Fethullah Gülen Ermeni Soyundan mı

Posted by Bornocu Ersan | 16 Eylül 2018 Pazar | Posted in , , , , , , ,


O formdan annesinin adının “Rabin” olduğunu öğreniyoruz! Halbuki, annesinin ismi “Refia” olarak biliniyor. Refia değil “Rabin” diye beyan ettiğine göre annesinin asıl adı budur. Bu belge ilk kez yayınlandığında; Paralel Medya, Gülen’in annesinin isminin “Refia” olduğunda ısrar etmiş, ağzını bozarak hakikati gizlemeye çalışmıştı. “Rabin” Yahudilerce “kutsal” sayılan isimlerden birisidir! Mister Gülen’in annesinin Müslümanların asla kullanmayacağı bir isme sahip olmasının sebebi nedir? Gülen, annesinin gerçek ismini bundan otuz yıl önce Pasaport İstek Formu’nda beyan ettiğinde Türkiye kamuoyunda pek tanınan ve bilinen bir sima değildi. Aradan geçen bunca yıllık sürede hem kendisi hem de Paralel Yapı annesinin ismini itina ile gizledi. “Refia” ismi ile “Rabin”in üzerini örttüler. Bu mevzuda “çekindikleri hususun” ne olduğunu öngörmek hiç de zor değildir. Fetullah Gülen ’in annesi Rabin, “Edirne Müdafii” olarak da bilinen Mehmet Şükrü Paşa’nın ailesindendir. “Şükrüpaşazadeler” diye anılıyorlar.


Neden bulunduğu yerlerin içinde Van dan bahsetmez sakladığı sır ne?????
Van dan kaçtıktan sonra neden bir daha hiç doğuya gitmemiştir???
Sevgili okurlar şimdi bakın. Burada fetto terör örgütü liderinin ülkemiz içinde bulunduğu yerlerle ilgili bilgiler var.
Başka kaynaklarda da ha farklı ama Van’nın ilçesindeki kuran kursu görevinden hiç bahsetmez..
Açıklıyoruz!!
"Ermeni olan dedesinin Pasinlerli İbrahim Bey'in hizmetkarlığını yaptığı yıllarda, Rus işgali sırasındaki Ermeni ayaklanmasında İbrahim Bey ve ailesi Ermeni hizmetkarlarının tasallutuna uğrayınca, İbrahim Bey hizmetkarını ve onun ailesinin bir bölümünü öldürür. Ardından, intihar eder. Olaydan sağ kurtulan Fethullah Gülen'in babası, 18-19 yaşlarındayken, İspir'e gelir ve yerleşir.
Fethullah GÜLEN: Müslüman adı alır ve bir Türk kızı ile evlenir. Gülen'in babasının, 'Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak' dediği de rivayet olunur." ( E.M.H., 2 Haziran 1999)
1968 yılı itibariyle İzmir Merkez Vaizi, İzmir İmam Hatip ve İlahiyatta Öğrenci Yetiştirme Derneği Kestanepazarı Kuran Kursu öğreticisi görevlerinde bulunmuştur.
1969 Ağustos ayı içinde İzmir Buca’da kendi yönetiminde olan dernek ve Kestanepazarı Kuran Kursu’nda okuyan 100 öğrencinin katılımıyla açılan bir kampta, Kuran okumanın yanı sıra Risale i Nur eğitimi yapmıştır.
Aynı yıl içinde Said i Nursi için Isparta’da okutulan mevlüde katılmıştır.
1970′de İzmir’de Nurculuk üzerine programlar yapmış, ayrıca toplantılarda eğitici görevini üstlenmiştir.
1971 Ocak ayı içinde, İzmir İmam Hatip ve İlahiyat Öğrenci Yetiştirme Derneği içinde Nurculuk faaliyetleri yürüttüğü gerekçesiyle dernek idare heyetinden çıkarılmıştır.
Aynı yıl itibariyle Nurculuk faaliyetlerinden dolayı İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ifadesi alınarak hakkında dava açılmıştır. Anılan komutanlıkça açılan davası sonucunda vaaz etme yetkisi alınmıştır.
1972 Eylül ayı içinde Erzurum’a gitmiş, anılan ilde Nurcu liderle görüşmüş ve çeşitli Nur toplantılarına katılmıştır.
1973 yılı itibariyle Edremit’e tayin edilmesine karşın, İzmir’de ikamet ederek her hafta cuma günleri Edremit Alemzade Camii’nde vaaz vermiş ve her gelişinde ayrı ayrı Nur medreselerinde Nur toplantıları düzenlemiştir.
Aynı yıl itibariyle Edremit Merkez Vaizi görevi sırasında yaz aylarında Edremit civarında açılmış olan ve Nurcu öğrencilerin iştirak ettiği kamplarda Nurculuk faaliyetlerini organize etmiştir.
1974 Eylül ayı içinde Merkez Vaizliği’ne tayin edilmiştir.
1974 1976 yılları arasında yurt çapında çeşitli konularda konferanslar vermiştir.
1976 Temmuz ayı içinde Aydın çevresinde açılması planlanan Nur kamplarında F. Gülen’in fıkıh dersi vereceği öğrenilmiştir.
1976 Ağustos ayı başında İzmir Bornova ilçesi vaizliğine atanmıştır.
Münfesih MSP yanlısı olan Nurculardan Fethullah Gülen, İran’da gerçekleştirilen devrimin Türkiye’de de gerçekleştirilmesini arzulamakta olup, Türkiye’de İslami bir devrim için yurt sathında teşkilatlanmaya önem vermektedir.
İzmir Bornova Merkez Vaizi olduğu dönemde vaaz bantlarının yurt sathında dağıtılmasını sağlayarak Nurculuk propagandası yapmıştır.

KESTANEPAZARI CAMİİ- GİRİŞ(ERKEKYURDU DA BULUNMAKTA.İZMİR'DE NATO  KOMUTANLARI İLE BAĞLANTISINI BURADA KURDU..

