Bornocu Ersan 11 Kasım 2015 Çarşamba



Pek Muktedir - Gündemimizde 4. dereceye alınmaları uygun bulunan Kardeşlerin iykaafı vardır. Kâtip Kardeşim bu Kardeşlerin adlarını okuyunuz.

(Kâtip adları okur)

Pek Muktedir - Merasim Üstadı Kardeşim, adları okunan Kardeşleri Atölye kapısı önünde görünüz ve kimliklerini araştırıp kendilerini tanıyınız.

(Adaylar Üstad önlüklerini kuşanmış olarak Atölye kapısı önünde topluca bulunurlar; ve her biri Merasim Üstadınca ilk üç derece bilgilerinden yoklanır. Bundan sonra Merasim Üstadı, Üstad önlüklerini alarak alınlarına birer küçük gümüş gönye koyar ve gözlerini bağlar. Boyunlarına, kölelik sembolü olan kordonu dolar, sağ ellerinin ikişer parmağını dudaklarının üstüne koydurur. Bundan sonra Atölye kapısına Ustad usulünce vurur) (•• •)

Muhakkik - (Kapıyı açarak) Kapıya böyle vurmaya ve bizim yas tuttuğumuz yere girmeye kalkışan kimdir?

Merasim Üstadı - Hiram'ın kabrini görmüş bulunan ve Ketum Üstadlar arasına alınmalarını isteyen Kardeşleri getiriyorum.

Muhakkik - Hazırlıkları tamamlanmış mıdır?

Merasim Üstadı - Gereği gibi hazırlanmışlardır.

Muhakkik - Üstadlık görevlerini yerine getirmişler midir?

Merasim Üstadı
- Buna ben kefilim.

Muhakkik - Sadâkatlarına da güveniyor musunuz?

Merasim Üstadı - Kardeşin, Kardeşe olan güveni ile onlara inanıyorum.

Muhakkik - (Adaylara dönerek) Ses çıkarmadan bekleyiniz Kardeşlerim. (Pek Muktedire döner) Pek Muktedir Üstadım, Merasim Üstadı Kardeş, Hiram'ın kabrini görmüş olup sırra ermek isteyen Kardeşleri getiriyor. Bu Kardeşler usulünce hazırlanmış ve Üstadlık görevlerini yerine getirmişlerdir, ayrıca Merasim Üstadı Kardeşimiz de sadâkatlarına güvenmektedir.

(MÜZİK I)

Pek Muktedir - Eski âdetlerimize göre onları içeriye alsınlar.

(Boyunlarından geçirilmiş olan kölelik bağının ucu Merasim Üstadının elinde olarak adaylar içeri alınırlar)

(MÜZİK II)

Adonhiram - Kardeşlerim, buraya kendi hür ve serbest iradenizle mi giriyorsunuz?

Aday/lar - Evet.

Adonhiram - Onları Kutsal Mihrab'ın önüne götürünüz.

(Merasim Üstadı adayları salonun ortasına kadar götürür)

Muhakkik - Bu Atölyeye girerken ketumiyet ve sadâkat sembolü olarak dudaklarınızı mühürlemiştim, şimdi onları kaldırıyorum; şerefiniz sizleri korusun.

(Muhakkik adayların parmaklarını dudaklarından kaldırır)

Pek Muktedir - Kardeşlerim, öyle bir Mabede giriyorsunuz ki, bir zamanlar her yönünden nur saçmakta iken kadir bilmez kişiler onu karanlığa gömdüler, yasa boğdular... Siz şimdi biraz dinleniniz ve aramızdaki yerlerinizi alınız; ancak sabırlı olun, sessizce bekleyin. Acılar içinde kıvranan kölelerin hayali gözlerimin önünden henüz silinmedi. Merasim Üstadı Kardeşim, adayları oturtunuz.

(Bir süre herkes susar)

Pek Muktedir - Ey zavallı köleler, sizleri buraya kim getirdi? Sizin bağlı gözleriniz boş yere ışık arıyor, kollarınız kendinizi savunacak güçte değil. Sizleri böyle üzgün ve yalnız karanlıklar ve yoksulluklar içinde bitkin dolaşır gördükçe size yürekten acıyorum.

(Bir süre susulur)

Pek Muktedir - Ama, siz yine hakikat yolunda sizlere yol gösterebilecek ve büyük bir aleve dönüşebilecek kıvılcımı varlığınızın derinliklerinde saklıyorsunuz. Söyleyiniz, sizi buraya getiren ülkü iyiliğe olan susamışlığınız mıdır?

Neden bir şey söylemiyorsunuz? Gözleriniz kapalı olduğu için düşüncelerinizi yüzünüzden okuyamıyorum. Bununla birlikte, aldanmaktan korkmaksızın diyebilirim ki, siz buraya gelirken insancıl duygularınıza uymuştunuz. Eğer öyle değil de herhangi bir menfaat elde etmek, bu yoldan mutluluğu aramak, gurur ve ihtiraslarınızı burada tatmin etmek umudunda iseniz, kendinizi aldatmış olmamak için, hemen buradan gidiniz. Yok eğer mutluluğun ve gönül ferahlığının sevgide, düşüncede, faziletin coşkunluğunda bulunabileceğine inanıyorsanız bizimle birlikte kalınız ve olgun kişilerin yapabileceği gibi gerçek mutluluğu doyasıya tadabilmek için onu engelleyen ihtiraslarınızı bir tarafa bırakmaya, kendinizi onların baskısından kurtarmaya çalışınız.

