüellere alınması; Protestanlığın kitlesel olarak yayılması ile Kitabı Mukaddes sevgisinin artması ve özellikle tutucu kiliseye karşı masonlar arasında bir tepki aracı gibi kabul edilmesidir. Bu sebeplerin yanında, pratik yönden belki de en geçerlisi, Hıristiyan ülkelerinde, Kitabı Mukaddesin genel yemin aracı olarak kullanılması geleneğinin, masonlar tarafından da benimsenmesidir.
Ortaçağ'da yaşayan erkeklerin yeminleri adı, kılıcı, aile şerefi ve Tanrı'nın adı üzerine; masonların, mesleki yeminleri de Gotik Yasalar üzerinedir. Localara, Kitabı Mukaddesin girişi 17.Yüzyılda hızlanır. Önceleri İngiltere gibi bazı obediyanslarda sadece Üstadı Muhteremin kürsüsünde, İrlanda ve İskoçya gibi bazı obediyanslarda da Yemin kürsüsü üzerinde bulundurulan Kitabı Mukaddes, 1760 yılında Masonluğun Üç Büyük Nuru'ndan biri ve en önemlisi olmuştur. Daha sonraları bütün kutsal kitaplar, Kutsal Yasa Kitabı ortak tanımı ile Nur ve Yemin aracı alarak kabul edilmiştir. Bu uygulama, düzenli masonluk obediyanslarında halen yürürlüktedir.
İçerisinde ceza şartı olmayan, 1696 Edinburg Elyazmasında yemin metni şöyledir " Tanrı huzurunda (ve büyük gün geldiğinde çıplak olarak hesap vermek zorunda kalacaksınız) birazdan göreceğiniz ve duyacağınız şeylerden hiçbirini sözlü veya yazılı olarak ifşa etmeyeceksiniz; hiçbir yere yazmayacaksınız, hatta kılıcınızın ucu veya başka bir sivri aletle, kar veya kumun üzerine dahi yazmayacaksınız; konuyu kabul edilmiş bir masondan başkasıyla konuşmayacaksınız; Tanrı yardımcınız olsun." Yemin metnindeki ilk ceza şartı 1720 yılında yayınlanan "A Dialogue Between Simon and Philip" isimli ifşaatta rastlanır. Yemindeki ceza şartı aynen şöyledir: "Kalbim göğsümün sol tarafından, dilim ağzımın dibinden koparılacak; vücudum vahşi atlar tarafından parçalanacak; med ve cezirin aktığı bir noktada, deniz kumunun içine 24 saat gömülecek; sonra kül oluncaya kadar yakılıp dört rüzgarın estiği bir yerde havaya atılacak ve böylece hatıram tamamen kaybolmuş olacaktır. Tanrı yardımcım olsun."
Prichard'ın bundan 10 yıl sonra, 1730 yılında yayınlanan "Masonary Dissected" isimli ifşaatında ise "dille kalbin med-cezirin alçak noktasından bir urgan boyu açıkta deniz kumuna gömüldükten sonra vücudun yakılması"; yine 1730'da yayınlanan "The Mystery of FreeMasonry" isimli ifşaatta da "dilin kökleri ile beraber koparılması" gibi ayrıntı ilaveleriyle aynı ceza şartının yemin metnine ilave edildiği görülür.
Tüm bu ceza şartları, günün adetlerine göre kaleme alınmış olup, Masonluğa özgü bir madde değildi, Operatif masonlukta bile böyle ağır cezalar yeminlerde bulunmazdı. Bu cins ceza şartları, o dönemde fakirliğin çok yaygın olduğu İngiltere'de masonların arasına karışarak, o günlerde kurulmuş olan fakir masonlara yardım fonlarından kazanç sağlanmasına karşı, alınan tedbirlerden sadece biriydi.