19.04.1980′de İzmir’de gerçekleştirilen bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; birkaç gün içerisinde “Huruç harekatı” (Atılım harekatı) başlatılacağını, bu harekat için hemen hemen her ilde liderlerin tespit edildiğini, İran’da yapılan İslam harekatının Türkiye’de de böylece başlamış olacağını” belirtmiştir.
KESTANE PAZARI CAMİİ-KEMERALTI-KONAK-İZMİR

1980 yılında İzmir’de bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; “Huruç harekatının başarıya ulaşması için bütün yurtta kendi binalarında ve kiralayacakları müsait yerlerde orta ve yükseköğrenim gören öğrenciler için yurt binalarının açılması, yurtlarda eğitilen öğrencilerin meyvalarını vermesi, kendi fikirleri doğrultusunda çeşitli kitap ve dergilerin basımının gerçekleştirilmesi ile özellikle Türkiye’deki öğretmenlerin büyük bir bölümünün kendi yönlerinde faaliyet göstermeleri gerektiğini” ifade etmiştir.
KESTANEPZARI CAMİİNDE YİNE OLAĞAN BİR VAKIFLAŞMA VE NURCU VAKFI,VAKIFIN ERKEK YETİŞTİRME YURDU DA CAMİİN YANINDA...

24.06.1980 tarihinde, “Denizli Merkez Akyazılı Köyü Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı” Denizli Şubesi’nin açılışında yaptığı konuşmada; “Milletimiz içinde bulunduğu zelil duruma, şeytanın uşakları muallimler ve onların yetiştirdiği inançsız talebeler nedeniyle düşmüştür. Rusya, Müslümanlığın giderek azalması ve komünizmin yayılması amacıyla, Türkiye’ye her yıl yardım göndermektedir. Ahlaksızlık, zina ve anarşi almış yürümüştür” tarzında ifadeler kullanmıştır.
Yazıcı Nurcuların lideri olan Fethullah Gülen, Bornova Merkez Camii’nde verdiği vaazlarında, hükümetin icraatlarını eleştirmiştir.



1980 yılında İzmir’de Nurcuların yayın organı “Sızıntı” adlı dergide zaman zaman “MFD” rumuzu ile yazılar yazmıştır.
12.09.1980 tarihinde Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nca kendisini yakalamaya yönelik operasyonu haber alması sonucu, İzmir’den Erzurum’a kaçmıştır.
16.10.1980 tarihinde müstafi addedilmek için Erzurum’dan 20 günlük, daha sonra Kayseri Tıp Fakültesi’nden 45 günlük rapor alıp Bornova Müftülüğü’ne göndermiştir.
1980 Aralık ayında İzmir Bornova Merkez Vaizliği’nden Çanakkale’ye tayinini yaptırmıştır.
1981 Ocak ayı itibarıyla Isparta ili Uluborlu ilçesinde bulunan Islah Sitesi’ndeki “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneği” merkezinde gizlenmiştir.
27.02.1981 tarihinde Eyüp İstanbul Hükümet Tabipliği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nce 20 günlük rapor almıştır. 22.03.1981 tarihinde Çanakkale Müftülüğü Merkez Vaizliği’nden istifa etmiştir.
1981 yılında Ankara’da Nurcu liderlerden “Toprak Diş Kliniği” sahibi Hayrettin Toprak‘ın evinde saklanmıştır.
1982 Mayıs ayında Konya’daki Nurcu liderlerle bir toplantı düzenlemiştir.
7.8.1982 tarihinde Keşan’ın bir köyünde gizlenerek “Molla” ve “Dahhak” takma isimlerini kullanmıştır. Aynı yıl itibariyle Sızıntı grubuna mensup şahıslarca, Mekke’de kiralanan bir dükkanda adı geçenin bantları hac süresince Türk hacılarına satılmıştır.
10.06.1983 tarihinde Menemen Helvacıköy’de Y.İ.E. öğrencisi Yaşar Erdoğdu’nun yanında saklanmıştır.Ege Ordu ve İzmir Antalya illeri Synt. Komutanlığı’nın 7 Şubat 1985 tarihli yazısı ile arananlar listesinde yer almıştır.
18 Mayıs 1985 tarihi itibariyle, kendisini maddi yönden destekleyen zenginlere hitaben İstanbul/Altunizade’de bir konuşma yapmış ve özel okullara maddi yardımda bulunmaları için etkileyici öğütlerde bulunmuştur. 23 Eylül 1985 tarihi itibariyle Çanakkale ili Biga ilçesinde mukim Fethullah Gülen grubuna mensup Nurculardan Sabri Kadıoğlu, Abdülkadim Zellüm adlı yazarın “Hilafet Nasıl Yakıldı” isimli eserini, Nurcular ile Milli Görüş mensuplarına ücretsiz olarak dağıtmıştır. 1 Ekim 1985 tarihi itibariyle; Hizb üt Tahrir mensubu Muhammed Kürdi, parti merkezinden aldığı emir üzerine, İzmir’de tahsilini yaparken, Fethullah Gülen ile bir görüşme yapmış, ancak bu görüşmede müspet bir netice alınamamıştır.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından çıkarılan 15 Nisan 1985 gün ve 7130 97/85/Synt. İstihbarat Hrk. Ş. Ks. sayılı aranan şahıslar kitabının 2. kategori, 15. sayfa ve 588 sırasında arananlar arasında yer almıştır.1987 yılında, İstanbul’daki evinde, imamlarına eğitim vermeye başlamıştır.
Ağustos 1987 ayında ders verdiği öğrencilerine yaptığı konuşmada; “Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş’ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da kabul ettiğini” ifade etmiştir.
Bu konunun doğru olmadığına dair de sonraki beyanatlarında Türkeş'e;  Adnan Menderes'in vebali Türkeş'in boynundadır diye itham ederek göstermiştir...
KİRLETTİĞİ HUTBE YERİ-KESTANEPAZARI CAMİİ