Kardeşlerim, sizi bu dereceye almazdan önce, uymanız konusunda düşünce ve tutumunuzu etkileyebilecek özelliklerimizden bazılarını sizlere bildirmek zorundayım. Çırak, Kalfa hatta Üstad Localarında iyi iş çıkarmak dilek ve iddiasında olan ateşli, atılgan bir çok genç Kardeş tanıdınız. Masonluk gençlerin bu gibi temayüllerini sever ve teşvik eder. Bu canlılığın, düşünce özgürlüğünden geldiğine inanır onların fikirlerini aydınlatarak, görüşlerini etkileyerek gerçeğe bağlılık yolunda bâtıl inançlara karşı mücadeleye yöneltir. Çünkü, Masonluğun başarısı, bu genç Kardeşlerin başarısına bağlıdır.

Bununla birlikte bu mücadelede başarılı olabilmek için tek başına gençlik ateşi yetmez. Sizler de Kardeşlerinizle birlikte Hiram'ın ölüsü üzerinde ağladınız. Gayretlerimizin tek güçlü yöneticisi olan zekâ yine de bilgisizlik ve baskı altında karanlıklara gömüldü. Yaşama parolası olarak kullandığımız kelime kayboldu. İnsanlığın ruh ve zekâsı yüzyıllar boyunca boğuldu ve çok iyi biliyorsunuz ki onun katilleri hâlâ yaşıyorlar; şu ânda tuttuğumuz yas, bu üzüntümüzü yansıtmaktadır. Ama unutmayın ki Masonluk insanoğlunun zekâsını kurtarmak için kurulmuştur. Bu kurtuluş, elbette ki düşüncesiz saldırılarla elde edilemez; ancak uyanıklık ve bilinçle yürüyerek onu başarıya ulaştırabiliriz. Bu gibi mücadeleler görgülü ve kendine güveni olan insanlar gerektirir. Bundan ötürüdür ki Masonluğun bu bir sıra iykaaf törenlerinde hep insanlık için sözünden dönmez, düşüncede yetkin, ödevden yılmaz önderler yetiştirmek gayesi güdülmektedir. Siz bu Atölyeye girerken, ilk Masonluk çağınızdakinden daha ağır bir yükümlülük altına girmiş bulunuyorsunuz. Her şeyden önce sizden usûl ve âdetlerimize saygılı olmanız konusunda kesin bir söz almak istiyoruz. Bilirsiniz ki Masonluk sizi ancak iyiliğe yöneltir ve yine bilirsiniz ki, herkesin özel düşüncesine, inancına yürekten saygı gösterir. Bunun içindir ki siz yine kendi vicdanınız karşısında özgürsünüz; bundan böyle özgür kalamayacağınız tek davranış ancak kendinizi ilgisizliğe ve kaprislere kaptırmaktır. İşte bu yönden bize kesin sadâkat sözü vereceksiniz ve herkesin gözünde küçük düşüp şerefsiz bir hale gelmeden bu sözünüzden dönmeyecek, bu yükümlülükten kurtulamayacaksınız.

Samimiyet, Masonlukta evrensel bir yasadır, ve bundan ötürüdür ki, sizi şimdi sorguya çekerken de bu samimiyet duygunuza sesleniyorum. Kardeşlerim bizim Atölye çalışmalarımızda genç Masonluk çağınızın çekiciliği yoktur. Burada bizim gayretimiz tıpkı kendi iç dünyasını ve vicdanını tek başına denetleyen bir münzevi'nin yaptığı gibi sessiz ve gösterişsiz, fakat süreklidir. Böyle bir çalışmada siz de gönülden bize uymak ve katılmak ister misiniz?

Aday/lar - Evet.

Pek Muktedir - Size bir takım ağır görevler yükleyeceğimizi söylemiştim. Bunlar kendi gücünüzle başarabileceğiniz, elinizdeki vasıtalar ve kendi imkânlarınızla yapabileceğiniz fedakârlıklardır. Bu görevleri üstünüze alıyor musunuz?

Aday/lar - Evet.

Pek Muktedir - Hiram'ın ölümü insan zekâsının köleliğini ifade eder. Masonluk onu özgürlüğüne kavuşturacak, yükseltecek olan vasıtadır. Ona yardımcı olmak için siz de zekânızı, fikrinizi hür ve serbest bir hale getirmelisiniz. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz, buna hazır mısınız?

Aday/lar - Evet.

Pek Muktedir - İlk göreviniz bu mücadeleye candan katılmak, âdetlerimize saygılı olmaktır; gücümüzün kaynağı burada gizlidir. Tuttuğunuz yolda muvaffak olmanız için hiçbir zaman gevşemeden, tam bir düşünce özgürlüğü içinde mücadeleye devam etmeyi taahhüt ediyor musunuz?

Aday/lar - Görevin üstünlüğüne inanıyorum.

1. Ses - (Güney'den) Yazıklar olsun o kişiye ki görevi anlamadan benimser.

2. Ses - (Kuzey'den) Yazıklar olsun o kimseye ki taşıyamayacağı bir yükün altına girer.

3. Ses - (Doğu'dan) Yazıklar olsun o kimseye ki söz verir de unutur.

Pek Muktedir - Masonluk, görevi unutmanın kanla cezalandırıldığı dönemleri görmüştür. Bugün tersine, sözünü bozanları cezalandırmak için onlardan tiksinmek bile yeterlidir. Unutmayınız ki bu tiksinti canınızı yakan acılardan çok, size gözyaşı döktürür.