Mason tarihçisi G. F. Gould'a göre 1909 yılından itibaren, İskoçya Büyük Locası'ndan verilen beratla Türkiye'de açılan locaların kürsülerinde Kitabı Mukaddes bulunmakta, kürsünün yanındaki küçük bir masada da Kur'an ve Talmut yer almaktaydı. Yine aynı yazara göre, Kutsal Yasa Kitabı olarak Hıristiyan, Müslüman ve Budist kitaplarının bulunduğu açıklanmıştır.
Türk Masonluğunda daha sonraki dönemde, kürsüde bulunan ve üzerine yemin edilen kitapları, Masonik ve Kutsal Yasa Kitapları dönemi ile Kutsal Kitaplar dönemi olarak iki aşamada inceleyebiliriz. Bağımsız Türkiye Büyük Locası'nın resmen kurulduğu 16 Aralık 1956 öncesinde ve bu tarihte düzenli masonluğa geçiş çalışmalarının yapıldığı Nisan 1959 ara döneminde yemin kürsüsü üzerinde yemin edilen kitaplar: Yüksek Şûra Anayasası, Maşrıkı Azam Esas Nizamnamesi, Türkiye Büyük Locası Esas Nizamnamesi gibi Mason Yasa Kitaplarıdır. Bu dönemlerde yemin kürsüsü üzerinde, Masonluğun Üç Büyük Nuru olarak kutsal kitaplar ve üzerlerinde gönye ile pergel bulunmamaktaydı. 1965 yılındaki konsekrasyonla düzenli masonluğa geçmemizden sonra, sembolik localarımızda yemin kitabı olarak sadece Kutsal Kitaplar kullanılmaktadır. Ayrıca derecelere göre gönye ve pergel farklı olarak yerleştirilmektedir. EKSR'nde ise Kutsal Kitapların yanında Skoç Riti'nin 1762 ve 1786 tarihli Anayasaları ve Nizamları da yer alır. EKSR'nde yemin kürsüsü üzerindeki kitapların hiçbirisi çalışma sırasında açılmaz, kapalı olarak bulunurlar ve üzerlerinde çapraz yerleştirilmiş bir çift kılıç yerleştirilmiştir.
Sadece hür insanların yemin edebilme hakları vardır. Yemin eden, ettiği yemini gerçekleştirmeye de hazır olmalı, akıl ve hikmetini kullandıktan sonra yemin etmelidir. Yemin adil olmalıdır. Yeminin geçerli olması için, yemin eden kişi hür ve akli melekelere sahip olmalıdır. Aramıza kabul edeceğimiz haricilerde aradığımız özellikler içerisinde yer alan bu şartlarla, yaptığımız ilk yemin Tekris Töreni'nde gerçekleşir. Bir kimseden belirli bir takım görevleri isteyebilmemiz için, o şahsın bu görevleri yerine getirmeyi kendi serbest iradesiyle kabul ve taahhüt etmiş olması gereklidir, aksi halde kendisinden istenileni yerine getirmeyen kişinin bundan sorumlu olduğu iddia olunamaz. Aday yemin etmekle bu sorumluluğun altına girmiş olur. O anda, sadece kendisi için yaşamak, sadece kendi çıkarını düşünmek imkanını kaybeder ve başkaları için de yaşamak, onların felaketlerini de paylaşmak zorunda kalır. Bu tutumu, bu düşüncesi belki de dış alemde anlaşılamamasına, belki de alay konusu olmasına yol açabilir. Ancak adaylıktan çıkıp, kardeşliğe geçecek ve inisiyeler arasına katılacak olan kişi, bunlara katlanacak, maruz kaldığı tenkitlere önem vermeyecek, sadece yapmak fırsatını bulduğu hizmetleri ve iyilikleri düşünmekle sevinç duyacaktır. Bir mason için en önemli ve değerli sayılan olgulardan biri olan yemin, her bir üst dereceye geçişte sürer.