6 Eylül 1987 günü yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda, Turgut Özal’ı desteklemek maksadı ile Nurcuların hayır oyu kullanmalarını sağlamıştır.Şubat 1990 tarihinde Korkut Özal’ın dünürünün İstanbul’daki evinde, “ANAP’ın geleceği ile ilgili” toplantıya katılmıştır.
Mart 1990 ayı içerisinde Türkiye’deki İslami faaliyetleri tek bir merkezden koordine etmek amacıyla oluşturulan İslam Şurası içerisinde yer almıştır.1990 yılı içerisinde rahatsızlığı sebebiyle birkaç kez yurtdışına çıkmıştır.
20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler arifesinde münfesih MÇP’ye 3.5 milyar yardımda bulunmuş ve seçimlerde MÇP ile ittifak yapan RP’yi desteklemiştir.
Nisan 1992 ayı içerisinde, Azerbaycan‘a giderek anılan ülkede TV kurma çalışmalarınıbaşlatmıştır.
Aynı tarihte ABD’deki Risale i Nur Enstitüsü’nün çalışmalarını yönlendirmek maksadıylagizli olarak anılan ülkeye gitmiş, ardından Avustralya’ya geçerek Türk öğrencilerin akademik eğitim gördüğü okul ve kaldıkları yurtları ziyaret etmiştir.
Ayrıca kuracağı üniversitelerde ders verdirmek amacıyla söz konusu ülkelerdeki çeşitli profesörlerle de görüşmüştür.

1992 yılı içerisinde MÇP’den ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmalarına giren Muhsin Yazıcıoğlu’na maddi ve manevi destek vermektedir. 
19 Ocak 1994′te Ankara’da kurulan “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’‘nın kurucuları arasında yer almaktadır.
1995 yılı içerisinde ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya’nın Türkiye’deki büyükelçileri tarafından ayrı ayrı ziyaret edilmiştir.
Ağustos 1995 tarihi itibarıyla basında çıkan devlet yanlısı beyanları nedeniyle İBDA C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu tarafından ölümle tehdit edilmiştir…

MEHMET DALMAZ

FETHULLAH GÜLEN'İN PAPA'YA YAZDIĞI MEKTUP

Not: Bu mektubun Aksiyon'daki adresi iptal edilmiş. Eski Kaynak : http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/167/ M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Şubat 1998 Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun. Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir. Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir. Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz. Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz. Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır. Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik. Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız. 'Pek muhterem Papa cenapları, ''İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır. ''




FETTULLAH GÜLEN GİZLİ KARDİNAL Mİ?  AYTUNÇ ALTINDAL YAZDI...

Aşağıdaki okuyacağınız yazı Gazeteci,yazar Aytunç Altındalın Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri adlı kitabının 115-116 ve 117.sayfalarında bulunan çok araştırılması ve sonucunun Türk Milletine acil olarak duyurulmasının gerektiğini anlatan bir yazıdır.
Bizler Aytunç Altındal gibi yazmıyoruz.O bazı şeyleri biliyor fakat söylemiyor.Ama biz söylüyoruz.Yazının muhatabı Fettullah Gülen denen gizli Katolik kardinalidir..Yıllarca Müslüman kılıfında / kılığında gezinip,şehir,şehir,köy,köy hatta ülke ülke gezerek kendine taraf toplayan bu adamın artık kimliği açıklanmalıdır.
Vatikanın sözünden başka bir şey bilmeyen nursuz şeytanın ve şakirdlerinin derhal Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından atılması gerekmektedir.Yıllarca bize Türk Milletine kan kusturmuş Osmanlı Devletini bile yavaş yavaş yok etmiş hatta şu içinde bulunduğumuz FETİH haftasının mimarı olan Cennet mekan Fatih Sultan Mehmed Hanın katili Arnavut asıllı YAHUDİ doktor gibi İsrailoğullarına yakınlığı ile bilinen bu çıfıtın ne mal olduğu bu tür yazılarla dile getirilmeli ve necip Türk Milleti bu konuda uyarılmalıdır.
28 şubat kadife (!!) devriminin baş mimarlarından olan bu soytarı Çevik Bir adlı emekli Mason olan paşanın dediği gibi ülkede gerçek manada İslami bir din devleti kurmaya çalışmamaktadır.Bu adamın kurmaya çalıştığı devlet Vatikan-Abd-İsrail-Ab dörtlüsünün bize sunduğu ILIMLILAŞTIRILMIŞ (!),EHLİLEŞTİRİLMİŞ (!),HRİSTİYANLIK (!) ÇEVRESİNDE BİRLEŞTİRİLMEYE çalışılan sözde İslami devlettir.
ABD de fbı ajanları tarafından 24 saat boyunca güvenlik içindeki korunan çiftlikte 5000 dolarlık masaj koltuğunda oturup, masonik medyanın Türk Kimlikli Aydın Doğanın Milliyet paçavrası üzerinden cilalanarak Türk Milletine HALİFE olarak yutturulmaya çalışılan Fettullah Gülen artık dönme sinyalleri veriyor.
Kendisinde hastalık var onun için gelmiyor denilen bu Vatikan şarlatanı derhal İslami Kimlikten çıkarılıp PAPAZ kimliği ile dolaşmalıdır.Döndüğünde tırafik sıkışır diye gelmiyor diyen NURCU tayfa çocukların bile güleceği bu sebeple oyalatılan Türk Milleti artık bu ve benzeri gibi DIŞ MİHRAKLARIN yerli taşeronlarını bilmesi anlaması ve uyanması gerekmektedir.
İslamdan,Türklükten fersah fersah uzaktaki bu VATİKANIN İSLAM HALİFESİ nin bizlere ve genç neslimize zerk edeceği ZEHİR in telafisi,panzehiri asla,asla,asla bulunmamaktadır.Onun için her daim Türk Milletine Zaman,Stv,Sızıntı,Aksiyon gibi lağımlarla ulaşmaya çalışan bu sözde halifenin yayınları seyredilmemeli,paçavralarına ilanlar verilmeyerek çöküşünü hazırlamalıyız.Türk Milletine kin ve zehir kusması bu şekilde önlenmelidir.
İşte Fettullah Gülenin gizli kardinal olduğuna dair ip ucu yazısı..