Merasim Üstadı Kardeşim, adaylara gerekli seyahatları yaptırınız.

(Adayların sayısı ikiden çoksa yalnız biri gezdirilir. Bunlar bilinen üç seyahattir)

(MÜZİK III) (Bütün seyahat boyunca)

(Birinci seyahat sırasında bir şiir gibi, ya da düz yazıyı şiir tonunda, okur gibi)

Pek Muktedir - Nasıl bedene besin ve zekâya çalışmak lazımsa, uygar insan için de görevin yerine getirilmesi öylece gereklidir. Bu yasaya karşı koymak uzvî bir dağılma ve ölümdür.

1. Ses. - Görev her zaman alın yazısı gibi kaçınılmaz olarak sizinle birliktedir.

2. Ses. - Hastalıkta olduğu kadar sağlıkta da; başarıda olduğu kadar düşkünlükte de görev duygusu bizim içimizde, bir saatin öteki saati kovalaması gibi sürer gider.

3. Ses. - Sabahleyin bizimle beraber kalkar, ve geceyarılarına kadar yanımızda uyanık bekler. Şehirlerin gürültüsünde, kırların sessizliğinde... Her yerde görev bizim içimizde, ölüm gibi amansızdır.

(İkinci seyahat sırasında şiir veya melodi tonu ile)

Adonhiram - Gökler, biz ölümlülerin gözleri önünde serilmiş açık bir kitaptır; doğa bu kitabı satır satır yazmıştır. Bizler her yüzyılda bu kitaptan ancak bir satır çözebilmekle bütün bir eseri okuduğumuzu sanırız.

1. Ses - Hiçbir put yapmayacaksın ve tapınmak için ne resim, ne heykel, ne de süslü taş yığınları önünde yere kapanmayacaksın.

2. Ses - İnsanoğlunun kötülüklerini, ihtiraslarını Evrenin Ulu Mimarı'ndan bilmeyeceksin. Aklından geçebilecek hayalleri O'nun adı ile adlandırmayacaksın.

3. Ses - Gözlerini gökyüzüne çevirip güneşi, ayı, yıldızları gördüğün zaman onların önünde de secdeye kapanmayacaksın. Onlara da tapmayacaksın.

Hatip - Ey duygusuz yaratık; soylarının akıp geçtiği yollara dikkatle bir göz at; her tarafta geçmişteki ulusların kalıntılarını göreceksin. Putlar, mihrablar, tapınaklar, saraylar ve bunları kullanan toplumlar, devletler hepsi, hepsi bu yolun toprağına karışmıştır. Tarih denilen o mezarlığın derinden gelen sesi de insanoğlunun yolu üzerine düşerek toza karışanların gürültüsünden başka bir şey değildir.

(Müzik son bulur)

Adonhiram - Merasim Üstadı Kardeşim; sizinle birlikte karanlıkta dolaşan bu köleler kimlerdir?

Merasim Üstadı - Kaybolmuş kelimeyi arayan Masonlar.

Adonhiram - Ne yazık ki, o kelime henüz bulunmamıştır. Daha başka ne istiyorlar?

Merasim Üstadı - Ketum Üstadlar arasına alınmalarını istiyorlar.

Adonhiram - Niçin?

Merasim Üstadı - Gönyeden pergele geçmek için; çünkü onlar Hiram'ın mezarını görmüşlerdir; ve bu sembollerin gizli manalarını öğrenmek istemektedirler.

Adonhiram - Onları Ahit Sandığının önüne götürünüz. Yedi kollu şamdan onları aydınlatacaktır.

(Adaylar mihrap önüne götürülür ve derecenin tablosu önünde durdurulur)

Pek Muktedir - Ketumiyet sembolü altında mihrap önünde duranlar kimlerdir?

Merasim Üstadı - Sâdık Masonlar.

Pek Muktedir - Kardeşlerim; konuşmalarımızdan ve davranışlarımızdan bu yaptıklarımızın ilk peygamberler döneminin âdetlerinden alınmış olduğunu anlıyorsunuz. Atalarımız da bunu böyle uygularlardı. Ortaçağ Masonları bunu zekânın bir aşaması olarak yıldızlara tapma ve insan yapısı putlara inanma gibi sapıklıklara karşı mücadelede kullanmak üzere, daha eski çağlardan devralmışlardır. İşte bu, öylesine eski bir gelenektir ve bizim ona sevgimiz ve saygımız o kadar derindir. Siz de şimdi, bizimle, yüzyıllar ötesi bir töreni canlandırmış oluyorsunuz. Gerçek şudur ki, bu gelenekler canlı cansız bütün putların yıkıcısı anlamına gelen Masonluğun yüksek ve devamlı gayesini ifade eder. Boş inançlarla, düzmece yalan ve bilgisizlikle beslenen, taassup ve baskı yollarıyla kabul ettirilen dinî veya siyasî putlar, çok eski çağlardan beri Masonluğun yıkmaya çalıştığı şeylerdir.

Âdil ve her şeyi bilen tek bir Tanrı fikrinin insan zekâsının varabileceği en yüksek bir inanç sayıldığı çağlar olmuştur. Ancak bu inanç çerçevesinde daha sonraları bir sürü bâtıl itikatların yeni bir putçuluğa yöneldiği de görülmüştür.