Masonluk birçok yükümlülükler verir fakat yerlerine getirilmeleri için kimseye mecburiyet koymaz, masondan hesap sorulmaz. Etik nitelikte olduğu görülen bu yükümlülüklerin cezası yok değildir, yalnız bu ceza, manevi emre uymayanların masonca hareket etmemiş kimseler olarak değerlendirilmelerinden ibarettir. Çok defa yükümlülüklere aykırı hareket edenlerin kimlikleri de bilinmez; fakat bununla ceza hafiflemiş olmaz. Bizim cezamız, o cezayı verenleri mutlu ederek intikam almaları için değildir. Ceza alanı, kendi içinde vicdanı ile baş başa bırakarak huzursuz etmek içindir.
Yemin, yalnızca ritüel bir gereklilik ya da geleneksel uygulamanın yerine getirilişi değildir. Bir mason, söz verişlerinin bilincinde olmalı, gönüllü olarak ve içtenlikle yemin etmeli ve sadece ettiği yeminlerin gereklerini noksansız olarak yerine getiren bir masona "gerçek mason" dendiğini hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.
Locaların Yönetimi
Madde 72 - Loca Görevlileri(1) Locanın, kendi üyeleri arasından belirlenen 16 görevlisi vardır:1. Üstad-ı Muh...
Üyelik İşlemleri
Madde 93 - Locaya Giriş Yolları(1) Bir Locaya tekris veya tebenni ile girilir.(2) Bir Kardeş, Büyük Locanın m...
Son Hükümler
Madde 123 - Yorum(1) İşbu tüzüğü yorumlama yetkisi Büyük Locaya aittir. İhtiyaç olan durumlarda, Büyük Görevl...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...
Atölyenin Adı: Olgunlaşma Locası.Başkanın Unvanı: Pek Muktedir veya Melik Süleyman.Birinci Nazırın Unvanı: Ad...
4.Derece Ritüeli: "Çalışmanın Açılışı"
Pek Muktedir - Sayın Adonhiram Kardeşim, toplantımıza katılan Kardeşlerin hepsi Ketum Üstad mıdırlar?Adonhira...
4.Derece Ritüeli: "İykaaf"
Pek Muktedir - Gündemimizde 4. dereceye alınmaları uygun bulunan Kardeşlerin iykaafı vardır. Kâtip Kardeşim b...
Üstadı Muhterem ve Sevgili Kardeşlerim. Bugün burada sunacağım konferansın konusu çok geniş ve kapsamlı olduğ...
Landmarklar
Bugünkü sohbetimiz "Landmarklar" üzerine olacaktır. Bu bir derleme çalışma olup yorum yoktur. Konuya girmeden...
Türkiye'de Masonluk Tarihi (1909 - 1970)
Türkiye'de masonluğun tarihini genel olarak üç ana bölüme ayırarak incelemek bugüne kadar alışılagelmiş bir y...

İLLUMİNATİ SEMBOLLERİNİN BULUNDUĞU RESİMLER
Bunların bilinen sembolü baykuş. İnci sözlükte bolca kullanılır.Şeytana ve diğer küçük şeytanlara taparlar. M...

14.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı: Büyük Seçilmişler, Tam ve Âlî Masonlar Atölyesi veya Gizli Kubbe.Başkanın Ünvanı: Üç defa Mukt...

15.Derece Ritüeli: "Talimat"
Atölyenin Adı : Doğu ve Kılıç Şövalyeleri ŞapitriBaşkanın Ünvanı : Büyük ÜstatGörevlilerin Ünvanı : Her görev...

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti'nin Tarihçesi
Operatif Masonluktan, Spekülatif Masonluğa geçişin ilk defa İngiltere'de gerçekleştiği bilinmektedir. Bunun s...

Fethullah Gülen Ermeni Soyundan mı
O formdan annesinin adının “Rabin” olduğunu öğreniyoruz! Halbuki, annesinin ismi “Refia” olarak bilin...