PAPA 2.JOHN PAULUN GİZLİ KARDİNALLERİ
16 Nisan 1995 te Papa 2.John Paul,VATİKAN St.PeterMeydanını dolduran 200.000 kişilik bir kalabalığa,Paskalya mesajını okudu.Papa ilk kez bu paskalya mesajında siyasal haklar edinmek için silahlı mücadele veren örgütleri bizzat dile getirdi.Papa aynen şunları söyledi.
‘’Özellikle Kürtleri,Filistinlileri ve Latin amerikadaki gurupları siyasal haklar elde etmek için silahlı mücadelede bulunmaya son vermeye çağırıyorum.Toplumda karşılıklı kabule ve saygıya dayalı kullanılabilir (equitable) çözümün tek yolu vardır.Diyalog.Ben onları bir an önce diyalog başlatmaya davet ediyorum.’’
Bu Papalık çağrısından sonra ilginç gelişmeler oldu.İlkin Belçikada,sonra da Almanyada ‘’Diyalog’’ gurupları oluştu.Hemen ardından 1995 yılının Eylül ayında ‘’Pkk diyalog istiyor’’ sesleri yükseltilmeye başlandı.Bunları ‘’Türkiye diyalogdan kaçıyor’’ şeklindeki batı basınının manüpile edilmiş haberleri izledi.Türkiye yeniden insan hakları örgütlerinin boy hedefi haline getirildi.
Vatikanın ve onun bürokrasisinin Türkiyedeki siyasi gelişmelerle doğrudan ve açıklanmış iradeyle ilgilenişi işte bu 16 nisan paskalya konuşmasından sonra hız kazandı.Ne hikmetse bu güne değin ‘’Diyalog’’ sözcüğünü telaffuz bile edemeyen bazı çevreler ‘’Din’’ aşkına ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ toplantıları düzenlemeye başladılar.
Papanın ne tür bir diyalog çağrısı yaptığı ise Katolik Kilisesi tarafından yayınlanan resmi belge ve yayınlardan anlaşıldı.Katolik aleminde en ciddi ve en çok izlenen yayın organı olan ‘’THE CATHOLİC WORLD REPORT’’ (Abd tarafından finanse ediliyor) Mayıs 1995 sayısında Türkiyeyi tek taraflı suçlayan bir haber yayınladı (ss.13-14).Haberde Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör John Porterin ‘’Türkiyede Kürtlere Jenosist uygulanıyor’’ şeklindeki demeci verildikten sonra Müslüman Türklerin elindeki Ankara Hükümetinin başta Kürtlere,Aramilere,Ermenilere,Süryanilere ve Rumlara baskı yapmakta olduğu vurgulandı.(Aynı senatör bilindiği üzere ABD de Ermeni soykırımı tezini savunur.İki ay önce (1998 yılı) eşiyle gelerek Türkiyedeki bazı Kürt liderleriyle görüşmüştü.Aynı dergi haziran 1995 sayısında ise tam altı sayfalık bir yazıyla Türkiyenin AB ye girmesini engelleyeceğini duyurdu.Papanın diyalog çağrısının böylece kasıtlı bir Anti-Türkiye kampanyasını seslendiren bir ‘’monolog’’ olduğuda anlaşıldı.
Rastlantı buya 1995 ten buyana Türkiyede diyalogla yatıp,hoşgörüyle kalkanlar,ne hikmetse tıpkı VATİKAN ağzıyla konuşarak terörist bir örgütle Türkiye Cumhuriyetini ‘’Diyalog ve Hoşgörü’’ yutturmacasıyla kendi deyimleriyle ‘’Diplomatik’’ görüşmelerde bulunmak üzere eşit taraflar olarak ‘’Diyalog masasına’’ oturtmaya uğraştılar.Hala da uğraşıyorlar…
Vatikan bu gelişmeleri nasıl değerlendirdi bilinmez .Ama ölmeden evvel Papa 2.Jean Paul sessiz sedasız bir atama yapmıştı.21 şubat 1998 de resmiyet kazanarak yürürlüğe giren bu atama olayı ile Kardinaller Kolejine (Vatikanın senatosu) 20 yeni kardinal daha atandı.Böylece bu PAPA nın ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullanma hakkına sahip olan kardinal sayısı 122 ye yükseltildi.(Gerçekte 166 kardinal var.Bunlardan 80 yaşının üstündekiler oy kullanamıyorlar.).Yeni kardinallerin ikiside Amerikalıydı.Bunlardan biri Türkiyedeki ‘’Diyalog ve Hoşgörücüleri’’ yakından tanıyan Chicagolu Francis Kardinal George diğeride eski Denver Başpiskoposu James Kardinal Satfford du.
Ancak ilginç olan bu değildi.Papa 2.john paul neredeyse 100 yıldır uygulanmayan bir ‘’Papalık Hakkını’’ da bu atamalarda kullanmıştı.Vatikan terminolojisinde ‘’in pectore’’ diye bilinen bu uygulamaya göre Papa 20 Kardinale ek olarak ikide ‘’in pecture’’ yani GİZLİ kardinal atamıştı.Söz konusu sözcük Latince ‘’Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı’’anlamına gelmektedir.
Diğer bir anlatımla ‘’in pecture’’ ile yıllardır Vatikanın ‘’gizli’’ hizmetinde çalışan ve / fakat KENDİ ÜLKESİNDE KİMLİĞİNİ GİZLEYEN BAŞKA DİNE MENSUP iki kişi şu anda Vatikanda kardinal yapılmış bulunuyorlar.

Papanın özel ‘’audiance=görüşme’’ yapmasından sonra kardinalliğe getirmeye uygun gördüğü bu kişilerin kim oldukları şu anda PAPA dahil sadece 7 kişi tarafından biliniyor.Geleneğe göre papanın bu şahısların kimliklerini ölümünden önce açıklaması gerekiyor,yoksa bu kişilerin ‘’in pecture’’ statüleri kimlikleri açıklanmadan sürecek.