Bizim de kendimize mahsus, şuura dayanan inançlarımız doğmuştur. Acaba bunları bizden bin yıl sonra gelecek olanlar nasıl karşılayacaklar? Bugün aramızda en önemli ve en aydın sayılanlarımızın zihinlerinde bile ilerde zamanın çürüteceği bir yığın temelsiz inanç ve putun yaşamakta olduğunu düşünmek yanlış mı olur?

Kardeşlerim Masonluğun ülküsü hakikati aramaktır. İnsanın bütün tasarıları yavaş yavaş olgunlaşır ve bundan ötürü de izafî bir nitelik taşır.

Masonluk bu sebeple hiçbir nazariye ve müesseseyi son ve kesin olarak benimsemez. Üyelerini, değişmeyen gerçeği aramakla görevli kılar; bu görevde hiçbir istisna kabul etmez. Eğer zekâ ve anlayış gücünüz yetmiyorsa, çalışarak onu kuvvetlendirmek elinizdedir. Eğer gündelik işleriniz bütün vaktinizi dolduracak kadar çoksa, çabanızı bunlar arasından en önemlilerine göre düzenleyin.

Meslek ve doktrininiz ancak ve ancak hakikate bağlı olsun. Hatip Kardeşim; Ketum Üstadların öteden beri etmekle mükellef oldukları yemini okuyun. Ayağa kalkalım, sadâkat duruşuna geçelim, Kardeşlerim.

Hatip - «Burada toplanmış bulunan Kardeşlerin önünde, kendilerine samimiyetle bağlandığıma, Ketum Üstadların bağlı bulundukları Olgunlaşma Localarının bilgi ve onayı dışında derecenin sırlarını kimseye açıklamayacağıma kendi arzu ve irademle söz verir ve bu sözümü görev bilirim.

Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti Türkiye Yüksek Şurasının egemenliğini tanıyorum. Onun tüzük ve kararlarına kendi inançlarıma aykırı düşmedikçe, uyacağıma yemin ediyorum. Bu Ketum Üstadlar Atölyesine bağlı olduğum sürece onun iç nizamlarına uyacağıma da söz veriyorum. Bana emanet edilecek sırlara, benden istenecek her türlü meşru ödevlere, yurdumun, evimin ve ocağımın veya kardeşlerimden, dostlarımdan birinin iyiliği için gerekli olan görevlere ölünceye kadar bağlı kalacağıma ve herhangi bir zor, korku ya da baskı karşısında bulundukları zaman onları yalnız bırakmayacağıma söz veriyorum»


Pek Muktedir - Kardeşlerim bu yemininiz şu sözlerle özetlenebilir: görevlere kendi fikir ve vicdanınızın emrine uyarak bağlı olacaksınız. Bu yemini etmeye hazır mısınız?

Aday/lar - Evet.

Pek Muktedir - Merasim Üstadı Kardeşim, adayları kölelik bağlarından ve gözlerini kapayan örtülerden kurtanız.

(Kâtip adayların adlarını sıra ile okur)

(Merasim Üstadı adı okunan adayın bağlarını çözer ve yemin kürsüsüne getirerek sol elini kalbi üzerine, sağ elini kutsal kitap ve tüzük üzerine koyar)

Aday/lar - (isim okundukça) "Yemin ederim" derler.

Pek Muktedir - Adonhiram Kardeş ve Hatip Kardeş, lütfen yemin kürsüsünün yanına geliniz.

(Her üçü kürsünün yanında toplanır ve kılıçlarını adayların başları üzerine uzatırlar)

Pek Muktedir - Evrenin Ulu Mimarının Yüce Şanına, Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti Sonuncu ve 33. derecesi Türkiye Yüksek Şurası adına bana verilen yetkiye dayanarak sizi Ketum Üstadlığa kabul ediyor ve bu dereceye mahsus yetkileri size veriyorum. Adonhiram ve Hatip Kardeşlerim yerlerinize dönebilirsiniz.

(Herkes yerini aldıktan sonra)

Muhterem Adonhiram Kardeşim, bizim de bu Kardeşlerimize bağlandığımızı kanıtlayan yeminimizi okuyunuz.

Adonhiram - "Bize güvenerek aramıza katılan bu Kardeşlere bağlı kalacağımıza, herhangi bir tehlike ve ihtiyaç halinde onları yalnız bırakmayacağımıza, görevlerini başarmaları için kendilerine yardımcı olacağımıza yemin ederiz"

Pek Muktedir - Bütün Kardeşler karşılıklı bağlılık ve sevgi duyguları ile "yemin ederim" desinler.

Kardeşler - Yemin ederim.

Pek Muktedir - Bu karşılıklı yeminimiz tutanağa geçirilsin.

(Hatip aşağıdaki yazıyı ölçülü bir sesle, varsa derinden gelen müzik ile süsleyerek okur)

(MÜZİK IV)

Hatip - Ey milletler, alkışlayınız. Hakikat ilerliyor, yükseliyor; muhteşem tahtına yerleşiyor; mabedin en güçlü umutlara dayanan esas prensiplerini getiriyor. Ey, milletler alkışlayınız Hakikat ilerliyor.

