Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



“31 Aralık tarihli “Paralel din, 90 ve sonrası” başlıklı yazınızı okudum. Bu vesile ile bugün “paralel yapı” olarak tanımlanan yapılanma konusundaki düşüncelerimi de, yaşadığım bazı olayları belge ve tarihleriyle hatırlatarak belirtmek istiyorum: Fethullah Gülen ismini, ilk defa Elazığ Lisesi’nde öğrenciyken Tabip Yüzbaşı Esat Keşşafoğlu’ndan duydum. Güya komünistlerle mücadele etmek için, 1969 yılında Malatya’da komando kampı kurmuştuk. Bu eylemimizde, bir başka yüzbaşının da rol oynadığını sonradan fark etmiştim ki, bu da tüm hayatım boyunca bana bir ders oldu. Fethullah Gülen’in, “Küçük Dünyam” adlı eserinde de adı geçen Esat Keşşafoğlu ise,1950’lerde Gülen’le Erzurum’da tanışmış ve 1960 İhtilali’nde ise ordudan nurculuktan atılmıştı. Elazığ’da, mesleğini sivil olarak yapıyordu. Tanıdığım kadarıyla da, dürüst ve samimi bir mümindi. Liseyi bitirince, 1970’lerin başında üniversite için Ankara’ya geldiğimde ise, “Zehir hafiye” unvanıyla da bilinen Faruk Sükan’la tanıştım. Aylık Yeni Atılım dergisini de bu tarihlerde çıkarmaya başladım. 1970’lerin sağ-sol kavgalarını, Sükan’ın başbakan yardımcılığı yaptığı yıllar da dâhil hep onunla birlikte takip etme imkanım oldu. Türkiye’deki “derin devlet”in (!) ne kadar sığ bir yapılanma olduğunu ve Gladio’nun da entrikalarını şahsen bu yıllarda öğrendim. Bu karanlık yapıların, başta bazı dini cemaatler ve tarikatlar olmak üzere pek çok sol fraksiyonları da nasıl yönlendirdiğini gördüm. 1979 tarihinde Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi’ni bitirince, 4 aylık kısa dönem askerliğimi de 1982 yılında Menemen’de yaptım. Bülent Ulusu’nun başbakan, Özal’ın da başbakan yardımcısı olduğu o yıllarda, Türkiye’de olağanüstü hal vardı. Fethullah Gülen ise, güya aranıyordu. Bir gün Menemen de bir camide namaz kılarken, beni, Fethullah Gülen’in bir evde yapacağı sohbete davet ettiler. Ben de, onu aradıklarını söyleyen bir komutanımıza bu daveti söyleyince, o da bana, “İsmail, askerliğini yap da git” demişti. Fethullah Gülen hakkındaki ilk kuşkum bu olay olmuştu.

1987 yılında ise Remzi Gökseven Paşa, bir konuyu istişare etmek için beni Sükan’ın bürosuna davet etmişti. Faruk Bey’in bir yakınının da dünürü olan Paşa, Oğuzhan Asiltürk’ün içişleri bakanlığı döneminde emir subaylığı, Cevdet Sunay’ın zamanında da Çankaya Köşkü’nde yaverlik yapmış bir jandarma istihbarat subayı idi. 1980 ihtilalinde Van’da tugay komutanlığı, bir ara Beyrut’da da görev yapan Remzi Paşa, İsmail Hakkı Karadayı’nın da sınıf arkadaşı idi.

Sükan’ın bürosuna gittiğimde, Remzi Paşa’nın yanında birkaç önemli subay arkadaşı da vardı. Ben, PKK ile ilgili bir meseleyi açacaklarını beklerken, kendisiyle yakın hukukum da olan Remzi Paşa, bana, “Graham E. Fuller ve çevresi, İran’ın Türk  Cumhuriyetlerinde etkili olduğunu söylüyor. Özellikle din konusunda Türkiye’nin devreye girmesini ve bunun için Gülen cemaatinin buralarda önünün açılmasını arzuluyorlar” diyerek, fikrimi sordu.. Ben de, Türkiye’nin her konuda milli bir politikasının olması gerektiğini söyleyerek, bunun tehlikesini uzun uzun anlatarak karşı çıkmıştım. Gülen cemaatiyle ilk karşı karşıya gelmem ise, Emin Çölaşan’ın benimle yaptığı bir Pazar söyleşisi sebebiyle olmuştu.”