Yıllardır vatikanın isteklerini yerine getirerek ‘’gizli katolik’’ olarak çalıştıkları ve bizzat papanın dediğine göre gerçek kimliklerinin açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi ülkelerinde ÖLDÜRÜLEBİLECEKLERİ ihtimali bulunan bu iki kişi acaba kimdir?.Bunlardan birinin Çin Halk Cumhuriyetindeki bir din adamı olduğu tahmin ediliyor.Diğeride acaba Orta Doğudan Müslüman bir lider,kral ve / veya bir din adamı mıdır.Soğuk savaş yıllarında CİA adına çalıştığı bilinen Papa 2.John Paulun Vatikandaki mafyası ‘’OPUS DEİ’’nin orta doğuda hangi liderlerle kolkola ve sermayesiyle iç içe olduğu biliniyor.Bir kaç yıl içinde çok hazin bir ‘’ALDANIŞ’’ la karşılaşmasınlar diye orta doğunun Müslümanları bu soruyu kendilerine sorsalar iyi ederler,kanısındayım..
Aytunç Altındal
Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri (sayfa115-116-117)

Masonluk Hakkında Detaylı Bilgiler

Posted by Bornocu Ersan | 1 Eylül 2018 Cumartesi | Posted in , , , , , , , , , , , ,

Masonluk, hem ülkemizde hem de dünyanın diğer yerlerinde merak edilen bir konudur. Yüzlerce yıldır var olan bu kuruluşun neye hizmet ettiğinden tutun da amaçlarına, üyelerinin kimler olduğundan neler yaptıklarına varana kadar pek çok detayı üzerine sayısız şey söylenmiştir.
Tam da bu noktada illuminati ile benzetebileceğimiz masonluk, kimileri için duyduklarından ibaret olan karanlık bir örgüt, kimileri için de iyiliğe, barışa, eşitliğe hizmet eden yüce bir kuruluştur. Peki, masonlar ya da masonluk sizin için ne demektir? Dilerseniz, yapmış olduğumuz araştırmalar sonucunda elde ettiğimiz bilgilere göz atın ve kararınızı daha sonra verin.
Mason Nedir?
Mason Nedir?
Mason nedir sorusunun karşılığına baktığımızda karşımıza kısaca“masonluğun ilke ve kurallarını benimseyerek üye olmuş kimse” yanıtının çıktığını görüyoruz. Ancak detaylı anlatımlara baktığımızda karşımıza farklı kaynaklarda farklı anlatımlar çıkıyor. İşte bunların en yaygın olanlarını sizlerle de paylaşacağımızı söyleyerek başlıyorum. Öncelikle Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın internet sitesindeki açıklamaları ele alalım.

Evet, sitede masonluğun, evrensel bir kardeşlik olduğu belirtilerek giriş yapılıyor. Ayrıca bu birliğin; insanlar arasında sevgiyi, toleransı, kardeşliği, barışı, huzuru ve adaleti hedeflediği öne sürülüyor. Ortak bir insanlık ülküsünü amaçlayan masonluk, bireysel öğrenim ve gelişim etkinliği olarak tanımlanıyor. Üyelerin düşünce özgürlüğünün hiçbir şekilde kısıtlanamayacağı masonlukta, her masonun kendisini özgürce ifade edebildiği yaşam biçimi vardır.

Kimler Mason Olabilir?

Kimler Mason Olabilir?
Kimler mason olabilir sorusuna geçmeden önce masonluk bir Yahudi örgütlenmesi midir, bunun üzerinde duralım. Çünkü günümüzde en çok merak edilen konulardan bir tanesi bu. Pek çok kişi masonluğun Yahudilikörgütlenmesi olduğunu düşünse de gerçekler daha farklı. Evet, masonluğun Siyonizmin destekçisi hatta bir aracı olduğu söylenmiştir. Ancak gerçeklere bakıldığında günümüz İsrail’inde masonluğun çok zor yaşadığı görülmektedir.

Sonuçta; İsrail teokratik bir ülkedir ve masonluğun yaşayabilmesi için özgürlükçü bir yönetim şekline ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca 19. yüzyılda Avrupa’nın birçok yerinde Yahudiler masonluğa dinlerinden dolayı kabul edilmemişlerdir. Kısacası; eldeki verilere göre masonluğun Yahudilikle bir ilgisi yoktur.
Şamanizm Nedir? Şaman Kime Denir? Dini Adetleri, Ayinleri ve Özellikleri
Şimdi gelelim, her isteyen mason olabilir mi ya da kimler mason olabilir sorusunun diğer cevaplarına. Evet, sayısız kişinin aklını kurcalayan bu sorunun yanıtı isteyen herkesin mason olabileceğidir. Yalnızca kişinin masonluğun amaçlarını ve ilkelerini benimsemesi gerekiyor. Tabii, buna ek olarak bir de mason adayının yeteri kadar güçlü olup olmadığına bakılıyor. Güçten kasıt ise yeteri kadar para! Ayrıca 21 yaşından küçük olanların masonluğa alınmadığı da belirtelim. İlaveten; yaşı fazla ilerlemiş kişilerin de masonluğa alınmasının zorlaştığı söylenmektedir.
Masonluğa müracaat eden kişi, kendi hür ve serbest iradesiyle talepte bulunmalıdır. Masonluğa kabul edilmek içinse Tekris Töreni denilen ve insan ruhuna hitap ettiği söylenen geleneksel törenden geçilmelidir. Ayrıca sanılanın tersine, üye nasıl kendi isteğiyle masonluğa katılıyorsa yine aynı şekilde masonluktan ayrılabilme hakkına sahiptir.

Masonluğun Tarihi ve Masonlar Hakkında Merak Edilenler

Masonluğun Tarihi ve Masonlar Hakkında Merak Edilenler
Hemen herkes üzerine yorum yapsa da ve bazılarının masonluğa bakış açısını değiştirmek mümkün olmasa da kabullenmiş bazı bilgiler var. Örneğin; toplantılarının gizli yerlerde yapıldığı söylentisinin tam bir uydurma olduğu söyleniyor. Hatta bu noktada sizlerle Masonların Şifresini Çözmek isimli kitabın yazarı Robert Cooper’ın bir açıklamasını paylaşmak istiyorum.
Çünkü o BBC ile yaptığı bir röportajda: “Gizli bir örgüt olsak nasıl haberiniz olur bizden? Burası herkese açık bir bina, internet sitemiz, Facebook ve Twitter sayfamız var. Hatta basına reklam veriyoruz. Ama yine de dünyayı yöneten ‘gizli örgüt’ oluyoruz! Asıl gizli örgüt Mafya’dır, Çinli organize suç şebekeleridir. Onların bizim gibi kütüphanesi ya da müzesi yok.” diyor.