(Müzik son bulur)

Pek Muktedir - Kardeşlerim, sizi Ketum Üstadlığa alırken yerinizin Kutsal Mabedin koruyucuları arasında olduğunu söylemiş, alınlarınıza defne ve zeytin dallarından örülmüş bir çelenk dolamıştım. Bu çelenk size ihtiraslarınızı yenmenizi ve Kardeşlerinizle barış içinde yaşamanızı hatırlatır. Ucunda asılı olan fildişi anahtar insanı fikir ve düşünce uyumu ile bütün hayatı boyunca karşılaşabileceği büyük olaylara karşı yetiştiren ve bir zamanlar PİTAGOR tarafından en yüksek fazilet sayılan sır saklama ve ketumiyet zorunluğunu temsil eder.

Sizi yükselttiğimiz bu derece büyük Üstadımız Hiram'ın ölümü üzerine Melik Süleyman'ın, onun onuruna kurduğu dereceyi remzeder.

Üstad derecesine geçirildiğiniz sırada bu efsane size anlatılmıştı. Hiram'ın naaşı bulunduğu vakit Süleyman onun anısına yakışan bir törenle gömülmesini istedi. Mâbed'de parmaklıklarla ayrılmış olan ve Zizon adı verilen bir yer yaptırılmış, buraya kendi derecesine ait alâmetlerle birlikte Üstadın kemiklerini saklayan tabutu ve Herob dağında Tanrı'nın Musa'ya açıkladığı kanunları ve üzerinde Yod, He, Vav, He harfleri yazılmış altın üçgeni koydurmuştu. Bu üçgen Hiram'ın ölmezden önce attığı bir kuyuda bulunmuştu. İşte bu yer En Kutsal Yer anlamına gelen Kudsülakdes (Sanda Sanctorum) adını almıştır. Bu yerin yabancılardan korunması ve anahtarının saklanması da özel bir kurula verilmişti. Bu kurul önceleri müfettiş Adonhiram ile ona yardımla görevli altı Üstad'tan kurulmuştu. Sonraları Ketum Üstadlar derecesi olan dördüncü dereceli Kardeşleri bu işle görevlendirildi. Çünkü bu derecenin üyeleri Kutsal Tabutun sırlarını saklama işinde ağır bir sorumluluk yüklenmişlerdi. Adonhiram Kardeşim, yeni Ketum Üstadlara dördüncü derecenin talimatını lütfen bildiriniz ve izin verirseniz sizi, yerlerine oturarak dinlesinler.

(Adonhiram Kardeş, adaylara işaret ve kelimeleri öğretir)

Adonhiram - Pek Muktedir Üstad, yeni Ketum Üstadlar bu derece talimatını almışlardır.

(Bundan sonra iykaaf ile ilgili konuşma yapması için Hatip Kardeşe söz verilir. Hatip Kardeş, zaman ve özel durumlara göre aşağıdaki konuşmayı tamamen ya da kısaltarak okur)

Hatip - Kardeşlerim, sanat ürünü olan bir eseri ilk gördüğümüz zaman onu kendi hayalimizde yaşattığımızdan çok daha sönük bulabiliriz. Onun güzellik sırlarını, anıtsal gerçeğini kavrayabilmek için bir süre incelememiz; yapısını, ayrıntılarını, biçim ve oranlarını kendi ölçülerimize göre, inceden inceye eleştirmemiz gerekir.

Bu bakımdan Masonluğun muhteşem ulu âbidesi önünde de böylesine bir hayal kırıklığına uğramış olabileceğiniz akıldan geçebilir. Siz buraya, bilmediğiniz bir çevreye geldiniz; gerçeküstü güzellikler bulacağınızı ummuş olabilirsiniz; ama olağandışı bir şeye rastlamadığınızı da düşünebilirsiniz. Belki de "ünlü mâbed bu mu? Anlaşılmaz esrar bunlar mı?" diye aklınızdan geçirdiniz. Belki de bu merasimi bilimsel bakımdan ilkel, âdetlerimizi de her yerde öğretilenlere aykırı buldunuz. Eğer böyle ise merasimin değer ve anlamına nüfuz edemediniz, âbidenin ölçü ve biçimsel oranlarını kavrayamadınız, gayretimizin kuvvet ve önemine akıl erdiremediniz demektir.

Kardeşlerim, herhangi bir eser hakkında hüküm verebilmek için ona yukardan ve belirli bir yükseklikten bakmak gerekir.

Her bilimin bir çalışma metodu vardır. Doğanın göz alıcı, şaşırtıcı güzelliklerini ancak sanatçılar anlayabilir; yaşayan bir uzviyet ancak bir fizyoloji uzmanı tarafından kavranabilir; sonsuz ve hayat dolu uzayı halk kütleleri anlayamaz. Dar düşünceli kimseler, tarihte ancak kişileri, devletleri, önemli olayları, kitle halinde öldürmeleri, olağanüstü zalim kanunları görürler. Bu gibiler, maddî varlıkların doğal kurallar tarafından yönetildiği gibi, insanların da kendilerinin bilmediği kurallar tarafından yönetildiğine akıl erdiremezler. Bir tohumun açılıp gelişmesi gibi insanlığın da çağların karanlığı içinden çıkıp geliştiğini göremezler. Onlar yeryüzünde ancak bütün insanlığın malı sayılan şeyi de bilmezler. Tek tek bütün insan zekâlarının birleşerek ürettiği ve önceleri güçsüz bir varlık iken gittikçe gelişerek ve olgunlaşarak, ilkel insanların ancak Tanrı'da olabileceğini sandıkları evrensel zekâyı sezemez ve göremezler.