26 Şubat 1989 tarihli Hürriyet gazetesinin “Tarikatların ANAP’a Destek Çağrısı” manşeti, bu paralel yapıyı rahatsız etmişti. Çünkü, o yıl yapılacak olan yerel seçimlerde Erbakan’ın önünün kesilmesine yönelik bir entrikayı ifşa ettiği içindir ki, bu yapı da rahatsız olmuştu. Çölaşan’ın bir hafta sonraki röportajında Oğuzhan Asiltürk de, bendeki bilgileri doğrulamıştı. 2 Mart 1989 tarihli Zaman gazetesinde “Meraka değmez bir adam” başlıklı köşe yazısıyla beni, Sükan’ın içişleri bakanlığı döneminde MİT’e giren adam olarak ilan etti. Halbuki, Faruk Bey’in içişleri bakanlığının sona erdiği 1969 yılında ben, Malatya Turan Emeksiz Lisesi’nden Elazığ Lisesi’ne sürgün gitmiştim; yani bir lise öğrencisiydim. İşte, artık bu tarihten itibaren bu müfteri ve güdümlü yapıyla açık bir mücadeleye girdim. Zaten, bu paralel yapıyı da destekleyen Gladio, bu tarihlerde bazı provokasyonlara da başvuruyordu. Bu, Türkiye’nin önünde önemli bir tehlike idi. Örneğin, Aziz Nesin’e ölüm fermanı çıkardıklarında, 5 Haziran 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesinde bunu haber verdim. Yine, “Türk İntikam Tugayları”nı kurduklarında da, 8 Ağustos 1993 tarihli Aydınlık gazetesi, benimle röportaj yaparak haberi manşetine taşımıştı.

Bir zamanlar CIA’nın Ortadoğu masasının şefi Graham E. Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı eserinde de göklere çıkarılan bu hareketin, bu paralel yapının büyük bir tehlike olduğunu yıllar önce haber vermiştim. Örneğin, 13 Ağustos 1998 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Yeni Bir Bâtınî Tehlikesi” başlığını taşıyan bir makalem yayımlandı. Belki hatırlarsınız, 17 Aralık operasyonundan yaklaşık 1 yıl önce bizim eve geldiğinizde, CIA’nın desteklediği bu yapının, yerel seçimlere 3 ay kala hükümete karşı bir operasyon yapacağını size söylemiştim.  Önceden tahmin ettiğim tarihlerde, “yolsuzluk” iddialı bu operasyon yapılınca da, günün başbakanı Erdoğan, bu paralel yapıyı aynı zamanda “Haşhaşi” olarak ilan etti. Fatih Altaylı ise, 17 Ocak 2014 tarihli Habertürk gazetesinde, “Haşhaşi benzetmesi ilk kez 16 yıl önce yapıldı” başlıklı yazısıyla, benim, yıllar önce Cumhuriyet’te yayımlanmış olan o makalemi gündeme taşıdı. Bunun üzerine Akit gazetesi, sanıyorum Gülen’in dosyasına da girmiş olan bu makalemle ilgili sorular sordular. Söylediklerimden rahatsız olan Fetullah Gülen ise, bana elli bin TL tazminat davası açtı. Buna rağmen, bu yapıyla yaklaşık 30 yıllık mücadeleme rağmen, 17-25 Aralık operasyonunun hemen arkasından devreye girdim. Eğer Fetullah Gülen, hükümete karşı bir darbe girişimi olarak nitelenen bu operasyonun içinde değilse, Türkiye’ye döneceğini derhal açıklaması gerektiğini hem Hüseyin Gülerce’ye ve hem de Meclis Başkanı’nın danışmanı ve Gülen’in de halasının oğlu olan Kâzım Hoca’ya söyledim. Defalarca konuştuk; ama bir cevap gelmediği gibi, Hüseyin Gülerce de yollarını ayırdı.”

Abdurrahman Dilipak
Yeni Akit Gazetesi

http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/paralel-yapi-uzerine-2-mektup-9229.html
http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/dun-kaldigimiz-yerden-9242.html

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " İsmail Nacar'ın Mektubu "

Cevap Bırakın

Reklam