Sonuçta; sayısız komplo teorisinin üretildiği masonluk, düşünüldüğü gibi dünyayı yönetmek gibi amaçlar falan gütmüyor. Aksine insanların iyiliğini temel alarak, bu amaç uğruna çalışmalar yapıyor. Tarihine baktığımızda da karşımıza çeşitli bilgilerin çıktığını gördüğümüz masonluk hakkındaki ortak nokta; yüzlerce yıl önce ortaya çıkmış olduğu! Ve Edinburgh’ta bulunan mekanın, 1599’a kadar giden tarihiyle dünyanın hala kullanılabilir en eski locası olduğu biliniyor.
Yani pek çok kişi masonluğun, 1717’de İngiltere Büyük Locası’nın kuruluşuyla birlikte başladığını düşünse de birliğin temelleri daha öncelere dayanmaktadır. Şöyle ki loca kelimesine ait en eski referans 1390 yılında yazıldığı tahmine dilen Regius şiiridir. Bakınız:
“Üçüncü noktayı özellikle çırakların bilmesi gerekir
Çırak, Ustanın nasihatini kabul etmeli ve yerine getirmeli,
Arkadaşlarının sözlerini de iyi niyetle karşılamalıdır.
Mesleğin sırlarını ve locada yapılanları kimseye söylememelidir.
Duyduğun ve yapıldığını gördüğün hiçbir şeyi
Nereye gidersen git kimseye söylememelisin”
Bu satırların dışında 15. yüzyılda yapılan kilise inşaatları için tutulan muhasebe defterlerindeki masraf kayıtlarında da “loca” kelimesine rastlanmaktadır. Ama bu kelimelerin Operatif Mason Locası’nı ifade etmesi için sembolik bir ritüel daha gerekmektedir. O da 1390’dan 1700’lü yılların başlarına kadar yazılmış el yazmalarının içinde bulunuyor. Çünkü Gotik Anayasala veya Eski Yükümlülükler denilen el yazmalarında masonlara dair izlere rastlanmaktadır. Çırakların mesleklere nasıl kabule dileceğinden tutun da edilecek yemine saklanacak sırlara ve masonlukla bağdaşlaştırılacak pek çok bulguyla karşılaşılmaktadır.
İlluminati Nedir? Ünlüleri Kimlerdir? Simgeleri ve Hakkındaki Gerçekler Nelerdir?
Operatif Masonluk olarak adlandırılan bu birlik, ortaçağda Avrupa’nın hemen her yerinde faaliyet göstermiş, mimari şaheserler Hür Masonlarcainşa edilmiştir. Fakat mesleğin sırları herkes tarafından ulaşılabilir hale geldikçe ve katedral inşaatçılığının popülerliğini kaybetmesiyle Operatif Mason Locaları 16. yüzyılın sonunda tamamen ortadan kalkmıştır. Sonra bazı masonların yeniden oluşum çabalarıyla eskisinden daha farklı olarak Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar doğmuştur.
Zira bu şekilde meslekten olanlar ile meslekten olmayan aydınların bir araya geldiği vurgulanmış, ilk gaye olan mabet inşaatı sembolik bir figür haline gelmiştir. Operatif Masonluk kadar eski olan Spekülatif Masonlukta, ilke ve prensipler semboller aracılığıyla aktarılmaktaydı.
İnsanlık kadar eski ve evrensel olan ilkelerden oluşan masonluk yeni haliyle İngiltere’de doğmuştur. Londra’da çalışan ve çoğunluğu Kabul Edilmiş Masonlar’dan oluşan 4 loca 24 Haziran 1717’de bir araya gelerek Büyük Loca’yı kurmuşlardır. Masonluk, o zamandan bu yana din farklı gözetmeksizin Tanrı’ya inanan erkeklere açık bir ahlak ve fazilet öğretisi okulu haline gelmiştir.
Günümüzde, İngiltere’deki birkaç örnek dışında aktif çalışan Operatif Mason Locası kalmamıştır. 1717’de Londra’da kurulan Büyük Loca ise zamanla başka ülkelere de yayılmış, ilk olarak İrlanda ve İskoçya ile başlayan yayılma hızla devam etmiştir. Bugün 170 civarında Büyük Loca olması, durumu kanıtlamaktadır.

Dünyaca Ünlü Masonlar Kimlerdir?

Dünyaca Ünlü Masonlar Kimlerdir?
Şimdi de masonluk hakkında öne sürülen komplo teorilerini bir kenara bırakarak dünyanın önde gelen hangi isimlerinin mason olduğuna göz atalım. Zira daha önce duymadıysanız, politika, sanat ve bilim gibi camialara mensup bu kişiliklerin mason olmalarına epey şaşıracaksınız diyebilirim. Öncelikle, ünlü masonlar arasında 1920 yılından bu yana dünya siyasetine yön veren liderler arasında da yer alan Winston Churchill’in yer aldığını belirtmek isterim. Ayrıca masonluk mensubu tek ünlü isim Churchill de değil! Franklin D. Roosevelt, Lyndon B. Johnson, Theodore Roosevelt, Harry S. Truman, George Washington, Richard Nixon, William McKinley gibi isimler de mason! Oscar Wilde, Tolstoy, Voltaire, Walt Disney, John Wayne, Louis Armstrong, Leopold Mozart gibi daha pek çok ismin mason olduğu belirtilmektedir.

Türkiye’nin Ünlü Masonları

Türkiye’nin Ünlü Masonları
Dünyaca ünlü isimlerden sonra bir de Türkiye’nin ünlü masonları hakkında konuşalım. Evet, sizce ünlü Türk masonlar arasında hangi isimler vardır? İşte şeyhülislamlardan başbakanlara, ordu komutanlarından sanatçılara varana kadar ünlü masonlar: Osmanlı Padişahı V. Murad, Şehzade Nurettin Efendi, Sadrazam Koca Mustafa Reşit Paşa, Sadrazam Ali Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey, devlet adamı ve şair Süleyman Asaf, Ankara Valisi Reşit Paşa, Büyük Millet Meclisi Reisi Kazım Özalp, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Adalet Bakanı Hasan Menemencioğlu, Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, Çalışma Bakanı Mümtaz Tarhan, Hava Kuvvetleri Komutanı Zeki Doğan Paşa, Kaya Paşakay, Demir Savaşçın, Salih Evcilerli, Remzi Sanver, Tunç Timurkan, Can Arpaç, Orhan Alsaç, Cavit Yenicioğlu, Hayrullah Örs, Kemalettin Apak, Ahmet Salih Korur, Mustafa Hakkı Nalçacı, Mehmet Servet Yesari, İTÜ Rektörü Mustafa İnan, Tıp Profesörü Besim Ömer Akalın, Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa, Rıza Tevfik, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Reşat Nuri Güntekin, Ayhan Işık, Zeki Alasya… Bu listeye eklenebilecek daha pek çok isim olduğunu ayrıca belirtmek isterim. İlaveten; masonluğunu gizli tutmayı seçmiş ünlülerin bulunduğunu da bilmelisiniz.