Dar zihinler sosyal müesseseleri, kişilerin ya da topluluklarının çıkar veya heveslerine uyarak kurduklarını ve bu yüzden de başka bir heves uğruna yıkılabilecek birer örgüt sanırlar. Bilimsel nitelikleri açısından her çağın kendine mahsus zorunlu birer sonucu olan çeşitli toplumsal müesseseleri birbirinden ayıramazlar. İnsanların yönetilmesinde baskıdan ve görevlilerin başarı, ya da beceriksizliklerinden başka birşey görmezler. İdaredeki iyilik veya kötülüklerin, genellikle her çağdaki fazilet veya düşüşün, ileri görüşlülük veya bozukluğun doğal birer ürünü olduğunu düşünemezler.

Bu dikkatsiz ve düşüncesiz zihinler, din sorunlarında da yalan ve hurafeden başka birşey bulunmadığını sanırlar; bunların evrensel zekâ gerçeği ile ilgili olduğunu, putlara tapınan kişilerin ise bunun farkında olmadığını; bütün eski inanç sistemlerinde olduğu gibi bu dinlerin de Tanrı kavramı yolunda önemli aşamalar ifade ettiğini akıllarına sığdıramazlar.

Birbiri ardı sıra gördüğünüz çeşitli iykaaf basamaklarından geçmenin zorunluluğuna önem vermeyen kişiler, gerçek sanat duygusuna ve hakikî bilim ve fenne yabancı kalırlar; yine bu sebeplerden ötürü en iyi görüş ve düşüncelerle geliştirilmiş siyasî maceraların çoğu sonuçsuz kalır ve bir çok kişinin esinlenmiş olmalarına rağmen bütün güçlerini boş inançlarla uğraşmakla harcadıkları görülür. Bunlar, sahte tanrılar önünde hâlâ ürkek davranan zekâları gerçek felsefe düşüncelerine birdenbire eriştirmenin mümkün olmadığını bilmezler.

Masonluğun Akıl ve Hikmet'i işte burada kendini gösterir; üyeliğine lâyık gördüğü kişileri bir sıra iykaaf törenleri ile yavaş yavaş hakikatin kaynağına götürür. Bu konuda tuttuğumuz yol eski Mısır rahiplerinin eğitim usulüne benzer. Eski çağlarda büyük felsefe okullarının fikir ve inanç hürriyetini kendi Localarında geliştirebilmek amacı ile uyguladıkları usûl de bu idi.

İykaaflardaki bu prensip, bugün de Masonluğun size verdiği talimata uygundur. Masonluğun dikkatinizi önemle üzerine çektiği sır tutma kuralı, iykaaflar sisteminin yapısı kadar önemli bir âbidedir. Bugünden başlayarak sizler öğrenmek arzusu gösterdikçe, dostluğa güvenerek yürek rahatlığı içinde yaşamak gereğini duydukça Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti sizi bağrına basmakla sevinç duyacaktır. Bu törenin üzerinizdeki tesirini unutmayın. İlkel bir manzara gibi görünen bu öğretinin çeşitli tohumlar, tomurcuklar taşıdığını, ancak bu tomurcukların hemen açılıp gelişmiyeceğini anlayacak ve Masonlukta eskidikçe ona bağlılığınızın etkisini, siz de (sizden önce bu yola girmiş olanlar gibi) görecek ve benimseyeceksiniz. Kardeşlerim, uzun süre beklemeksizin şimdiden ilgilenmeniz gerekli sorunlar vardır. Masonluğu hemen incelemeye başlamak ve üzerinde düşünmek zorundasınız; bu bir görevdir ve siz hiçbir görevden kaçınmayacağınıza söz vermiş bulunuyorsunuz. Elbette içine girdiğiniz böyle bir topluluğun fikir ve amacını tanımak, öğrenmek ve anlamaya çalışmaktan kendinizi alamazsınız. Böyle olunca da, Masonluk konusunda birçok kitap okuyacaksınız; araştırmalarınız sizi Masonluk tarihini incelemeye zorlayacaktır. İnsanlık tarihini etkisi altında tutan en büyük gelişme, zekânın durmadan olgunlaşması ve her nevi hakikati idrak gayreti ile ilerlemekte olmasıdır. Bu ilerlemede devamlı olarak etkisini gösteren iki esastan biri insanları yöneten müesseseler; öteki de dinlerdir. İdarî müesseselerin evrensel karakteri, içinde yaşadığı çağın sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bütün yönetim sistemleri bir zıtlaşma sonucu ortaya çıkar ve yine bir zıtlaşma sonunda yerini başkasına bırakır.

Dinin evrensel karakterine gelince bu da, o dine uyanların yaşadıkları çağın fikir ve düşünce durumunu yansıtır. Her din kendinden önce yaşayan ilkel bir dinin yerine geçmiş ve zamanla kendi yerini daha olgun bir dine bırakıp çekilmiştir.