Mason Toplantıları Nasıl Yapılır? Görüşmeler Gizli Tutulmak Zorunda mıdır?

Mason Toplantıları Nasıl Yapılır? Görüşmeler Gizli Tutulmak Zorunda mıdır?
Yine pek çok kişinin görüşünün aksine mason toplantılarının gizliyapılmadığını söyleyelim. Daha doğrusu buradaki önemli nokta, toplantılara yalnızca üyelerin katılabilme şartıdır. Diğer bir ifadeyle; masonların toplantısına dışarıdan kimse giremez. Zaten bu nedenle; toplantıların gizli ayinler şeklinde yapıldığı yönünde söylentiler çıkmıştır.

5 Büyük Dinin İnsanlık Tarihi Boyunca Dünya Üzerindeki Yayılımını Anlatan Bir Animasyon
Masonluk toplantılarında gizli olan tek şey üyelerin birbirlerini tanıyabilmeleri için eski zamanlardan beri kullanılan işaretlerdir. Ayrıca ülküsü ve ilkeleri bir sır olmayan masonlukta kişi mason olduğunu açıklayabilme özgürlüğüne sahiptir. Aynı şekilde, dilerse bunu gizli de tutabilir. Zira pek çok mason, etrafından göreceği tepkiden çekinerek “ben masonum” itirafında bulunmamaktadır. İlaveten, bir üye yalnızca kendi masonluğunu açıklayabilir. Diğerlerinin üyeliğini açıklama hakkına sahip değildir.

Masonlar Dünyayı Yönetmeye mi Çalışıyor?

Masonlar Dünyayı Yönetmeye mi Çalışıyor?
Masonlar dünyayı yönetmeye mi çalışıyor sorusunun cevabı hayırdır. Ancak masonlar dünyadaki tüm insanları etkilemeye çalışıyor. Peki, neden? Söylenen o ki masonlarına amacı dünyayı iyilik, barış, mutluluk ve eşitlikiçin insanları etkilemek! Yani masonluk sanılanın aksine dünyaya iyilik getirmektir.

Masonlar Toplantılarda Ne Giyerler?

Masonlar Toplantılarda Ne Giyerler?
Sizce masonlar toplantılarda, ünlü Türk dizisi Kurtlar Vadisi’ndeki gibi mi giyinirler? Aslına bakarsanız, hayır. Ama masonların özel kıyafetler giyiyor oldukları doğru diyebiliriz. Peki, nedir bu kıyafetler? Boyunlarına hangi kuruluşa bağlı olduklarını gösteren bir madalyon, bellerine bir önlük, ellerine iyi niyeti temsil eden beyaz eldivenler giyerler. Ayrıca localarda görevli olan kişiler, işlemeli önlükler ve boyunlarına kordon denilen bir aksesuar takarlar.

Türkiye’de Masonluk

Türkiye’de Masonluk
Londra’daki ilk Büyük Loca’nın kuruluşundan sadece 4 yıl sonra Osmanlı topraklarında bir loca kurulmuştur. 1721’de Fransız masonları tarafından İstanbul’da kurulan locanın ardından İstanbul, İzmir ve Halep’te mason localarının açıldığı haberine rastlanmaktadır. Bu habere Londra’da çıkan St. James Evening Post gazetesinin 24 Mayıs 1738 tarihli nüshasında yer verilmiştir.

Daha sonra Osmanlı topraklarında kurulan mason locaları I. Mahmut’un fermanıyla kapatılmış ama 1760 yılında İstanbul’da yeni localar açılmıştır. 1826’da ise Vaka-i Hayriye olayına bağlı olarak kaldırılan Bektaşilik tarikatıyla birlikte localar yeniden kapatılmıştır. 1856’da tekrar başlayan mason faaliyetleri 20 yıl içinde 60’dan fazla locanın açılmasını sağlamıştır.
Daha sonra localarla ilgili pek çok gelişme yaşanmış, 1909 yılında kurulanOsmanlı Masonları zorluk içinde faaliyetlerine devam etmeye çalışmışlardır. Dernek Kurtuluş Savaşı sırasında Çocuk Esirgeme Kurumu adı altında hizmet vermeye başlamış, Cumhuriyet’in ilanından sonra Maşrık-ı Azam-ı Osmanî Türkiye Büyük Maşrıkı adını almıştır.
Parasal Olarak Tarihin En Güçlü 10 Ailesi
Bu dönemde masonların yaptığı faaliyetler arasında gençlerin eğitimlerini sürdürebilmeleri için İkmal-i Tahsil Cemiyeti kuruldu. Ayrıca İzmir, Karşıyaka’da bulunan Zuhal Locası üyeleri de diğerleri gibi hayır işleriyle uğraşmıştır. Öğrencilere yiyecek göndermek, hasta çocukların tedavisini sağlamak gibi. Sonrasında devletin isteği doğrultusunda Türkiye Büyük Maşrıkı’nın faaliyetleri durduruldu. Yeniden açılsa da II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle localar kapandı.
1948 yılında Türkiye Mason Derneği’nin kuruluş belgelerini İstanbul Valiliği’ne vermesiyle faaliyetler yeniden başlatıldı. 1956’da yapılan genel kurulda Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası adı kabul edildi. 64 ve 65 yıllarında Yüksek Şura, Büyük Loca’da yapılan seçimlerin iptalini isteyince birlik içinde karışıklık yaşandı. Sonrasında ise masonlar arasında bölünmeler başladı. Hatta bu noktada şunu belirtmek isterim.
İddiaya göre Türkiye’de masonluk 1966 yılında bölünmüştür. Hatta bu olay pek çok kişi tarafından Süleyman Demirel’e bağlanmaktadır. Ancak gerçek neden, masonluğun içindeki uyuşmazlıklar ve anlaşmazlıklardır. Çünkü bir üye Demirel’e verilmemesi gereken bir belge vermiş, ardından bu olay diğer masonların tepkisini çekmiş, sonrasında masonlar kendi aralarında çatışarak dağılmışlardır.
Neticede; dağılmanın ardından Türkiye Büyük Mason Mahfili (Özgür Masonlar Büyük Locası) ve Kadın Mason Büyük Locası kurulmuştur. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası ise pek çok farklı ilde yüzlerce locayla çalışmalarına devam etmektedir. Ek bilgi olarak HKEMBL’nın bu yıl Büyük Üstat görevine Bülent Akkan’ı seçtiğini, bir öncekinin de Ömer Kökerolduğunu belirtelim.