Hükümetlerin ve dinlerin çeşitli yönleri hakikate doğru ilerleme yolunda bir aşamadır ve bunlarla ilgili kurumları da birlikte meydana getirirler ve yine onlarla birlikte kaybolurlar. Çünkü herbiri bir çağın sosyal durumuna uyar ve hepsi de geçicidir. Devamlı ve yerleşik bir tek güç vardır ki o da zekânın gayretidir. Bu gücün etkisi iledir ki yönetici organlar, dinler ve bütün toplumsal müesseseler önceleri beğenilmiş, tutulmuş, daha sonra da terk edilmişlerdir. İlkel kuruluşlardaki din adamları, yargıçlar, loncalar, sanatçı dernekleri, bilimsel amaçla vücuda getirilen birlikler, manastırlar, şövalye tarikatları, akademiler ve her çağdaki bütün kuruluşlar böyle başlamış, böyle sona ermişlerdir. Her biri geçici bir dönemde görevini yerine getirdikten sonra fertlerin ardı arası kesilmez sayısız gayretleri neticesinde kaybolup gitmişlerdir.

Zekânın bu ilerleme çabasına örnek olarak insanlığın bulup yürürlükte tutabildiği tek müessese Masonluktur. Masonluktan başka hiçbir toplumsal müessese yoktur ki, fikrin zaferi uğruna, her zaman kullanılabilecek bir güç olmak üzere, hiçbir özel ve kesin doktrine saplanmaksızın, bütün ferdî güçleri çevresinde birleştirerek tek bir kuvvet haline getirebilmiş olsun.

İşte bu tutumu sayesindedir ki Masonluk, görünüşte durmadan değişen; fakat prensiplerde aynı kalan bir müessese olmuştur. Adları ve temsilcileri her ne olursa olsun, doğrusu şudur ki, Masonluğun kaynağı eski Mısır'dadır. Orada Grek ve Roma çağlarında bir takım ilgi çekici iykaafların uygulandığı bilinmiş ve bunların Ortaçağ Batı Avrupasında büyük yankılar uyandırdığı görülmüştür. Bugün dahi yeryüzünde benzerleri bulunmaktadır.

Kardeşlerim, şunu da iyice bilmemiz gerekir ki, Masonluk ne bir hükümet rejimi ile, ne bir din görüşü ile, ne de bir felsefe sistemi ile hiçbir zaman birleşmemiştir ve öğretisinin temeli, fikir özgürlüğü içinde iyinin ve hakikatin aranması olmuştur. Böylesine bilinçli ve güçlü bir müessese din ve parti politikası ile bağımlı çevrelerin dikkat ve ilgisi dışında kalamazdı. Kimi onu aforozlamış, suçlamış, kıyasıya baskı altında tutmaya çalışmış, kimi de Localara kadar sokularak kendi amacı için onu kullanma yolunu denemiştir. Fakat, gördüğünüz gibi, bu gayretlerin hiçbiri başarıya ulaşamamıştır.

Bütün siyasî partilerin üstünde olarak Masonluk kendi prensiplerini şu kurala dayandırmıştır: Masonluk siyasetle ilgilenmez. Bunun gibi dinî ayrılıklarının üstünde kalarak şu ilkeyi de kesinlikle benimser: Masonluk dinlerle uğraşmaz. Politika yok, din yok demek, parti farkı, din ve mezhep farkı ile uğraşmak yok demektir. Kardeşlerim, Masonluğun yüzyıllardan beri bu kuralı nasıl geniş bir tarafsızlık içinde uygulayabildiği düşünülürse, bu başarıya şaşmamak elden gelmez. Rasyonalist, spritüalist ya da materyalist; katolik, protestan ya da musevî, hangi ideoloji veya dinden olursa olsun şu prensibe saygıda birleşmiş olmaları gerekir: Buraya kendi doktrinlerinizden hiçbirini sokmayın. Kimsenin fikrine ve inancına saldırmayın, kimse de sizinkilere dil uzatmayacaktır.

Çeşitli inançlara bağlı kişileri, bağlı bulundukları siyasî ve dinî düzenin dışında, insancıl bir felsefeye yöneltmek, hepsine hoşgörü ve sevgi aşılamak ve güvenebilecekleri o biricik hakikat nurunu gözlerinin önüne sermek büyük bir iştir. Bu kişiler, böylelikle, sadece kendi kusurlarını düzeltmek imkânını veren iykaaflarla yetinmeyip, görüşlerini etkileyen alışılmış sert düzen ve kurallara karşı kendilerini koruyacak vasıtalara da kavuşmuş olurlar.

Masonluğun ilk anaçizgisi işte bu devamlılığında ve evrenselliğindedir. Din esaslarında ortaçağ görüşünden ayrılamamış mutaassıp ve tutucu çevreler de bu karakterde olduklarını savunur; inançları yönünde akıl almaz doğaüstü olaylara inanırlar. Halbuki, onların varlığı Masonluktan yenidir; çünkü onlar eski putçuluğun değişmesinden doğmuş ve onaltıncı yüzyıl sonralarına kadar uygarlığı yönetmiş olan fikirlerin temsilciliğini yapmışlar, o tarihten bu yana ise bozulup dağılmaya yüz tutmuşlardır. Oysa Masonluk kendi prensiplerinin evrenselliği dışında akıl dışı bir etken tanımaz.

Bütün bu anlattığım konuları birbiri ardınca inceleyin; o zaman geçirdiğiniz iykaafla henüz eşiğini aşmakta olduğunuz âbidenin bütün yönlerini göreceksiniz.

Düşünen bir kişi için Masonluğun ilk bakışta göze çarpmayan sırrına nüfuz edebilmek hususunda özel bir incelemenin gereksiz olduğu sanılabilir. Fakat sizlerin bu sırrın bir kelimeyle ve bir anda çözülebileceği zannında olmadığınıza inanıyoruz. Kardeşlerim Masonluğun sırrı tekâmül yolunda düşünce ve davranışlarda sembollerden faydalanmasındadır.