Masonluk ile Din, Politika, Toplum ve Uluslararası İlişkiler

Masonluk ile Din, Politika, Toplum ve Uluslararası İlişkiler
Masonluk ile başlıktaki kavramlar arasındaki ilişkiye de kısaca değinelim. Birliğin sitesindeki açıklamalara göre masonluk, dinle ilgili olmadığı gibi dine karşı da değildir. Yani üyeleri istedikleri dine inanma konusunda özgürdür. Ancak toplantılarda üyeleri ya da başka locaları rahatsız edecek dini tartışmalara yer verilmez. Öte yandan, üyeleri bir yüce varlığa inanmak zorundadırlar. Çalışmalarına “evrenin ulu mimarı”nın adını anarak başlayan masonlar için bu terim inanılan yüce varlığı temsil etmektedir.

Politikayla da din gibi bir alakaları olmayan masonlar localarda politik konular üzerine tartışma yapmaz. Ancak kardeşlik, üyelerinin kendi siyasidüşüncelerine ve kararlarına karışmaz. Hepsinin siyasal fikri bulunabilir, esas olan bu fikirlerin localarda tartışılmamasıdır. Zaten hem Türkiye hem de dünya tarihinde; Talat Paşa, George Washington, Winston Churchill ve Garibaldi gibi masonlar olduğu bilinmektedir.
Masonların, yüce varlığa olduğu kadar ailelerine, vatanlarına ve insanlığa karşı olan görevlerini yerine getirmeleri beklenir. Bir mason hem içinde bulunduğu hem de herhangi bir nedenden ötürü sınırları içine girdiği ülkenin yasalarına uymalıdır. Ayrıca öyle bir kural olmadığı halde masonların yardıma muhtaç olanlara kayıtsız kalmadığı belirtilmektedir.
David Rockefeller Kimdir? Hayatı ve 101 Yaşında Ölen Milyarder Hakkında Bilinmeyenler
Uluslararası bir kurum olmadığı söylenen masonluğun, inanılanın aksine bir dünya merkezinin bulunmadığı vurgulanmaktadır. Kurallara göre bir ülkenin Büyük Loca’sı diğer ülkeninkine karışamaz. Yani masonluk ulusal bir kurumdur. Ancak istedikleri takdirde tıpkı devletlerin birbirlerini tanıyıp ilişki kurmaları gibi diğer ülkelerin Büyük Loca’larını tanıyabilirler. Örneğin; Türkiye’de faaliyet gösteren Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, dünyada 140’ın üzerinde Büyük Loca ile tanışmaktadır.
Yeri gelmişken, HKEMBL’nin İngiltere Büyük Loca’sının da içinde bulunduğu Anglosakson Masonluğu geleneğini ve anlayışını kabul eden masonik kuruluşlar içinde yer aldığını belirtelim. Dünya üzerinde masonluğun ayrıldığı iki gruptan bir tanesi olan Büyük Loca dışında, Kıta Avrupa’sı Masonluğu geleneğini ve anlayışını kabul eden, Büyük Doğu adını alan bir grup daha olduğunu belirtelim.

Masonluğun Sembolleri

Masonluğun Sembolleri
Gizliliğe verdikleri önemle tanınan masonların kullanmış olduğu pek çok farklı sembol bulunmaktadır. Yıllar önce daha rahat iletişim kurabilmek amacıyla kullanılan semboller zamanla birer figür haline gelmiş ve örgütü ifade etmeye başlamıştır. İşte tam da bu noktada yaygın olarak bilinen birkaç mason sembolünü sizlerle de paylaşalım istedik.

Jakin – Boaz Sütunları

Jakin – Boaz Sütunları
Masonluğun en temel sembolleri arasında yer alan bu sütunlar, mason localarının dekorasyonunda da kullanılmaktadır.

Üç Sütun

Üç Sütun
Localarda sıklıkla görülen üç sütun ise üyeler için akıl, güzellik ve kuvveti temsil etmektedir.

Kartal

Kartal
Kartal figürü ise masonluktaki en üst dereceyi yani 33. dereceyi sembolize etmektedir. Önemli masonik semboller arasındadır.

Üçgen ve Göz

Üçgen ve Göz
İlluminati sembolleri arasında da yer alan üçgen ve göz, masonların güçlerini simgelemektedir. Ayrıca üyeleri sürekli izleyen bu göz masonlara sırların saklanması gerektiğini hatırlatmaktadır.

Gönye ve Pergel

Gönye ve Pergel
Bu sembolün kaynağının Hiram Usta’ya kadar dayandığı belirtilmektedir. Zira ilk başta da söylediğimiz gibi masonluğun temelleri, zanaatkarlar tarafından atılmıştır.

Güneş ve Ay

Güneş ve Ay
Güneş ve ay sembolü masonluğa karşı olanları uzaklaştırmak ve disiplini sağlamak şeklinde ifade edilmektedir.

Sonuç olarak; masonluk varlığını gizleyen bir örgüt değildir. Aynı şekilde, üyelerinin de mason olduklarını saklamak gibi bir zorunlulukları falan yoktur. Ancak dünya çapında 5 milyon civarında üyesi olan birlik için dernekteki bilgilerin gizli tutulması konusunda sert kuralları vardır.

Reklam