Sizler buna şaşacaksınız; böyle başarıyı sağlamaya yarayacak güçlü araçlardan yoksun bir müessese, hükümeti kendi iradelerinden ibaret gören birçok yöneticilerin baskısına, din adına konuştuğunu sanan bağnazların sönmez hıncına uğradığı halde nasıl oluyor da bütün sosyal çevrelerde, soylu kişiler arasından olduğu kadar işçilerden de sevgi ve ilgi toplayabiliyor; cahillere ürküntü, bağnazlara tiksinti verdiği halde ünlü bilginlerin, filozofların ve tanınmış sayısız yöneticilerin bir araya gelmesini nasıl sağlayabiliyor diye düşüneceksiniz.

Hiçbir fikre saldırmayan ve hiçbir fikre saplanmayan kapalı bir aydınlar topluluğunun bütün baskılara her zaman karşı koyabilmesi, bütün toplum çevrelerine tohumlarını ekmiş bulunan ahlâk bozukluklarına dayanabilmesi şaşırtıcı değil midir?

Düşünen ve dikkat eden bir insan için, eğer akıl dengesi yerinde ise, yüzyıllardanberi yeryüzünde tutunmuş bulunan bu Atölyelerin, bütün öteki benzerlerinden farklı olmadıkları halde, bir sarsıntıya uğramadan varlıklarını sürdürebilmelerinin ve hangi ülkede, hangi ilkelerle kurulmuş olursa olsun bütün öteki müesseselerin sönüp gitmelerinin sebeplerini düşünmek ve araştırmak yerinde bir görev olmalıdır.

İşte Kardeşim, bugünkü iykaafınızın sizde uyandırması gereken genel etki budur. Merasim ve âdetlerimize kolaylıkla alışacaksınız. Bunlar çocukça şeyler değildir, aksine akıl ve şuurun araçlarıdır. Doktrin ya da tarikat ilkeleri de değildirler. Bizim için bunların değerleri, bizlerden önce gelenlerden kalmış olmalarıdır. Biraz önce Pek Muktedirin size dediği gibi, biz bu eski eseri baba evi gibi severiz; içindeki eski eşyaya samimiyetle saygı duyarız. Onlardan kalan kadehlerle bizler de içmek isteriz. Siz de onlara başka türlü, özel bir anlam vermeksizin saygı gösterin. Önemli olan nokta fikir hürriyeti ve düşüncenin etkisidir. Okuyup inceledikçe bu noktanın önem ve değerini daha iyi anlayacaksınız.

Birçok Masonun okumaktan ve incelemekten kaçındıklarını söylersem şaşmayınız. Onlar tembellikleri yüzünden kendilerini birçok manevî zevkten yoksun bırakırlar ve çevrelerinde herşey ileriye doğru giderken onlar oldukları yerde çivilenmiş gibi kendi kendilerini esir ederler.

Siz onları taklit etmeyiniz. Eserin emekçileriyle birlikte çalışınız. Şimdi daha az sayıda eski Masonlar arasına girmiş bulunuyorsunuz, o eskiler ki gelenekleri korur ve devam ettirirler ve gençlerin sadece arzulamakla yetindikleri şeyleri gerçekleştirmeyi bilirler.

Geçeceğiniz yol üzerinde geçmişten birçok kalıntılar bulacağınızı söylemiştim. Masonluk denebilir ki, uygarlık mücadelesinde şeref ve başarı günleri görmüş olan bu diğer kuruluşlardan kalan eser ve âbideleri toplamıştır. Büyük dinlerin, felsefe okullarının, şövalyeliğin, haçlıların, saltanat yöneticilerinin izlerini Masonlukta bulabilirsiniz. Bunların hepsinin üstünde de Masonluğun temsilcisi olan kanunları, yani Çalışma, Evrim ve Hareket kanununu bulacaksınız.

Masonluk tarihten aldığı birçok bilgiyi de eksiksiz bir durumda korumaktadır ve insan zekâsı için keşfedilebilecek tek bir hakikat kalıncaya kadar Masonluğun bu mücadelesi bitmiş olmayacaktır.

Pek Muktedir - Hatip Kardeşim, söylemek istediğiniz daha başka bir şey var mı?

Hatip - (Yeniden söz almayacaksa) Teşekkür ederim Pek Muktedir.

Pek Muktedir - Bu talimatın özet ve sonucu olarak şunu hatırlayalım ki bizler Masonluğu; Tarih içinde; Öğretisini, açığa vurmaya değil, gizlemeye yarayan sembolleri içinde; Nizamları içinde incelemeye ve düşünmeye söz vermiş bulunuyoruz. Her ne nitelikte olursa olsun göreve bağlı kalmaya yemin etmişiz. Görev kanuna saygılı olmak ve bu bakımdan her çeşit baskı ile savaşmaktır ve biz bu baskının, zorbalığın kanunu tanımamak anlamına geldiğine inanıyoruz.

İykaaf merasimi bitmiştir Kardeşlerim.

Bu yazı ; Bornocu Ersan Tarafından yazılmış olup, , kategorisine eklenmiştir. Bu ve buna benzer yazıları RSS 2.0 . ile takip edebilir, ve eğer istersende bu yazıya 1 yorumda sen yapabilirsin!

0 yorum for " 4.Derece Ritüeli: "İykaaf" "

Cevap Bırakın

Reklam